15-20 kişilik bir sohbet grubu.
Muhabbet koyu, çaylar demli. Mevzu, dönüp dolaşıp
“derneklerimiz ve biz” konusuna geliyor. Söz düellosunun finali,
orta yaşlı “yetişkin”
ile sakin görünümlü “genç”
arasında geçiyor. Genç, etkili bir ses tonuyla tartışmaya
katılıyor.
“BAZI KÜLTÜR DERNEKLERİMİZ NEDEN KÜLTÜRÜ ISKALAR?”
Değerli büyüğüm, kültür
derneklerimizin varoluş amacı
kültürel etkinlikler
değil mi?
Peki, bazı kültür derneklerimiz, neden
kültürü ıskalar?
Kültür üzerine çalışmayan
dernekler ne iş yapar?
Boks
turnuvası mı?
Amerikan
futbolu mu?
Okey
yarışması mı?
“KÜLTÜR, BU KADAR MI ÖNEMLİ?”
Yetişkin, yutkunuyor, derin bir nefes
alarak başlıyor konuşmaya:
Ben, zamanın büyük çoğunluğunu
dernekte harcayan biriyim.
Dernek yönetimiyle de içli dışlıyım.
Ben de yönetim gibi düşünüyorum,
ayrıca yönetimi eleştirmenize de asla müsaade etmem!
Şey, evet, kültür iyidir, güzeldir, fakat siz gençler
aşırıya gidiyorsunuz.
Bak, biz,
Çerkes toplumu olarak
diğer toplumlarla da uyum
içinde yaşamaya başladık.
Eskiden, olmayacak işler peşindeydik.
Mesela,
“Nikâhımız, düğünümüz
kültürümüze göre olsun!” der dururduk.
Yok mızıka, yok akordeon derdine düşerdik.
Davulu, orkestrayı beğenmezdik.
Şimdi ne güzel her konuda
uyum ve huzur içindeyiz.
Ama siz gençler
“Çerkeslik, kültür!” diyerek huzurumuzu kaçırıyorsunuz.
“BAK, ÇOCUKLARIMIZ NE GÜZEL TÜRKÇE KONUŞUYOR!”
Siz hatırlamazsınız, biz eskiden
Türkçeyi yarım yamalak konuşurduk.
Ne mutlu ki çocuklarımız şimdi çok güzel ve düzgün Türkçe
konuşuyor.
Biz bu sayede, içinde yaşadığımız toplumla gül gibi geçinip gidiyoruz.
Siz huzuru bozuyorsunuz.
Yok, Anavatanmış,
Yok, “ana dil” miş,
Yok, kültürel duyarlılıkmış…
Bu ham hayalleri bırakın!
“BİZE, DİN-İMAN LAZIM!”
Hem bak hepimiz öleceğiz, bize
din-iman lazım!
Namaz
lazım,
Kur’an
eğitimi lazım.
Mevlit
programları lazım…
Öteki tarafta
Allah sana “kültür” mü soracak?
“KÜLTÜR YUVASI OLMASI GEREKEN BAZI DERNEKLERİN HALİNE BİR BAKIN!”
Genç, yetişkinin sözünü bölerek:
Saygıdeğer büyüğüm, şu derneğimizin
içler acısı haline bir bakın!
Siz
bu tükenmişliği, bu
vurdumduymazlığı neden görmek istemiyorsunuz?
Dernekte, kültürel program yok!
İstişare yok!
Genç desen, yok!
Yönetim kurulu üyeleri,
çay ve kahve ile meşgul.
Vicdanınız sızlamıyor mu sizin?
“MEVLİT OKUTUYORUZ YA DAHA NE YAPALIM?”
Evet,
mevlit okutuyorsunuz, güle
güle okutun ama mevlitle yetinmeyin!
Bu tür programlar, sohbetler
kültürel mesajlarla
beslenmeyecekse dernek olmanın, dernekte buluşmanın ne anlamı
var?
Bilirsiniz, kültür
derneklerinin asli görevi kültürdür.
Yönetimlerin
var oluş nedeni kültürdür.
Yok olan, kültürümüzdür!
Unutulan,
dilimizdir!
Saygıdeğer büyüğüm,
Ben,
dine saygılıyım ve
dinin toplum üzerindeki etkisini biliyorum.
Ama ben başka bir şeyi daha biliyorum.
Derneklerin
kültür merkezi olması gerektiğini biliyorum.
Dernek yöneticilerinin
“çay, kahve ve okeyle” uğraştıkları kadar kültürle de uğraşmaları
gerektiğini biliyorum.
Derneğin sosyal paylaşım ortamlarında
“cenaze ilanları” kadar
“kültürel etkinlik ilanları,
gençlik programları ilanı”
olması gerektiğini de biliyorum!
Yetişkin, sesini iyice yükselterek:
Sen öyle diyorsun ama
hani imkân, hani duyarlı dernek üyesi?
En kolayı en masrafsızı dini
programlar.
Biz de onu yapıyoruz.
Delikanlı son bir gayretle:
Siz hiç mi görmediniz, hiç mi
duymadınız etkili
yönetimlerden oluşan aktif derneklerin güzel faaliyetlerini?
Ne yazık ki sizlerin umursamazlığı ve
iş bilmezliği yüzünden terk
etti gençler bu dernekleri!
Siz, bu haliniz ve
bu tavrınızla bu kültüre verilebilecek en büyük zararı veriyorsunuz!
Yetişkin, iyice hırçınlaşmıştı:
Yeter artık, senin gibi
din düşmanı biriyle konuşmak, tartışmak istemiyorum ben!
Dinden nasibini alamamış
bir zavallısın sen!
Delikanlı:
Ben de sizi dinlemiyor, bu anlamada
size saygı da duymuyorum.
Siz,
ruhu çekilmiş bir beden
gibisiniz.
Siz, yaşınıza güvenerek adeta
bu kültürü ipotek altına
aldınız.
Ama kusura bakmayın, ben ve benim
gibiler, siz ve sizin gibi
ümitsizlik girdabında boğulmuş, konuşması ve tavrıyla
ideali hançerleyen
güruha müsaade etmeyecek.
“BİZ, SAYGI DUYACAĞIMIZ BÜYÜKLERİ ÇOK İYİ TANIYOR GEREĞİNİ DE
YAPIYORUZ!”
Biz gençler, saygı duyacağımız
büyüklerimizi çok iyi tanıyoruz.
Siz ve sizin gibiler asla
saygıyı hak etmiyor.
Zira size saygı,
Tarihe saygısızlık,
Kültüre ihanet,
Atalara hakaret, demektir!
Bu yüzden
sizi dinlemiyor, size saygı
da duymuyorum!
Lütfen yolumuzun üstünden çekilin!
Bir anda herkes susmuş,
ortam buz gibi olmuştu.
Geceye derin bir sessizlik hâkimdi.
Duvardaki saatin
“tik- tak!” ları odada yankılanıyordu.
|