...................
...................
AMAÇ İNSAN II - Sessiz Yürüyüş

05.08.2010

Nilgün Nart
...................
...................

Belki “Milyon” kişiyiz.
Belki de “Sonsuz” kişiyiz.

Hepimiz; insan onuruna yakışır şekilde yeşil bir gezegende barış huzur refah mutluluk sağlık ve sevgi içinde yaşamak istiyoruz.

Hepimiz içimizde tükenmeyen ve bizi “Gerçek İnsanoğlu” yapan; İnsanın Asaletine, Yaşamın Kutsallığına, Sevginin Aşkın hatırına ve Barışın güzelliğine Sessizce Yürüyoruz.

Sessiz Yürüyüş; bilincimizde, tüketici alışkanlıklarımızda, yaşamımızda, eylemlerimizde; insanlarla ve dünya ile ilişkilerimizde bilinçli olarak (her ne olursa olsun) “Sevgiye” Yol aldığımız bir Sessiz Yürüyüştür.
Değişimle Sonuçlanır.
İnsanlığın; kendisine ve dünyaya Ol’makta olanı görmesi ve eğer istiyorsa; bütün bunlardan sevgiyle özgürleşmeyi seçmesi, kendi içinde kendine(vicdan mekanizmasını harekete geçirip) yürüyerek gerçekleştirebileceği bir süreçtir.
Ve her varlığın “Kendisinin Sorumluluğudur”.

İnsanın; “Kendisinin Sorumluluğu”; özgürlüğüdür. Ancak ve ancak kendisi olabilen insan özgürleşebilir. Özgürlüğü düşleyebilir. Ve özgürlük olasılık olarak düşlenebildiğinde, olabileceğine inanılabildiğinde gerçek olabilir ve gerçek olabilmesi için uğrunda mücadele edilebilir. Ne için mücadele ettiğinizi bilmeniz gerekir. Bildiğiniz zaman özgürlüğü bir hedef haline getirebilirsiniz. Çünkü nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiçbir rüzgârdan hayır gelmez.

Fiziksel (alışkanlıklar-tüketici veya bağımlılıklar), psikolojik (size öğretilmiş gerçeklik-inançlar değerler yargılar şartlanmalar), ruhsal ( dinsel inançlar-spritüel sanrılarımız) olarak özgür olabilmeyi kavramak (olmakta olanı görmek ve sorumluluk almak) ile gerçekleştirme (kelebek etkisine inanarak sevgiyle eylemde olmak) arasındaki süreç Sessiz Yürüyüştür.

Ekonomik sistemlerin, ahlaksal yapıların, dinlerin, doğmalarının, toplumsal bilincin, insan psikolojisinin; açıkça çöktüğü, doğrunun ne, güzelin nasıl ve iyiliğin nerde olduğunun bilinmediği toplumsal kaosun içinde; sizin ayağa kalkmanıza ve sizinle birlikte diğerlerinin de ayağa kalkmasının tek bir koşulu vardır. Vicdan mekanizmasının harekete geçirilmesi.

Ancak içinize yürüyebildiğinizde toplumsal olarak birlikte barış ve huzur içinde yaşamanın koşulu olan; vicdan mekanizmasını harekete geçirmiş olursunuz.
Vicdan mekanizmasının harekete geçmesi; birey olarak kendinizin, kendinizle birlikte diğerlerinin ve gezegeninde sorumluluğunu aldığınızın göstergesidir. Bir şekilde yaşamın devamının sorumluluğunu almaktır.

