Belki “Milyon” kişiyiz.
Belki de “Sonsuz” kişiyiz.
Hepimiz; insan onuruna yakışır şekilde yeşil bir gezegende
barış huzur refah mutluluk sağlık ve sevgi içinde yaşamak
istiyoruz.
Hepimiz içimizde tükenmeyen ve bizi “Gerçek İnsanoğlu” yapan;
İnsanın Asaletine, Yaşamın Kutsallığına, Sevginin Aşkın
hatırına ve Barışın güzelliğine Sessizce Yürüyoruz.
Sessiz Yürüyüş; bilincimizde, tüketici alışkanlıklarımızda,
yaşamımızda, eylemlerimizde; insanlarla ve dünya ile
ilişkilerimizde bilinçli olarak (her ne olursa olsun)
“Sevgiye” Yol aldığımız bir Sessiz Yürüyüştür.
Değişimle Sonuçlanır.
İnsanlığın; kendisine ve dünyaya Ol’makta olanı görmesi ve
eğer istiyorsa; bütün bunlardan sevgiyle özgürleşmeyi seçmesi,
kendi içinde kendine(vicdan mekanizmasını harekete geçirip)
yürüyerek gerçekleştirebileceği bir süreçtir.
Ve her varlığın “Kendisinin Sorumluluğudur”.
İnsanın; “Kendisinin Sorumluluğu”; özgürlüğüdür. Ancak ve
ancak kendisi olabilen insan özgürleşebilir. Özgürlüğü
düşleyebilir. Ve özgürlük olasılık olarak düşlenebildiğinde,
olabileceğine inanılabildiğinde gerçek olabilir ve gerçek
olabilmesi için uğrunda mücadele edilebilir. Ne için mücadele
ettiğinizi bilmeniz gerekir. Bildiğiniz zaman özgürlüğü bir
hedef haline getirebilirsiniz. Çünkü nereye gideceğini
bilmeyen gemiye hiçbir rüzgârdan hayır gelmez.
Fiziksel (alışkanlıklar-tüketici veya bağımlılıklar),
psikolojik (size öğretilmiş gerçeklik-inançlar değerler
yargılar şartlanmalar), ruhsal ( dinsel inançlar-spritüel
sanrılarımız) olarak özgür olabilmeyi kavramak (olmakta olanı
görmek ve sorumluluk almak) ile gerçekleştirme (kelebek
etkisine inanarak sevgiyle eylemde olmak) arasındaki süreç
Sessiz Yürüyüştür.
Ekonomik sistemlerin, ahlaksal yapıların, dinlerin,
doğmalarının, toplumsal bilincin, insan psikolojisinin; açıkça
çöktüğü, doğrunun ne, güzelin nasıl ve iyiliğin nerde
olduğunun bilinmediği toplumsal kaosun içinde; sizin ayağa
kalkmanıza ve sizinle birlikte diğerlerinin de ayağa
kalkmasının tek bir koşulu vardır. Vicdan mekanizmasının
harekete geçirilmesi.
Ancak içinize yürüyebildiğinizde toplumsal olarak birlikte
barış ve huzur içinde yaşamanın koşulu olan; vicdan
mekanizmasını harekete geçirmiş olursunuz.
Vicdan mekanizmasının harekete geçmesi; birey olarak
kendinizin, kendinizle birlikte diğerlerinin ve gezegeninde
sorumluluğunu aldığınızın göstergesidir. Bir şekilde yaşamın
devamının sorumluluğunu almaktır.
Yaşam; gezegen üzerindeki canlı ve cansızların; sürekli olarak
yokluktan varlığa görünüşe çıktıkları sonsuz devinimin,
değişimin ve evrimin Bütünüdür.
Her şey değişir.
Değişmeyenler durgunlaşır ve çürür.
Büyük değişimler büyük adımlarla gerçekleşir. Bu devrimdir.
Eğer ki; devrim sayılan büyük adımı atarken her iki adımı
(fiziksel ve ruhsal) birlikte “”sıçramaya””
dönüştürebiliyorsak orada -Evrim- gerçekleşir.
Evrim, devrimle olur. Devrim, evrim gereği gerçekleşir. İki
kelimenin üzerine koyacağımız ve herkesin en yüksek hayrına
olacak değeri ise, bu ikilinin türler veya insanlık veya
varlık bilincinde veya var oluşunda ne kadar özgürlük, sevgi,
bütünlük, tamamlanmışlık kattığı belirler.
