Ülke, yangın yerine döndü.
Analar ağlıyor, yürekler
yanıyor.
Ülkede derin acılar yaşanıyor.
Sağduyulu herkesin yüreği yangın yeri.
Hâlâ nefreti katlayan,
öfkeyi köpürten
söylemler…
Hâlâ kendisi gibi düşünmeyen herkesi
düşman, terörist ve
hain ilan eden bir zihniyet…
Ülke yanıyor.
Mezhep ve etnisite öne
sürülerek yapılan
ayrıştırma çabaları, acı meyvesini vermiş gibi.
Yangın, yürekleri kavuruyor.
Özellikle Türk ve
Kürtlerin bir arada yaşama imkânını ortadan kaldırma projesi
uygulamada.
Kitleler kışkırtılıyor.
Neronlar ülkeyi yakıyor.
Yanıyoruz!
TÜRKİYE’YE YAZIK OLUYOR
Kamplaşma, kutuplaşma, ayrışma,
siyasi ve toplumsal
gerginlik… Türkiye’nin ufkunu karartmış.
Milletin birlik beraberlik, dostluk,
kardeşlik ayarıyla
oynanmış.
Her gün ölüm,
her an endişe, her daim öfke…
Cenazeler, cenazeler…
Feryat, figan…
Acil olarak sağduyuya
ihtiyaç var.
Birilerinin nefretine ülke kurban gidiyor.
Kişisel siyasi gelecek kaygısı,
ülkenin geleceği
kaygısının çok üstünde.
Türkiye, gün geçtikçe yönetilemez bir ülke haline geliyor.
NEDEN?
7 Haziran’da ne değişti de analar ağlamaya başladı?
Bir tarafta korkunç bir acımasızlıkla
pusu kuran, yollara mayın
döşeyen, insanları çocuklarının yanında öldürecek kadar gözü
dönmüş bir iştahla cinayet işleyen PKK.
Diğer tarafta cenazelerde
öfke volkanı.
Medya en yetkili ağızlarca hedef gösterilmekte,
Bir kesim, basına karşı alenen kışkırtılmakta,
Hayalleri çökmüş, devlete olan umudu zayıflamış halk, kaybettiği
devleti sokakta arar
halde.
Diğer tarafta “ipten,
kazıktan kurtulma holigan sürüleri” gazete, parti binası
basmakta, etrafı yakıp yıkmakta.
Kin ve nefret söylemleriyle
ülkeyi cayır cayır yakan
yangına her gün bidonlar dolusu benzin dökülmekte.
Şahsi ihtiraslar ülkeyi yakıyor.
Bakalım 1 Kasım’dan sonra yangın sönecek, gözyaşları dinecek mi?
ŞU HALE BİR BAKIN!
Sizce de Türkiye’de “toplumun
tamamını temsil eden, tarafsız ve her kesime eşit mesafede,
çözüm ve istikrar odaklı
bir cumhurbaşkanlığı makamı” olsaydı işin rengi değişmez
miydi?
Şu ürkütücü manzaraya bakın!
Şahsi ihtiras uğruna yazboz tahtasına dönüştürülmüş bir ülke,
kan ve can pazarı...
Kurum ve kurallar iyice erimiş.
Devlet adeta sokakta kaybolmuş.
Sokaktaki kalabalıklar, taşla, sopayla, tehditle, tahribat ve
linçle içinde bulunduğu kaosa yön veriyor.
NEREDESİN EY SAĞDUYU
Her şeye rağmen duyarlı bir kesim de yok değil.
Şu babanın zarif tavrına bakın:
“Kızım,
bu aralar kalabalık ortamlarda
boynuma sarılıp “Babammm!’
deme. Belki etrafta babası şehit olmuş bir kız çocuğu vardır.
Beni sevindirirken istemeden de olsa onu üzersin!”
Ümit verici.
SEÇİM DAYATMASI
Hal böyleyken cenazelerden boşluk kalır,
kan ve gözyaşı dinerse
seçim yapılacak.
Veya seçim, kan ve gözyaşı içinde olacak.
Lakin siyasi ikbâl önemli.
1 Kasım önemli.
Hem de çok.
Cenazeler ve 400 fotoğrafı.
Sağduyulu kesim bu konuyu
“400(!)” kere düşünmeli.
TEMENNİ
Biz, uzlaşarak birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız.
Temennim, korkulanın
başımıza gelmemsi.
Kan ve gözyaşının dinmesi.
Bu zor günlerin geçip
gitmesi.
Mevsimin değişip bahar olması.
|