|
|
................... |
|
................... |
EVRENSELLEŞMEK |
06.11.2011 |
|
Nilgün Nart |
................... |
................... |
“Üç bin yıllık geçmişinin hesabını
yapamayan insan günübirlik bir insandır.” Gothe
Çok, çok uzun bir yoldu yürüdüğümüz.
Gerçekliklerin birbirinin içinden geçtiği, neredeyse tüm
hükümlerin de süreleriyle birlikte bittiği, bir dönüm
noktasına gelmekteyiz.
Global dünyada hız kazanarak devam etmekte olan ekonomik
krizler, batan ülkeler, ayyuka çıkan dramlar-yalan dolanlar,
artan nüfus, derinleşen cehalet ısınan bir dünya ve bir türlü
gezegen için ve insanın kendisi için, -UYGUN- olanda uzlaşarak
SULH olamayan çaresiz bir insanlık olarak, kadim
medeniyetlerin ve kutsal kitapların belirttiği ve üzerine basa
basa işaret ettiği, bir dönüm noktasının önüne geldik durduk.
Sorunların içinde uygun adım sayıyoruz, ne sağa ne sola ne
yukarıya ne aşağıya….
Sanki artık bizi sıkan bir halka gibi tüm felsefeler, tüm
akımlar ve idealler, bize küçük geliyor.
Büyümüş ama üzerine giydiği kıyafetleri küçülmüş, dar gelen
yerlerden patlamış duygular ve birbirine eklediğimiz tüm
nedenler tutturduğumuz yerden yırtılmış düşünceler, hepsi
dökülüyor. Her şey insanoğlunun üzerinden yeni insanlık
kıyafetini giymesi için ayrılıp sonsuzluğa karışmakta.
Kumdan kaleler gibiyiz. Hakiki olanın dışında her şey çöküyor.
Bir de Hakiki Ol’anın ne olduğunu ve nasıl doğacağı
hatırlayabilseydik…
Bizi saran, yekpare olan, hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan
kucaklayan, sevgi dolu ve huzurlu, ışıklı ve çiçekli, belki
şiirsel bir yaşamın yaratılmasıyla alakalı olan, uyumlu
ahenkli ve ifadesinde müzik gibi armoni içinde; tıpkı fırından
yeni çıkmış bir ekmeğin sıcak kokusunun varlığımıza yayıldığı
gibi, insanın da dünyaya buram buram yaşamın çoşkusunu
sevincini katacak bir kıyafet kuşanması ve bunu da kalbinden
kendisi ve tüm insanlık için üretmesi ne güzel olurdu…
Gözlerimizin perdesi, insanın kendi gerçeğini genelleştirmeye
çalışmasından kaynaklanıyor. Kendi gerçeğini tek gerçekmiş
gibi hakikat bilgisi olarak başkalarına sunmasıyla tüm
kargaşalar ve çatışmalar yaratılıyor. Kendisinin gerçeğini,
kendisinin -nasıl- edindiğini de asla ve asla sorgulamıyor.
Çünkü -edinilen- sanrı gerçeklikler sorgulanamaz. Sorgulanmaya
başladığında farklındalıkda orada olacaktır. Fark ediş güneş
gibi olduğundan edinme yoluyla oluşmuş sanal gerçeklikler de
haliyle eriyip gidecektir.
Ancak ve ancak kalbten yaşayarak yaratılan gerçeklikler
korkusuzca sorgulanabilir ve geliştirilebilir. Bu durumda
sorgulanan gerçekliğin gelişerek evrenselleşmesi ve büyüyerek
Evrensel bir İnsan Ol’unması kaçınılmaz bir Hakikat olacaktır.
Ve tek gerçek herkesin kendi gerçeğini yarattığıdır...
Saygı ve sevgi temelli anlayışın ise bizi evrensel gerçekliğe
bağlayarak daha büyük bir vizyona birlikte kalp hücreleri gibi
yan yana durarak, hücrelerin her biri kendinde gerçek ve
Birlikte Tek Gerçek olarak İnsanlık Hakikatini oluşturmakla
mümkün olabileceğidir.
