Televizyon
programlarında Küresel Isınma ve Küresel Felaketlerden
bahsediliyor. Dünya atmosferinin giderek ısındığı, bunun da
çok yakında Küresel Felaketlerin artışında en büyük etken
olacağı ve bizlerin yani Dünya İnsanlığının Küresel olarak
bilinçlenmesi gerektiği anlatılıyor.
Şimdi şu anda dünyada yaşayan her insanın Bilincinin
değişiminden söz ediliyor. Küresel Isınmaya ve onun sonucunda
da 10 sene içinde kapımızda olacağı belirtilen Küresel
Felaketlere neden olan ve halen bilincimizin içinde
taşıdığımız neler var. Ve biz İnsanlık Medeniyeti olarak
felaketlerin - kargaşanın eşiğine geldik.
Küresel Bilincimizle atmosferi nasıl ısıttık, kıtaları nasıl
hareket ettirdik, iklimleri nasıl değiştirdik, kutuplardaki
buzulları nasıl erittik, dünya bitki örtüsünü ve üzerindeki
canlıların türlerini gün be gün nasıl bitirdik. Nasıl
milyonlarca milyarlarca mutsuz, aciz, sefalet ve yokluk içinde
robot gibi yaşayan ve ölen, birbirini savaş meydanlarında
nedenini bile bilmediği bir sebepten yok edebilen insanlar
yarattık.
Bütün bu görünen tabloyu nasıl ve hangi bilinçle
resmedebildik. Bu nasıl bir nefret, bu nasıl bir öfke, bu
nasıl bir Toplumsal Bilinçtir ki bütün Dünyayı "Yok Oluş"
Uçurumunun kenarına getirebildi.
ŞİMDİYE KADAR KÜRESEL ISINMANIN ETKİSİYLE NELER OLMUŞ DÜNYADA
1 - Brezilya'daki Amazon yağmur ormanlarını her yıl
kaybediyoruz Yaşarken karbondioksit (CO2) emen ağaçlar,
öldükten sonra karbondioksiti geri bırakıyor. Amazon
ormanlarında üç sene kuraklık yaşanması halinde ağaçlar
dördüncü senede yok oluyor. Amazon'da 2 seneden beri Küresel
Isınmadan dolayı yağış miktarı çok az.
2 - Kuzey Atlantik akımlarındaki değişimler hızlanmış durumda.
Gulf Stream eriyen buzullar vb. yüzünden yavaşlıyor. Yavaşlama
sıcaklığın düşmesine ve iklimin değişmesine neden oluyor.
3 - Üçüncüsü Grönland eriyor. Tamamen eridiği takdirde 10
metreye kadar dünyadaki denizlerde ve okyanuslarda yükselme
bekleniyor. Bu da dünya yüzeyindeki en yoğun ve medeniyetin
olduğu yerlerdeki yerleşim alanlarını kaybedeceğimiz anlamına
geliyor.
4 - Son Yıllarda Küresel Isınmanın atmosferin üst tabakası
olan stratosferin de soğumasına neden olduğu tespit edildi.
Soğuyan stratosfer ozonun kendini tamir etmesini ve
dengelemesini geciktirici etki yapıyor.
5 - Ozon tabakasındaki incelme planktonların yok olmasına
neden oluyor. Planktonlar denizlerde ve okyanuslarda beslenme
zincirin en alt seviyesinde ki canlılar. Deniz de yaşayan
canlıların çoğu plaktonlarla besleniyor. Plaktonları yiyen
diğer canlılar ve diğerleri ile beslenen diğerleri. Beslenme
zincirinde bir kopmanın oluşması demek, beslenme zincirinin
hepsinin etkileneceği ve zamanla yok olacağı anlamına geliyor.
6 - Sahra çölü her sene biraz daha küçülüyor. Bölgesel
rüzgarlar sahradan aldıkları toz bulutunu okyanuslara
taşıyarak, içindeki minerallerle planktonları besliyor. Sahra
çölü küçüldükçe ve ozon incelmeye devam ettikçe planktonlar
tükenme noktasına gelecek.
