Sevdiğinizde
Yalnız değildiniz
Yalnız Değilsiniz.
Asla yalnız Ol’madınız.
Çünkü; sevdiğinizde ve sevgi Ol’duğunuzda bütün Evren sizinle
birlikte Ol’ur. Şah damarınızda nabız gibi atar.
Sevgi; Var Ol’uşun biçimidir.Ve; Var Ol’uş önce kabı yaratır
içine akmak için. Kap; biçim Ol’An insandır. Sonra Var Ol’uş
biçimin içine üfler, sevgi Ol’arak doldurur kabı; İnsanı.
İşte tam bu An’da Hadis-i Kudside “yere göge sığmam mu’min
kulumun kalbine sığarım” buyurduğu gibi, Var Ol’uş; İnsan,
sevgi Ol’duğunda insanın içine dolandır. İnsan’da tecelli
Eden’dir.
Sevgi basitçe Ol'maktır.
Tam ve Bütün Ol'maktır.
Tam ve Bütün isek eksik olamayız.
Eksik Ol'duğumuzu sanıyorsak da yanılsama içindeyizdir.
Eksiklik algısı yanılsamadır.
Sevgi Ruh için tıpkı nefes almak gibidir.
Nefes beden içindir. Fiziksel Yaşamın devamı ile ilgilidir.Ya
nefes alırsınız yaşamdasınızdır.Ya da nefes almazsınız ve
yaşamda değilsinizdir. Ölüsünüzdür.
Sevgi Gönül-Ruh ile ilgilidir. yüreğinizde manalardan Ol’uşan
Ebedi Yaşamın devamı ve fiziksel dünyada da geçek kılınması
ile ilgilidir.
Ya sevgisinizdir. Sevgi sizden akmakta ve taşmaktadır.
Canlısınızdır. Ya sevgi değilsinizdir.
Sevgiyi hissedememekte, sevgi olamamaktasınızdır.
Cansızsınızdır.
Nefes almak; fiziksel varlığın fiziğinde Ol’An bir
kendiliğindenliktir. Basitçe nefes alırız.
Sevgi; tıpkı nefes almak gibi varlığımızda basitçe
kendiliğinden Ol’duğunda gerçek Ol’uruz.
Fakat sevgi; illuzyon alemlerinden Ol’uşa çıkarken, kendimizi
yüreğimizde ki gibi gerçek kılmak isterken mana ve görüntü
kırılmasına uğrar.
Kırılma; manada eksik algıya ve ayrılığa, görüntüde ise
çokluğa ve ikiliğe neden Ol’ur.Burada Tekamülün Yasası
devrededir.
Aslında yine her şey yüksel planlardan bakıldığında bir
şekilde sevgidir, sevgidendir. Çünkü her yerde Ol’An ve
görünüşe çıkan, yine kendini kendi Aleminde arayan; ve
sevgiyi; kendini “sevgi Ol’arak” gerçek kılmaya (hatırlama)
çalışan O’ndan başkası değildir.
Bütün bu telaş ve kaos; kendini unutuşun ve için için yeniden
yanıp tutuşan kendine kavuşma arzusunun; Aşkın, görünüşe
çıkmasından başka bir şey değildir.
Kendini “unutuş-hatırlayış”=Tekamül; Bir’in İlk Yasasıdır.
Bir; Hep ve Hiç Ol’Andır.
Hep ve Hiç Ol’ması Varlığının doğasıdır.
Yok Ol’abildiği için Var’dır. Ve var Ol’abildiği için de yok
Ol’ur. Döngünün; hepsi ve hiçi “kendisidir”.
Basitçe Var’dır.Şimdi Buradadır. Ben Ben’imdir.
Kendini unutur. Ve kendine evrilmeye -tozadan taştan nebattan
hayvandan bilinçli varlığa- kendini hatırlamaya başladığındaki
süreç Tekamül Yasaları ile şekillenir.
Bir; evrenlere kendini kendinde unutup varlığını kendinde
bilmek için açılır. Açılım; genişleme ve genişleyen bilinçte
kendini Sonsuz ve Sınırsızca; sonsuzluğunu ve sınırsızlığını
bilme ve bildikçe kendini her bildiği varlıkta bir kez ve
sonsuz kez daha kucaklamak ve kendini her varlıkta ayrı ayrı
Ol’uşlarını sevmek ve istisnasız her Ol’uşta kendi güzelliğini
seyreylemek içindir.
“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim” hadisinde
Tekmülün Yasası ifade bulduğu gibidir.
BİR; hiçlik, kozmik ilke - kozmik prensibin dahi Ol’madığı
An’daki Ol’An veya Ol’mayan ne ise Bilinmeyen -Ne
karanlıktır-, -Ne ışıktır-.
Sadece ve yalın ve basitçe Bir’dir ve “O” Bir “O”dur.
Aynı zamanda kozmik ilke ve kozmik prensiptir.
Hiçbirisi Ol’mayan Bir’dir.
Var Ol’uş; O’nun; kendini kendinde bilme ve kendini her şeyde
sonsuz kez sevme Arzusudur.
Hayat; O’nun -Görünüşe- çıkmış “Var” Ol’uşudur.
Var Ol’ma Arzusudur.
Varoluş O’nun; Sonsuz Şimdideki “Varlık” Ol’ma Neşesidir.
Tek’likten çokluğa çıkışta O’na Ol’Andır.
Işık gibi parlayan ve Evrenleri perde perde coşkuyla görünüşe
çıkarandır.
