...................
...................
KÜLTÜR DERDİ OLMAYAN KÜLTÜR (!) DERNEKLERİ
06.02.2016
YEMUZ Nevzat Tarakçı
...................
 
...................

15-20 kişilik bir sohbet grubu.
Muhabbet koyu, çaylar demli.
Mevzu, dönüp dolaşıp “derneklerimiz ve biz” konusuna geliyor.
Söz düellosunun finali, orta yaşlı “yetişkin” ile sakin görünümlü “genç” arasında geçiyor.
Genç, etkili bir ses tonuyla tartışmaya katılıyor. 

“BAZI KÜLTÜR DERNEKLERİMİZ NEDEN KÜLTÜRÜ ISKALAR?”

Değerli büyüğüm, kültür derneklerimizin varoluş amacı kültürel etkinlikler değil mi?

Peki, bazı kültür derneklerimiz, neden kültürü ıskalar?

Kültür üzerine çalışmayan dernekler ne iş yapar?

Boks turnuvası mı?

Amerikan futbolu mu?

Okey yarışması mı?

 

“KÜLTÜR, BU KADAR MI ÖNEMLİ?”

Yetişkin, yutkunuyor, derin bir nefes alarak başlıyor konuşmaya:

Ben, zamanın büyük çoğunluğunu dernekte harcayan biriyim.

Dernek yönetimiyle de içli dışlıyım.

Ben de yönetim gibi düşünüyorum, ayrıca yönetimi eleştirmenize de asla müsaade etmem!

Şey, evet, kültür iyidir, güzeldir, fakat siz gençler aşırıya gidiyorsunuz.

Bak, biz, Çerkes toplumu olarak diğer toplumlarla da uyum içinde yaşamaya başladık.

Eskiden, olmayacak işler peşindeydik.

Mesela, “Nikâhımız, düğünümüz kültürümüze göre olsun!” der dururduk.

Yok mızıka, yok akordeon derdine düşerdik.

Davulu, orkestrayı beğenmezdik.

Şimdi ne güzel her konuda uyum ve huzur içindeyiz.

Ama siz gençler “Çerkeslik, kültür!” diyerek huzurumuzu kaçırıyorsunuz.

                 

“BAK, ÇOCUKLARIMIZ NE GÜZEL TÜRKÇE KONUŞUYOR!”

Siz hatırlamazsınız, biz eskiden Türkçeyi yarım yamalak konuşurduk.

Ne mutlu ki çocuklarımız şimdi çok güzel ve düzgün Türkçe konuşuyor.

Biz bu sayede, içinde yaşadığımız toplumla gül gibi geçinip gidiyoruz.

Siz huzuru bozuyorsunuz.

Yok, Anavatanmış,

Yok, “ana dil” miş,

Yok, kültürel duyarlılıkmış…

Bu ham hayalleri bırakın!

 

“BİZE, DİN-İMAN LAZIM!”

Hem bak hepimiz öleceğiz, bize din-iman lazım!

Namaz lazım,

Kur’an eğitimi lazım.

Mevlit programları lazım…

Öteki tarafta Allah sana “kültür” mü soracak?

 

“KÜLTÜR YUVASI OLMASI GEREKEN BAZI DERNEKLERİN HALİNE BİR BAKIN!”

Genç, yetişkinin sözünü bölerek:

Saygıdeğer büyüğüm, şu derneğimizin içler acısı haline bir bakın!

Siz bu tükenmişliği, bu vurdumduymazlığı neden görmek istemiyorsunuz?

Dernekte, kültürel program yok!

İstişare yok!

Genç desen, yok!

Yönetim kurulu üyeleri, çay ve kahve ile meşgul.

Vicdanınız sızlamıyor mu sizin?

 

“MEVLİT OKUTUYORUZ YA DAHA NE YAPALIM?”

Evet, mevlit okutuyorsunuz, güle güle okutun ama mevlitle yetinmeyin!

Bu tür programlar, sohbetler kültürel mesajlarla beslenmeyecekse dernek olmanın, dernekte buluşmanın ne anlamı var?

Bilirsiniz, kültür derneklerinin asli görevi kültürdür.

Yönetimlerin var oluş nedeni kültürdür.

Yok olan, kültürümüzdür!

Unutulan, dilimizdir!

 

Saygıdeğer büyüğüm,

Ben, dine saygılıyım ve dinin toplum üzerindeki etkisini biliyorum.

Ama ben başka bir şeyi daha biliyorum.

Derneklerin kültür merkezi olması gerektiğini biliyorum.

Dernek yöneticilerinin “çay, kahve ve okeyle” uğraştıkları kadar kültürle de uğraşmaları gerektiğini biliyorum.

Derneğin sosyal paylaşım ortamlarında “cenaze ilanları” kadar “kültürel etkinlik ilanları, gençlik programları ilanı” olması gerektiğini de biliyorum!

 

Yetişkin, sesini iyice yükselterek:

Sen öyle diyorsun ama hani imkân, hani duyarlı dernek üyesi?

En kolayı en masrafsızı dini programlar.

Biz de onu yapıyoruz.

 

Delikanlı son bir gayretle:

Siz hiç mi görmediniz, hiç mi duymadınız etkili yönetimlerden oluşan aktif derneklerin güzel faaliyetlerini?

Ne yazık ki sizlerin umursamazlığı ve iş bilmezliği yüzünden terk etti gençler bu dernekleri!

Siz, bu haliniz ve bu tavrınızla bu kültüre verilebilecek en büyük zararı veriyorsunuz!

 

Yetişkin, iyice hırçınlaşmıştı:

Yeter artık, senin gibi din düşmanı biriyle konuşmak, tartışmak istemiyorum ben!

Dinden nasibini alamamış bir zavallısın sen!

 

Delikanlı:

Ben de sizi dinlemiyor, bu anlamada size saygı da duymuyorum.

Siz, ruhu çekilmiş bir beden gibisiniz.

Siz, yaşınıza güvenerek adeta bu kültürü ipotek altına aldınız.

Ama kusura bakmayın, ben ve benim gibiler, siz ve sizin gibi ümitsizlik girdabında boğulmuş, konuşması ve tavrıyla ideali hançerleyen güruha müsaade etmeyecek.

 

“BİZ, SAYGI DUYACAĞIMIZ BÜYÜKLERİ ÇOK İYİ TANIYOR GEREĞİNİ DE YAPIYORUZ!”

Biz gençler, saygı duyacağımız büyüklerimizi çok iyi tanıyoruz.

Siz ve sizin gibiler asla saygıyı hak etmiyor.

Zira size saygı,

Tarihe saygısızlık,

Kültüre ihanet,

Atalara hakaret, demektir!

Bu yüzden sizi dinlemiyor, size saygı da duymuyorum!

Lütfen yolumuzun üstünden çekilin!

 

Bir anda herkes susmuş, ortam buz gibi olmuştu.

Geceye derin bir sessizlik hâkimdi.

Duvardaki saatin “tik- tak!” ları odada yankılanıyordu.