SUSARAK DA YALAN SÖYLEYLENEBİLİR…

19.09.2012

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Birden HAPAE Erhan’ın dizelerini anımsadım. “Hapae’yi gündemine aldığına göre yine demediğini bırakmayacaktır” diye düşünenler yanılıyorlar. Ama beni çok yakından tanıyanlar hatalı bulduğumu iki gözümün teki olsa eleştirdiğimi, hiç bir konuda anlaşamadığım biri olsa da güzel bir şey yaptığında takdir edebildiğimi bilirler. Dolayısı ile Sayın Hapae’nin son yazılarını, tutumunu acımasız bir şekilde eleştirişim “Bir gün gelir…” başlığı ile “Yamçı”da yayınladığımız şiirlerinden aldığım tadı azaltmıyor. Yayınlandığı dönemde yaşattığı gençlik duygularını olgun duygular olarak yeniden yaşıyorum.

Özellikle de bu başlığın anımsattığı, belki de bu başlığı akla getiren şu dizeleri:

“bazen
öyle durumlarla karşılaşır ki insan
susarsa;
Yalan söylemiş olur şüphesiz.
koca bir asrı yalan söylemekle geçirdik
demek biz”

İşte bence Abhazya Vatandaşlık Yasası'nın karşısında susanlar “susarak” yalan söylüyorlar. Bu yasanın ne gibi bir depreme neden olabileceğini görmeleri gerekirken görmeyenlerin, tüm uyarılarımızı anlamazdan gelenlerin, en azından anladıklarını doğrular çaba göstermeyenlerin kimilerinin bana kızdıklarını bilmiyor değilim. Eh ne yapalım bana kızanların ne ilki olabilecekler ne de sonuncusu.

Hele konuyu tam da böyle 30 Eylül Zafer Bayramı öncesi gündeme getirmiş olmamı belki affedilmez bir hata olarak göreceklerdir. Ama neylersiniz ki yalan söyleyemiyorum ben.

Hem öyle şeyler duyuyor yaşıyorum ki susarsam kendimden utanır olurum inanın.

Dileğim bana kızanların her biriniz empati yapması... kendinizi benim yarime koyabilmeniz ve duyduklarımı duyarak, yaşadıklarımı yaşayarak olayı değerlendirmeniz.

Biliyorsunuzdur Uzuntarla derneği de “Adığe” adını aldı… Birlik adına yıllardır her halkın kendi adı ile örgüt kurmasına karşı çıkanlar hiç düşünüyorlar mıdır acaba… Marazi birlikte ısrar etmenin ayrılığı getirdiğini görüyorlar mıdır?.. Kendi kendilerine kaldıklarında olsun “Her halkın kendi adı ile kuracağı örgütlerin birliğini hedeflemek çok daha sağlıklı olacaktı” diyebiliyorlar mı acaba . “Keşke bu kadar ayrışmazdan önce bu gerçeği içselleştirebilseydik” diye özeleştiri yapma yiğitliğini gösterebiliriler mi dersiniz?

Yakınlarda bir başka platformda konuyu tartıştığımız sevdiğim bir arkadaşımız benden koktuğunu söyleyip meydanı terk etti. Ayrıca da bildiklerimi sakladığım ya da bildiklerimin tersini söylediğim gibi bir ithamda bulunarak.

Hem şaşırdım hem de acı acı gülümsedim. İki gündür de düşünüyorum benden neden korkabileceğini. Sonunda da buldum sanırım: Birçok gerçeği biliyor olmam bildiklerimi de söylüyor olmam kokutuyor sanırım onları. Özetle gerçeklerden korktukları için olsa gerek…

Yasaya ilişkin en sarsıcı olayı yaşadım bugün. Ancak ondan önce giriş babından bir iki anımsatma.

Biliyorsunuz örgütlerimizin, mutlaka aynı çatı altında kalması karışık olarak kalmasını savunuyor biliyorsunuz kimi arkadaşlarımız. Ama durun karışık kalsın istedikleri Adığe örgütleridir. Abaza örgütlerinin yıllardır dokunulmazlıkları vardır. Örgüt Adığe örgütü olunca delegeler arasında Abazaların da bulunması, kimileyin balkan yardımcısı olarak yönetimde yer almaları birlikteliğin olmazsa olmazıdır. Ama söz konusu Abaza Örgütü ise eğer adığelerin yönetimde yer almaları nerede kalmış, delege olarak bulunmamalarıdır bu kez olayın olmazsa olmazı.

