OLMADI NURHAN FİDAN ABLASI

09.09.2012

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Çok yazılar vardır çok ciddi yazıymış görüntüsü veren, irdelediği olayı derinlemesine bilmeyenler ya da gündeme getirdiği soruna ilişkin gerçekçi çözüm önerileri olmayanlarca da, önemli bir yazı sanılan, sosyal sitelerde paylaşılan… Kimileri çok ustaca gibi görünen bu yazıların kimileri de yazarının içten olmadığının kanıtı çelişkilerle doludur.

Yüzeysel değil de, birazcık, ama sadece birazcık kuşku ile yaklaşıldığında hemen kendilerini ele veren yazılardır bunlar. Konu politika ise eğer yazının yanıltabileceği çok kişiden biri olmamak için kendimizin de konuya ilişkin bir birikimimizin bir bakış açımızın olması gerekir.

Yazı bir ulusun özellikle de kendi ulusumuzun geleceğini konu edinmiş yol göstericiliğe soyunmuşsa eğer, yazıyı doğru değerlendirebilmemizin olmazsa olmaz koşulu kendimizin geleceğimize ilişkin bir gelecek kurgumuzun olması gerekliliğidir. Çünkü yazı da etkileyebildiklerini yazarının kendi gelecek kurgusuna hizmet etmelerini sağlamak için yazılmıştır.

Sayın Nurhan Fidan’ın da
Facebook’un hemen her sayfasına taşıdığı yazı da işte böyle bir yazıdır ve üzülerek söylemek gerekir ki, Sayın Fidan yazarın gelecek kurgusuna alet olmuştur.

ÇERKESLER – İSRAİL'İN DİĞER MÜSLÜMANLARI

30 Ağustos 2012 Perşembe Saat 01:40
Yazar; Oren Kessler (24 Ağustos 2012)

Oren Kessler, Tel Aviv de yaşayan bir yazar. The Jerusalem Post’un eski Ortadoğu muhabiri.

Çeviren: Bırs Tuncay Bozkurt.

Sayın Fidan’ın teşekkürüne layık görülen yazar uzun sayılabilecek yalan yanlış anlatımlardan sonra ancak baklayı ağzından çıkarıyor. Biz de akıllı yazarın yaptığı gibi yapıp “bakla” dan önce yazının çelişkilerini yanlışlarını ortaya koymaya çalışalım:

İsrail anavatanlarından atılmış, sürgünde saldırılara ve sonunda da kitle katliamına maruz kalmış bir halk için güvenli bir sığınak oldu.
diyor örneğin. Bunu söyleyebilmek ve buna inanmak için tarihimizden hiç bilmemek gerekir desek.

Sürgün bir tek ülkeye olmuştur. Sürgünümüzdeki payı yok sayılırsa eğer yerleştirme Osmanlı topraklarına olmuştur. Sürgün tarihi 1864. İsrail’deki Çerkeslerin bölgeye-Filistin’e yerleştirilmeleri Çerkeslerin yedikleri ikinci sürgün darbesi sonrasıdır. Yani 93 harbi metindeki tarihle 1876 ve 1878.

İsrail’in kuruluş tarihi ise 1948.

Birinci sorumuz şu:
Sürgün sırasında esamisi bile okunmayan bir İsrail nasıl olur da sürgünlere sığınak olabilir?

İkinci sorumuz da şu:
Evvel Şam ahır Şam” dedirtilerek yollara dökülen sürgünler eğer o yıllarda kurulmuş olsaydı bile İsrail devleti sınırlarına yerleşirler miydi sizce?

“19 YY ortasındaki Kafkasya savaşında 1,5 milyon Çerkes öldürüldü ve diğer 1 milyonu
-toplam nüfusun %90’ı- Kafkasya dağlarındaki topraklarından sınır dışı edildiler. Bugün İsrail’de, her evlatlarını askere gönderen ülkenin tek Müslüman toplumu olarak kabaca 4 bin Çerkes yaşıyor.

İşte size bir ilkokul sorusu.

% 90’ı 1 milyon olan bir sayının tamamı kaçtır
?
1
.000.000: 90 . 100 1 milyon 200 bin diyelim.

Demek ki Çerkeslerin savaş öncesi sayılarının 1 milyon 200 bin olduğu kabul ediliyor.

Peki bu durumda toplam nüfusunun biraz fazlası öldürülmüş toplam nüfusuna yakını da sürülmüş olmuyor mu?

“Çerkeslerin çoğu Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sığındı”

Hayret söz konusu Suriye ve Ürdün olunca doğru olan da anımsanabiliyor değil mi?


