FAHRİ XHUAJH ALFABESİ-1

13.01.2013

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Nerden başlasam, nasıl başlasam?..

Birlikte, aynı amaç doğrultusunda uzun yol kat ettiğiniz, birlikte, büyük başarılar elde ettiğiniz arkadaşlara ilişkin yazmanın, konuşmanın çok kolay olmadığını kim bilmez. Ama söz konusu olan ulusal bir sorun olunca yüreğinize taş basar yine söylemek, yazmak zorunda kalırsınız. Söyle, yazarsınız çünkü kat ettiğiniz yol sizi, halkınıza, tarihe karşı daha sorumlu bir konuma getirmiştir. Yapabileceğiniz şey hataları görmezden, duymazdan gelmek değil yaklaşımınızda alabildiğine nesnel olmaktır.

Konu ile biraz ilgilenip de Fahrinin Adığabzeyi hem de iki diyalektini de çok ama çok iyi konuştuğunu, okuyup yazdığını, alfabe çalışmaları olduğunu kim bilmez. Ben de 22.03.2009’da CC’de “Dil Karizmadır” başlıklı yazımda, bir başka nedenle de olsa Sayın Xhuajh’ın dilini konu emiş, şöyle yazmıştım.

http://www.circassiancentr.com/cc-turkiye/yorum/nh/141_dilkarizmadir.htm

“Yıllar yılı ‘’Dönüş Grubu’’ olarak katıldığımız toplantılarda sözcümüz hep Fahri Xhuajh idi. Özellikle topluma anadilimizle seslenmemiz gerektiği durumlarda, ondan başkası aklımıza gelmezdi hiç. Çünkü aramızda dili en iyi kullananımız, anlatmak istediğimizi en iyi anlatanımız oydu. Şimdilerde bile yeniden aynı yönde kulaç atmaya başlasak, tereddüt etmek bir yana severek kürsüyü ona bırakırım.

1978. Yirmi günlük rüya, anavatan gezimizde, 1991 DÇB kuruluş toplantılarında grubumuzun, anavatan delegeleri üzerinde olsun dışarıdan gelen delegeler üzerinde olsun çok etkili olmasında, sözcümüzün Fahri olmasının çok büyük payı vardır. Öyle ki, DÇB kuruluş toplantılarına katılmış olup Fahri Xhuajh’ı anımsamayan tek bir kişi bile bulamayacağınızı kesinlikle söyleyebilirim.

Aslında Türkiye katılımcıları olarak, DÇB kuruluşuna katılan en hazırlıklı gruptuk. Dolayısı ile DÇB ilkelerinin saptanmasında da çok etkili olabilmiştik. O günlerde ben Kaf-Kur başkanı idim. Türkiye’den genel kurula katılan, dördü gözlemci sekiz kişilik heyetin de başkanı. Ancak genel kurulda savunduğumuz hiçbir görüş, sadece birimizin değildi. Yıllardan beri süre gelen dönüş tartışmalarından süzülmüş ilkelerimizdi. Ayrıca yola çıkmazdan önce Türkiye’de genç arkadaşlarla çok sayıda gündemli toplantılar da yapmıştık, görüşlerimizi damıtmıştık. Toplantılara Nalçik’ten katılan Ali Çurēy ağabeyimizin mutluluktan uçtuğu ta uzaklardan belli oluyordu. Aramızdaki metrelerce uzaklık, coşku, mutluluk taşan gözleri ile bizleri okşadığını görmemize yürek atışlarını duymamıza engel olamıyordu. Toplantılar boyunca da Almanya delegeleri ile sürekli görüş alışverişi yaptık. Ancak yukarıda saydığım gerekçelerle her platformdaki sözcümüz Fahri Xhuajh idi. Grubumuzu unutulmaz kılan da savunduğumuz politik çizgi kadar belki ondan daha da çok Fahri’nin bu çizgimizi en etkili şekilde dile getirebilmesi idi. Nalçik’te diasporadan gelen birinin Keberdēy diyalektini, en azından doğma büyüme Nalçikliler kadar rahat, güzel kullanabilmesi…”

