Yaşam Ol’An sizin; neyi
deneyimlemeyi seçtiğinizin bağlamında en yüksek hayrınıza
faydalıyı faydasızdan ayırtetme yeteneğinizdir. Ayırtetme
yeteneği; Sonsuz Şimdide var Ol’mayı seçenin ve Yol’a
koyulanın sağ selamet yuvaya varmak isteyenin pusulasıdır.
Her Yol O’na
çıkar mı? Tabiî ki her Yol; her yerde Ol’An, O’na çıkar.
Önemli Ol’An Yol’u nasıl yürümek istediğimizdir. Nasıl yürümek
istediğimiz; eğer biz bir gül isek -derdimiz- nerede
yaşıyorsak; orada bir gül bahçesi yaratma arzumuzdan başka bir
şey değildir. Çünkü Bir Gül, ancak ve ancak bir gül bahçesine
yakışır, gül bahçesinde mutlu olur. Maksat tam bütün; sevgide
ve mutlulukta Ol’maktır.
Yüreğimizin derinliğine kendimizi tanımak için yaptığımız
yolculukta; aydınlıkta neşeyle sevinçle yürüyebilmek için;
Ruhumuzu güçsüzleştiren; güçsüzleştirirken de bizi 3.boyut
realitesinin paradigmalarına bağlamaya devam eden; sanrıları,
objeleri, hikayeleri, sembolleri, masalları, görünüşleri
bırakmamız hayrımızadır.
Gelinen galaktik düzlemde (mekan değildir kuantum
bölgesidir-sınırlar yoktur-sınırların olmaması korumanın da
olmaması-insanın kendisiyle -yaratacağı kaderle- baş başa
olduğu anlamına gelir) ve momentte (zaman değildir-Sonsuz
Şimdinin birlikte odaklandığımız niyet yüklenmiş potansiyel
An’ıdır) yolun haritasını sadece KALP bilmektedir.
Dünyanın henüz yükseldiği düzlemde; kendimize güvenli bir alan
yaratabilmemiz sadece ve sadece kalbin rehberliğinde
gerçekleşebilir.
Kalbin Rehberliği ayırtetme yeteneğimizdir.
Ayırtetme yeteneğimiz kalbimizin sesidir.
Kalbimizin sesi hissedişlerimizdir.
Bu demektir ki hissederek ayırtedebiliriz.
Çokboyutlu doğamızın; beş duyumuzu kapsayan, aşan ve fazlasını
da zaman içinde hayatımıza getirecek olan komplike
mekanizması, hazine sandığımız; hislerimizdir.
Görünüş, Sesleniş, beliriş ne olursa Ol’sun; hayrımıza Ol’Anı
HİSSEDEREK ayırtedebiliriz. Hayrımıza Ol’An yüreğimizde kendi
adımıza; ve kendimizle birlikte Bütünün en yüksek hayrına
yaşamak gerçek kılmak istediklerimizdir.
Bu noktada Bütünün hayrı; varlığımızdan yansıyanın, her şeyin
ve her varlığın O’nun bir yansıması ve bizatihi Kendisi olduğu
bilişinde kalarak, içimizde Sonsuz İyiliği seçme
özgürlüğümüzle ve bu berraklığın bize verdiği basit güçle,
odağımızı ve Yol’umuzu (fiziksel hayatımızda ne olursa olsun)
Büyük Tablodan ayırmamaktır.
Dünya sahnesinin ve binyıllık sistemlerin yıkılışından doğan
toz dumanın arasında; artık ne kulağımıza ilişen seslere ne de
gözümüze ulaşan görüntülere inanabiliriz.
Görünenin arkasını, işitilenin arasını -hissederek- ayırt
etmek durumundayız.
Dualitenin giderek suptilleşen, suptilleştikçe de daha
derinleşen kutuplarında aydınlığın ve karanlığın, yokluğun ve
varlığın süregelen savaşı; Dünya sahnesinde sergilenmektedir.
Ayırtetmek; netlik, sadelik ve basitlik demektir. Bir şekilde
her şeyin ayan beyan Ol’masıdır. Şimdiye kadar öğrendiğimiz ve
uyumlandığımız ve aldığımız öğretilerin, bilgilerin,
enerjilerin hepsinin Biz de birleşerek Tek Biliş Tek Görüş
halinde; bize ikiliğe düşmeden ve içimizde endişelere
korkulara neden almadan YOL gösterebilmesi anlamına gelir.
Veya bizim basitçe yürüyeceğimiz Yol’umuzu görmemiz ve yüzde
sonsuz güvenle ve gönül rahatlığı ile yolumuza devam
etmemizdir.
Net-sade ve basit Ol’mak; insanı koşullara bağlayarak beklenti
içinde bırakan, ihtiyaçlara tutsak ederek ikiliğe düşüren ve
sonuçta bilinçli veya bilinçsiz kendisinden uzaklaştığı için
ayrılığın geriliminden; kendine ve diğerlerine dolayısıyla
-Yaşama- zarar vermesine neden Ol’An her türlü korkunun ve
ümidin -“şeylerin” içsel olarak bitirilmesi-hesapların
defterlerin alacağın vereceğin kapatılmış olması halidir.
Yol’da olup ta hala İçsel olarak alacağımızdan-vereceğimizden
kopmamışsak; verip veriştiriyorsak, ona buna tutunuyorsak,
kendimizden başka bir şeylerden ve birilerinden medet
umuyorsak, verdiğimizi sanıp ta arkamızda sürekli biriktirmeye
devam ediyorsak, sevgimiz hala dilimizde, bilgimiz zihnimizde,
merhametimiz eylemsiz, eylemlerimiz hissiz, hislerimiz
-Bizsiz- ise; teslim edilmemiş dünya arzularımızla; kılıçtan
keskin sırat köprülerinden, kıldan ince cennet kapılarından,
bu kadar yükümüzle nasıl geçebiliriz.
