Biz Çerkeslerde takdir etme, teşekkür
etme duygusu biraz zayıf mı yoksa?
Çok mu ince eleyip sık dokuyan bir
toplumuz?
Bu yüzden mi az beğenen çok eleştiren
bir milletiz?
Hak edenlere, gerektiği yerde,
gerektiği şekilde teşekkür edebiliyor muyuz?
Gençleri daha fazla takdir etmeyi,
onları şevklendirmeyi laubalilik mi sanıyoruz?
Gerek mi duymuyoruz?
Çocuklarla, gençlerle
ilişkilerimizde “ takdir etmeyi, manevi ödüllendirmeyi,
ciddiyetsizlik olarak mı değerlendiriyoruz?
“Arkadaş, biz böyle gördük
büyüklerimizden!”
“Rahmetli babam böyle diyor!”
“O, böyle yapıyordu!”
“Ben de böyle yetiştim!” mi diyoruz?
“Çocuklar çok yüz vermeye gelmez;
bu, disiplinsizlik olur!” diyenlerden miyiz?
Ekseriyetimiz böyle miyiz, böyle mi
diyoruz bilmiyorum ama her şeye rağmen çok iyi yetişen gençlerimiz
de var!
Bizi dışarıdan gözlemleyenleri
dinleyince, ilişkilerde, eğitimde çok ciddi mesafe kat ettiğimiz
görülüyor.
Bu da çok sevindirici tabii ki.
Zaten çağın geldiği modern eğitim
sistemi de başarı için, “takdir” diyor, ”ödül” diyor!
Daha çok coşku için, daha fazla
güven için “takdir ve ödüllendirme şart!” diyor!
Güzellikleri teşvikte cezanın etkisi,
takdirin, mükâfatın, ödülün çok altında kalır.
Atlardan anlayanlar çok iyi bilir,
atlara her istediğinizi yaptırabilirsiniz.
Yeter ki at istenileni yaptığında,
ödüllendirileceğini bilsin.
Peki, istenileni yerine getiren bu
at, sizce nasıl bir takdir bekliyor?
Çok basit.
“Ya bir topak şeker veya şefkatle
suratının okşanması.”
Bir at, takdirden, mükâfattan,
anlıyor, o takdiri, o ödülü kazanmak için, en zor hareketleri
yapıyorsa bir insan takdir, karşısında duygusuz kalabilir mi?
Kim hoşlanmaz takdir edilmekten?
Keşke, Çerkes toplumu olarak,
özellikle büyükler, thamadeler bir anlasa,
“Aferin!”
“Yaşa!”
“Var ol!”
“Aslanım benim!” gibi teşvik edici
sözlerin tılsımlı gücünü?
İnsanları iyiye teşvikte ödülün ne
kadar önemli rol oynadığının gereği kadar bilincinde miyiz acaba?
İnsanları şevke getirmede, onlara
moral vermede, motivasyon sağlamada takdir duygusunun, tebrik
etmenin, önemi elbette tartışılamaz!
İnsan, takdir edilmeli, tebrik
edilmeli ki şevke gelsin!
Coşkuyla, zevkle, güvenle yapsın
işini.
İnanın bazen bir tatlı söz, insana
en büyük ödüldür.
Bazen de bir gönülsüz bakış, buz
gibi soğutuverir insanı.
Biz büyükler daha iyi anlayalım bu
gençleri, bu kırılgan, coşku dolu zarif insanları.
Daha çok takdir edelim, daha sıcak
kucaklayalım.
Hak ettiklerinde onları kutlamaktan,
teşekkür etmekten kaçınmayalım.
Takdirle besleyelim onların dalgalı,
fırtınalı ruhlarını.
Ta ki bu dönemi verimli geçirsinler,
ideallerinden uzaklaşmasınlar, hayatı doğru yaşasınlar.
Kimlikleriyle, kültürleriyle,
inançlarıyla barışık halde…
Bizden öğrenemezse kim öğretecek
onlara doğruları?
Kim öğretecek onlara hayatın
hakikatini?
Bizden öğrensin hayal etmeyi,
hayallerin peşinden koşmayı.
Başarısızlıklardan ders almayı,
Zorluklar karşısında güçlü olmayı,
Dik durmayı,
Sevgi ve şefkatin en karanlık günleri
bile aydınlattığını biz öğretelim.
Coşku, verelim, cesaret verelim,
yüreklendirelim onları, oluşsun özgüvenleri.
Merak etmeyi, keşfetmeyi öğretelim.
Gerekirse lügatini yeniden yazalım
gençliğin
İnsanlara değer vermeyi, düşünmeyi,
öğrenmeyi, merak etmeyi ve üretmeyi öğretelim.
Çirkinlikleri ve şiddeti uzak tutalım
onlardan.