Sadece bu değil dil konusunda epeyce birlikte çalışmışlığımız da var Sayın Xhuajh ile. Yetmişli yıllarda hep Kiril’i savunduk birlikte. Sefer Ersin Berzeg gibi Latin ile yazılabileceğini söyleyenlere hep karşı çıktık. Yamçı Birleşik sayısında açıklamalı Adığabze alfabeleri hazırladık. Teknik konularda Chıgun Avni Elyas’de (Pşınawe Awni) çok yardımcı olmuştu bize. Dilbilgisi kurallarını ağırlıklı olarak ben yazmıştım. Yakınlarda Çorum Derneğindeki söyleşide bir genç kızımızın okuma yazmayı onunla öğrendiğini söylemesi çok mutlu etmişti beni.

1976’da hem da diasporada yapılmış bir çalışmanın hatası olmaz mı? Ancak diasporada kimi sesleri kaybettiğimizin, ya da en azından diyalektler, ağızlar arasında ki belirgin farklardan birini göstergesi bir hatayı anımsadıkça hala gülerim. (Ы)’ harfinin seslerini tanımlarken sözcük başında (yı) okunur demişiz. Adığēy yazın dilinde bunun üfürümlü bir ses (jı zıḉet) verdiğini bilmediğimiz için, “götürdü” anlamına gelen “ыхьыгъ” sözcüğündeki (Ы)’ harfinin [yı] okunduğunu yazmıştık.

Daha sonra birlikte bir Latin temelli bir alfabe düzenleme çalışmamız da oldu. Ancak benim anavatana dönüşüm çalışmalarımızı ayrı, ayrı sürdürmemizi gerektirdi.

Daha sonra yine birlikte ama bu kez Ankara’da değil Mıyekhuape’de birlikte yaptığımız ve ve Ünlü dilbilimcimiz Ḉeraşe Zeynab adına iki yılda bir düzenlenen konferansların ilkine –ki 27-29 Mayıs 1998’de gerçekleştirilmiştir- birlikte sunduğumuz çalışma. Ayrı olduğumuz dönemlerde hiç katılmadıklarım yanında çok benimsediğim yaklaşımlar da geliştirmişti. Örneğin (h) harfinin Kiril’deki (Ъ) yardımcı karakter yerine kullanılabileceği, “gitti-quağe” sözcüğündeki [k] sesini (q) ile yazabileceğimiz, pekiştirilmiş ünsüzleri “Meşfeşşü” yazımında olduğu gibi iki yan yana iki harf ile yazabileceğimiz gibi…

Tezimizi programdaki bir aksama nedeni ile salonda konferansta savunamadığımız tezimiz, daha sonra konferans sunumları ile birlikte yayımlanmıştı.

Diaspora için Latin Alfabe’yi da Anavatan’da uluslar arası bir dil konferansında şu gerekçeler ile savunmuştuk:

http:/www.circassiancenter.com/cc-turkiye/edebiyat/genel_konular/018_anavatandaki_dil_calismalari.htm

Diasporadaki Adığelerin anadilini kaybetmemesi için Latin temelli Adığe alfabesi gereklidir.

F.M. XHUAJ Adığey Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü
H.X.MEŞFEŞ’U Çocuk Hastalıkları Hastanesi Doktor

1)
Bilindiği gibi günümüzde Adığelerin büyük çoğunluğu ( 2/3 ten daha çok) Türkiye’de yaşamaktadır. Ancak üzücüdür ki Adığe dilini bilenlerin sayısı gittikçe azalmaktadır.