Eğer İnsan; içinde yaptığı Sessiz Yürüyüşünden mutluysa;
olmakta olan uygundur.
Eğer Toplum; gerçekleşmekte olan devrimde; Birlikte adım
atabiliyor ve nihayetinde; fiziksel, psikolojik ve ruhsal
özgürlüğüne sıçrayabiliyorsa; Ol’makta Ol’An EVRİM’dir.
Ve Evrim; doğası gereği bir başlangıcı ve bir sonu içerir.
Başlangıç ve son birbirinin içine geçer. Eski biterken yeni
başlamaktadır. Eski gitmemiştir. Ama henüz yeni de
gelmemiştir.
Yapılması uygun Ol’An; Kelebek Etkisine inanarak; kendinize,
varlığınızın nedeni olan diğerlerine, gezegene ve üzerindeki
canlı türlerine; gücünüzün yettiği elinizin uzandığı kadar kol
kanat gererek; koruyacağınız, yok oluştan esirgeyeceğiniz ve
gezegen üzerindeki yaşamın devamını özgürce gerçek kılacağınız
Sessiz Yürüyüşünüzde olmaktır.
Değişimlerde insan için en sağlıklı referans noktası
yüreğidir. Çünkü kaosta her şey bir nevi alacakaranlık
kuşağında yaşanır.
Referans noktası yüreğinin olması; -ben yaptım oldu-
mekanizması değildir. Zaten -ben yaptım oldu- mekanizması,
toplumsal bilincin kurtulmaya çalıştığı hastalıklardan
biridir.
Yolda yürüyecek olanı alacakaranlık kuşağından geçirecek
sadece vicdan mekanizması olabilir. (vicdan; herkesin aslında
için için; iyiliğin ve kötülüğün nerede olduğunu bildiği ve
kendisinin ise bu iki kutbun hangi değerinde olduğunu bilmesi
halidir. Vicdan mekanizması harekete geçtiğinde kişi; ya
olduğu gibi olur, ya da göründüğü gibi olur.)
Ve insan bir canlı olarak gezegendeki diğer canlı türleri ile
birlikte; gezegen üzerindeki Yaşama aittir. Üzerinde yaşadığı
gezegen ve gezegen üzerindeki her şey ile birlikte bir
Bütündür.
İnsan her ne kadar gezegenden bağımsız bir varlığı varmış;
gezegende ekolojik dengenin bozulması sonucunda yaklaşmakta
olan iklim değişikliğinden ve felaketlerden kendisine zarar
gelmeyecekmiş gibi duyarsız ve umursamaz davranıyor olsa da
maalesef insanın gezegenden ayrı bir varlığı söz konusu
değildir.
İnsan; gezegeni tıpkı diğer canlı türleriyle birlikte
tamamlayan ve diğer canlılarla yaşam nehrinde birlikte
akandır. Kendinin Sorumluluğunu aldıktan sonrada gezegen
üzerindeki yaşam nehrinin akışından daha iyiye yöneltmek ve
vesile olmak maksadıyla sorumlu olandır. Yada en azından yaşam
doğal akışını olduğu gibi korumak üzere sorumlu olandır.
(Zarar vermemek de korumaktır)
Bu nedenle gezegen üzerinde“Kendinin Sorumluluğunu” alarak
vicdan mekanizmasını harekete geçirmemiş insandan ne kendine
ne diğerlerine hayır gelmez.
Vicdan mekanizmasını hareket geçirmiş insan; ataleti kırabilir
ve insan olmanın gereğini yerine getirebilir.
Şu anda ekonomik ve psikolojik çöküş insanların ataleti
kırmasına engel olmaktadır. Fakat; vakit artık çok geç olmadan
da karanlığın kapılarının sonsuza kadar kapatılması
gerekmektedir.
Zaman altın değerindedir.
İnsanlık gezegen ve diğer canlılar için her dakikanın geriye
dönüşü olmayan bedelleri bulunmaktadır.
