Sayın Kandur 2012 “Maraş Uluslararası Kafkas Kültür ve Sanat
Festivali” için Türkiye’ye davet edilmiş, sağolsun daveti
önemsediği için
Windsor-
İngiltere’den
kalkıp Maraş’a gelmiş ve festivale renk katmıştı.
Bu festival vesilesiyle Sayın Kandur’la detaylı sohbet etmiş, onun
tarihî ve kültürel projeleri hakkında doyurucu bilgiler
almıştım.
Açıkçası Sayın Kandur’u oldukça birikimli, dinamik,
ufuklu, moralli, kararlı, son derce mütevazı, bir o
kadar da hoşgörülü görmüş, ziyadesiyle mutlu olmuştum.
İçimden haykırmıştım “Biz bu adamı niçin layıkıyla tanımıyoruz,
bu adam bir harika, benim Maraş’ı tanıdığımdan çok daha iyi
tanıyor bu dünyayı!” demiştim.
Sarsmıştı beni: “Bu kültürün geniş çevrelere tanıtılması, çağın
gerçekleriyle kültürümüzün yaşatılması için bu müthiş adamın
bu harika projelerine maddî, manevî destek olmak lazım!” diye
geçirmiştim içimden.
“BU
DAVAYA BENİM GİBİ BİN KANDUR KOŞSA YERİDİR!”
Festival sürecinde NÖTR TV’ye (Kabartey –Balkar
Televizyonu) verdiği mülakatta
düşüncelerini şöyle ifade ediyordu:
“Ben ve eşim yoğun bir şekilde Çerkes tarihini, Çerkes
kültürünü araştırma, belgeleme ve tanıtma çabası içindeyiz.”
“Tarihimiz ve kültürümüz dünyanın çok ilgisini çekiyor. Bizler
mutlaka var olduğumuzu, köklü tarihimizi, soylu kültürümüzü
dünyaya tanıtmak durumundayız.”
“Daha fazla araştırarak, daha çok kitap yazarak,
daha etkili filmler yaparak kültürümüzü dünyaya
tanıtmalıyız.”
Bu konuda çalışanlar var elbette fakat bu alanda benim gibi bin
insan çalışsa inanın yeridir.
SAYIN
KANDUR GİBİSİ ÇOK ENDER YETİŞİR
Sayın Kandur, bilgisi, birikimi ve geniş ufku, çevresi ve
konumuyla vasatın çok üstünde bir Çerkes. Çok ender yetişen
Çerkes’lerden biri.
Sanatçı, yönetmen, araştırmacı, yazar, müzisyen, sporcu… her şey
var bu güzel insanda.
İşte tam da burada insanın aklına bir soru takılıveriyor. Bu kadar
donanımlı, bu kadar geniş ufuklu, bu kadar gayretli, bu kadar
farklı çevreye sahip, bu kadar fedakâr bir Çerkesi Çerkesler ne
kadar tanıyor, tanıyanlar ne kadar önemsiyor?
Hani, “Marifet iltifata tabidir.” derler ya!
TÜTKİYE’DE 150 YILDIR ÖVÜNÜYORUZ AMA…
Türkiye'de yaşayan sayısı milyonları aşan biz Çerkesler, 150
yıldır Elbruz’dan nasıl kopup geldiğimizi; danslarımız,
destanlarımız, edebiyatımız ve müziklerimizle nasıl güçlü bir
kültüre sahip olduğumuzu anlatır dururuz.
Buraya kadar iyi.
Ya ilerisi?
Ne kadarımız sahip çıkar bu eşsiz değerlere?
Kaçımız yanar, tutuşur bu değerlern hazin yok oluş hikâyesine?
Kaç kişinin umurunda, “yok oluşun ayak sesleri” tükenişin
“tik tak” ları?
Doğrusu zor bir toplumuz.
ÇOK
DONANIMLI BİR İNSAN
Sayın Kandur, lise ve üniversite öğrenimini ABD’de yaptı.
Kaliforniya Claremond Graduate School'dan 1961 yılında
mezun olup, 1962'de Standford Üniversitesi'nde master yaptı. 1964
yılında Claremond Üniversitesi'nde felsefe doktorası yaptı.
Richmond İndiana Earham Collage'dan 1966 yılında mezun oldu.
Çerkesçe, Rusça, Arapça, Almanca, İngilizce, İspanyolca ve
Fransızca bilen Sayın Kandur,
25 yıl Londra ve New York'ta çeşitli çok uluslu şirketlerin
yönetim kurullarında çalıştı. Son yıllarda Avrupa ve Uzakdoğu’daki
pek çok büyük firmada finansal danışmanlık yaptı.
Çok iyi bir binici olan Kandur, aynı zamanda Avrupa ve Ortadoğu’da
pek çok atıcılık kulübünün üyesi.
BONANZA’NIN YÖNETMENİ UNUTULUR MU HİÇ?
Bir dönem Hollywood’da yaşayan Sayın Kandur senaryolar
yazdı, film yapımcılığı ve ayrıca TV dizilerinde de yönetmenlik
yaptı. Rus televizyonunda gösterilen "The Last Horsemen -Son
Atlılar" filmi büyük ilgi gördü. 1970'li yıllarda TRT’de
oynayan "Bonanza" filminin yönetmeni. Kandur'un beş
filmi Fransız televizyonunda on üç bölüm halinde gösterilmiş
olup, "Cold Wind-Soğuk Rüzgar" ve "Edgar Allan Poe" filmleri Rus
televizyonunda gösterildiğinde çok beğenildi.
