AP ÇERKES SALATASI

26.11.2011

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Avrupa Parlamentosu Çerkes Günü gündeme getirildikçe, aklıma hep, ilkokul çağında oynadığımız bir oyun gelir. Biz yaştakiler anımsayacaklardır. Halka şeklinde oturur, sırayla sayardık:

Bir iki üç / dört beş altı/ yedi sekiz dokuz on/ arabaya kon/ arabanın tekeri/ istanbul’un şekeri/ hop mop/ altın top/ bundan başka/ oooyuun yok” “yok”un gösterdiği kişi de oyun dışı kalırdı.

Evet Avrupa Parlamentosu Çerkes gününü düzenleyen, katkıda bulunmaya çalışan, katılan, önemseyen arkadaşlarımızın, başka oyunları da oyuncakları da yok sanırım. Kimbilir, belki de peryodik-dönemsel bir sancıdır bu.

İşte yeniden gündemde AP Çerkes Günü... Birkaç hafta önce de Sayın Kıp Gupse Altınışık’ın “çorbadan pek hoşlanmayan birinin, çorbanın nasıl yapıldğını anlatışı” diye değerlendirilebilecek “Çerkes Çorbası”nı okumuştum. Gerçekte ben, önceki yazılarımdan birinde de kullanmıştım “salata” deyimini. Sayın Hapi’nin yazılarını “çoban salatası gibi karşık ama çoban salatası gibi leziz değil” diye tanımlamıştım. Ama bu kez başlığı seçmemde Sayın Kıp’ın yazısınnın etkili olduğunu söyleyebilirim.

AP’de Çerkes Günü düzenleneceğini duyan, konuyu da yakından bilmeyen naiv Çerkeslerin, günümüz en büyük Çerkes Önderlerinin (!), sorunlarımızı avrupa parlamenterlerine anlatacakları ve çözüm konusunda katkılarının isteneceği umuduna kapıldıklarını söylemek yanlış olmaz sanırım.

Çünkü naiv yani saf Çerkesler AB ülkelerinin, eğer sorunlarımızı bilirlerse kolları sıvayıp hemen yardıma koşacaklarını, bizlerin gül hatırı için Rusya Federasyonu’nu karşılarına almayı göze alacaklarını umarlar.

AB ülkelerinin yardımı sağlanabildiğinde sorunlarımızın yağdan kıl çeker gibi kolaylıkla çözümlenebileceğine inanırlar.

Bunlar Çarlık Rusyası - Kafkasya savaşları sırasında dönemin güçlü ülkelerinin bizlere ne ettiğini bilmezler.

Bu naiv Çerkesler, eğer olayı yakından izlemiyorlar ise AP Çerkes gününün bir oyun olduğunu da bilmezler.

Oysa AP Çerkes Günü bir oyun. Gerçekte bunun oyun olduğu da daha ilk günden belgelenmiş durumda. Saf olmayan Çerkesler de olayın ayırdında. Dahası Avrupalı Çerkesler Federasyonu yöneticileri -haklarını yemeyelim- bunun bir oyun olduğunu da saklama gereği duymuyorlar. Bu saklamaktan sakınmama nedeni de, halkımızın çok saf olduğunu sanmaları olsa gerek.

AP çerkes Günü neden mi oyun?

Kantları sayılamayacak kadar çok. Ama sanırım en iyisi bunu en yetkili ağızların sözleri ile kanıtlamak. Bunun için de Avrupalı Çerkesler Federasyonu Başkan Yardımcısı Sayın Yaşar Aslankaya’nın ilk AP Çerkes Günü sonrası haber yazısına bakmak yeterli olur sanırım.
http://www.euroxase.com/tr/index.php?action=fullnews&id=20

“(...)

“Giris kapisindaki samimi, guleryuzlu bir karsilama ve kisa suren kımlık kontrolünun ardindan grubumuz iceri alindi. Palamento binasında geleneksel kiyafetlerimizle dolaşarak parlamenterlere, burokratlara, parlamento gorevlilerine, basin mensuplarina kisacasi ogun parlamentoda olan hemen hemen herkese ulasmaya gayret ederek kim olduğumuzu nerden geldigimizi, nerede yaşadığımızı, tarihimizi ve kulturumuzu anlatan kucuk fakat icerikte buyuk el ilanlarımızı dağıtarak kiminle karşılaştıysak kendimizi tanıtmaya çalıştık.

Daha onceden belirlenmis bir konferans salonunda bir saate yakın Cerkes Kokenli Almanya Yesiller Patrisi Milletvekili Sayın Cem Özdemir ile Cerkes tarihi, kültürü, dunu ve bu gunu üzerine kisa ama keyifli bir soylesinin ardindan folklor gösterisinin yapılacağı Avrupa Palamentosunun ana giriş kapısında hazilanan sahneye gelindi.

AÇF Başkanı Sayın Admiral Daşdemir bir açılış konusması yaparak kimseden bir talebimizin olmadığını sadece kendileriyle tanişmak ve kültürümüzü tanımalarını sağlamak üzere burada oldugumuzu belirtti.


(...)

Programin sonunda grup halinde ana restorantda parlamenterler ile birlikte yemege geçildi ve yemekten sonra önümuzdeki dönem anavatanımız Kafkasyadan ve diasporaninda genis katilimi ile cok daha büyük bir ‘’Kültür Günü’’ yapma sözü alarak vedalaşıp ayrıldık.

