“DADA” NECDET’TEN BABAKUŞ’A SEVGİLERLE…

05.11.2012

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Sevgili Sezai biliyorsun Adığe – Abaza birliği, bana göre doğrusu örgütlenme belki de yeniden yapılanma son yıllarda gündemimizi hep meşgul eden bu konu. Konu DÇB Dokuzuncu Genel Kurul’u sonrası yeniden alevlendi. Olayın temeline de KAFFED’İN Dokuzuncu Genel Kurulu’a usulüne uygun sunup sunmadığı tartışmalı “Abhazlara çağrı” önergesi yerleşti.

Önergenin kendisi de veriliş biçimi de bir tuhaftı biz göre. Ancak genel kurul sonrası tartışmalara, eğer isteseydi kurula delege olarak katılabileceği kesin Yusuf Taymaz kardeşimizin Can Nart adı ve kulaktan dolma yanlış bilgilerle tartışma hevesi olayın belki en tuhaf yönü idi. Gerçekten Yusuf, genel kurula neden katılmadı. Görüşlerini neden genel kurulda savunmadı dersin? Bunun nedeni tuhaf önergenizin birliğin pekişmesine katkıdan çok ayrışmayı hızlandıracak olmasını kokusunu yaşamak istemeyişi olabilir mi diye düşünmezlik edemiyorum ben?

Ben Yusuf ya da paradigmasını değiştiren diğer arkadaşlarımız ile aramızda oluşan görüş farklılıklarından değil, somut yanlışlardan söz ediyorum. Örneğin Sayın Taymaz,  her kimden bilgilenmişse Genel Kurula Abhazya’dan Abhaz delege katıldığını yazarak katıda bulunmuştu Sizin olayın tartışılmasını sağlayan Facebook'taki yazınız ile başlayan tartışmaya..    

Ancak bu kez önceliğim, sizin yazınız bağlamında DÇB’ye ilişkin değerlendirmelerimizi, bilgilerimizi “yeniden” ols da sizlerle paylaşmak olsun.

Tanıyacaksınız eğik yazılar yazınızdan alıntıdır:

18 -22 Ekim tarihleri arasında Dünya Çerkes Birliği’nin (DÇB) 9. genel kuruluna katılmak üzere Nalçik’teydik. Dostlarla görüştük, Nalçik’in şa’şasına göz attık, DÇB’nin yeni yönetimini seçtik. Yediklerimizi-içtiklerimizi kendimize bırakarak, gördüklerimizi-duyduklarımızı anlatalım istedik...

İyi yaptınız. Hep yapılması gereken şeydi. Ancak “bugüne kadar KAFFED  bunu hemen hiç yapmadı” dersek yeridir. Bir - iki örnek yargımızı kanıtlamak için yeterli olur sanırım.

KAFFED delegelerinin katlımı ile gerçekleştirilen DÇB 20. Yıl kutlama etkinlikleri, Federasyon’un son genel kurulunda dağıtılan çalışma raporu niteliğindeki kitapçıkta yer almadı biliyorsunuz.

Bu çalışma raporunda DÇB yirminci yıl etkinlikleri bağlamında yayımlanan ve birliğin yirmi yıllık çalışmalarının özeti denebilecek 450 sayfalık kitap da yer bulamamıştır. Ayrıca kitap tanıtımı için başkaca bir etkinlik de düzenlenmemiştir. DÇB’ye ilişkin birçoğu eksik bilgiden kaynaklı toplumdaki olumsuz yargının olumluya dönüşmesine katkıda bulunabilecek yazıların olsun çevirisi yapılıp yayımlanmamıştır. En azından ana başlıklarla öncelediği sorunlar, bu sorunların çözümü için yapılan çalışmalar bu çalışmaların sonucu kazanımları anlatan bir yazı yayımlanmamıştır. Dahası dernek başkanlarının yönetim kurulu üyelerinin siz dahil son genel kurula gelen delegelerin çoğunun böyle bir çalışmadan haberdar olmadıklarını ileri sürmek de kehanet olmayacaktır.

Federasyonun ilkeleri hazırlanırken 2003 genel kurulunda kendilerinin de onayı ile kabul edilen ve her delegeye bir adet verilen, kitaplıklarında bulunan DÇB ilkeleri kitapçığına bir kez bile bakılmadığını düşündürtecek şekilde DÇB ilkelerine bir kez bile atıfta bulunulmamıştır.

Gerektiğinde örnekleri çoğaltabileceğimi bildiğinizden de eminim olduğum için şimdilik yeterli bulalım.