İnceliğin, sabrın, cesaretin,
birbirini sevmenin, sevginin tükenmez gücünü gösterelim.
Ne diyor büyük düşünür: “Zihniniz,
yalnızca kendi varsayımlarınıza açıksa pek uzağa gidemezsiniz!”
Biz, ufuklara bakalım, çok uzakları
görelim.
Unutmayalım, uygar toplumu, toplumsal
olaylara bilinçli yaklaşan, insanlar oluşturur!
Biz takdir metotlarının hepsini
kullanalı, gerekirse yenilerini icat edelim.
Kaç gencin, dernekteki başarılı,
gayretli faaliyetlerinden dolayı aldığı plâketi var?
“Plaket masraflı! ” mı diyorsunuz, ya
teşekkür belgesi?
O da mı olmadı ya güzel bir takdir
duygusu, sözlü sıcak bir kutlama, bir kucaklama?
Takdir duygularının hâkim olduğu bir
çay sohbeti, sıcacık birkaç cümle?
Merek ediyorum kaç gencimizi, örnek
davranışlarından veya ana dilin etkili ve güzel konuştuğundan
dolayı ödüle layık gördük?
Derneklerimizin güzel kültür
gecelerinin kaçında kaç örnek gencimizi sahneye çağırdık,
alkışladık, küçücük de olsa ödüllendirdik, yüreklendirdik onları?
Derneklerimizin duvarını veya
gençlerimizin odasını Thamadenin elinden ödül alan kaç genç
fotoğrafı süslüyor?
Kaç genci, kaç kez kucakladık, sırtını
sıvazladık, başarısını kutladık?
Kaç genci bağrımıza bastık?
Kaç gencin masasında dernek
büyüklerinin verdiği hatıra değeri olan bir ödül var?
Albümlerde gençlerle büyüklerin
mutluluk tablosu oluşturduğu kaç fotoğraf var?
Hani, nerede “dilini en etkili ve
güzel konuşan genç ödülü?”
Hani “en iyiler” içindeki gençler?
Böyle mi inanıyor, böyle mi
güveniyoruz gençlere?
Hani, geleceğimiz gençlerdi?
Hani, genci olmayanın geleceği
olmazdı?
Hani, her şeyimiz gözbebeğimiz gençler
içindi?
Sözde mi kalıyor yoksa hep bunlar?
Merak ediyorum, biz büyüklere ne kadar
güveniyor acaba gençler?
Dilim varmıyor yoksa “Niye
güvensinler?” ki diyesim geliyor?
Keşke gençleri daha iyi anlasak,
Daha fazla kutlasak,
Daha çok kucaklasak,
Teşekkürü daha çok kullansak,
Eminim onları daha fazla teşvik etmiş
olurduk iyiye, güzele.
Seviyoruz, hem de çok seviyoruz elbet
gençleri, bunda şüphe yok, ama keşke bu sevgiyi dillendirebilsek!
Sevgimizi açıkça ifade edip güzelliklere buyur edebilsek!
Gençleri yok sayarak, onları
küçümseyerek, azarlayarak bir yere varamayacağımızın elbet hepimiz
farkındayız.
O halde onları önemsediğimizi, onlara
değer verdiğimizi her tavrımızla göstermek durumunda
değil miyiz?
“İnsan kaynakları yönetiminde, takdir
ve ödüllendirme çok önem taşımaktadır.
Takdir etmek ve ödüllendirmek
insanları daha fazla çalışmaya teşvik edecek en temel motivasyon
araçlarından birisidir.” ( Carla 1994 )
Morali yükseltmede, ödüllendirmenin
önemi ve yararı pek çok eğitimcinin, bilinçli anne babanın yüksek
derecede paylaştığı bir konudur.
Arzulanan davranışların güçlenmesi
için övgü ve ödüllendirmeye ne kadar önem versek
azdır.
Uyumu, verimliliği arttırmada
ödüllendirmenin önemini kabul edip ödüllendirme düzeneğini işler
kılmak zorundayız.
Toplumumuzun buna çok ihtiyacı var.
Bırakalım artık bu insafsız
eleştirileri!
Bırakalım bardağın boş tarafını
görmeyi!
Pozitif olalım, teşekkürü daha bol
kullanalım!
Hak edenleri övelim, sevgimizi
dillendirelim?
Bu toplum için samimi çaba
harcayanlara teşekkürü çok görmeyelim.
Gençlerimizi çok sevdiğimizi,
başarılarıyla çok sevindiğimizi onlar bir çeşit bildirelim!
Güzellikleri sergilemekten
çekinmeyelim.
Unutmayalım:
Bazen bir tatlı söz, insana en
büyük ödüldür.
Bazen de bir gönülsüz bakış, buz
gibi soğutuverir insanı. |