Zamanın ruhu; yaşama doğmasından dolayı, yaşayan bir varlık
olarak kendisinin ve içinde aktığı yaşamın sorumluluğunu
almış, İnsan olmayı tamamlamış, Yaşam Ustası Ol’maktır.
Paraya dayalı sistemleri medeniyetinin temel taşı yapmış
insanın,
maddenin ve konfor alanlarının bağımlılığından
kendisini bir an önce kurtarması ve artık yıkılmakta Ol’An
eski sistemin yıkıntıları arasında
hazine aramaktan, hazine arayanların
kokuşmuş masallarından ve bu masallarla gün geçirmeye
çalışmaktan vazgeçmesi gerekmektedir.
Maddeye-sömürüye dayalı sistemin huyudur, sömüren sömürdüğünü
bırakmak istemez, taa kii cehenneme kadar birlikte götürmek
ister. Sömürülen ise illüzyonda yaşadığından gittiği yerin
cennet Olduğuna inandırılmıştır. Çünkü kurtarılmak
istemektedir. Bu dünya ve sömürenin kendisini sömürmesi canına
tak etmiştir ama yine de kurtuluşu kendi dışında kendini
sömüren sistemden beklemektedir.
İnsanın kendisine ve çevresinde Ol’makta Ol’Anlara
duyarsızlığı öyle bir hastalıktır ki, kişiyi ne olduğuna
bakmadan cehalete ve karanlığı sürüklemektedir.
Cehalet; karanlıktır.
Cehalet insanın idrak ve anlayış melekesinin çalışmamasıdır.
Zihninin ve kalbinin atalete girmesidir.
İnsanoğlunun topluca seçim yapacağı zamanlar yaklaşmaktadır.
Zaman kendi içinde dürülmeye başladığından, artık dürülmekte
Ol’An zaman içinde olamayacak Ol’Anın, baskısı ve yoğunluğu da
artmaktadır. Gitmekte Ol’Anın tek derdi vardır; “eski hamam
eski tas nasıl devam ederim, düzenimin” derdindedir.
Küresel krizlerle birlikte gün be gün yüzleri açılmakta ve
kendilerince sırlarını ortaya sermekte Ol’An eski sistemin
yüzeyleri, insanlığa değişik çözümler üreterek sunuyor
gözükmektedir.
Eğer
insan dikkatle
yeteri
kadar derine ve yeteri kadar uzağa bakabildiğinde görecektir
ki, önerilen çözümler başka bir isim ve konsept altında, yeni
bir esaretten başka bir şey değildir.
İnsanın eski sistemin düzenini devam ettirmeyi içsel Ol’arak
bırakabilmesi için, binyıllardan beri devam ettirdiği ve
kendisini dışarıya (eski sisteme) bağlayan, beklentilerini ve
ihtiyaç sanrılarını bırakması yeterli olacaktır.
Dünyanın illüzyondan uyanma krizleriyle sarsıldığı 21.yy da
kurtarma ve kurtarılma ihtiyacımız tavan yapmış durumdadır.
Hatta insan kurtarılma adına hazır mezar bulsa girip yatacak
duruma gelmiştir.
Fakat acilen anlamamız gereken şudur ki;
Kitleleri kurtaramayız. Çünkü kitle diye bir şey -YOK-tur.
Kurtarılmak ve kurtarmakla ilgili her şey, istisnasız her şey
egonun ürünüdür.
Kurtulmak; herkesin kendi fazlalıklarını bırakması,
fazlalıklarını salıvermesi ile ilgilidir.
Düşünce zemininde ve kitlelerden hareket
geçmek, kitleler için çözüm üretmek;
süper
egonun, bireysel varlık olmayı taklit edenin, gelişmiş bir
tutsaklık oyunu yaratmaya çalışmasından başka bir şey
değildir.
Gerçek Bireylerin olmadığı yerde, çözüm yoktur;
bireyleşmiş kişilerden oluşan birlikteliklere topluluk denir.
Ve ancak eğitilmiş insanlardan oluşan
topluluklar bir bilinç taşıyabilir. Bu
bilinç yazılı kurallardan oluşmaz. Çözümler; insanlığını
tamamlamış ve Ol’muş ruhların, yüzyıllarda damıttığı
bilgeliğinden ve çıktıkları çetin dağda gördükleri aynı içsel
manzarada ve BİLİŞTE bütünlenmelerinden Ol’uşur. Bilinç birey
olmuş her bir Varlığın
içinde devinirken güzelliğe iyiliğe
barışa çok sesliliğin içindeki ahenge uyuma, barışa huzura
hayra olan ortak vizyonda öykünür ve
Bir’likte çözüm yaratılır. Çözüm basitçe ortak hayra
odaklanmaktır. Ve çözüm oradadır.
Burada paylaşmanın hazzı vardır. Desteklemenin
anlamı vardır. Mananın derinliği, yaratmanın yüceliği,
herkesin kendi sorumluluğunu almanın
erdemi,
aklımıza gelebilecek tüm güzel
paylaşımların hepsi buradadır. Ve bu hepimizin, dünyanın dört
bir tarafında ortak hayra –kendini bilme- yolunda yürüyerek
hizmet edenlerin oluşturabileceği Bir Bir’likteliktir.
Birlikte üretilen ve Ol’uşan aydınlanmış Yeni Yaşamdır.
