“SANAL MASKELER, SANAL KAHRAMANLAR, SANAL KİŞİLİKLER“

19.09.2012

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Bandırma’daki Ozan Kitapevi'den Rahmi dostum gönderdi, okudum. Sanal kahramanlara ilişkin görüşlerimiz o denli çakışıyor ki…

Özellikle de yazıyı çok sık kullandığım “ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözü ile bitirmiş olması…

Sayın Ekşioğlu bizim Çerkesleri tanıyor olsaydı, hani şu sanalda çok Çerkes ve reelde hiç Çerkes olmayanları onlardan da söz ederdi mutlaka.

Örneğin Çerkesya’yı uzaktan kuran, kurulduktan sonra da dönüp yerleşecekleri kuşkulu kahramanlar örneğin…

Evet Sayın Ekşioğlu’nun izniyle biz de paylaşalım yazıyı…



Bektaşi arkadaşlarının zoru ile camiye gitmiş. Gelmişken bari namaz kılayım demiş. Başlamış namaz kılmaya. Namaz bittikten sonra dua etme faslına geldiğinde, Bektaşi'nin yanındaki adam dua ederken,"Allah'ım bana din ver, iman ver, beni dinden imandan eksik etme ..." diye başlamış duaya. Namazı bitiren Bektaşi de "Allah'ım bana bol bol şarap ver, Allah'ım bana şarap alacak para ver, Allah'ım beni şarapsız koyma..." diye başlamış duaya.

Camiden çıkarken adam Bektaşi'ye "Hiç Allah'tan şarap parası, içki istenir mi?" demiş. Bunun üzerine Bektaşi'de "Herkes kendinde olmayanı ve ihtiyacı olanı ister. Ben de, ben de olmayanı, ihtiyacım olanı istedim" der.

İnternet'te alternatif medya, iletişim araçları ve sosyal medya, hayatımızda önemli bir yer işgal etmeye başladı. Böyle giderse, görünen o ki iletişim ve haberleşmede de önemli bir yeri olacak internetin, alternatif medya olarak. Ancak faydalı yanı kadar, bilginin kirlenmesi, dezanformasyon, vs gibi durumlar açısından da dikkat edilmesi gereken bir ortam mevcut.

İnternet'te ne ararsanız var artık. Artık onsuz olmuyor. İnternette bilginin yer aldığı kadar kişiler ve kişilikler de yer alıyor. Eğer sanal ortamda bazı kişileri, kişilikleri, yazanları gerçek hayattan tanımasanız sanal ortamı "Kahramanlar" diyarı zannedersiniz.

Gerçek hayattan tanıdığım bazı insanların, sanal ortamda yazdıklarını, anlattıklarını, paylaşımlarını, sergiledikleri kişilikleri, hayretler içinde izliyorum.

Bir tanıdığım sürekli olarak Anne'lerin kutsallığı, annelerin değeri, annelerin ne kadar değerli olduğuna dair iletiler paylaştığında, aklıma hemen bu şahsın annesi ile ilişkisini hatırlıyorum. Kendine bakamayacak kadar yaşlı ve hasta olan, tek başına yaşıyan annesinin acınacak zavallı durumu geliyor, aklıma. Neden gerçek hayatta annesine bakmayacak kadar gaddar olan bir insan, sanal ortamda annelerin değeri ve bakılması gereken kutsal varlıklar olduğuna dair vaiz verir, nutuk atar, dersiniz.? Tam bir araştırma konusu olacak durum diye düşünüyorum.

Madem başladık internet'te sanal maskelerle dolaşanların dedikodusuna, devam edelim.

Reel hayatta Devrimle, Devrimcilikle pratik anlamda hiç bir alakası olmayan bazı insanların sanal ortamda yazdıklarını görünce ağzım açık izliyorum. Sanal ortamdaki görünümüne bakarsanız, zannedersiniz ki Türkiye'de "devrim" yaklaşıyor ve bu arkadaşlar da yaklaşan "devrimin" önderlerinden birisi ve bütün yaşamlarını profesyonel devrimci olarak sürdürüyorlar.

