EVELEME, GEVELEME OYALAMA

31.03.2012

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Beğenilerek sayfadan sayfaya taşınmasa, sadece kendi sayfalarında kalsa gülümseyip geçeceğim bir kof haberin düşündürdüklerinden söz edelim bugün:

KAFFED Yönetim Kurulu, gücünü aldığı derneklerle buluştu, hasret giderdi

28.03.2012

İşte özlemle beklenen tablo

KAFFED (Basın) 28.03.2012 Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), toplumumuzun gündemine ilişkin konular hakkında görüşmek, fikir almak ve faaliyetleri hakkında bilgi vermek üzere planladığı bölge toplantılarının ikincisi Marmara Bölgesi’nde gerçekleştirdi. Türkiye’deki Çerkeslerin en güçlü yapısı olan KAFFED’in, gücünü aldığı tabanıyla buluşmasında yaşanan görüntüler, yıllardır özlenen birlik-beraberlik tablosunun güzel bir örneği oldu.

Bir umut diyorsunuz.  Hiç sevmediğiniz ve halkınıza hiç yakıştıramadığınız “taban” sözünün sıkça kullanılmış olmasına karşın bir umut ile acaba ne gibi fikirlerin tartışıldığının merakı ve ufuk açıcı, gerçekleştirilebilir kararlar alınmış olabileceği umudu ile okumayı sürdürüyorsunuz.

Ama maalesef çok okumadan bu haberin, eveleme, geveleme, oyalama olduğunu anlıyor ve üzülüyorsunuz.

Örneğin şu izleyen paragrafta neyin anlatıldığını kim söyleyebilir?

KAFFED Genel Başkanı Vacit Kadıoğlu ve yönetim kurulu üyelerinden oluşan heyet, cumartesi günü önce Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneğini ziyaret etti.  Dernek Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleriyle bir araya gelen KAFFED heyeti adına konuşan Kadıoğlu, yeni seçilen yönetimi kutlarken, Eskişehir’de geçmişte varolan güçlü yapının yeniden oluşturulmasının en büyük temennileri olduğunu söyledi. Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen de, yeni anayasa sürecinde KAFFED’in yürüttüğü çalışmaları özetleyerek, bu süreçte Eskişehirli Çerkesler’in de desteğine ihtiyaç duyduklarını ifade etti.

Kaf-Fed’in anayasa konusundaki çalışmalarını bilmiyorsanız ya da sözü edilen toplantıda bulunmamışsanız, bu anlatılanlardan, Eskişehirli Çerkeslerin hangi konularda desteklerinin istendiği anlaşılabilir mi sizce?

Oldukça samimi bir ortamda gerçekleşen görüşmenin ardından KAFFED heyetinin ikinci durağı Bozüyük Kuzey Kafkas Kültür Derneği oldu. Burada da kalabalık bir grup tarafından karşılanan KAFFED Yönetim Kurulu, Bozüyük Derneği’nin yeni yapılan binasını gezdi. KAFFED’in çalışmaları hakkında dernek yönetimine bilgiler veren Kadıoğlu, 20 Mayıs’ta İstanbul Beşiktaş’a yapılacak olan 21 Mayıs anma programı konusunda Eskişehir’den geniş katılım beklediklerini anlattı. Burada yapılan toplantıda kadınlardan katılım olmamasına dikkat çeken Yönetim Kurulu Üyesi ve Adığe Masası Sorumlusu Yıldız Şekerci, dernek etkinliklerinde kadınlara daha fazla yer verilmesi temennisinde bulundu.

Bu paragrafta ise yetkililerin biz okurlara açık olmayan bilgilendirme yaptıklarını ve kadınlara, dernek etkinliklerinde daha fazla yer verilmesi temennisinde bulunulduğunu öğreniyoruz. Kadınlara ilişkin bu temmenin gerekçeleri de mutlaka anlatılmıştır ama bunları biz okurlar da öğrenseydik fena mı olurdu?  Ayrıca bu tablo “Çerkeslerin Kadınlarına Saygı Duymadıkları”nı söyleyip yazmakta ne kadar haklı olduğumuzu kanıtlamıyor mu?

