Aziz
Nesin’in “İyi Olur İnşallah!” adlı bir öyküsü vardır.
Uzun yıllar yurt dışında
kalmış, güngörmüş, bilge
birisi, kesin dönüş yapar ve çok sevdiği köyüne yerleşir.
Amacı, doğup büyüdüğü köyün
insanlarına yardımcı olmak, eğitim alanında, sosyal ve kültürel
alanlarda köy halkına
katkı sağlamaktır.
Ancak hemşerileri
fazlaca mütevekkildir.
Köylüler, memleketini
kalkındırmak için yoğun çaba harcayan, bu işe sermayesini dahi
katan, bu samimi insandan
yararlanmak adına herhangi bir
çaba göstermez.
Örneğin: Köylünün evi
yıkılır, birkaç “Vah vah!”
dan, sızlanmadan sonra,
“İYİ OLUR İNŞALLAH!” diye konu kapatılır.
Başka birinin tarlada
ekinleri yanar, bir diğerinin
çocuğu kaçırılır,
sonuç hep aynıdır: “ İyi
olur inşallah!”
Bilge kişi, ne kadar çaba gösterirse göstersin başarılı olamaz.
Köye istediği gibi bir
okul, bir
sağlık ocağı
yaptıramaz, köyün kaderini değiştiremez.
Sonunda köylünün ilgisizliğinden, vurdumduymazlığından dolayı
hastanelik olur.
Köylüler, hastaneye bilge adamı ziyarete gittiklerinde, yaşlı
adam, hasta yatağında “İYİ OLUR İNŞALLAH” diye sayıklamaktadır.
Demem şu ki; toplum yararına
iş yapmak, ezber bozmak
sanıldığından da zordur.
Einstein,
dememiş mi :“Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha
zordur!”diye.
Bu
iş, Kafkas toplumunda daha da mı zor, bilmem!
Yani,
dernek başkanlarımızın,
yöneticilerimizin işi çok zor.
Yöneticilerimiz, mayası,
sevgi, bilgi ve fedakârlık
olan, sorumluluğu çok ağır bir görev yürütüyor.
Toplumumuz adına özveriyle
yaptıkları anlamlı hizmetlerden dolayı, değerli yöneticilerimizi
gönülden kutluyor, bu
kutsal görevde başarılar diliyorum.
(Samimi, çalışkan, üretken dernek yöneticileri, bu yazıda
menzil dışıdır.)
STK’larda sorun biter mi?
Bitmez!
Derneklerimizde de sorun
çözme toplantıları yapılır,
beyin fırtınaları icra
edilir.
Öyle
ya sorunları çözme konusunda üyelerin ciddi katkısı beklenir.
Özetleyelim isterseniz:
Bir
“genişletilmiş istişare
toplantısı” anı.
Mikrofondaki tok ses:
“Bakın arkadaşlar, çözüm
bekleyen pek çok sorunumuz var.
Zaman, enerji ve güç
kaybediyoruz. Geri sayım başladı, gün geçtikçe yok oluşun ayak
seslerini daha yakından duyuyoruz. Gençliğimiz her gün biraz daha
dilinden, kimliğinden uzaklaşıyor.
Dernekte çay içip
oturmanın zamanı değil!”
“Bir şeyler yapmak
zorundayız. Ne yazık ki etrafınızdaki gayrı samimi, duyarsız
yöneticiler bu çığlıkları
duymuyor, bunlar, gününü gün etmekle meşgul!”
“Ama mutlaka bir şeyler
yapılmalı, bu böyle olmaz,
böyle gitmez!”
Salondan çözüm önerisi:
“İyi olur İnşallah!”
Kürsüde bir başka ses:
“Dernek yöneticileri, bilgisiz,
birikimsiz, yorgun, ümitsiz, tahammülsüz… olamaz!
“Benlik, hırs, haset,
dedikodu “thamadelerimize”
de dernek
yöneticilerimize de asla yakışmaz!
Emir buyurarak, kırıp
dökerek yöneticilik yaptığını sananlar var. Bu yanlışların
düzeltilmesi, eksikliklerin giderilmesi gerekmez mi?
Salondaki üyelerden çözüm
önerisi: “İyi olur
İnşallah!”
Bir başka ses: “Arkadaşlar,
çözüm bekleyen bu kadar acil
kültürel, ekonomik sorun
varken, toplumuyla dalga geçen,
dernekte gönül eğlendiren başkanlar inanın beni
kahrediyor.”
“Bilgisi, birikimi, kültürel
ve toplumsal duyarlılığı, daha da önemlisi iyi bir ekibi olmadığı
halde başkanlık makamını işgal eden yöneticiler bu topluma en
büyük zararı veriyor.”
“ Yöneticilik makamı, afra
tafra yeri değil. Hizmet
üretemeyen yöneticilerin bir gün bile o makamda oturmaması
gerekir. Ben böyle düşünüyorum değerli thamdelerimiz, kıymetli
üyeler, sizler ne dersiniz?”
Salondan çözüm önerisi:
“İyi olur İnşallah!”
Sahnedeki bir başka ses: “Bilmem ki sizin de kulağınıza geliyor
mu, ben zaman zaman etrafımdan duyuyorum. ‘ Bu yönetim, toplumun
kredisini bitirdi, çay içip oturuyor, hani gençlik nerede, hani
hizmet, hani faaliyet? Kültürel çalışma mı? Hak getire!”
“Kardeşim, köklü bir kültür,
adım adım yok olurken,
yöneticiler, yönetici koltuğunda rahat oturabilir mi? Bu kadar
vurdumduymazlık fazla değil mi? Acil çözüm üretmemiz lazım.”
Solondan yükselen ses:
“İyi olur inşallah!”
Mikrofonda bir başka ses:
“Allah aşkına işin edebiyatını yaparken aslan gibi kükreyen,
icraata gelince sus- pus
kesilen yöneticilerle bir yere varabilir miyiz?
“Öfke ve hiddetten gözü
görmeyen, kulağı duymayan,
kalbi hissetmeyen kişinin kime ne yararı olur söyler misiniz?
“Toplumun geleceğiyle ilgili
hayati konularda hem nalına, hem mıhına vuran,
gelene ağam, gidene paşam
diyen kısır zihniyetle büyük işler başarabilir miyiz?”
“Yöneticilerimizin her
hareketinde ölçü, kişisel hesaplar değil,
toplumun menfaati
olmalı. Hiçbir menfaat, toplumumuzun menfaatlerinin üzerinde
olmamalı, olamaz!”
“Yönetici, donanımlı,
diri ve derin duyguların,
kültürel coşkuların sahibi olmalı.”
“Ne
dersiniz arkadaşlar?”
İyi
olur inşallah!
|