2)
Türkiye’deki Adığelerin kiril temelli alfabeyi öğrenebilmeleri çok güçtür. Altmışlı yıllardan beri bu alfabenin öğrenilmesi çalışmaları yapılmış olmasına karşın başarılı olunamamıştır. Bundan sonra da öğrenilebileceğine inanılmamaktadır. Bunun çeşitli nedenleri yanında, kendilerinin Latin harflerini kullanıyor oluşunu, günümüz Adığe alfabelerinin Kiril temelli olması ve bu alfabelerin düzeninin güç anlaşılır olmasını da sayabiliriz.

3)
Türkiye ve diğer muhaceret ülkelerindeki Adığeler Latin harflerini iyi tanımaktadır. Ayrıca Türkiye dışı diğer muhaceret ülke Adığeleri de Latin harfli Türkçe alfabeye aşinadırlar.

4)
Muhaceretteki Adığelerin, özellikle Türkiye’dekilerin anadillerini unutmamaları için kolay öğrenilebilecek, hemen uygulanabilecek Latin temelli Adığe alfabesi gereklidir.

5)
Zaten bugünkü uygulamada, Türkiye’de yayımlanan kitaplarda geçen Adığece sözcükler Latin harfleri ile yazılmaktadır. Ancak benimsenmiş ortak bir alfabe olmadığı için, çoğunlukla farklı alfabelerle yazılmaktadır. (bu konuda çok sayıda örnek sunabiliriz) Öyle olunca da sözcükler rahat okunamamakta, anlaşılamamakta, bu da Adığece okuyup yazma isteğini azaltmaktadır.

6)
Bugün sizlere sunduğumuz Latin temelli alfabe benimsenir ve Türkiye’deki Adığelere ulaştırılırsa dili bilen herkes, öğreticiye gerek kalmadan bir günde okur yazar olabilecektir. (bunu da örneklendirmek mümkün)

7)
Muhaceret Adığeleri bu kadar kısa sürede okur-yazar olduğunda benimsenen alfabe ile basılacak kitapların tirajının da bugüne göre çok daha fazla olacağı açıktır. (Adığece kitap yayımının yasak olduğu ülkelerde bu alfabe, yasağı aşmada da yardımcı olabilecektir.)

8)
Sunduğumuz Latin temelli alfabe ile her iki diyalektimiz de rahatça okunup yazılabilecektir.

9)
Sürgünün 132. yılı nedeni ile Türkiye-Ankara’da düzenlenen dil konferansında katılanlarca, anavatandakilerin Latin temelli ortak alfabe benimsenmesi konusunda muhacerettekilere yardımcı olunması dileğinde bulunulmuştur. Sözü edilen konferansa Eğitim-Bilim bakanımız Bırsır Batırbi ile Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nden Eğitim-Bilim Bakanı adına “Ueşhamaxue” dergisi genel yayın yönetmeni ünlü yazar Uıt’ıj Boris de katılmışlardı.

10)
Latin harfleri dünyanın her ülkesinde kolayca bulunabilmektedir. Dolayısı ile Latin temelli Adığe alfabesiyle yazmak da kitap yayımlamak da daha sorunsuzdur. Her yerde bulunacak daktilo ve bilgisayarlarla, değişikliğe gerek duyulmadan yazmak, yazılanları sorunsuz olarak çoğaltmak mümkündür.

Dolayısı ile sunduğumuz Latin temelli bu alfabe için hiç olmazsa ‘denenmesi uygundur’ kararı alınabilirse hem Adığe diline hem de Adığe halkına yararlı olunacağı inancındayız.”

Ancak daha sonra Sayın Xhuajh ile yine bir süre farklı coğrafyalarda yaşadık. Coğrafya farklılığının etkisi olsa gerek hem genel yaklaşımlarımız hem de alfabe düzenine ilişkin görüşlerimiz farklılaştı.

Ancak konuyu yakından izleyenler, bugün Latin temelli alfabeyi savunan ADDER’in gerekçelerinin çoğunu bizim daha 1998 de dile getirdiğimiz hemen fark etmiş, “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demişlerdir.

Ayrıntılar gelecek yazılara…