Ama bugün yaşanlarından dinlediklerimin yıllar önce yaşanmış şu olayla benzerliği… İnanın bu kadarını hiç kimse beklemez. En mikro milliyetçi Abazalara “bu kadarı da olamaz” dedirtir. Biraz da açık olanlar “yuh be” der…

Karşılaştıracağınız olay Mehmet Fetgeri Şoenu’nun, Manyas Gönen sürgünlerinin durdurulması dileği ile TBMM’ne yazdığı sunusundan:

“Manyas’a bağlı Hacıosman köyünden Çov İsmail Efendi adında bir asteğmen Genel Savaşta(Birinci Dünya Savaşı)Sçna cephesinde görevlendirildiği köprücü bölüğünde, görevi başında şehit düşmüş. Eşi Rumelili bir Türk kadını, öksüz yavrusu ile uzunca bir süre önce kocasının ailesine sığınmış, (s.41) birlikte yaşamı şenlendiriyorlardı. Ne zaman ki göçürme başlamış bu şehit ailesi de sel önüne düşmüş bir kum tanesi gibi sürükleniyor. .. Kadıncağız başvuruyor, haykırıyor, çığlık atıyor! “Yahu ben Türküm” diyor ve bunu nüfus cüzdanı ile kanıtlıyor.

- Çok güzel, öyleyse sen kal… Fakat (13-14 yaşındaki kızı için) çünkü Çerkes'tir! yanıtını veriyorlar. Mutsuz kadın kendini yokluğa bırakıp, başka bir yolla, şehit kocasına kavuşmayı, yavrusundan ayrı kalmaya yeğliyor. Ve köylüsü ile birlikte ölüm yoluna koyuluyor.”

Ve olayımız. Baba Maykop'ta yaşar Adığe. Eşi Abhaz kızı. Hem de en ileri gelen ailelerinden. Daha önce Abhazya’da yaşamışlardır. Ancak savaş öncesi Maykop’a yerleşmişlerdir.

Abhazya savunması sırasında fikirsel olarak fiziki olarak en çok katkıda bulunanlardan biridir Abhaz damadı Adığe gencimiz. Zaten savaştan sonra Abhazya’nın en değerli nişanı da verilir yararlıklarından dolayı. Rahmetli Ardzınba’nın da yakın dostudur.

Kızlarının Abhazya’da yaşadığı 3 yılı evet 3 yılı buluştur. Ve de babası Adığe olduğu için 3 yılda vatandaşlık alamamıştır. Annesinin Abhaz olması da yeterli olmamıştır vatandaşlık almasına.


Evet haydi dayanabilin böyle olaylara. Arkadaşlarımız üzülecek deyin. Çok sayıda evlilikler oluştu deyin. Biz bir aile gibiyiz deyin. Bu benim olayın Adığe kızımızın Abhaz annesinden kendi kulaklarımla duyduğum olay. Bunu kendi kulaklarımla duymazdan önce Abhaz delegasyonuna atfedilen bir duyuma inanmak istememiştim. Suriyeli evli çiftten Abhaz olanın vatandaşlığa kabul edileceğini ancak Adığe olaın kabul etmeyeceklerini söylemişler karı kocaya…

Evet duyduğumda inanmamıştım ama şimdi inanıyorum. Üstelik araştırırsak daha utanılası durumlara tanık olurum diye de korkuyorum.

Evet susarak yalan söyleyen değerli arkadaşlar. Bilmelisiniz ki mızrak artık çuvala sığmıyor. Titreyip kendinize gelmezseniz eğer, birliği gerçek kardeşlik temelleri üzerine yeniden inşa etmek girişimlerinde bulunmaz isek eğer son pişmanlık fayda vermeyecektir. Hep susmuş olmanızın vebali de pek küçük olmayacaktır. Gelecekte tarih yazanlarımız bu vebalinize özel önem vereceklerdir.

Dikkat… Lütfen dikkat….