Yaşam; gezegen üzerindeki canlı ve cansızların; sürekli olarak yokluktan varlığa görünüşe çıktıkları sonsuz devinimin, değişimin ve evrimin Bütünüdür.
Her şey değişir.
Değişmeyenler durgunlaşır ve çürür.
Büyük değişimler büyük adımlarla gerçekleşir. Bu devrimdir.
Eğer ki; devrim sayılan büyük adımı atarken her iki adımı (fiziksel ve ruhsal) birlikte “”sıçramaya”” dönüştürebiliyorsak orada -Evrim- gerçekleşir.
Evrim, devrimle olur. Devrim, evrim gereği gerçekleşir. İki kelimenin üzerine koyacağımız ve herkesin en yüksek hayrına olacak değeri ise, bu ikilinin türler veya insanlık veya varlık bilincinde veya var oluşunda ne kadar özgürlük, sevgi, bütünlük, tamamlanmışlık kattığı belirler.
Eğer İnsan; içinde yaptığı Sessiz Yürüyüşünden mutluysa; olmakta olan uygundur.
Eğer Toplum; gerçekleşmekte olan devrimde; Birlikte adım atabiliyor ve nihayetinde; fiziksel, psikolojik ve ruhsal özgürlüğüne sıçrayabiliyorsa; Ol’makta Ol’An EVRİM’dir.
Ve Evrim; doğası gereği bir başlangıcı ve bir sonu içerir. Başlangıç ve son birbirinin içine geçer. Eski biterken yeni başlamaktadır. Eski gitmemiştir. Ama henüz yeni de gelmemiştir.
Yapılması uygun Ol’An; Kelebek Etkisine inanarak; kendinize, varlığınızın nedeni olan diğerlerine, gezegene ve üzerindeki canlı türlerine; gücünüzün yettiği elinizin uzandığı kadar kol kanat gererek; koruyacağınız, yok oluştan esirgeyeceğiniz ve gezegen üzerindeki yaşamın devamını özgürce gerçek kılacağınız Sessiz Yürüyüşünüzde olmaktır.
Değişimlerde insan için en sağlıklı referans noktası yüreğidir. Çünkü kaosta her şey bir nevi alacakaranlık kuşağında yaşanır.
Referans noktası yüreğinin olması; -ben yaptım oldu- mekanizması değildir. Zaten -ben yaptım oldu- mekanizması, toplumsal bilincin kurtulmaya çalıştığı hastalıklardan biridir.
Yolda yürüyecek olanı alacakaranlık kuşağından geçirecek sadece vicdan mekanizması olabilir. (vicdan; herkesin aslında için için; iyiliğin ve kötülüğün nerede olduğunu bildiği ve kendisinin ise bu iki kutbun hangi değerinde olduğunu bilmesi halidir. Vicdan mekanizması harekete geçtiğinde kişi; ya olduğu gibi olur, ya da göründüğü gibi olur.)

Ve insan bir canlı olarak gezegendeki diğer canlı türleri ile birlikte; gezegen üzerindeki Yaşama aittir. Üzerinde yaşadığı gezegen ve gezegen üzerindeki her şey ile birlikte bir Bütündür.
İnsan her ne kadar gezegenden bağımsız bir varlığı varmış; gezegende ekolojik dengenin bozulması sonucunda yaklaşmakta olan iklim değişikliğinden ve felaketlerden kendisine zarar gelmeyecekmiş gibi duyarsız ve umursamaz davranıyor olsa da maalesef insanın gezegenden ayrı bir varlığı söz konusu değildir.

İnsan; gezegeni tıpkı diğer canlı türleriyle birlikte tamamlayan ve diğer canlılarla yaşam nehrinde birlikte akandır. Kendinin Sorumluluğunu aldıktan sonrada gezegen üzerindeki yaşam nehrinin akışından daha iyiye yöneltmek ve vesile olmak maksadıyla sorumlu olandır. Yada en azından yaşam doğal akışını olduğu gibi korumak üzere sorumlu olandır. (Zarar vermemek de korumaktır)
Bu nedenle gezegen üzerinde“Kendinin Sorumluluğunu” alarak vicdan mekanizmasını harekete geçirmemiş insandan ne kendine ne diğerlerine hayır gelmez.

Vicdan mekanizmasını hareket geçirmiş insan; ataleti kırabilir ve insan olmanın gereğini yerine getirebilir.

Şu anda ekonomik ve psikolojik çöküş insanların ataleti kırmasına engel olmaktadır. Fakat; vakit artık çok geç olmadan da karanlığın kapılarının sonsuza kadar kapatılması gerekmektedir.
Zaman altın değerindedir.
İnsanlık gezegen ve diğer canlılar için her dakikanın geriye dönüşü olmayan bedelleri bulunmaktadır.