Bırakalım gitsinler hepsi; herkesin ihtiyaç duyacağı ne varsa
O Ol’An bizimle artık. Sadece ayırt etmemiz gerekiyor.
Hissedişlerinize lütfen güvenin.
Ayırtetmek bilinçli Ol’manın, şuurdan bilince geçmenin ve
ölümden yaşama dönmen başlangıcıdır.
Ayırtetmek farkındalıktan yüksek Alemlerin (süptil-ince) aracı
olan hissetmeye; görme-duyma-dokunma-işitme-ses=Tek Bilişe
geçişidir.
Bu nedenle ayırtetmede ustalaşmak için; kalbin yasalarını
hatırlamak ve yasaların kendisi Ol’arak; içsel akışımızla ve
evrenle birlikte dengelenmek, merkezlenmek; insanlık ve tek
tek hepimiz için hayati derecede önemlidir.
Gelmekte Ol’An günlerin doğasından, nefsin bütün
kandırmacalarının, aldatmacalarının, maskelerinin,
kıvırmalarının son dakika uzatmalarının hükümsüz kalacağından;
ve maalesef -bir arada derede- hiç kimse bir yerlere ve bir
şeylere kaynayıp-tutunup geçişi yapamayacağından; herkesin
ayrıtetme yeteneğini keskinleştirmesi ve hissetme
mekanizmasını hareket geçirmesi kendisini serbest bırakması
hayrınadır.
Hissetmek bizi Gerçek İnsan yapacak. Ve ancak gerçek insan
hissettiği için hareket geçecek ve Eylemin kendisi olacak.
Ol’acak.
Hissetmek Ruhsal olarak hareket geçmek demektir.
Ruhun hareketlenmesidir.
Ve Ruh sevgidir. O’ndandır.
Ruhun hareket geçmesi sevginin eylemde Ol’masıdır.
Eylemdeki sevgi Ol’maktır.
Kalbin kanunlarını; O’nu; SEVGİYİ bu dünyada (fiziksel
alemlerde) gerçek kılmaktır.
ÖZGÜR İRADE İLE Eylemdeki sevgi Ol’duğumuzda; Alemler
yüreğimizde birleşmeye başlar. Tıpkı bir sis bulutu gibi
ikilik dağılır. Görüş tekleşir. Görüşün Tek’leşmesi aradaki
bağlantıları ve Bir’liği belirli süreklilikte ve yoğunlukta
hissetmeniz anlamına gelir.
Dünyasal hayatımızda -yuvada- güvenlikte veya büyüklerin
dediği şekli ile dört başı mamur Olma halini çok boyutlulukta
yaşayabilme durumudur.
İnsanlığın hayatta kalması kalbin yasaları öğrenmesine ve
kalbi fiziksel alemlerde gerçek kılmasına bağlıdır.
Kısaca HİSSEDEREK yaşamasına bağlıdır. Hissetmeyen hislerine
ket vuran yüksek alemlerde kör-sağır veya bitkisel hayata gibi
olur.
Göremez duyamaz hiç bir şeyi bilemez.
Kim ki; Yaradan’ın insana nasıl bir kaderi (Kendinin
Sorumluluğu) armağan ettiğini hissedilebilseydi; idrakin
ışığından; sevgiden ve aşktan Ruhu kamaşırdı.
Ve elinde neyi var neyi yok hepsini de bırakıp yalın ayak başı
kabak Yol’a düşerek Eylemdeki Sevgi Ol’urdu.
Tekne kadar boyu ile kainattın gerçekliğinde varlığa çıkan ve
alemde beklenen; nadide bir çiçeğe bakar gibi gözünün içine
Rahmetle sevgiyle aşkla bakılan El İnsan’a gönül yüceliği
yakışır.
Gönül yüceliği artık ne isek O Ol’maktır.
Ne eksik Ol’maktır. Ne de fazla Ol’maktır.
Fazlalıkları gerçekten bırakmak. Alınması gereken kararları ve
Kendinin Sorumluluğunu da gerçekten almaktır.
Asalettir. Vaad edilen kaderini gerçekleştirmeyi kimsenin
eline bırakmamaktır. Kimseden medet ummamaktır.
Kaderini gerçekleştirme cesaretidir. Zekasıdır.
İhtiyaçsızlıktan doğmuş koşulsuzluğun, zararsızlığın;
masumiyetinde ve vakarındadır.
Asalet insan olmanın farkıdır.
Çünkü İnsan Evrenin Muhteşem Çocuğudur.
Muhteşem Ol’mak basitçe; kendimiz Ol’maktır. Özgürlüğü
düşleyebilmek ve içimizdeki sevgiyi özgür bırakabilmektir.
Ve O; özgürlüğü - sevgiyi düşleyebildiğimiz yaşayabildiğimiz
ve yaşatabildiğimiz her yerde olacaktır.
Özgürlüğü; İçimizden birisi başardığında hepimiz
başarmışızdır.
İçimizden birisi bile başaramamışsa hiç birimiz başarmış
sayılmayız.
Özgürlüğün, sevginin, aşkın, bolluğun, bereketin, barışın,
huzurun kısaca -kendimiz- Ol’manın ayırtında O’lmamız
dileğimle…
|