Ama hazır olun daha gülüncü de var:

“Suriye
'deki 120 bin ve Ürdün de ki 100 bin Çerkes'le beraber dünyadaki 7 milyon Çerkes'in 2 milyonu Türkiye’de yaşıyor.“

Evet işte bu çok gülünç değil mi? En çok sayıda Çerkes
'in Türkiye’de yaşadığını bilmeyen var mı acaba? Kimi aklı evveller toplam sayıyı 10.3 olarak vermiyorlar mı? Peki Türkiye’de yaşayan sayısı gerçekçi bir rakamla 2 milyon olsa bile toplam 7 milyonun 5 milyon ya da 4 milyon 800 bini nerelerde yaşıyor dersiniz?

“Bugün İsrail’de, her evlatlarını askere gönderen ülkenin tek Müslüman toplumu olarak kabaca 4 bin Çerke
s yaşıyor.”

Bunu şöyle de okuyabiliriz sanırım: İsrail ayrımcı yönetiminin tenezzül edip çocuklarını askere aldığı tek Müslüman topluluk.

“Çerkeslerin ve Musevilerin kutsal topraklardaki modern tarihleri neredeyse iç içe geçmiştir. Çerkesler Kfar
Kama 1876'da Reyhaniye'ye 1878'de yerleştiler. 4 yıl sonra (ve sadece 10 mil uzakta) Siyonist yerleşimciler Galilee’deki ilk Musevi tarım yerleşkesi olan Rosh Pina’yı kurdular.”

“Çerkesler vadedilmiş topraklara ulaşan Musevi yerleşimcilere
-çoğu yasadışı yerleşimciydi- yardım ettiler. Reyhaniye Çerkes müzesinin ve SOSRUKO restoranın sahibi Khoon Shawki, “o zaman bu durumla ilgilenecek göçmen bakanlığı yoktu, bu göçmenleri içeri alan Çerkeslerdi” diyor.

Hani Çerkesler İsrail’e sığınmıştı?

Meğerse Çerkesler İsrail’e değil yasa dışı Musevi yerleşimciler Çerkeslere sığınmışlarmış.

“Çerkesler kendilerini Musevilerin sürgün ve dağılmayla karakterize olan tarihleriyle özdeşleştirdiler ve samimi ilişkilerin oluşmasına bir çok Yahudi ve Çerkes
'in Rusça'yı anlaması da yardım etti.”

Hayda!

A
lın bir saçmalık daha.

1864 sürgünleri Rusça
'yı nereden bileceklerdi? Sözü edilen yıllarda bırakın sıradan insanların Rusça biliyor olmalarını önderleri bile Rus yetkililerle ancak çevirmen yardımı ile görüşmüyor muydu? Bu kadar yıldan sonra şimdilerde bile Rusya Federasyon’unda bozuk aksanla konuşan Çerkes sayısı hiç de az değil inanın.

Ama daha önemlisi bu saçma kabul Çerkeslerin bağımsız kalmak için savaşmadıkları Çarlık Rusya’sına isyan ettikleri saçma tezini güçlendirmez mi?

“İsrail Çerke
sleri genel olarak artık Rusça bilmiyorlar.

Yani daha önce biliyor olduklarında inanıyor ve bunu beyinlerimiz nakşetmek istiyor çok derin yazarımız.

Şimdi de; Florida üniversitesinde profesör olarak çalışan bir antropolog olan Chen Bram“ın çarpıtmasını görelim:
“Bu sanki Arap ya da Musevi kategorisine uymayan başka bir gezegenden biri gibi
Çerkesler sanki sadece İsrail’de yaşıyorlar gibi değil mi?
“Hem politik hem de ideolojik olarak günlük yaşamları açısından bakıldığında Musevi toplumuna daha yakınlar fakat son yıllarda, uçlarda, aynı zamanda İslami kimlikle daha fazla bir özdeşleşme oldu. Ben bunu onların yaşam tarzlarına yönelik çok çeşitli ırkçı söylemelere bir tepki olarak görüyorum
.

Gelin de küçük dilinizi yutmayı şimdi
!

Demek ki “Çerkeslere güvenli bir sığınak” olan İsrail’de yaşam tarzlarına yönelik çeşitli ırkçı söylemlerin etkisi ile Çerkesler İslami kimlikle daha fazla bir özdeşleşmişler.

Fakat onlar olağanüstü çok dilliklerine devam ediyorlar. Çocuklarının çoğu Arapça ve İbranice'yi akıcı konuşuyor, okulda İngilizce ve evlerinde Çerkes anadillerini öğreniyorlar. Adigece olarak da bilinen dil Kiril alfabesi ile yazılıyor ve dünyanın en eski ve öğrenmesi en zor olan dillerinden biri.

“…Çerkeslerin savaşçı bir halk olmak gibi bir şöhretleri var. Emperyalist Rusya’ya yenilene kadar stratejik olarak yerleşik olan anavatanlarını Perslerden
Hunlara, Moğollara kadar istilacılara karşı savundular. İsrail ‘in kuruluşundan sonra 10 yıllarca toplumun erkek üyeleri savunma kuruluşlarına özellikle sınır polisine insan gücü sağladılar. Fakat bunlar sınırlı bir alanda olabiliyor ve Thawcho diyor ki, “Yıllarca bu rezerv onların bazılarını hakettikleri ödülleri almaktan
alı koydu..
.