Hayvanların - bitkilerin bu durumdan haberi olmadığı ve
dünyaya olanlardan da sorumlu olmadıkları için; bütün
sorumluluk dünyayı kirleten, kendi içinde ve birbiriyle
sürekli kavga eden, dünya gezegeninde var olduğundan beri
savaşan, tatminsizliğinden dolayı çılgınca tüketen, tüm
güzellikleri yok eden, her alanda kendini diğerlerinden ayıran
anlamsız bir yarışın içinde olan, paylaşmayı bilmeyen, üstüne
üstlük hiçbir uyarıyı da (ekolojik felaket ve toplumsal
kargaşa) dikkate almayan ve hala çıkarlarını gözeten ve
tarihinin en büyük -var olmak veya yok olmak- savaşının içinde
bulunan; insanoğlunun üzerine kalmıştır.
Yapılması gereken gezegene, üzerindeki canlı türlerine,
ekolojik sistemlere ve Biz İnsanlığa ne olduğunu görmek ve
harekete geçmektir.
Şu anda dünyada iki kaos- birlikte olmaktadır.
İlk kaos (sefilliğin acizliğin dünyasıdır) gitmekte olandır.
Yüz yıllardır insanlara inandırılan betimlenen ve öğretilen
dünyadır.
Sizlerin korkularınızla acılarınızla ve bunları her An’da
seçmenizle ve ataletinizle kendini var kılmaya devam
etmektedir.
İkinci kaos (barışın sevginin dünyası) gelmekte olandır. Eğer
sistemde yer almayı bırakırsanız; sessizce yüreğinize
yürüyebilirseniz ve her anda vicdan mekanizmasını harekete
geçirip, eylemlerinizle ve nihayetinde hepimizin seçimiyle
iradesiyle gerçek olacak olandır.
Vakit geç olmadan hepimizin; değişmeyi seçenlerin; Sessizce
Yürümeye başlaması hayrımızadır.
Yürüyüşünüz; Gücünüzdür.
Ve İnsanın Gücü; Kendisinin Sorumluluğunu almasıdır.
İnsan şimdiye kadar yapması gereken tüm savaşları yapmıştır.
Sevgiden başka gidebileceği tüm yollara da gitmiştir.
Şimdi Burada; insanın vicdan mekanizmasını hareket geçirmekten
ve sevgiyle sessizce yürüyüp, değişmekten başka çaresi yoktur.
“Sevgi Olmuş” insanın varlığından yansıyan çözümlerin her
biride insanlığın hizmetine sunularak; toplumda özgürlüğün,
barışın, dengenin ve huzurun yaşanmasına hizmet edecektir.
Sevgi Olmamış bir *Bilincin*; küresel ısınmayı; önleme
durdurma adına ürettiği her şey yine şimdiye kadar olduğu
gibi, bir takım karanlık zihniyetlerin elinde menfaatleri
gereği, İnsanlığın hayrına maskesi altında kullanılarak ve
insanların üzerinde güç oluşturmak için bir araç daha
yaratılmasına hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
İnsanlığın yakasından; dünyayı kirleten, çöplük haline
getiren, insanları bir birine düşürerek savaş meydanlarında
düşman eden ve öldüren, dünyayı ve insanları kendi çıkarları
için kullanan, sömüren bütün yapıların, kurumların,
birimlerin, kişilerin düşmesi gerekmektedir.
Her insanın; vicdan mekanizmasını hareket geçirecek; Sessiz
Yürüyüşü; kendisine, diğerlerine, dünyaya ve evrene karşı bir
SORUMLULUĞUDUR.
Güç, sorumluluktur.
SORUMLULUK; Olmakta olanı olduğu görmek ve harekete geçmektir.
GÖRMEK; Değişmektir.
DEĞİŞİM; Her zaman sizin ve diğerlerinin huzuru, refahı barışı
ve mutluluğu için; daha iyiye ve daha güzele olan Var Oluşu
seçebilmektir.
SEÇMEK; Kaderinizi bilinçli olarak yaratmaktır.
YARATMAK; Görmek, Düşünmek, Söz Söylemek, Eylemde Bulunmak ve
tüm bunları yaparken seçimlerinizin başında nöbet tutmaktır.
İradedir. Azimdir. Netliktir. Açıklıktır. Kararlılıktır.
Ve sevgiyle diyoruz ki; henüz vakit varken; gezegene ve
yaşamınıza ne olmakta olduğunu lütfen görünüz.
Yaşamınıza ve gezegeninize lütfen sahip çıkınız. |