Objektif bir dünyanın subjektif bir gerçeklikten çıkması
inanılmazdır.
Uygunluk içinde aynı yöne bakmak ve kalp ve sevgi ile
hizalanmak gibi…
Herkesin kendi gerçeğini yaratmaya ve kendi yarattığı
gerçeğini yaşamaya devam edebileceği veya etmesine hizmet
edecek fiziksel dinamikerin yeşertilmesi korunması ve
sürdürülmesi ortak hedef olduğunda objektiflikten
bahsedebiliriz..
Bu nedenle evrenselci görüşü ve evrensel bakışı kazanmak ve
kendiliğimiz kılmak bize, birbirinde bağdaşıklık gerçeği
içinde bağlı hakiki evrensel dünyayı ve evrensel dünyanın
değerlerini bize açacaktır.
Evrenselliğin bizlere verebileceği en büyük armağan ise bizi
“gerçek yaşamla” onurlandırmak olacaktır.
Evrensellik, Yaşamı sevmekle, kalbi canlı kılmakla, doğaya ve
doğaya ait olan her şeyi sevmekle saymakla başlar, dürüstlük
ve samimiyetle gelişir ve evrenselleşen ve kendinde derinleşen
anlayışla büyür.
Her insanın yürüdüğü yol ayrı ayrı olsa da, tüm insanlık
Birlikte fiziksel evrimleşmenin ve ruhsal tekamülün yol’unda
evrenselleşmeye doğru ilerlemekte.
İnsan; henüz savaşlara çatışmalara tüm aykırılıklara rağmen,
Birlikte dünya gezegeninde yaşayan Evrensel İnsan Ailesini
gerçekleştirme aşamasındayız.
Dünyada aşılmaz geçilmez uçurumlar, sorunlar varmış gibi
düşünüyoruz, yaşıyoruz. Ya uçurumun sonundaki düşüş kaderimiz
olacak ya da uçmayı öğrenerek, evrimi gerçekleştirerek,
uçurumun iki yakasında “anlayış” köprüsü olup birleştirip,
dünyada yeni yaşamın koşullarını oluşturacağız.
Var olan her şeye “anlayış” ve “kabul” bunu mümkün kılacak.
Neticede gelebileceğimiz “anlayış eşiği”, tıpkı Mevlana’nın
yüzlerce yıl öncesinden dediği gibi “ne olursan ol yine gel”
anlayışı olacaktır. Şefkat ve kabul ile örülü şükür ile
zenginleşmiş Ol’an anlayış, Evrensel bakıştır.
Ayrıca çağın uzay çağı olmasından kaynaklanan hızlı teknolojik
- bilimsel gelişmeler, uzayda insanoğlunun yaptığı yeni
keşifler, duygusal zihinsel ve ruhsal olarak gerçeklikle
ilişkimizi sorgulamamızı ve büyümemiz gerektiğini
hissettiriyor. İnsanlık geliştikçe ve büyüdükçe daha kabulü
yüksek, daha kapsamlı daha derin anlayışlar gerektirecek
realitelerin de içine girecektir. İnsanlığın tek bir İnsanlık
Ailesi olduğu bir gerçeklik, uzay realitesini de bize
çekecektir. Tıpkı bilim adamlarının uzayda DNA kanıtını
bulmalarını, evrenselleşmiş bir insanın bilincinin
anlayabileceği ve kendi gerçekliğinde bir bağlama
oturtabileceği gibi.
Gelişimin ve büyümenin zorlukları olacaktır.
Evrenselleşmek, zorluklarını ve anlayış derinliklerini de
kendi içinde taşımaktadır.
Dünya sahnesinde oynana hadiselere derin anlayışla bakabilmek,
insan olma yolunda şimdiye kadar, bütün fırınların ekmeklerini
yememiş olsanız bile en azından “tadına tuzuna” bakmış olmayı
gerektirecektir
Evrensellik bir -anlayış- meselesidir.