İşte ilk cümlede yutturulmak istenen görüşe ters düşen bir gerçek daha: Demek ki Thawko’ya göre İsrail’in kuruluşundan sonra 10 yıllarca toplumun erkek üyeleri savuma kuruluşlarına özellikle sınır polisine insan gücü sağladıkları halde hak ettikleri ödülleri alamamışlar.

“Yine de son yıllarda Çerkes toplumu kendini savunma alanının ötesinde işlerde de gösteriyor. Bugün Çerkes gençliğinin %80’i orta öğretimin ilerisinde bir eğitimi tamamlıyor.”

Yanıltmaca devam ediyor. “Orta öğretimin ilerisinde bir eğitim.” Sittin sene, yani altmış yıl düşünülse bundan daha elastiki bir cümle kurulamaz sanırım.

Üniversite bitirenlerin sayısı verilse ya… Ya da bunlar sayısı, üniversite bitiren Musevilerin sayısı ile oranlansa? Peki Çerkeslerden bakan, parti başkanı, milletvekili olduğu halde görmezden gelinmiş olabilir mi sizce.

Derin yazarımız her paragrafta bir saçmalık yapmaya yemin etmiş sanki Çerkesler Yahudi devletinde zenginleştiler.

Çarpıtmanın da bu kadarı. Tüm İsrailli Çerkes zenginlerin (!) mal varlıkları toplamı bir Musevi zenginin mal varlığının kaçta kaçıdır dersiniz?

Yanıltmaya yönelik bu kadar saçmalıktan sonra sıra geldi, baklayı ağızdan çıkartmaya, yani son vuruşa:

() Fakat hala çoğu için birinci bağlılıkları dağıtılmış, kuşatılmış uluslarına. Ve bazıları İsraillilerin tanıdık bulacağı bir ideolojiyi destekliyor; Zorla sürgün edildikleri anavatanlarında bir ulusal yurt amacını.

Neymiş İsrail’deki 4 bin Çerkes'in (eğer tamamı aynı görüşte ise) kendi topraklarında ulusal yurt kurmak gibi bir amaçları varmış.
“ ‘Bizim tüm Çerkesleri aynı yere toplamaya ihtiyacımız var; ya otonomi, Rusya ile ortak bir cumhuriyet ya da tam bir devlet, söylemek için biraz erken olsa da’ diyor Thawcho ‘Fakat bu Çerkesya da olmak zorunda – Uganda da ya da başka bir yerde değil’ “
Neymiş, Uganda’da değil ama mutlaka Çerkesya’da; ya otonomi, ya Rusya ile ortak bir cumhuriyet ya da tam bir devlet (bağımsız bir devlet demek istiyor olsa gerek) kuracakmış önder (!) Thawcho… Breh… Breh… Breh…

“Tarihi Çerkesya'nın çoğunluğu bugün güney Rusya da Adigey, Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar da bulunuyor ve Rusya’nın sürgün edilen milyonların Çerkesya’ya dönüşüne izin vermesi umudu çok gerçekçi değil. Moskova Kafkas cumhuriyetlerinde sıkı bir denetim uyguluyor ve son yıllarda Çeçenya ve Dağıstan da güçlenen ulusalcılığı da zorla bastırdı.”

Bu paragraf da çok büyük bir unutkanlık sonucu olsa gerek. Öyle olmasa Soçi bölgesini unutur muydu desiniz? Çünkü söz konusu olan Çerkesler değil Çerkesya… Moskova Çeçenya ve Dağıstan’da güçlenen ulusalcılığı bastırmış ama ne gam. Thawcho yine de vazgeçmiyormuş.

“Biz bütün unsurları ile bir ulusuz: Kendi dilimiz, geleneklerimiz, giyim tarzımız, müziğimiz, yemeklerimiz var ve bir zamanlar tek bir coğrafi yerleşimimiz vardı. Benim ömrüm vefa etmeyebilir fakat bir Çerkes devleti olacak bir zamanlar birinin dediği gibi eğer istersen o bir rüya değildir.”


Bizim yorumumuza gelince dönüşü öncelediği izlenimi veren dönüş karşıtı bir yazı. Ancak daha ilginci Dönüşün olmazsa olmaz olduğunu ileri süren hangi yurdu sevdiği çok açık olmayan “yurtseverlerin” bu saçma yazıyı değerli bulup sayfalarında yayımlamaları. Sayın Fidan’ın da bunu tüm gruplarda paylaşması.

Bunun nedeni de bizce yazarın yazının sonunda ağzından çıkardığı “er ya da geç Çerkesya’da devlet kurulacağı” baklasının yurtseverlerin de güya amacı olması…

Gülerler adama… Bir bakla uğruna bu kadar saçma görüş, yazı içindeki bu kadar çelişki görmezden gelinecek ve de yurtsever olunabilecek…

“Hadi Canım sen de…”