Çerkeslerin en büyük çatı örgütü olan KAFFED’in gücünü aldığı, tabanıyla buluşmasında üçüncü durak İnegöl Çerkes Adığe Kültür Derneği oldu. Burada KAFFED Eğitim ve Teşkilatlanma Sekreteri Filiz Çelik, İnegöl Çerkes Adığe Kültür Derneği Başkanı Osman Kardaş ve dernek yönetim kurulu tarafından karşılan heyet, soydaşlarıyla dernek binasında uzun bir sohbet toplantısına katıldı. Dernek yönetimiyle KAFFED heyeti daha sonra yerel medyaya yönelik bir basın toplantısı düzenledi.

Peki yukarıdaki paragraf okurları meraktan çatlatmak için  yazılmış gibi gelmiyor mu size de. Örneğin siz de uzun bir süre hangi önemli konularda sohbet edildiğini merak etmiyor musunuz? Görüş farklılığı olup olmadığını? Kaf-Fed’in bütün yaklaşımlarının doğru kabul edilip edilmediğini okumak ilginç olmaz mıydı?  Basına ne söylendiği konusunda kırıntı bilgi bile verilmeyen “basın toplantısı” haberi çok önemli olabilir, bu basın toplantısı haberinin, haber değeri olabilir mi?

KAFFED Genel Kurulu’nda federasyonun isminin Çerkes Dernekleri Federasyonu olarak değiştirilmesi talebini gündeme getirdiklerini belirten dernek yöneticileri, bu talebe yönelik tepkiden duydukları rahatsızlığı dile getirirken, durumdan duydukları üzüntüyü vurguladı[] lar. KAFFED Genel Başkanı Kadıoğlu ise, bu talebin olgunlukla karşılanması gereken son derece doğal bir talep olduğunu belirtirken, demokratik işleyişte bu talebin yaşama geçmesi için tabanın onayının önşart olduğunu söyledi. Kadıoğlu, Dernek Başkanını KAFFED Başkanlar Kurulu toplantısına davet etti.

Hah bu paragrafta birşeyler söylendi sanırım. Kimi dernek yöneticilerinin son genel kurulda isim değişikliği önerisinde bulunduklarını, genel kurulda bunun tepki ile karşılandığı,öneri sahiplarinin bu aşırı tepkiden üzüntü duyduklarını ve Kaf-Fed yönetiminin de böylesi önerilerin olgunlukla karşılanması gerektiğini söyleyerek aşırı tepkide bulunanları yanlış bulduklarını öğreniyoruz değil mi?

Yoğun bir trafiğin ardından Bursa Çerkes Kültür Derneği’ne doğru yola çıkan KAFFED heyeti akşam saat 20.00 sıralarında derneğe ulaştı. Burada da dernek yönetimi ve üyeleri tarafından karşılanan heyet, Mustafa Kemal Paşa Kafkas Kültür Derneğinin düzenlediği geceye katıldı. M.Kemalpaşa Belediye Başkanı’nın da katıldığı ve yoğun ilgi gören gecede Bandırma Kuzey Kafkas Kültür Derneği ve Karacabey Kuzey Kafkasya Kültür Derneğinin ekipleri tarafından yapılan gösteri hayranlıkla izlendi. Balıkesir Derneği’nin gençleri tarafından yapılan Akordeon dinletisi de büyük beğeni topladı. Gecede bir konuşma yapan Kadıoğlu, 20 Mayıs’ta yapılacak anma programının Türkiye’deki tüm Çerkesler tarafından sahiplenilmesinin önemine değinerek, Marmara Bölgesi’ndeki tüm derneklerden destek istedi.