7 - Himalayalar ve üzerindeki buzullar ayna görevi görerek
güneş ışınlarını geri yansıtıyordu. Yansıtma dünya da
sıcaklığın dengelenmesi demekti. Şimdi Himalayalardaki buzlar
eridiği için eskisi gibi sıcaklığı dengeleyemeyeceği ve ayrıca
dağlardan akan nehirlerin ve oluşan göllerin kuruyacağı ve
kıtlık ve kuraklığın yaşanacağı anlamına geliyor.
8 - Muson yağmurlarının dengesi bozulmuş durumda. Ya çok
yağıyorlar ve seller neden oluyorlar yada az yağarak kuraklığa
neden oluyorlar. Bu da Hindistan'da korkunç yağmurların ve sel
felaketlerinin yaşanması ve tarım alanlarının-yaşam
bölgelerinin yok olması demek.
9 - Okyanus yataklarında donmuş olarak bulunan büyük
miktarlardaki metan yataklarının küresel ısınmayla açığa
çıkarak sıcaklığı muazzam miktarlarda arttıracağı tahmin
ediliyor.
10-Sibirya, Kanada'da gibi donmuş toprakları olan ülkelerdeki
toprakların erimesiyle toprak içindeki fosiller açığa çıkacak
ve çürüyecek. Bu da milyarlarca ton metan gazının açığa
çıkacağı anlamına geliyor.
11 - Ayrıca donmuş bir toprakların içinde şimdiye kadar
bilinmeyen 500 gigatonluk yeni karbon kaynağı bulundu. Bu
topraklar ısınmanın etkisiyle çözünüp sıcaklığı artıracağı
tahmin ediliyor. Ve bu da Felaketleri bir noktadan sonra artık
istesek de durduramayacağımız anlamına geliyor.
12 - Küresel Isınmanın sürekli artışı ile El Nino okyanus
akıntısının her yıl yaşanabileceği belirtiliyor. Her yıl
yaşanması demek; tufanlar ve ani sel felaketleri ve kasırgalar
yaratacağı anlamına geliyor.
Bütün bunlar ile Dünya İnsanının Bilincinin, dolayısıyla her
birimizin tek tek bilincinin ne alakası var diyebilirsiniz.
Benim dünyada kapladığım yer, benim bahçemdeki karıncanın
kapladığı yerden daha az. Zararım ise hiç yok. Fabrikaları ben
mi kurdum? Okyanusları ben mi kirlettim? Ağaçları ben mi
kestim? Diyebilirsiniz. Eminim Dünyada yaşayan her insana
sorulsa aynı cevabı verecektir. Ben mi yaptım bütün bunları?
Eğer hiç birimiz yapmadıysak o zaman kim yaptı? Okyanusta
yaşayan balıklar mı yaptı? Bitkiler mi yaptı? Hayvanlar mı
yaptı? Ağaçlar mı yaptı? Biz Yaptık?
Her birimizin bilincinde olan ne var ise,
alışkanlıklarımızdan, inançlarımıza, hırslarımızdan,
açgözlülüklerimize, tutkularımızdan, değer yargılarımıza,
öfkemizden, nefretimize, tatmin olmayan egomuzdan,
beklentilerimize, tüketim alışkanlıklarımızdan, dünya ve
diğerleri ile olan ilişkilerimize kadar hepsiyle birlikte;
bizde olan ne var ise; Dünyada yaşanan Isınmanın nedeni ve
yaklaşmakta olan Küresel Felaketlerin nedeni "Biz"iz.
Mevlana der ki "Testide ne varsa dışına o sızar." Bizim
bilincimizden sızanlar da dünyadaki felaketleri ortaya
çıkardı.
Bu nasıl bir Oyundur. Kim bu oyunu oynamaya cesaret edebildi,
üstelik hepimiz, oynayanlar da dahil aynı geminin
yolcularıysak. Aynı Dünya denen gezegenin sakinleriysek. Ve
gidecek başka bir dünyamız da yok iken.
