Malum Türkiye
Rusya krizi ve devamında yaşananlar. Önce efelenmeler,
sonra süklüm-püklüm
halleri…
Özür durumları…
Geride kalan
afralar, tafralar…
Ticarî ve
ekonomik sıkıntılar…
Oluşan zarar, ziyan ve iki
halkın çektiği çileler…
Turizmin aldığı yara.
En önemlisi de büyük darbe
yiyen komşuluk ilişkileri.
Ve muammalı son durum.
YA ÇERKES TOPLUMU?
Bu bağlamda Çerkes
toplumunun durumu daha da vahim.
Yarısı Rusya’da diğer
yarısı Türkiye’de
yaşayan Çerkes halkı?
Bitmek bilmeyen
öfke, nefret ve haset
girdabında geliş, gidişler…
Ve bir kez daha sarsılan
güven duygusu.
Afralar, tafralar ve
başa sarmalar.
İnsan bu durumda ister
istemez şu hikâyeyi hatırlıyor.
“AĞAM BİZ BU B….KU NEDEN YEDİK?”
Hikâye işte, belki de
yaşanmıştır da.
Ağa, sabah
kalktığında kâhyasına, şehre ineceğini,
arabanın hemen
hazırlanması gerektiğini söyler.
Kâhya,
hizmetlilerin de yardımıyla en iyi koşumlarla
en iyi atları arabaya
koşar, araba hazırdır.
At, araba,
atların süsü, arabanın boyası… adeta göz kamaştırmaktadır.
Ağa ve
kâhya arabaya kurulur.
Ağanın işareti
ile araba hareket eder.
Ve yolculuk
başlar.
Ağa, kurulduğu
yerde “Şu atlara bak, şu
arabaya bak, kimde var böylesi!” diye düşünerek kasılmaktadır.
Aynı
anda kâhyanın da aklından,
“Ne talihsiz adamım ben, ömrüm el kapılarında geçiyor, keşke şu at
arabası benim olsaydı!” diye geçirirken ağa, kâhyadan birden
bire arabayı durdurmasını ister.
Kâhya,
hemen arabayı durdurur.
Bu arada
köyün dışına
çıkmışlardır.
Ağa kâhyasına
dönerek, “Bu arabanın
senin olmasını ister misin?” diye sorar.
Kâhya şaşkınlıktan gözleri yerlerinden fırlayacak gibi,
“Şaka mı bu ağam!”
diye sorar.
Ağa “Hayır!”
deyince, “Ama ağam benim
atı alacak kadar param yok ki!” der.
Ağa,
“Senden para istemiyorum,
atın b…kunu ye, bu atla araba senin olsun!” der.
Kâhya, atın
b…kunu yer.
Şehre doğru
yola devam ederler.
Gün batmak
üzeredir, şehirdeki iş de bitmiştir.
Şehirden eve
dönerken ağayı sıkıntı basar.
Ağa, “Ben,
atla arabayı bu kâhyaya verdim, şimdi ben köylüye ne derim?”
diye kendine sorular sorar.
Sonra
dayanamayıp kâhyaya, “Kâhya
bu atla arabayı bana satar mısın?” diye sorar.
Kâhya,
“Satmam ağam ama atın
b…kunu yersen sana atla arabayı geri veririm.” der.
Ağa da köylüye
mahcup olmamak için
atın b…kunu yer.
Köye
yaklaştıkları sırada kâhya
gülmeye başlar.
Ağa merak edip
sorar: – Kâhya, niye
gülüyorsun!
Kâhya, ağaya
dönüp: – Ağam, sana bir sorum olacak.
Ağa:
– Sor bakalım!
Kâhya:
– Ağam, biz
köyden çıkarken bu atla araba kimindi?
Ağa:
– Benimdi.
Kâhya:
– Şimdi köye
dönüyoruz, bu atla araba kimin?
Ağa:
– Benim.
Kâhya:
– Ağam o zaman
biz bu b…ku niye yedik?
|