Her şeyde bir eksiklik
bulmak, güç beğenir olmak, galiba Çerkes toplumunun önemli bir
özelliği. Sanki “üzümün çöpü armudun sapı” deyimi bizim için
söylenmiş.
Bu günlerde Türkiye,
anayasa değişikliği referandumuna kitlenmiş durumda.
Türkiye, ideolojik
bağnazlıktan reel politikanın gerektirdiği bir ortama geçme
çabasında.
Taraflar netleşmiş. Bir yanda yenilikçiler,
bir yanda statüko taraftarları...
Ne yazık ki siyasetin
dışında algılanması gereken bu hayatî konu, sonunda malum
çevrelerce günlük siyasetin maskeli balosu haline getirilmiş
durumda.
BU HAYATİ KONUYU
SİYASALLAŞTIRMAYA, SULANDIRMAYA ASLA HAKKIMIZ YOK.
Gelinen noktada
mücadele iki kesim arasında.
Bir tarafta
Türkiye’nin demokratikleşmesini, sivilleşmesini isteyenler, diğer
tarafta demokratikleşmesinin kendi çıkarlarına zarar vereceğini
düşünenler... Öfke, korku ve kıskançlıklar devrede.
Peki, bu referandum,
Türkiye’deki Çerkes’leri, yani bizleri ne kadar ilgilendiriyor?
Biz bu olayın
neresindeyiz?
Federasyonlarımızın, dernek
yetkililerinin, aydınlarımızın, yazar ve çizerlerimiz tavrı ne?
Bu referandumu siyasi
bir hamle sanıp bundan uzak mı duruyoruz?
Yoksa
önyargılardan, siyasi mülahazalardan uzaklaşılarak kültürel ve
insani duyarlılığın gereğini mi yapıyoruz?
Yetkili kurumlarımız,
etkili organlarımız ne diyor, ne yapıyor?
Hani yol haritamız?
BU KONU İHMALE
GELMEZ!
Bu referandum, yok
olma tehlikesi yaşayan dilimizi, mutlaka yaşatılması gereken
kültürümüzü, yani geleceğimizi doğrudan ilgilendiriyor.
Bu konu sadece
Türkiye’deki beş milyon civarındaki Çerkes’i değil dünyanın
her yerindeki Çerkes’leri ilgilendiriyor.
Çünkü işin ucunda
daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, da fazla insan
hakları, daha fazla kültürel haklar var.
Bana göre hepimiz,
ciddi bir samimiyet sınavındayız.
Hani hep konuşur,
yazar, çizerdik ya “Daha fazla özgürlük, daha fazla kültürel hak,
daha fazla demokrasi!”
İşte sana fırsat!
Hadi kullan bakalım.
Görelim samimiyeti.
Ey “Dilim unutuluyor,
kültürüm yok oluyor!” diyenler, hadi bakalım samimiyet
sınavına!
Asla unutulmasın, bu
konu, siyaset üstü bir tercih ve şuur gerektiriyor, duyarlılık
gerektiriyor.
Yasal engeller
yüzünden dilimizi konuşamıyor, kültürümüzü yaşayamıyoruz diyenler,
daha fazla demokrasi, daha fazla kültürel hak isteyenler, daha
çağdaş toplum olma yolunda aralanan kapıya destek mi
olacaksınız köstek mi?
DAHA FAZLA KÜLTÜREL
HAK İÇİN
Dilimizin
yaşayabilmesi, kültürümüzün korunabilmesi için,
Özlemini çektiğimiz
kültürel haklar için,
Bu ülke topraklarında
haksızlığa, baskıya, zulme, işkenceye kapılar açan 27
Mayıs’ların, 12
Eylül’lerin bir daha yaşanmaması için,
Dernek kapılarına
bir daha paslı kilitlerin vurulmaması
için,
Kültürel
duyarlılığından dolayı işkencelere maruz bırakılan kültür
insanlarının çektiği acıların, yaşadıkları ıstırapların bir daha
yaşanmaması için, hepimizin daha duyarlı olma, bilinçle hareket
etme zorunluluğu vardır.
YETER ARTIK!
Bu topraklarda artık
kimse etnik grupları tahrik ederek onların aklını alıp, yerine
öfkeleri, korkuları, kıskançlıkları koyarak fitne ateşleri yakma
hesabı yapmasın.
Hiç kimse artık ülke
çocuklarını etnik anlamda karşı karşıya getirerek toplumsal
ayrıştırma hesapları yapamasın.
Kimse kimsenin
etnik aidiyet damarına basmasın, basamasın.
Artık kontrolsüz
duygular aklın yerini almasın.
Yeter artık adalet, barış, özgürlük, insan haklarına saygı,
hukukun üstünlüğü, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir yönetim olsun.
Kanun devleti değil, hukuk devleti olsun.
Resmi ideoloji, resmi tarih dayatması olmasın.
Herkes inandığı gibi yaşayabilsin, düşündüğünü özgürce ifade
edebilsin. Daha fazla özgürlük, daha fazla insan hakları
olsun.
Dinî, etnik, ideolojik, politik, felsefi, vicdani kanaat
farklılıklarına rağmen toplum barış içinde bir arada yaşayabilsin.
O
halde bu sınavda, bu kritik eşiği geçmemizi sağlayacak bu küçük
ama son derece anlamlı adımı doğru atmalıyız.
Bu konuda başta Federasyonlarımız olmak üzere kurumlarımıza,
aydınlarımıza, yazar ve çizerlerimize çok büyük görevler
düşmektedir.
Bu konuda kültürel
ve insanî duyarlılığa sahip her birimize düşen görev,
önyargılardan, siyasi mülahazalardan, idrak tıkanıklığından
uzaklaşıp “üzümün çöpü armudun sapı” demeden toplumumuzun yararına
olabilecek güzelliklere cesaretle destek vermektir.
Bu sınavda, açık toplumu, yeniliği, değişimi
savunanlar, kültürün gücüne inanalar, kazansın. |