Gülen yüzü, üstlendiği misyonu, yoğun
sosyal ve sanatsal etkinlikleriyle güzel toplumumuzun her kesimini
şefkatle kucaklayan derneklerimiz.
Bilgisi, birikimi, sevgisi ve
hoşgörüsüyle her daim atak ve tetik başkanlarımız.
Bu oluşuma samimiyetle destek olan,
toplum bilinciyle yoğrulmuş biz.
İşin aslı böyle mi sizce?
Yoksa…
Yoksa statükocu başkanların konutu
haline gelmiş dernekler mi?
Her konuşması ideali hançerleyen,
yorgun, argın, tükenmiş başkanlar mı?
Hiçbir icraatı beğenmeyen, her şeyi
eleştiren, yapıcı olmayı unutmuş yıkıcılıkla ün salmış
bizler mi?
Hangisi doğru?
Toplumumuz için derneklerimizin
önemi tartışılabilir mi?
Olabilir miyiz, derneksiz?
Derneksiz yaşayabilir mi bu kültür?
Toplumumuzun vitrini değil
mi derneklerimiz?
Toplumun yüreği bu mekânlarda
atmıyor mu, atmalı değil mi?
Kültürel, ekonomik
problemlerimizin çözüleceği adres değil mi derneklerimiz?
Hal böyleyken, bu kocaman kültür
“akordeon” eşliğinde eriyor, tükeniyorsa?
“Kâfe” ve “yunafe” kar etmiyor,
kötü gidişe dur diyemiyorsa.
Dernek seçimleri düzenli yapılıyor
olmasına rağmen yeni gelenler sorunlara çözüm olmuyorsa.
Başkanlar hatır için görev
yapıyorsa.
“Geleceğim“, “gençliğim”
derneklerde tartışılmıyorsa.
Dernek başkanlarım samimiyet,
bilgi, görgü testinden geçmiyorsa, otur ağla, kalk ağla.
Bu gidiş doğruysa hayal
edebiliyoruz sonumuzu değil mi?
Yoksa her şeye rağmen “kafe”ye
devam mı?
Dernek başkanlarımızın artık
liyakatin yanında mümkünse yüksek okul mezunu olması
gerektiğini kim ne zaman söyleyecek?
Başkanın, liderlik, hitabet
ve farklı sosyal ve kişisel özelliklere sahip olması gerektiğini
kim anlatacak?
Bu işin hatır, gönül işi
olmadığını kim dillendirecek?
Başkanlığın hayati önem taşıdığını
maddi ve manevi birikim gerektirdiğini kim ifade edecek?
Kral çıplaksa kim “kral çıplak!”
diye haykıracak?
Her şeye rağmen bu kültür
eriyorsa,
Bir medeniyet yok oluyorsa,
Bir toplum, bu yok oluş sürecinde
“akordeon” eşliğinde uyuyor, “kafe”yle uyanıyorsa; parayı
tanımıyor, zamanı kavrayamıyorsa kimin ne yapması gerektiği gayet
açık değil mi?
Gayet açık değil mi derneklerimizin
ne yapması gerektiği?
Gayet net değil mi başkanda
bulunması gereken vasıflar.
Sabır, sevgi, hoşgörü varken, kin,
nefret, haset elbette yakışmaz başkanlarımıza.
Düşünen, hisseden, çağı anlamış,
pratik, koşmayı, yorulmayı hizmet saymış, bilgi ve sabırla
yoğrulmuş güzel başkanlara ne kadar da çok ihtiyacımız var.
Küsmeyi, sesini kesmeyi, içine
kapanmayı marifet saymayıp, bileklere ve yüreklere basmadan
duygularını ve düşüncelerini uygun zamanda ve uygun zeminde
aktaran, sabırla düşüncelerinin takipçisi olması gereken bizlere
ne kadar önemli görevler düşüyor.
Dernek kongreleri mevsimine
girdiğimiz şu günlerde, toplumların hayatında kültürün önemini
kavrayan bireylerin her birinin ne denli büyük vebal altında
olduğunun bilmem bilincinde miyiz?
Düşünceler güzel, teşhis doğru
olabilir ama zaman tükeniyor, zaman tükeniyor dostlar!
Bizler, ne yapıp ne edip, kenarda
bekleyen liyakati, birikimi, ufku olan kişileri arayıp bulup,
ekibiyle, projeleriyle göreve davet etmek zorundayız.
Başkanlarımız, sevgi ve hoşgörüyle
toplumunu kucaklayan derneklerimizin başkanı olmalı.
Başkanlarımız, derneklerimizi
güdükleştiren amansız statükoyu yıkan kişiler olarak
bilinmeli.
Başkanlarımız, çevresi, bilgisi,
birikimi, kişiliği ve cesaretiyle tanınmalı.
Ancak o zaman derneklerimiz
misyonuyla, sosyal, sanatsal etkinlikleriyle, üye sayısıyla,
toplumun gülen yüzü olacaktır.
Değilse son pişmanlık fayda verir
mi dersiniz?
Bayramın, sevgi ve kardeşlik
duygularımızı ateşlemesi, dayanışmamızı geliştirmesi temennisiyle
başta CC camiası olmak üzere toplumumuzun bayramını tebrik ediyor,
güzelliklere vesile olmasını diliyorum. |