Yaşamdan ve onun yeryüzündeki ifadesi olan her türlü
görünüşten bu kadar mı nefret ettik? Tabiatı ve içindeki
canlıları, çeşitli maskeler ve yollar ve nedenlerle yok
ederken, kendimizi de yok ettiğimizin farkında olmadan nasıl
bunları yapabildik?
Eğer Bilinç farkındalıksa, farkındalığımız nelerin üzerinde,
İlgimizi dikkatimizi arzularımızı isteklerimizi ve sonucunda
eylemlerimizi yönlendirdiğimiz düşünceler ve düşünce sonucunda
ortaya çıkan eylemler neler?
Bilincimizde olanlara ve onlarla olan ilişkilerimizin üzerinde
biraz gezinelim.
Daha iyi yemek yemek, daha iyi giyinmek, daha güzel görünmek,
daha zengin olmak, daha çok şeye sahip olmak, daha başarılı
olmak, iyi yaşamak istiyoruz.
Her birimiz tek tek her şeyin en iyisine en çoğuna sahip
olmayı düşünüyoruz. Bu isteklerimizi gerçekleştirebileceğimiz
planları yapıyoruz, eylemlerde bunuyoruz.
Neden bütün bunları yapıyoruz. Mutlu, sevgi içinde ve huzur
içinde olmak için yapıyoruz. Huzuru ve sevgiyi mutlu olmayı ve
bolluk içinde olmayı istemekte yanlış bir şey yok. Bu istekler
her insanın yaşama arzusundan kaynaklanır. Ve sevgi, mutluluk,
huzur, bolluk, başarı sağlık her insanın da hakkıdır. Her
insan en iyi şekilde yaşamayı hak eder.
Yanlış olan bu arzuları yerine getirmek için tercih ettiğimiz
yöntemde ve seçimlerimizdedir. Çünkü biz isteklerimizi
gerçekleştirirken yalnızca "kendimiz" için isteriz. Buradaki
kendimizden kasıt küçüklükten beri bize büyüklerimiz,
çevremiz, eğitim sistemimiz ve iletişime geçtiğimiz diğer
insanlar tarafından empoze edilmiş fikirlerin oluşturduğu
"imaj kişiliktir".
Toplumsal bilinç tarafından yaratılmış imaj kişilik yani Ego
yani Nefs bu dünyada kendine küçük bir krallık, özel bir
cennet kurmak ister. Fakat ne yazık ki egonun yaratmaya
çalıştığı cennet, diğerlerinin cehennemi olur. Tek tek
hepimizin ortak bilincinin toplamından oluşan Toplumsal Bilinç
dünya kaynaklarının sınırlı olduğuna ve diğerleri ile
paylaşırsa kendi küçük cennetini yaratmak için yeterli kaynak
kalmayacağına inanır. Dünyada var olan kaynaklar ya kendisi
için kullanacaktır. Ya da diğerleri için. Ve her zaman olduğu
gibi yalnızca kendisi için kullanmayı seçer. Paylaşmaz.
Paylaşılanın biteceğine ve azalacağına inanır.
Toplumun diğer üyeleri yani diğerleri, kendisinden sahip
olduğu kaynakları paylaşmasını talep ettiğinde red eder. Eğer
paylaşılma talebi sertleşirse, karşısındaki diğerlerini
çeşitli yöntemlerle manupile veya yok etmeye çalışır. Kişisel
ilişkilerde nefret ettiği insanlar ve düşmanları oluşur.
Ülkeler arasında savaşlar çıkar, küresel boyutta kıtlık
yoksulluk açlık olarak ortaya çıkar.
Çünkü kendi küçük cennetini oluşturmak için kullanacağı
kaynaklar ve sahip olduğu her şey "Güç" demektir. Güç demek
güven, saygınlık itibar ve sahip olduklarının daha fazlasını
ona getirecek araç demektir. Ve kendi cennetini dilediği gibi
kurması içi ve yaşaması için gerekli olan tek şeydir. Daha
fazlası daha iyisi demek ,daha fazla üretim demektir. Daha
fazla sahiplenme ve daha çok istemek demektir. Sahiplenme
Paylaşmamak demektir. Paylaşmamak Savaş demektir. Savaş;
Silah, Nükleer tehlikeli deneyler, Kirlilik, Atık demektir.