Hayvanların - bitkilerin bu durumdan haberi olmadığı ve dünyaya olanlardan da sorumlu olmadıkları için; bütün sorumluluk dünyayı kirleten, kendi içinde ve birbiriyle sürekli kavga eden, dünya gezegeninde var olduğundan beri savaşan, tatminsizliğinden dolayı çılgınca tüketen, tüm güzellikleri yok eden, her alanda kendini diğerlerinden ayıran anlamsız bir yarışın içinde olan, paylaşmayı bilmeyen, üstüne üstlük hiçbir uyarıyı da (ekolojik felaket ve toplumsal kargaşa) dikkate almayan ve hala çıkarlarını gözeten ve tarihinin en büyük -var olmak veya yok olmak- savaşının içinde bulunan; insanoğlunun üzerine kalmıştır.
Yapılması gereken gezegene, üzerindeki canlı türlerine, ekolojik sistemlere ve Biz İnsanlığa ne olduğunu görmek ve harekete geçmektir.

Şu anda dünyada iki kaos- birlikte olmaktadır.
İlk kaos (sefilliğin acizliğin dünyasıdır) gitmekte olandır. Yüz yıllardır insanlara inandırılan betimlenen ve öğretilen dünyadır.
Sizlerin korkularınızla acılarınızla ve bunları her An’da seçmenizle ve ataletinizle kendini var kılmaya devam etmektedir.

İkinci kaos (barışın sevginin dünyası) gelmekte olandır. Eğer sistemde yer almayı bırakırsanız; sessizce yüreğinize yürüyebilirseniz ve her anda vicdan mekanizmasını harekete geçirip, eylemlerinizle ve nihayetinde hepimizin seçimiyle iradesiyle gerçek olacak olandır.

Vakit geç olmadan hepimizin; değişmeyi seçenlerin; Sessizce Yürümeye başlaması hayrımızadır.
Yürüyüşünüz; Gücünüzdür.
Ve İnsanın Gücü; Kendisinin Sorumluluğunu almasıdır.
İnsan şimdiye kadar yapması gereken tüm savaşları yapmıştır.
Sevgiden başka gidebileceği tüm yollara da gitmiştir.

Şimdi Burada; insanın vicdan mekanizmasını hareket geçirmekten ve sevgiyle sessizce yürüyüp, değişmekten başka çaresi yoktur. “Sevgi Olmuş” insanın varlığından yansıyan çözümlerin her biride insanlığın hizmetine sunularak; toplumda özgürlüğün, barışın, dengenin ve huzurun yaşanmasına hizmet edecektir.

Sevgi Olmamış bir *Bilincin*; küresel ısınmayı; önleme durdurma adına ürettiği her şey yine şimdiye kadar olduğu gibi, bir takım karanlık zihniyetlerin elinde menfaatleri gereği, İnsanlığın hayrına maskesi altında kullanılarak ve insanların üzerinde güç oluşturmak için bir araç daha yaratılmasına hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
İnsanlığın yakasından; dünyayı kirleten, çöplük haline getiren, insanları bir birine düşürerek savaş meydanlarında düşman eden ve öldüren, dünyayı ve insanları kendi çıkarları için kullanan, sömüren bütün yapıların, kurumların, birimlerin, kişilerin düşmesi gerekmektedir.

Her insanın; vicdan mekanizmasını hareket geçirecek; Sessiz Yürüyüşü; kendisine, diğerlerine, dünyaya ve evrene karşı bir SORUMLULUĞUDUR.

Güç, sorumluluktur.
SORUMLULUK; Olmakta olanı olduğu görmek ve harekete geçmektir.
GÖRMEK; Değişmektir.
DEĞİŞİM; Her zaman sizin ve diğerlerinin huzuru, refahı barışı ve mutluluğu için; daha iyiye ve daha güzele olan Var Oluşu seçebilmektir.
SEÇMEK; Kaderinizi bilinçli olarak yaratmaktır.

YARATMAK; Görmek, Düşünmek, Söz Söylemek, Eylemde Bulunmak ve tüm bunları yaparken seçimlerinizin başında nöbet tutmaktır. İradedir. Azimdir. Netliktir. Açıklıktır. Kararlılıktır.

Ve sevgiyle diyoruz ki; henüz vakit varken; gezegene ve yaşamınıza ne olmakta olduğunu lütfen görünüz.
Yaşamınıza ve gezegeninize lütfen sahip çıkınız.