Neşe; varlığın yaratım enerjisidir.
Kıvılcım gibidir; tıpkı çiçeklerin birden patlayıp çiçek
açması, denizlerin dalgaları sahile vurması, şimşeklerin
rahmetleri yağdırmadan önceki kıvılcımları, yada evrenlerin
ortaya çıkışındaki ve her An varlığımızda irili ufaklı
patlayan bing banglerdir. O’na Ol’Anlardır. Kısaca neşedir.
Ruh; kendini bildiğinde, kendini her yerde gördüğünde, kendi
doğasını hatırlar. Aydınlanma; O’nun, Ol’makta Ol’duğu;
NEŞEnin hatırlanmasıdır.
Hatırlar. Neşe Ol’ur. Vecde girer.
Vecd; Kendini her yerde bulmanın sevincidir.
Kendini bulmanın sevinci “Cenneti Dünyaya indirmektir”.
Dünya veya “Yuva”-Şimdi Burada- Ol’manın farkındalığıdır.
Cennetler Dünyadan yaratılır.
Ve bizler dünyadan yarattığımız cennetlere yükselebiliriz.
Ve “Çocuk gibi Ol’madıkça cennetin kapısından giremezsiniz”
diyen Hz İsa basitçe “Kendini Bil”, sevgi Ol’duğunu ve her
yerde kendinin Ol’duğunu bil, bilki sevebil, demişti.
Bu nedenle aslımızı Ol’An sevgiyi unuttuğumuz her An gerçekten
de cehennemdir.
İçimizdeki boşluğu dolduramayışımız, kendimizi yüreğimizden
başka her yerde arama çabamız, aradıkça mekanın sınırlarına ve
zamanın şartlarına ruhunuzun hapsoluşu, incinmemek için
takındığımız maskeler ve ruhumuzun etrafına ördüğümüz duvarlar
ve gittikçe derinleşen yalnızlığımız, anlaşılamamanın ve
kendimizi bulamanın derinliğinde eriyemeyişimiz. Bilen için
her biri incidir. Hazineden armağandır. Sevgilidendir.
Tekamülün Yasasıdır.
Allah’a şükürler Ol’sun ki sonuç ta her birimizin dönüşü
Hazineye’dir. O’nadır.
Dünyada Şimdi Burada içimizde ve dışımızda dönen kaosların –
İlluzyon (yokluktan) arasından geçip düzene gerçeğe (
varoluşa) geçiyoruz. Yükseliyoruz. (oyunu fark edip, tam ve
bütün Ol’duğumuzu hatırladıkça, yani yoktan Var Ol’dukça,
korkuyla ve korkuyla ilgili her şeyi bırakıp, sevgiyle var
Ol’mayı seçtikçe genişliyoruz.)
Sevdikçe gerçeğiz. Sevdikçe Var’ız.
Sevmediğimiz her An illuzyona karışıyoruz.
Sonra yine sevdikçe Var Ol’uyoruz.
Bu öyle bir kapı ki; niyet üzre çalışıyor. Niyet sevgidense
her An’da kendimizi içeri alıyoruz. Sırat (Sırat Köprüsü)
üstündeyiz. Geçiyoruz. Niyet sevgiden değil de neftsen ise
kendimizi dışarı çıkarıyoruz; illuzyona. Sırattan düşüyoruz
yokluk alemine.
Ne zamanki sevgiyi yaşamımızda akışa geçireceğiz, ve “Akış”
Ol’acağız her An’da Yolumuz kapıdan içeri Ol’acak işte O zaman
yalnız olmadığımız bileceğiz. Yuva’da Ol’acağz.
İlluzyon Alemleri; doğası gereği el elde baş başta Ol’unan
Alemlerdir. Çünkü illuzyon olduğumuz alemlerde; el ele baş
başta Ol’mak “anlatabileceklerimiz birbirimizin anlayacağı
kadardır” deyişinde ifade bulur.
Duyamayız göremeyiz söyleyemeyiz.
İlluzyon alemlerinin simyası sabırdır; kumu altın eyler.
İmandır; düşü gerçek eyler.
Tüm bunları ayırt etmek ve Sevgi Ol’mayı seçmek ve Ol’mak;
insanı İNSAN eyler.
Sevmek; İnsan Ol’manın farkıdır. Zekadır. Cesarettir.
Kudrettir. Aşktır.
Sevmekten asla asla vazgeçmeyiniz.
Her şeye ve herkese rağmen seviniz.
Hazine sevmektir.
Sevgiden gayrisi bütün alemlerde ve evrenlerde illuzyondur.SevdiğinizdeYalnız
değilsinizYalnız DeğildinizAsla yalnız Ol’madınız.Sevdiğinizde
her şey SİZ de, Sizin ile birlikte.Sevgiyseniz; O’ndasınız.
O’ndansınızVaroluştasınız.
O’nun Varlığa çıkış Arzusu Ol’An; Hayatımızın paha biçilmez
Ol’duğunu, sevginin ise “Kendimiz” Ol’duğunu ve Tek
Yol’umuzun; kendimizde ve diğer kardeşlerimizde yaşamı ve canı
aziz tutmak, yükseltmek ve yüceltmek Ol’duğunu her daim
hatırlamak basitçe Var’Ol’maktır.
Var Ol’uşa; -Varlığımızla- hizmet etmektir.
Çünkü; Sevgi Ol’mak; Sevgide Ol’mak; Sevgiden Ol’mak basitçe;
Var Ol’maktır. |