Anlayış, bir bütün İNSAN Varlığında, olduğunun yüksek
farkındalığı ile, O bütünde olan herkesin VAR Ol’ma haklarının
bilincli olarak yüksek vizyonunu tutmak ve bu tutumla ilgi
yapıcı işbirlikçi paylaşımcı uzlaştırıcı bütünleyici ve AKICI
davranışın sahibi ve eyleyicisi olabilmektir…
Evrensel Anlayış, kendisinin ve herkesin var olma (birey olma)
sürecinde, kendi mükemmelliğine ulaşacağının yüksek vizyonunda
kalarak; olmuş olduğu, olmakta olduğu ve olacak olduğu her
şeyi her haliyle sonsuza kadar şefkatle sarmış olmanın
huzurunda kalmayı ve bu anlayışı destekleyen her içrek öğeyle
de sulh olmayı gerektirir.
Evrenselci Bakış, insanoğlunun dünya yüzeyindeki uzun eziyetli
var olma yolculuğunda, nihai olarak varacağı hem zaman olan
hem mekan olan ve dahi sonsuzluğunu da birlikte yaratacağı ve
içinde devineceği İnsanlık Ailesini birlikte yeni anlayışlara
götüreceği “anlayıştır”.
Anlayış O’dur ki; Evren beni var edendir. Ana’dır. Kendimi
evrenin sunduklarına layık gördüğüm ölçüde kabulümü
genişletip, bağdaşık olduğum diğerlerine hizmet etmekle
büyüyebilirim. Evren doğuran ise ve genişlemeye büyümeye
hizmet eden ise ben de evrenin içinde, dünya gezegeninden bir
birey olarak; ne ise O tüm var olanın sevgiyle aşkla kabul ile
şefkatle hizmetinde olabilirim.Evrenin içindeki herhengi bir
evren parçası veya evren ifadesi olan -şey- ile savaşma
mucadele etme durumum olamaz, çünkü Evrensel anlayış, sevgi
temelli bir anlayıştır.
Mevlana’nın Anadolu’da oluşturmuş olduğu ve dünyayı da
etkileyen ve istisnasız dünyadaki herkesi de sarıp sarmalayan
Sevgi Bilinci, Sevgi Aurası gibidir.
Ki bu, “anlayış” bizi Bütüne, tamamlanmaya ve İnsan
Kardeşliğine götürmüyorsa ikilikteyizdir.
Anlayış; bütünsel ve bütün olmaya ait bir kavram ve hareket
geçirici bir dinamiktir.
Anlayış ki Bütüne varmak
Anlayış kı yolu ve her şeyi kucaklamak olabilmeli
Anlayış ki yaşama sevdalanmalı
Anlayış ki
Yaşamın içinde
Yaşama ait ne varsa
Allah ne verdiyse;
Sevgili gibi
ağırlanmalı
sarılmalı
kucaklanmalı
Anlayış ki
Beni
Ve
Seni
Gördüğümüz her şeyi
İstisnasız
Sonsuz kabul
Sonsuz şükür
Sonsuz şefkatle
Kucaklayabilmeli….
Ayrılıklardan
Geçip gidebilmeli
Bir Sonsuz durakta
Sevgi ile Kavuşabilmeli
Olabilmeli…
Evrensel Ol’mak, dostları ve insan kardeşleriyle,
kucaklaşabilmek ve ortak hayrımıza güzeli iyiyi ve refahı
eyleyebilmek için mekansızlıklarda mekan tutmayı,
zamansızlıklarda zaman oldurmayı, nedensizliğin NEDENİ
Ol’abilecek derin anlayışı gerektirir.
“Evrensel olmak kulpsuz kapı Ol’maktır. Sessiz SES
olabilmektir.”
“Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan,
Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan,
Ne görebiliyorsun,
Ne duyabiliyorsun” Halil Cibran
“Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM” Nazım Hikmet
----------
(İncelemenizi öneririm…)
Nasa, uzayda DNA kanıtı buldu.
http://www.hurriyet.com.tr/planet/18450497.asp
Bilim uzaylılarla karşılaşmaya hazırlanıyor
http://www.guardian.co.uk/science/2011/jan/10/earth-close-encounter-aliens-extraterrestrials
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|