Önce DÇB ile ilgili kısa bir hatırlatma yapalım. Mayıs 1991’de, dünyanın pekçok ülkesinden delegelerin katılımı ile Nalçik’te yapılan ilk uluslararası kongre sonunda DÇB adıyla ve Adığe-Abhaz/Abaza birliği olarak kuruldu. Abhazya’yı “Aydgılara”, Karaçay-Çerkesk’deki Abazaları ise “Rodina” temsil ediyordu. Daha sonra bu temsiliyet, 1992/93’de Abhazya’da yaşanan savaşla birlikte kurulan Dünya Abhaz/Abaza Kongresi üzerinden devam ettirildi. DÇB’de Türkiye’yi, o zaman Türkiye’deki Adığe-Abhaz/Abazaların birarada olduğu Kafkas derneklerinin üst kurulu olan KAF-KUR temsil etti. Daha sonra temsiliyeti, aynı bileşkede merkezi dernek olan KAF-DER ve nihayet 2003’den itibaren de KAFFED yüklendi. 2000’li yıllara kadar Adığe-Abhaz/Abaza birliği özelliğini sıkı sıkıya koruyan DÇB, bu tarihten itibaren Dünya Abhaz/Abaza Kongresi’nin ihmali ve ilgisizliği sonunda giderek Adığe Birliği hüviyetine büründü.

Bu bilgilere yapılabilecek ekleme ve düzeltmeler:

KAFKUR’un bir özelliği de yüzü anavatana dönük derneklerimizin birliği olması idi. Ancak üzücüdür ki KAFDER in kuruluşu aşamasında Anavatan ve Dönüş öncelik olmaktan çıkartılmıştır. Tüm anlaşmazlıkların tamalinde yatan da bu paradigma değişikliğidir.

KAFKUR’un kurucu olarak Türkiye Adığe ve Abaza örgütlerini temsilen katıldığı doğru ancak Abhazya’dan Aydgılara ve Karaçay Çerkes’ten Rodina’nın katıldığı yanlıştır. Örgüt bazında resmi bir katılım yoktur. KAFKUR ve Almanya Çerkes Kültür Dernekleri delegeleri dışındaki tüm örgütlerin amacı Dünya Adığe Birliği kurmaktı. Genel kurulda Abhazya’dan Argun Yure ve Karaçay-Çerkes’ten biri bayan ancak adlarını anımsayamadığım iki Abaza katılmıştır.

En hararetli tartışma Abazaların birliğe alınıp alınmamsı konusunda yaşanmıştır. Almanya’dan gelen delegelerle birlikte biz birlikten yana olanlar 1980’de anavatana yerleşen Nihat Bidanuk ve Şenıbe Yure tarafından da hararetle desteklenmiştir. Kararlı tutumumuz ve Argun Yure’nin Çerkes sözcüğü bizi de kapsar sözü ile hemen tam bir gün tartışılan sorun aşılabilmiştir.

Türkiye’den katılan dört gözlemciden biri KAFFED eski başkanlarından Sayın Muhittin Ünal’ın,  bir yazısında Çerkes’in bütün Kuzey Kafkasyalı Halklar olarak düşünüldüğünü yazmış olması konuşmaları yeterince anlamış olmasından kaynaklanmış olabilir. Ancak DÇB’nin tüm Kuzey Kafkasya halklarının birliği olması gerektiği görüşü Adığe-Abaza Birliğini savunan bizler dahil,  hiçbir delege tarafından önerilmem, gündeme hiç girmemiştir. Birliğin daha sonraki hiçbir genel kurul hiçbir genel yönetim kurulu ve hiçbir yönetim kurulu toplantısında da hiç tartışılmamıştır. Diğer halkalara bu amaçla bir çağrıda bulunulmamıştır. Kuzey Kafkasya halk örgütlerinin hiçbiri de örgüte katılmak amacı ile  DÇB ye hiç başvurmamıştır.

Çünkü zaten Türkiye ve kimi ülkelerdeki Türkiye uzantıları dışında “Çerkes” tüm Kuzey Kafkasya Halkları değil “Adığe” demektir.

Örgüt yabacı dilde Çerkes adını almışsa da anadilde adı hep Duneypsow Adığe Xase olarak kalmış ve de antetli kağıdı ilk günden beri hiç değişmemiştir. Abhaz kardeşlerimize politik destek dışında Adığe örgütü olarak faaliyet göstermiştir. Dokuz genel kurulun hiçbirini de Abhazya’da yapmamıştır.  

Sorunları büyümesinde en büyük nedenlerden biri konumları sorumlukları gereği olayların perde arkasını bilmesi gerekenlerin bilmemesi, bilenlerin de bunları, kamuoyu ile paylaşmamasıdır.

Örneğin huzursuzluk son yıllarda ortaya çıkmamıştır. Başlangıcı mutlaka DÇB çatısı altında olmak istediklerini söyleyen Abaza kardeşlerimizin DÇB kuruluşu henüz bir yılı doldurmuşken, DÇB’ye hiç danışmadan, gözlemci ya da konuk da çağırmadan 1992’de Dünya Abhaz Abaza Abazin Birliği’nin kurulması ile başlamıştır. Abaza kardeşlerimiz “Abaza Birliği bizim, DÇB ikimizin” tutumunu ısrarla sürdürmüştür. Sayın Taras Şamba DÇB başkan yardımcığını yürütür ve DÇB’ye 8 delege ile katılırken başkanı olduğu Dünya Abaza Birliği genel kurullarına bir adığe delege çağırmamakta bir çelişki görmemiştir. Birlikten yana Türkiyeli Adığe Abazalar bu çelişkiyi hep görmezden gelmişlerdir.