Evet bu paragraf da boş değil gibi. Danslar ve müzik dinletilsinin beğenilmiş olduğu ve de Federasyonumuzun anma etkinliğini çok önemsediği vurgulanıyor değil mi?

Gecenin sonunda belediye başkanı tarafından davet edildikleri restoranda Kemalpaşa tatlısı ile ağızlarını tatlandıran heyet, büyük bir misafirperverlik örneği sergileyen başkanın davetinin ardından geceyi Kemalpaşa’da geçirdi.

Adığece dua duygulandırdı

KAFFED heyetinin pazar günkü son durağı ise Biga oldu. Saat 11.00 sıralarında Biga’nın İdriskoru Köyü girişinde Biga Derneği Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri tarafından karşılanan KAFFED heyetine derneğin yeni binasının yapılacağı alan gezdirildi. Bigalılar ve KAFFED heyeti daha sonra topluca sürgünde yaşamını yitiren atalarımız için okutulan mevlid programına katıldı. Burada okunan Adığece dualar katılımcıları duygulandırdı. Mevlid sonrasında bir konuşma yapan .Beyazıt Sarı Hoca’nın soykırım ve anadil üzerine söyledikleri, aydın din adamlarının toplumumuz için önemini bir kez daha ortaya koydu.

Bakın neden hakkını vermeyelim. Yemek konusu adabına uygun verildi derim ben. Hem daveti veren kişi onurlandırıldı, hem de yeme içmenin, sofra zenginliğinin çok önemli olmadığı, Cerkeslerde yemeğinin öneminin bir arada olma vesilesi olduğu sözcüklere dolanık anlatılabildi.

Ayrıca Adığece duanın vurgulanmış olmasını da çok önemsedim. Ancak bu, soykırım ve anadili üzerine neler söylendiğini merak etmemi engellemedi. Bu merakımı giderecek yanıt bulamak ise üzücü idi.

Örneğin bizler gibi kırılan bir halkın belini doğrultabildiği tarihte görülmemiştir. Bizler de belimizi doğrultamayız. Dolayısı ile en iyisi Türkiyeliliği benimseme ve en kısa sürede yok olmaktır demiş olabililer mi aydınlarımız.

Ya da Anadili yaşatmanın mümkün olmadığı en kısa zamanda unutulması gerektiğini de eklemişler midir dersiniz?

İdriskoru Köyü’ndeki programın ardından büyük bir kalabalık eşliğinde Biga Belediyesi Kültür Merkezi’ne geçildi. Burada yapılan toplantıya da yaklaşık 400 kişi katıldı. Vacit Kadıoğlu’nun yaptığı konuşmanın ardından Hasan Seymen anayasa çalışmaları konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr.Harun Baytekin ve Prof. Dr. Hakan Turhan tarafından yapılan sunumların ardından Kadıoğlu, Seymen ve Genel Sekreter Murat Canlı örgütün talepleri ve beklentilerine ilişkin soruları yanıtladı.

'Varlık nedenimiz, tabanımız'

Hafta sonu boyunca süren coşkulu buluşmalar, Bursa Derneği’nde gerçekleşen akşam yemeğinin ardından sona erdi. İki günlük programı değerlendiren KAFFED Genel Başkanı Vacit Kadıoğlu, “KAFFED, bu ülkede yaşayan Çerkesler’in ortak mirasıdır. Bizler sadece emaneti korumakla mükellefiz. Gücünü tabandan almayan hiçbir sivil toplum örgütü başarılı olamaz. Soydaşlarımızın desteğiyle, toplumumuza hizmet etmek için görev üstlenen bizler gördük ki, sinerjimizi birleştirdiğimiz sürece çok daha güzel çalışmalara imza atabiliriz. KAFFED varlık sebebi olan tabanıyla buluşmaya, tabanının istek ve talepleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya devam edecektir” dedi.

