Ne iyi olurdu, ruhumuzu
başkalarının başarı, yetenek, erdem ve güzelliklerini kabule
alıştırsak!
“Bu ne güzel bir insan, keşke ben de öyle olabilsem!” diyebilsek.
“Her şeyin en iyisini ben bilirim,
anlayamıyorlar beni!”
“Herkes bana uymalı, benim görüşlerim
isabetli, yanılıyor başkaları!”
Buna benzer benlik yörüngeli sözleri, seviye insanıyla
ilişkilendirebilmek mümkün mü?
Oysa gönül insanının ideali: Ne yapıp
edip herkesle anlaşma yollarını bulmak, insanlık örneği
sergileyerek “kobralarla bile kavgasız yaşayabilmek” sanatını
hayata geçirmek olmalı değil mi?
En ufak bir kusurundan dolayı
dışladığımız insanlar, önyargılarımızla yargıladığımız kişiler,
olayın içyüzünü hiç merak etmeden sorgulamalar… Sonunda, bir yığın
kırılmış, yıkılmış kalp, hüzün, düşmanlık, pişmanlık…
İnsanın dolup taştığı, hatta kendinden
geçtiği anlar da vardır elbette. Ama böyle bir zamanda bile
soğukkanlı olabilmek, “ ben” merkez çekimine kapılmamak ne kadar
önemli bir vasıf.
Ne iyi olurdu, çevremizdeki insanların
kusurlarından ziyade iyi yanlarını bulup takdir edebilsek!
Ne iyi olurdu, başkalarının hatalarına
karşı yeri geldikçe gözsüz, kulaksız ve dilsiz olabilsek!
Ne iyi olurdu, ruhumuzu
başkalarının başarı, yetenek, erdem ve güzelliklerini kabule
alıştırsak! “Bu ne güzel bir insan, keşke ben de öyle
olabilsem!” diyebilsek.
İyi olmaz mıydı, sabır, hoşgörü ve
tahammülle aleyhimize görünen pek çok gelişmeyi lehimize
sonuçlandırabilsek?
İyi olmaz mıydı, büyük düşünerek,
kültürler ağında nefesi daralan gençliğimizi kurtarabilsek?
Başarı, gayret ve samimiyetlerinden iftihar edilecek
kardeşlerimizi gönül saraylarımızda ağırlasak? Bu kardeşlerimizin
içtenliklerini, güzel hizmetlerini tablolaştırabilsek!
Gelin ne olur biraz daha mütevazı
olalım!
Hep “Ben! “demeden, eritelim benlik,
enaniyet duygularımızı bu güzel toplum ve kültür içinde, sevgi,
dostluk ve kardeşlik atmosferinde.
Emin olun, potansiyel insanı,
realite planında insanlığa yükseltmenin başka yolu da yok!
Daha doğrusu, insan olmanın, insan
olarak kalmanın yolu var mı başka?
İnsanlık mı Allah aşkına, başkaların
en küçük hatasını mikroskopla incelemek?
İnsanlık mı, hep başkalarına
saldırmak, hep hatalarla uğraşmak, basitleşmekten, alçalmaktan
zevk almak?
Toplumsal değerlerimizin ileri
derecede yozlaştığı günümüzde, Kafkas toplumunun köklü geleneğini,
o zengin kültür mirasını yeniden şekillendirecek insanlara ne
kadar muhtacız!
Ne kadar muhtacız, toplumumuz adına
hayati önem taşıyan dinamikleri somutlaştırarak camiamıza
kazandıracak, zihin, kalp ve ruh dünyası açık şahsiyetlere!
Yeter, bu soylu millet yetimliğinin
hüznünü yaşamasın artık! |