Belki de Dünyayı bir düğmeye basarak nükleer savaşın eşiğine
getirmek demektir.
Ve bunun adı da AÇGÖZLÜLÜKTÜR
Her birimiz kendimiz adına, her şeyin daha fazlasını istedikçe
ve elimizdekileri paylaşmayı red ettikçe ve diğerlerinin
varlığını içimize sindiremedikçe şuandaki Küresel Bilinç veya
diğer adıyla Toplumsal Bilinç değişmeyecektir. Ve değişim
gerçekleşmediği için de Küresel Felaketler büyük bir hızla
Dünya Gezegeninde yaşanacak ve türümüz değil daha fazlasını
yeterli olan yaşam şartlarını bile bulamayarak son günlerini
yaşayacaktır.
Küresel felaketler yaşanmaya başladığı zaman, insanoğlunun
bunu durduracak ne teknolojisi, ne zamanı, ne de gidecek başka
bir yeri olacaktır. Ve Küresel Felaketler sizin küçük
cennetinizin ve ne kadar altınızın, paranızın ve
yatırımlarınızın olduğuna bakmaz. Kim olduğunuzun, ne kadar
itibarlı ve başarılı olduğunuza da bakmaz. Her şeyi kendi
Sürecinde ve Yasalarında yeryüzünden süpürür.
Açgözlülük şahı da piyonu da aynı kutuya koyar ve İnsanoğlunun
Dünyadaki Yaşam Oyunun son perdesini indirir.
Küresel Isınma sonucunda yaklaşan Küresel Felaketleri
durdurmanın tek çözümü İnsanoğlunun Açgözlülüğünü fark etmesi
ve henüz vakit varken dünya gezegeninde yaşayan diğer
kardeşleriyle, dünyada bir bütünü oluşturduğunu bilerek ve
sevgiyle paylaşmayı öğrenerek Sevgi Bilincine Evrilmesidir.
İnsanoğlunun içine bakarak her şeyin daha fazlasını, her şeyin
daha iyisini isteyen Egosunun Açgözlülüğün görmesi, üretime
talep oluşturan tüketim alışkanlığını gözden geçirip
değiştirmesine neden olacaktır. Tüketim alışkanlığının
değişmesi, üretimi yapan kişilerin değişen alışkanlıklar
neticesinde dünyayı daha az kirleten ve daha çok çevreyi
düşünen üretimler yapmasına neden olacaktır.
İnsanoğlunun Açgözlülüğünü fark etmesi demek Kutsal Kitaplarda
anlatılan ve Nefis denilen ve insanı illuzyonların peşinde
koşturan ve bu dünyada yaptığı bütün kötülüklerin baş
sorumlusu kişiliğini fark etmesi demektir. Fark etmek demek
sorumluluk almak demektir. Sorumluluk almak onu düzeltebilme
ve dönüştürme gücüne ulaşmak demektir. Ve bir kez dönüşüm
başladığında, dağdan ufak bir kartopunun aşağıya inmesi gibi
her şeyi siler ve temizler. Açgözlülüğün fark edilmesi demek,
içimizde geçeceğimiz ve geçerken de kendimizi şifalandırıp
iyileştireceğimiz diğer Farkındalık kapılarının Ana Kapısı
demektir. Ve Açgözlülüğün fark edilip bilincin dönüştürülmesi
başka bir Yola çıktığınızın, başka bir Bilince Evrildiğinizin
de habercisidir. Evrildiğiniz Bilinç Sevgi Bilincidir.
"Açgözlülük insanı kör ve sağır eder. Hakikati görmeye mani
olur!" MEVLANA
"Dünya vatandaşları, haset, açgözlülük ve kin den uzaklaşacak
şekilde terbiye edilmelidir. " ATATÜRK |