Eski enerjide veya sistemde; kitlesel çözüm sanrılarında,
insan birey olarak dikkate alınmaz. İnsan, kitlenin içinde
ikincildir (nesnedir)
İnsanın ikincil olduğu sistemlerde; kişiler
bireyselleşemez ( bireyselleşmek özgün bir ruh varlığı
Ol’maktır). Kendini olduğu gibi ifade edemez
ve yaratıcılığını dolayısıyla
manalarını
kaybeder.
Kısaca
anlamlı bir *Varoluş* gerçekleşmez.
Anlamınız olmadığında -sizde özgün Ruhun nüvesi
oluşamadığından- baskın egoların sahte anlamlarına sömürülmek
ve sömürmenin anlamında tükenmek üzere sistemin, sistem için
çalışan (ama gönüllü ama gönülsüz) dişlisi Ol’ursunuz.
(evrensel hareket kanunu, çıkamazsanız-inersiniz,
genişleyemezseniz-daralırsınız, hiçbir şey durmaz))
Çünkü anlamlı varoluş yaratmakla ve Öz ile
ilgilidir. Ve Tekbaşınalıktır. Tek başına durmayı öğrenemeyen
( varolamayan), yaradılışın doğası gereği kümeler halinde
ortak ruhla varoluşta kalmaya çalışır.
Hayvan türlerinin oluşumunda ortaya
çıkan sürü psikolojisinin, fiziksel gerçeklikte
bireyselleşmemiş insan kitlelerince de sergilenişinden başka
bir şey değildir. Kitlelerin ruhunun yansıdığı bir lider (baş)
vardır. Veya liderin yerine konan bir gurup. Veya bir çıkar
birlikteliği (siyaset, borsa v.s). Veya bir imaj (moda
akımları; inançlardan, kıyafetlere ve fikirlerden-duygusal
eğilimlere kadar geniş bir yelpazede değişir. Kitle başsız
olamaz. Ve genelde kurtarıcı Ol’An başında (liderin) kitle
üzerinden tatmin olacak deneyimlenecek
emelleri ve ihtiyaçları vardır.
Kısaca düzen ve sistem aynı eski sistemdir.
İnsanın anlaması gereken şudur ki;
Ya kitle olarak kalacağız illüzyon alemlerinde ve kurtarılmayı
bekleyeceğiz yada bireyselleşerek hem kendi çözümlerimizin hem
de içinde yaşadığımız toplumun çözümü olacağız.
Çözüm aydınlıkta Ol’ur.
Kişi aydınlandığında bireyselleşir.
Kitle cehalettir. Karanlıktır.
Karanlığın çözümü YOK-tur.
Çözümsüzlüktür.
Çünkü Kendisi YOKtur.
İnsan; kendini -ne- olduğunu bilmek için fazlalıklarını
bırakıp, içine yürümeye başladığında manyetize olmaya da
başlar.
Bu bireyselleşmektir.
Bireylerin çözümleri vardır.
Çünkü birey kendisi Ol’muş Bilgedir.
Varlığa çıkış yapmış Ol’Andır
VAR-dır. Ve gerçektir.
VAR Ol’An çözüm üretebilir.
Çünkü VAR Ol’An çözüm Ustasıdır.
Fiziksel Evrene çıkış yaptığı mekan+zamanın ustası Ol’muştur.
Bu nedenle 21 yy da insanın kendisine
sunulan ve hiçbir bilimsel gerçekliği ve
dayanağı ve dünyasal mantığı olmayan
kurtuluş planlarına ihtiyacı yoktur.
İnsanın sadece anlaması gereken dinamikler ve oluşumlar
vardır.
Ve insanın aklını
-kalbine- toplayıp; nereye
ve nasıl gideceğine karar vermesi
gereken bir dönemdir.
Bunun için sadeleşmek ve basit bir yaşamı seçmek yeterlidir.
Basitliği ve sadeliği seçebilmek bilgeliktir.
Çünkü karmaşıklık bizi Yol’umuzdan oyalar.
Sadeleşmek ve basit yaşamı gerçek kılmak bir -süreci-
içerecektir.
Eğer bu süreci yürüyebilirsek; sonunda; göbek
bağını kitle ve sürü psikolojisinden koparmış, yaşamı Ol’duğu
gibi görmüş, kabul etmiş, hesaplarını kitaplarını sonsuz kadar
kapatmış, bilgeliğini-ışığını-sevgisini
yaşadığı koordinatların (zaman
+mekanına) işleyen “Yaşamın Ustası” Ol’uruz.
Kendimiz; basit ve sadedir. Yalın ve nettir. Tıpkı sevgi
gibidir.
Sevdiğiniz zaman ya seversiniz ya da sevgi orada Yoktur. Azı
çoğu Ol’maz.
Ya kendinizsinizdir yada değil.
Ya basit yaşarsınız yada yaşamazsınız.
Ya Ustasınızdır ya da değil.
Aslında her şey çok BASİTtir.
Basit Ol’Anı sadece ve sadece
fazlalıklarını atarak sadeleşen USTA’nın
Gözü görebilir, Kalbi bilebilir.
“Sıradan, sade ve basit Ol’mak, Usta için sıra dışı bir
durumdur.”
nnArt
(İstanbul, Temmuz
2009)
|