Peki Avrupalı Çerkesler Federasyonu’nun AP’den, AB ülkelerinden bir talepleri olmadığına göre AP Çerkes Günü bir oyun olmuyor mu sizce de? Bu durumda da hiçbir talepleri olmayan Avrupalı Çerkesler Federasyonu yöneticilerinin aldatmacayı sürdürüme çabalarını anlamlandırmak güç değil mi? Ya da anlamlı olduğu söylenebilir mi? Avrupayı görmekle kalmayıp Avrupa ülkeleri ve Amerikalarda yaşayanların, bu anlamsız oyunu oynamalarının, böyle anlamsızca dansetmelerinin nedenlerini açıklamaları gerekmez mi?

Bu sorunun yanıtı günümüz dünya olaylarını izleyebilenler için pek zor olmasa gerek. Ama oyun bu ya... Halkımız da gördüğünü duyduğunu anlamayacak kadar aptal ya...

Kendi kendilerinin temsilcisi önderlerimiz (!) tanıdıklar ricası ile AP yönetiminin izin verdiği bir salonda, körler sağırlar birbirini ağırlar örneği, kendi çalıp kendi oynadıkları oturumları AP’nin resmi programı gibi sunuyor, yanıltıcı açıklamalarda bulunuyorlar. Asıl amaç dansetmek, olduğu için de toplantıya katılanların her birinin kaç Çerkesi temsil ettikleri de sorgulanmıyor, sadece kendi kendilerinin temsilcisi oldukları, görmezden geliniyor.

Örneğin, Kaliforniya’da yaşayan Çerkes sayısı ne kadardır ve Sayın Şık Çiçek bu Çerkeslerin kaçının temsilcisidir. Peki Sayın Karadaş’ın temsilcisi olduğu belirtilen, bir saman alevi gibi parlayıp sönen girişim “DİÇEĞ” neyin nesidir? Şimdilerdeki uğraşı alanı nedir? Kaç Çerkesin temsilcisidir Sayın Karadaş? Bu soruya Sayın Karadaş’ın yanıt sizceı ne olabilir?

Ya da Kaf-Fed başkanı Sayın Candemir, konuşmasını daha önce federasyon yetkili organlarına sunmuş, onaylarını almış mıdır? Sanırım Sayın Candemir, bildirisine ilişkin yetkili organların onayını almaktan çok, Avrupalı Çerkesler Federasyonu’nu desteklediklerini göstermek istemişlerdir. Çünkü biz yakından izleyenler Avrupalı Çerkesler Federsyonu’nun büyük ölçüde Sayın Candemir ve Sayın Cumhur Bal’ın destekleri ile kurulduğunun, birliği terennüm ederek parçalanmaya destek olduklarının tanığıyız. Destek öyle ileri boyutlarda idi ki kuruluş aşaması anlaşmazlığında arabucu olarak Almanya’ya giden, dönemin Kaf-Fed Başkan Yardımcısı Sayın Çatin Öner’in, üzerinde anlaştığımız Çerkes tanımını neden savunmadığı sorumuza Sayın Bal “O bir kişinin görüşü bizi bağlamaz” yanıtını verebilmiştir. DÇB yetkililerince anlaşmazlığı çözme amacı ile Avrupaya gönderilen Sayın Candemir anlaşmazlığı çözmek bir yana ayrlığı desteklemişlerdir.

Bu ikili DÇB üyesi derneği bölmekle yetinmemişler, kuruluşundan beri uygulanagelen “her ülkeden bir örgüt” temel ilkesine karşın yeni federasyonu 2006 yılı İstanbul’daki genel kurula davet etmişlerdir.
Yine ana dernekten kovulduğu için kendi örgütünü kuran tek kişilik ordu Sayın İyad Youghar, toplantıya katılacaklar listesine New Jork Uluslararası Çerkes Enstitüsü Başkanı sanı ile eklenmiştir.
Bu yılki toplantıya anavatan’dan katılan Soxt asker Adığey ve Krasnodar temsilcisi olarak duyurulmuş ancak Adığey Adığe Xase Yönetim Kurulu Soxt’ın Xase’yi temsil etmediği kararı aldığı gibi bu kararı da adı geçen federasyona göndermiştir.

Toplantıya katılacağı duyurulmuş olmasına karşın Sayın Sezai Babakuş’un AP’ye gitmemelerinin nedeni, belki de “Avrupalı Çerkesler Federasyonu’nun, AP parlamenterleri önünde önünde dansetmek dışında bir amaçları olmadığı” bilgisidir.

Ayrıca kulağımıza çalındığı kadarı ile bu yılki AP Çerkesler Gününe, okyanuslar aşıp katılanlar da hayal kırıklığı yaşamışlar. Çünkü sadece iki AP parlamenterini görebilmişler. Biri “hoşgeldiniz” seromonisinden sonra toz olmuş bir daha da görünmemiş, ikincisi de

Sonuç mu?...

Hani “Dostlar alışverişte görsün.” derler ya... Ama sanırım bizimkiler dansı, dostlardan çok “düşmanlar alışverişte görsün” diye sürdürmeye çabalıyorlar...

Ama boşa kürek çekiyorsunuz (pardon kürek çekermiş gibi yapıyorsunuz) kardeşim boşa... Bırakın dansetmek dışında amacı olmayanları, “anavatana dönüşü” amaçlamayan, öncelemeyen örgütler de, birliği sadece bulundukları ülkelerdeki tüm Kafkas halklarının birliği olarak algılayanlar da halkımızın desteğini alamayacaklardır.
Şu biline ki; halkımızın, özellikle anavatan kesiminin ilgisini çekebilecek, desteğini alabilecek tek öneri, sadece ve sadece anavatanla bütünleşme ve anavatanın daha bir güzelleşmesine karınca kararınca katkıda bulunma önerisidir.

Gerisi “lafola beri gele” dir.