Çok komik olan durumlardan bir tanesine geçenlerde rastladım. Arkadaşın biri her cuma günü, cuma namazının faziletlerini ve özelliklerini anlata anlata bitiremiyor. Yine bir cuma günü arkadaşımız böyle bol keseden atıp tutarken, bir arkadaşımız ona yazmaz mı,"Madem öyle seni neden bir 'cuma'da göremiyoruz?" diye.

Geçenlerde çok iyi tanıdığım bir arkadaşım, bir yazı paylaştı. Paylaştığı yazıda beğenmediği partinin yöneticilerinin etnik kökenlerine vurgu vardı. Güya bu etnik kökenlerine vurgu yaparak kendince kötülüyor. Partinin Başkanına Gürcü, Başka bir yöneticisine Kürt, Başka bir yöneticisine Çerkez vs diye vurgu vardı paylaştığı yazıda. İşin ilginci, çok yakından tanıdığım bu arkadaşımızın anneannesi Ermeni, Babası da Kürt'tü. Yazdıklarına bakınca, bu arkadaşımızın saf kan Türk olduğunu zannetmeniz mümkün.

İnternet'te Kürt'lere bol keseden atıp tutan, "Bundan sonra PKK, Kürt ayrımı yok. Yakaladığım Kürt'ten hesap soracağım" diye yazılar paylaşan vatandaşın eniştesi Kürt'tü. Hiç de gerçek hayatta saldırgan olamayan bu kişi, nedense internette böylesine ucuz savaş kışkırtıcılığı yapıyordu. Kan üzerinden kendince siyaset yapıyordu.

Yine, reel hayattan tanıdığım birisi reel hayatta vergi kaçıran üçkağıtçının birisi iken, sosyal medyada paylaştıklarına bakarsanız, O'nu dünyanın en dürüst insanı, vergisini kuruşuna kadar ödeyen birisi zannedersiniz.

Gerçek hayatta tek sayfa okumayan, evinde kitaplığında kitap bulunmayan, günde bir tane gazete bile okumayan bir insanın, sosyal medyada ordan burdan duydukları ile her konuda tartışmaya balıklama giren (Aslında saçmalayan, komik durumlara düşen), önüne gelene çamur atıp, polemik yaparak laf sokuşturmaya çalışan birisi olduğunu görmek insanı şaşırtıyor.

Sanalda ki savaş kışkırtıcıları ise tam bir araştırma konusu olabilir, bilim adamlarına. Öyle inanıyorum ki, bu iç savaş kışkırtıcılığı yapanların bir çoğuna tamam gel seni savaşa götürelim deseniz en önde onlar kaçarlar. Ünlü düşünürün dediği gibi, "Kalkın ey ehli vatan dediler, biz kalktık, onlar oturdu, biz ayakta kaldık" durumuna en iyi örnek onlardır.

Velhasılı kelam, internet doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, temiz bilgi ile kirli bilginin yan yana olduğu bir ortam. Bunu bilmek lazım.

Bektaşi'nin dediği gibi, "Herkes kendinde olmayanı ister". Bazılarının durumu tam da Bektaşi'nin dediğine örnek aslında. Bu durumdaki arkadaşlar gerçek hayatta olmadıkları kişilik te görünerek, ne kendilerine ne de insanlığa hiç bir katkı sunmadıkları gibi, üstelik zarar da veriyorlar, hem kendilerine hem de topluma.

Aslında bu insanlar, ünlü düşünürün dediği gibi, "Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" düsturuna uysalar, sosyal maskeler takarak oynamasalar, insanlığa daha fazla hizmet ederler, yararlı olurlar, diye düşünüyorum.

Sevgiyle kalın,


Ergün EŞSİZOĞLU

30.07.2012