Anayurdu Kafkasya'da tarihi romanların muhteşem yazarı olarak
bilinir. "Kavkaz" isimli romanı 1994 yılında Rusça ve
Kabardeyceye çevrilip en iyi satan kitaplar arasına girdi, 1995
yılında Rus yazarlar birliği'ne üye olarak kabul edildi.
Daha sonra "The Balkan Story-Balkan Hikâyesi", "Muridism-Muridizm"
ardından da "Revolution-Devrim", "Diaspora" adlı kitapları Rusçaya
çevrildi. Üç cilt halinde yayınlanan "Kavkas-Kafkas" adlı
romanın iki cildi Nart yayıncılık tarafından Türkçeye çevrildi.
Çerkes kültürüne destek vermek amacıyla kurduğu "Cherkess
Fund-Çerkes Fonu"un yönetim kurulu başkanı. Vakıf,
diasporadaki Kafkas folklor ve kültürünü korumak, geliştirmek
amacına hizmet ediyor.
Sayın
Kandur, tarihsel romanlarının yanı sıra film yapımcısı, senarist
ve yönetmen olarak da tanınıyor.
Şu sıralar Çerkez Ethem'in hayatını anlatan yeni filminin
senaryosu üzerinde çalışıyo
VE 7 ÖDÜLLÜ CHERKESS
FİLMİ
“Bonanza” dizisi ile
Hollywood tarihine adını yazdıran ünlü yönetmen Muhittin İzzet
Kandur,
Turkuvaz Kitap'tan
çıkan 1320 sayfalık dev “Kafkas
Destanı” romanında bu güçlü halkın acılarını,
sevinçlerini ve kültürünü anlatıyor.
Yönetmen, yapımcı ve senaryo yazarı olarak
imza attığı ”Cherkess – Çerkes” filmiyle yakın tarihte
Monoco Film Festivali’nde 7 ödül birden aldı.
Kandur, sporcu, yazar ve film yönetmeni olduğu kadar iyi bir
müzisyen. İlk albümünü 1961 yılında Kaliforniya Üniversitesi'nde
iken "Çerkes Dansları" adıyla çıkardı. Gençliğinde keman çalan
Kandur, klasik müziği çok iyi bilmenin yanı sıra Paganini, Tartini
ve Bach'ı seviyor.
“ÇERKES
ETEMİ ÇOK İYİ ARAŞTIRDIM”
“Babam, Ürdün’ün
Genelkurmay Başkanı
iken Tuğuj Emin isimli Çerkes asıllı yaverini, dil problemi
yaşamaması için ev hapsinde bulunan
Çerkes Ethem’in yanına
görevli olarak vermiş. Tam 1,5 yıl Ethem’in başından geçen her
şeyi öğrenmiş, not almış. Ben de daha sonra
Tuğuj Emin ile 15 gün
görüşerek bu 1,5 yıl içerisinde öğrendiği her şeyi anlatmasını
istedim. Anlattıklarını ses kaydına aldım. Bu notları da
kitaplaştırdım.”
“SEN
ÇERKES MİSİN?
Anthony
Quinn
ile beraber Kazablanka’ya gittik. O, beni Rus sanıyordu.
Deniz kıyısında ismi “Rasputin” olan bir lokantaya girdik. Mekana
girdiğimiz an lokanta sahibi bizi karşılayıp
Hollywood yıldızını
içtenlikle selamladı. Gösterişli bir törenle bizim için
hazırlanmış büyük masaya oturduk.
Quinn,
masamıza içki getiren lokanta sahibine:
- Bak, sana bir hemşerini getirdim, dedi.
Elli yaşlarında
tıknaz bir adam olan lokanta sahibi, bir bana bir Quinn’e tuhaf
tuhaf baktı ve Çerkesçe:
- Sen Çerkes misin,
diye sordu.
O ana kadar duyduğum en duru aksanla sormuştu.
Ana dilim konuşulunca bir anda afalladım ve ayağa kalakarak
“Tabii ki Çerkesim”
deyince neşeli kahkahalar atarak beni kucakladı. Hemen
garsonlarını çağırıp özel şaraplarını getirtti.
Masamıza
oturarak heyecanla kaç gün kalacağımı, eve götürmek istediğini,
ailesi ile tanıştırmak istediğini, söyledi. Bir anda iki Çerkesin
buluşmasının etkisiyle şaşkın şaşkın bize bakan Anthony Quinn
ilginin kendisinden gitmesini hoş bir espiri yaparak: - Hey
çocuklar burada “yıldız”
benim, dedi.
Sultan, ona dönüp bu adamı bana getirdiğiniz
için size minnettarım, ana dilimi konuşmayalı belki 30 sene
olmuştu, dedi.
Antony Quinn, biraz evvel hangi dili konuşuyordunuz diye
sordu, bunun üzerine ona Çerkesleri, tarihçesini uzun uzun anlattım, ilgiyle beni dinledi.
Sayın Kandur’a duyarlılığından, gayret ve samimiyetinden,
bu toplum ve bu kültür için
yaptığı başarılı çalışmalarından, dolayı içtenlikle teşekkür
ediyorum.
Yeni çalışmaları heyecanla beklediğimi belirtiyor,
ailesiyle birlikte sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Bu
kültür yaşamalı!
|