SAYIN CANLI, BARDAĞIN TAMAMA YAKINI BOŞ!

03.06.2012

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

KAFFED genel sekreteri Sayın Murat Canlı'nın federasyon sayfasındaki yazısına ilişkin başladığım yazıyı tamamlamak üzere klavye başına oturmazdan önce federasyonumuzun sayfasında da göz attım. Hayret bu kez eleştirimi önemsemiş ve de Sayın Balcı'nın yazısını yayımdan kaldırmışlar. Ancak  uyarım için teşekkür etmeyi unutmuşlar. Ne yapalım herşey birden öğrenilmiyor. Gün gelir sıra ona da gelir.

Evet yazı başlığını güzel bulduğumu söylemiştim:

'ŞİMDİ NE YAPACAĞIZ? ÇALIŞMAYA DEVAMEDECEĞİZ, ÇOK İŞİMİZ VAR...'

21 Mayıs etkinliklerinin son bulması yapılacak işlerin bitmiş olmadığını daha yapılacak çok işler olduğunu vurgulayan bir başlık değil mi?..

Allah var anlatım da güzel, akıcı ve coşkulu... olayın özünü bilmiyorsanız eğer bardağın dolu olduğu sanısına bile kapılabilirsiniz... Ancak özü biliyorsanız eğer eksik çok büyük... Daha doğrusu buna eksik değil de yürekteki boşluğun yazıya yansımış olması demek daha doğru.

Ayrıca Sayın Canlı yazısında, 'Bir kısmımız bardağın boş tarafını, bir kısmımız ise dolu tarafını görecek.' diyerek kimilerimizin kendileri kadar mutlu olamadığımızı ve umutlu olamayacağımızı kabullendiğine göre, çekinmeden bu yürek boşluğundan söz edebiliriz sanırım.

Doğrusu, böylesine önemli görevleri işgal eden sorumlularımızın yazılarını okudukça, konuşmalarını dinledikçe biz dönüşçülerin işimizin ne denli zor olduğunu yeniden düşünmezlik edemiyorum:

'Dönüşü hiç düşünmeyenlerin öncülüğünde dönüşü gerçekleştirmek...'

Kimileriniz Sayın Genel Sekreterimize haksızlık yaptığımı düşünecektir mutlaka. Çünkü yazıda şöyle bir bölüm de var sanki dönüşü önemsedikleri izlenimi veren:

'İki ayrı kafile ile 40 çocuğumuzu anavatana göndereceğiz, kardeşleri ile tanıştıracağız, sağlıklı ve mutlu dönmeleri için çabalayacağız, gittiklerinde vatanlarını sevsinler, geri dönmemek üzere tekrar gitmek istesinler diye dualar edeceğiz. Yaklaşık 60 çocuğumuzu misafir edeceğiz, bakmayın burada yapışıp kaldığımıza bizim kalbimiz de orda atıyor diyeceğiz.'

Sekreterimiz bunu yazıp, yapılacak gerçekten önemli ona yakın da iş saydığına göre 'daha ne olsun be kardeşim' diyecekleriniz olacaktır mutlaka. Ben de 'asıl olması gereken şey yok' diyor ve ekliyorum:

Oraya 'yapışıp kaldığınız' doğru ama kalbinizin 'burada' yani anavatanda attığı gerçeğe çok uzak. Çünkü kalbi anavatanda atan her birimizin ilk düşünmesi gereken 'yapılacak iş', Suriyeli kardeşlerimizin anavatana dönüşüne nasıl katkıda bulunabileceğidir. Bize göre bu halkımızın sorumluluğunu duyan her birimizin önündeki en acil görevdir. Böyle olmasına karşın Sayın Genel Sekreterimizin, bu en acil göreve yapılacak onca işin sayıldığı yazıda bir cümlelik olsun yer ayırmamış olması da yüreklerinin anavatanda attığı yalanına yeterli kanıttır. Bu konuda yalan söyleyen de elbette sadece genel sekreterimiz değil, kardeşlerimizin anavatana dönüşünü sorun edinmeyen ve katkıda bulunmayan herkestir.