İşte bu kadar. Gördüğünüz gibi bugün her çerkesin gündeminde olması gereken konu, Suriyeli kardeşlerimizin durumu hiç gündeme gelmemiş. Ya da gündeme alınmış, üzerinde konuşulmuş olsa da haberi yapan bu konuyu çok önemsememiş.

Peki sadece bu tanıtım, kucaklaşma gezisi ya da haberle kalmayıp, Çerkeslerin bu sıcak konusunun, sanal ortamda hak ettiği yeri bir turlü bulamayışı da ilginç değil mi?  Bu durumda aydınımızın, var olan  tüm değer yargılarına aykırı bu davranışlarına haklı bir gerekçe bulunabilir mi?

Örneğin islamiyet, “elhaya afdal minel meyyet” der. Yani yaşayanın daha bir önemli olduğunu, daha bir önemsenmesi gerektiğini vurgular. Bu yaklaşım islami değeleri önemseyen birinin deniz, kıyısında ağlaşmaya verdiği önemden daha çok, Suriye’de ölümle burun buruna kalan kardeşlerimizi önemsemeyi gerekli kılar? Ne yapılabilir mi diyorsunuz?

Örneğin 21 mayıs anma törenleri için harcanacak paralar, Suriyeli kardeşlerimizin yaşamaları için anavatanda açılmış hesaplara yatırılabilir.

Deniz kıyısında ağlaşacakların hazır vize de kalmışken, büyük bir bölümü anavatana gelir, cumhuriyetlerimizin gerçekleştirdikleri 21 Mayıs anma etkinliklerine en üst düzey yetkililerimiz ile birlikte katılır. Anavatanda neleri söyleyebilip söyleyemediğimiz yerinde izlenir. Ülke yönetimine karşı kendilerinin bulundukları ülke yönetimine karşı olduklarından çok daha sözü tok olduğumuz yaşanır. Sayısı az bilinen halkımız anavatan kesiminin büyük diasporamız tarafından nasıl deseklendiği ete kemiğe bürünür, sevenimiz sevmeyenimiz bunu yaşar.

Hemen akla gelmeyen geleceğimizi kurgulamaya yönelik daha bir çok etkinlik. Tüm bunlar ve daha anlamlı etkinliklerin gerçekleşmesi için yapılması gereken tek şey diasporanın, paradigmasını, yani bakış açısını,  yani psikolojik gözlüğünü değiştirmesidir. Anadolu’nun Çerkeslere anavatan olmayacağı ve Çerkesin sadece Anadolu’da yaşamadığı gerçeği bilinç altından bilince çıkarılmalı, içselleştirilmelidir.

Özetle, Türkiyeli Çerkes Çemberini kırmalıdır.

Geçmiş, halkımızı geleceğe taşıyacak şekilde anılmalı yorumlanmalıdır. Toplumsal bazda halkımızın, bireysel bazda dedelerimizin sürüldüğü  nasıl su götürmez bir gerçekse, bugün diasporada yaşayan bireylerin,  gidilebilen, kalınabilen, çalışılabilen, eğitim alınabilen, yerleşilebilen, vatandaşı olunabilen yaşadığı ülkeye bakmaksızın kendisini soydaş sayan, yasalarında, soydaşlarının, temel hak ve özgürlüklerini koruyacağı taahhüdünde bulunan bir ülkeye göre  sürgün sayılamayacakları gerçeği artık itiraf edilmelidir. 

Anavatandaki anıtlara çelenk koyma engelleniyormuş gibi, denize çelenk bırakma, karşı kıyıya buğulu gözlerle bakma gibi gülünç etkinliklere bir son verilmelidir. Anmalarda nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğümüz unutulmamakla birlikte daha çok nasıl ve kimlerle var olabileceğimiz konuşulmalıdır.

Bu yaklaşımı 1993 Mayıs’ında, Mıyekhuape’de “Cerpecej́” adlı gazetede “Guım yımıḉışre guıpşısexer- Unutulamayan düşünceler” başlığı ile yayımlamıştım. Soykırım ve sürgünün de vurgulandığ bu yazının –merak edenlere yazının tamamı da ulaştırılabilir- geleceğe vurgu yapan iki paragrafı şöyle idi:

(...)