Bir Dünya örgütünün bir başka dünya örgütüne üyelik durumunun pek mantıklı olmadığı 1993 Maykop’ta gerçekleştirilen ikincisi dahil, DÇB’nin  her genel kurulu öncesi gündeme gelmiştir. Ancak, bu gidişin sonun nereye varabileceğini göremeyenler ya da “ne kadar sürdürürsek kardır”  zihniyeti taşıyanlarca,  hepimizin bildiği ve hepimizin duyarlı olduğu Abhazya’daki  durum bahane edilerek bir şekilde gündemden düşürülmüştür.

DÇB genel sekreterliğim sırasında “Ya Dünya Abaza birliği feshedilir ebaşlangıçta olduğu gibi birlik olunur  ya da iki dünya örgütü federasyon kurar” önerim ağırlık kazanmaya başlayınca, Rahmetli Bagrat Şınkuba başkanlığında, Abhazya’nın Adığey’deki temsilcisinin de aralarında bulunduğu bir heyet Maykop’taki DÇB yönetim kurulu toplantısına gelmiş ve öneride ısrarlı olmamamız ricasında bulunulmuş yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunu ikna edilebilmiştir.

İşin ilginci tüm bu rahatsızlıklardan haberdar olan Türkiye’den DÇB başkan yardımcılarının, yönetim kurulu üyelerinin, Federasyon yönetiminde etkili konumda bulunan sizlerin bu konuları bugüne kadar kamuoyu ile paylaşmamış olmanızdır. Bu da sorunun yeni başladığı gibi anlaşılmasına neden olmaktadır.  Örneğin Sayın Muhittin Ünal, Sayın Cihan Candemir, Sayın Cumhur Bal birebir konuşmalarımızda  var olan durumun yanlış olduğunu hep kabul etmiş ancak kamuoyu önünde bunu bugüne kadar açıklamamış bildiğim kadarı ile de düzelmesi için resmi bir girişimde bulunmamışlardır.

Sizde Sevgili Sezai,  bu ve benzeri sorunları sizin balkonunuzda, ofisinizde sizleri bıktıracak kadar tartıştığımı unutmamışsınızdır.

Dahası 1996’da Çerkes’de gerçekleştirilen DÇB üçüncü genel kurul öncesi Maykop’ta yaptığımız ön görüşmede Sayın Ünal durumun mantıksızlığını, bir çatı birlik kurmanın daha doğru olacağını ve bu önergenin bir Adığe delegenin değil de bir Abaza delege tarafından verilmesinin daha şık olacağını kabul etmiştir. Ancak ne hikmetse de genel kurulda görüş değiştirmiş ve önergeyi vermemiştir.

Yine de yukarıda belirttiğim gibi bu belirsizliği netleştirme çabaları her genle kurul öncesi gündeme gelmiş ve 2006 İstanbul Genel Kurulu’nda Abaza Birliği yetkilileri ayrıldıklarını duyurmuşlardır. Sayın Cengiz Gül dahil genel kurula katılan arkadaşlarımızın bu olayı anımsamamaları da olayın altı çizilmesi gerekli ilginç bir durumdur.

Bu genel kurul sonrası koordinasyon kurulu da oluşturulmuş ve kurul ilk ve tek toplantısını dönemin DÇB başkanı Sayın Dzemıhe Kasbulat başkanlığında Sohum’da gerçekleştirmiştir. Sayın Candemir, anlattığım bu olayı olsun mutlaka anımsayacaktır.

Tüm bunlara karşın birliktelik eskisi gibi devam ediyor gibi 2009 yılı kongresinde Abaza delegeler “Eğer Adığe kardeşleri üzülmeyeceklerse” ayrılmak istediklerini dile getirmiş kabul edilmiş ve de “ayrılsak da beraberiz” yaklaşımı ile, koordinasyon kurulu kurulması kararlaştırılmıştır. DÇB o toplantıda kurul üyelerini de belirlemiş, Abaza kardeşlerimiz üyelerini bildirmedikleri için de kurul 2006 sonrası kurulan koordinasyon kurulu gibi  kadük kalmıştır.

Abhazya Vatandaşlık Yasası ve uygulamada Adığelerin tecrit edilmesi ise bardağı taşıran son damla olmaktan öte kardeşliğin temeline konan bir bomba olmuştur. Yasa değişmediği sürece de bombanın etkileri aratarak devam edecektir.

Ancak bizleri daha çok yaralayan Birlikten yana olanların bildikleri olayları bilmiyormuş gibi yapmaları, olayın bu hale dönüşmesindeki günahlarını bir türlü kabul etmeyişleri, düzelmesi için de asıl sorumluları değil de sabır gösterenleri suçlar tavırlarıdır.

(sürecek)

Not: Yazılarımızda adı geçenler geçmeyenler olayların benim bilmediğim, yanlış anımsadığım yönlerini yazdıklarında yazılar, virgülüne dokunulmadan yayınlanacaktır. Günümüz ve gelecek kuşakların gerçekleri bilme hakkı vardır. Anlaşmazlığa düştüğümüz konularda belgelere başvurulacaktır.