Yine de kimilerinizin, bu en yakıcı görevimize laf kalabalığı arasında şöylece değinilmiş olmasını yeterli bulacaklarını da bilmiyor değilim:

'Suriye’den dönenlere destek olmaya çalışacağız. Yine şikayet edeceğiz, gezmelere tozmalara, yeni çıkan telefonlara, zehire zifire para bulanlar, Suriye’den dönen kardeşleri için bir sms bile atmıyorlar diyeceğiz, yılmayacağız, biraz sıkılsak, biraz kendimize yakıştıramasak da para istemeye devam edeceğiz.'

Ama dedim ya sorunumuza vakıfsanız, olayın öncesini sonrasını biliyorsanız bu cümleleri, Sayın Canlı'nın olayı önemsediğinin değil Suriyeli kardeşlerimizin anavatana dönüşünü önemseyenlere hakaret ettiğinin kanıtı olarak algılarsınız. Öyle ya, Sayın Genel Sekretirimizin -onur kırıcı saydığı için olsa gerek- kardeşlerimiz için para toplamayı kendisine yakıştırmaması, bunu kutsal görev kabul edenler için hakaret sayılmaz mı sizce de. Anlaşılacağı gibi Sayın Canlı, kendisine yakıştırmadığı için 'anavatanı çok sevmekle birlikte diasporada daha mutlu' kardeşlerimizden parayı sıkılarak, deyim yerindeyse kerhen isteyecek. Eh parayı, elin eşşeğini arayan el gibi toplayacağı için de gezmelere tozmalara, yeni çıkan telefonlara, zehire zifire para bulanlar, Suriye’den dönen kardeşleri için bir sms bile atmayabilecekler'. Ancak 'yiğidi öldür hakkını yeme' dendiği gibi, biz de Suriye'den dönenlere destek olmayacaklarını, olmaya çalışacaklarını, yani destek oluyormuş gibi yapacaklarını dile getiren Sayn Canlı'nın bu konuda açık konuştuğunu teslim edelim.

Sayın genel sekreterimizin DÇB'ye ilişkin söyledikleri ise 'KAF-FED'in kendi öneminin bilincinde olmama ancak kendini önemseme' zihniyetinin yerinde durduğunun göstergesi sanki:

'Yanlışlarını düzeltmek, eksiklerini tamamlamak için, yeni bir şevkle yeni beyaz bir sayfa açmak amacıyla DÇB kongresi için hazırlıklar yapacağız, toplantılar düzenleyecek, kulisler kuracağız, konuşmak ve şikayet etmek yerine elimizden geldiğince düzeltmeye, destek vermeye çalışacağız.'

Breh, breh. Beyefendiye bakın hele... Kendi yanlışlarını değil DÇB'nin yanlışlarını düzeltecekler. Kendi eksiklerini değil DÇB'nin eksiklerini tamamlayacaklar. Bir büyüklük yapacak DÇB'nin karanlık sayfasını görmezden gelecek beyaz bir sayfa açmaya çalışacaklar. İlginçtir tüm bunlara karşın da yine proje oluşturmayacak, projelerde sorumluluk üstlenmeyecek sadece destek vermekle yetinecekler. Üstelik kendilerinin bilmediği anadilimizin 'Devletler Arası Ulusal Kongresi'ni düzenlemeyi de yüklenecekler.

Yazı hakkında daha söylenebilecek çok şey olmasına karşın, önerimiz için bu kadarı bile yeterli gerekçe olabileceğini görüşündeyim.

Önerimimiz mi ne?

Bizce, DÇB'yi karalayanları farklı bir yöntemle de olsa destekleyen bu zat-ı muhteremin en kısa sürede Genel Sekreterlikten istifa etmeli, ayrıca örgütümüzü, dilimizin öncelikli sorunlarını bilmeyen, sorunların çözümü konusunda gelinen aşamadan bihaber bir dil bilmezi, Dünya Adığe Dil Konferansı düzenleme görevine layık görmüş olma ayıbından da kurtarmalıdır.