Şhaḉe, jüenığhuaḉem yı 21-m, thawsıxemi tıkhıxişew, tilhepkh yıkheḱueni tıriğheguıpşısen fayew kheselhıte. Thawsıxe mekhe zakhuem, xekuım, lhepkhım zıpse fezğhet́ılhığhexer yımığheguıpsefıştew sş́üeş́ı mexhuı.

Ancak 21 Mayıs aynı zamanda,  bizi ağıttan çekip almalı halkımızın geleceğini de düşündürmelidir. Ben sadece ağıt sesi, vatanı için, halkı için canını verenlerin ruhlarını huzura kavuşturamayacğına inanıyorum.

Xexesır kheşejığhew, lhepkhır lhepkhışxuew, mamır xelhew, nēpere lhexhanım şen-xabzexer zıxiğhezıj́ığhew, nah daxexemḉe yıxhuej́ığhew, zım khıepızırer mıdrem khıştejew, texer zerıdzağhew, tızekhuetew, ğhesenığhemḉi tēxnikemḉi, şıeḉe-psewıḉemḉi xeğheguıme awıj tıkhimınağhew, tixeğhegueğhu lhepkh zefeşhafme daxe yatuew daxe khıtauew, daxer, ş́üır değhuır zedetı zıxhuıḉ arı zıguıpsefıştxer aş ziğhaş́e tēzıwğıhağhexer.

Diaspora anavatana kavuşturulmuş, ulusumuz çoğalmış büyümüş, barış içinde, çağdışı kalmış gelenek göreneklerinden arınmış, daha güzelleri ile değiştirmiş, birinin yere düşürdüğünü diğerinin kaldırdığı, kol-kola kenetlenmiş, eğitimde, teknik gelişmede, yaşam standardında diğer ülkelerden geriye düşmemiş, vatandaşımız olmuş başka halklara iyi geçinir, güzeli, iyiliği ve iyiyi birbirimize sunabilir olduğunda ancak huzur bulacaktır, kendilerini bu ülküye kurban edenlerin ruhları.

(...)

Tilhepkh yılh́eş́eğhuew a nasıpır khızıdexhuıştım, jhüenığhuaḉem yı 21-m zexişeşt ceguışxuem, nēpe tızıfeşığhuexeri, agu yılhır khademıxhuew zıpse zığhet́ılhığhexeri yaguapew zedıxetıştıx.

Tham a ceguışxuer nasıpı tfēş́

Bu şansı yakalayabilecek halkımızı kuşağının 21 Mayıs’ta kuracağı büyük düğüne bugün kendileri için yas tuttuklarımız da bu amacın gerçekleştiğini görmeye ömürleri yetmeyenler de birlikte bu mutluluğu paylaşacaklardır.

Allah bizlere o düğünü nasip eylesin.”

VE BİLİR MİSİNİZ Kİ; AYDINIMSI - SÜRGÜNÜMSÜLERİN, BİRER IŞIK OLMAK VARKEN KARANLIĞA SÖVENLERİN, “KUYU DERİN” DİYEN İPİ KISALARIN (*YALANDAN AĞLAMALARINA, KOF KAHRAMANLIKLARINA BUNCA YILDIR KATLANMAK, KATLANMAK ZORUNDA KALMAK NASIL DA DAYANILASI ZOR BİR ACIDIR?

EVET BİR BİLSENİZ... NASIL... DAYANILASI... ZOR... BİR... ACIDIR...

“Karanlığa söveceğine bir ışık yak.”

“Derin olan kuyu değil Kısa olan iptir”

Keşke benim olsaydı. Ama değil KONFİÇYÜS. Benim kitaplar dolusu yazı ile eleştirdiklerimi yerlerine mıhlayacak özlü sözler değil mi sizce de?...