...................
...................
HER GEÇMİŞ KENDİ GELECEĞİNİ YARATIR

08.08.2016

Nilgün Nart
...................
 
...................

Oysa herşey şimdide yaşanır, şimdide yaratılan geçmiş ise, kişi geçmişte yaşar. Şimdide yaratılan gelecekse kişi gelecekte yaşar. Ama asla şimdide yaşamamıştır ve yaşayamaz. Rahmetli Ergün Arıkdal’ın dediği gibi; dejenerasyon devrelerinde herkes ve her şey maalesef dejenere olur ve bunun farkına varıp en az dejenerasyonla devreyi kapatmak esastır. Dejenerasyon olayı da 3.boyutta yaşanabilen bir mefhumdur. Ve ne tesadüf ki en büyük değişimler de bu dejeneratif dönemler de gerçekleşir. Bir şey yapısından veya olduğundan çözülmeden başka bir şeye dönüşemez.  Ve çözülmenin kapsamında; Ol’anı kabul etmek, gideni bırakmak, geleni sindirmek ve kendiliğin kılmak gibi eyleyişler bulunur.

Bu arada dejeneratif güçlerde; tabı oldukları yasalar ve prensipler gereğince; 3.boyuta bırakılmış ‘şeyleri’ çözmek için var güçleri ile çalışmaktadır, işte burası kimine göre zahmet kimine göre Rahmet yeridir. Bu dejenerasyonun sonucunun zahmet mi Rahmet mi olacağını belirleyen ise insanın kendisidir. Geçmişe saplanıp kalmış veya geleceğe düşmüş insanın olayları olduğu gibi görmesi neredeyse imkansızdır. Geçmişte ve gelecekte yaşayanlar ölüdürler, insanı bu ölü uykusundan farkındalık diriltir. Farkındalık ise sadece ve sadece şimdiye ait olmakla ilgilidir. Fakat bu -şimdi- sözcüğü transfer edilmiş spiritüel öğretilerin anlattığı sözde tanrının şimdisinde olmak değildir.   

Çünkü, Ebedi ŞİMDİ’de Hayattar olabilen sadece ve sadece varlığın Rabbidir.

Ve ŞİMDİ de O her AN ayrı Bir ŞEN’dedir.

İnsan fenomeni dünyaya ait bir şeydir. İnsanın şimdisi de ancak dünyada bulunabilir. Ve dünya şimdisinin en güzelini Sufiler bilir ve yaşarlar. Sufi ‘zamanın çocuğudur’. Kısaca her vaktin içinde o vakitte işlenmesi en hayırlı olan şeyle meşgul olur.

Kişi ne zaman dünyadan vazgeçer, -ki dünya sadece istek ve arzuların yansımasından oluşan illüzyondur- dünya da kişinin gözünden ve yüreğinden çözülmeye başlar, fenaya kavuşan insanın gönlünde beka bulması kaçınılmazdır… Varlık geçmiş ve gelecek yansıtmalarından kurtulduğunda sırat-ı müstakimde yaşar. Kişinin bu ana yolu bulması -nefsin varlığı  geçmiş ve gelecekte amaçsızca dolaştırmasından ve sürekli oyalamasından- dolayı zordur… amma bir kere de bulunca da bu ışıklı geniş yoldan ayrılmak mümkün değildir. Geçmiş ve geleceğin birleştiği yerde yeni bir -ara- oluşur. Kişi yeteri kadar bu yol Ol’an yerde yaşayabilirse ve burayı -yuvası- yapabilirse nirvanaya ulaşabilir. Nirvana varlığın Birlik hali ile hallenmek ve bu halin dünyasına geçmektir. Varlık ancak olduğu halin dünyasını yaratabilir. 3.boyutta varlığın hali dualiteden ve ayrılıktan dolayı cehennemdir, dünyasıda cehennemdir.

Birlikten ayrılık cehennemdir. Tüm boyutlar varlık sırat-ı müstakimde ise şimdi-buradan yaşanabilir çünkü varlık noktadır ve tüm herşey de O’nda saklıdır, tüm boyutlar varlıkda dürülmüştür…

Ve kişilere ara sıra ses’lenirler. Hu. Orada mısın, varlıkta boyutundan eğer ses’ı çıkıyorsa cevap verir. Aslında kişinin -olduğu- cevap verir.

Kişi ne derse desin illüzyonun dışında sözcüklerin bir hükmü yoktur. İllüzyonda sözcükler sadece varlığı oyalamaya ve manipüle etmeye yarar. Sözcüklerin hepsi boştur ve safsatadır. Yoksa kişi kendisi ile ilgili ne derse desin hepsi boştur.

Gerçeklikte varlığın sesi Ol’duğudur. Sadece Ol’duğu ses verebilir.

İşte geçmişte ve gelecekte yaşayan insanın ses’i yoktur. Ses veremez. Sesi olmayanın da gerçekliği oluşamaz. Çünkü başlangıçta SES vardır ve ses mikro evren olan İnsan’ın da kendisini yaratabileceği bir araçtır veya kendisidir. Çünkü makro evrenler ses ile yaratılır. Ve mikro evren olan insan da ses ile kendinde Kendini yaratır

Ancak gerçekliği sırat-ı müstakım Ol’an insanın ses’i vardır.

Nasıl ki illüzyonda insanlar dilleri ile ses çıkararak iletişim(?) kurabiliyorsa (aslında buna iletişimsizlik de denebilir), gerçeklikte de varlıklar Ol’dukları ses’ler ile iletişir.

Çünkü iletişebilmek varlığı diğer varlıklarla ve kendi varlığının boyutlarıyla bağlar.

Bağlanmak, gerçek evren goblenin de bir ilmek Ol’mak, Hay’at nehrinden bir yudum SU(?) içmek demektir…

Varlık, bu noktada Şimdisini yaşayabilir ve yeni bir kendisini yaratabilir.

Çünkü geçmiş ve gelecek aynı şeyin farklı iki yüzüdür.

Her gelecek kendi geçmişidir…

Bu nedenle, insan(?) dünya denen dejeneratif ortama bırakılır. Değişim Muraddır. Çünkü değişim ve büyümek bir Hak’tır.  Ve gerçekten Hak edenler bu dünyaya doğabilir. Gerçek Hay-at’a doğabilmek için Dünyada bir yaşam hakkı elde edebilmek bir lütuftur.

“Ruhlarımız binbir illüzyonun döndüğü bu dünyada tutsaktır.,.

Gerçek özgürlük Ruh’un özgürlüğüdür…

Şükran içinde değişime tabi Ol’mak ve Hamd ile büyümek, insanı özgürleştirir…

Ve bu Şifa’dır.”