SAYIN DZIBE MUZAFFER - İLGİNÇ BİR RASTLANTI

22.06.2011

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Bu yaz Maykop epeyce hareketli...  Gelenler gidenler... Eski tanıdıklar... Yeni tanıştıklarımız...

Belki de perestroikanın hemen sonrası doksanların ilk yıllarında yaşadığımız bir hareketlilik. Daha fazlası bile denebilir. Maykop caddelerinde, dönüş yapan arkadaşlarımızın açmış olduğu kafelerde, diasporadan gelmiş, dönüş sürecini başlatmış, oturma iznini sürecini olumlu sonuçlandırmış olmanın mutluluğunu yaşayan bir Çerkes ile rastlaşmak çok olağan bir hale geldi. Maykop’a gelen herkesle görüşememek de sadece selamlaşıp her birimizin kendi yoluna devam etmesi de çok olağan artık.

İlk yıllar diasporadan özellikle Türkiyeli olduğumuz için Türkiye’den birinin gelmiş olduğunu duyduğumuzda bizlerle görüşmek isteyip istemediklerini hiç düşünmez hemen koştururduk. Bu davranışımızla konuğun programını bozmuş olabildiğimizi, konuğu sıkmış olabileceğimizi hiç düşünmezdik. Biraz düşünceli olanların birlikte getirmiş oldukları eski-yeni gazeteleri okuma sırasına yazılırdık.

Bu durum da şimdi daha doğal ve Xabzemizle de daha uyumlu...

Bu arada konuya ilişkin xabzemizin ne dediğini de anımsatayım. Çünkü yaşadığımız olaylar, “gittim şu kadar gün kaldım ama gelip beni görmedi” kulağımıza çalınan yakınmalar, köy doğumlu, kurumlarımız yönetcisi, xabzeyi çok iyi bildiklerni sananlardan kimilerinin de Xabzeyi bilenlerin azaldığının göstergesi gibi.

Peki Xabze ne mi söylüyor?...

Bir yerden kalkıp başka bir köye, kente giden birinin xabzeye göre davranışı şöyle olmalı bildiği kadarı ile.

-Daha önce gittiğiniz bir yer ise eğer, edindiğiniz bir bısım vardır. Daha önce olmayan çağ değişiminin getirdiği olanaklarla bısımınıze varış gün ve saatini haber verirsiniz.  Aranızdaki  ilişki ve bısımın olanaklarına göre bısım sizi ya bizzat kendisi karşılar. Ya siz görevlendirdiği biri ile aldırır. Uygun olan evi ya da konaklama yerine yerleştirir.

-Bısıme daha önce tanıdığınız ya da tanımıyor olsanız bile iş gereği olsun salt tanışmak için olsun görüşmek istediğiniz kişilerin adlarını verirsiniz. Daha sonrası davranış şeklinin belirleyicisi,  görüşülmek istenen kişi ile konuğun naxhıj-naxhış́e ilişkisidir.

Konuk naxhıj ise eğer bısım, konuğunun görüşmek istdiği kişiyi arar. Günümüzde cep telefonları ile bu artık çok kolaydır. Konuğun kendisi ile görüşmek istediğini, kaldığı evi-oteli, kendisi ya da konuğu ile nasıl iletişim kurabileceğini bildirir.

Konuk naxhış́e ise eğer yine bısım ya da konuk naxhıjı arar konuğunun kendilerini görmek istediğini iletir. Kendilerini nerede görebileceklerini nerede buluşabileceklerini sorar. Naxhıjın programına uyulur.

Bu şekilde haber verilmeyen eski tanıdıklar ya konuğun görüşmek istemedikleridir ya da bısımın görüştürmek istemediği kişilerdir.

Konuk olunan yerleşkede konuğun daha önceden tanıdığı yok ise eğer, yönetim tamamen bısımın elindedir. Konuğun yaşına, konumuna, ilgi alanına göre görüşmasini uygun bulduğu kişileri usulüne uygun olarak arar görüşmelerini sağlar.

Daha önceleri zaman ve olanakların müsit olduğu dönemlerde ev sahibi davet verir ve konuğun konumuna uygun kişileri davet eder görüşmelerini sağlardı. Daha sonra da davet edilenler konuğu ağırlama konusunda sıraya girerdi.

Yerleşkede yaşayan eski tanıdık naxhıj ise eğer, aranmamışsa eğer naxhıjın, konuğu aramama, görüşmeme hakkı vardır. Dahası aranmamışsa eğer “demek ki konuk benimle görüşmek istemiyor” gibi düşünmesi de yanlış değildir.

Ama naxhış́e ise eğer, aranmamış ise de “programları yoğundur, zaman ayıramamışlardır” düşüncesi ile kendisini konuk ya da bısımı arama, konuğun programının elverdiği bir zaman diliminde görüşmek konuğu görmek istediğini (ḉewıpḉen-ş́ewıpş́en) bildirme sorumluluğu vardır.

Konuk kurum yetkilisi ise eğer, benzer kurumların yetkilileri ile mutlaka görüşmeli, en azından görüşme çabası içinde olmalıdır. Kurum yetkilisi birinin,  “görüşme talebinde bulunmadıkları için benzer amaçlı kurumların yetkilileri ile görüşmedim” deme hakı yoktur.

Bu yazdıklarımı yaşayanların sayısının az olmadığını düşünüyorum. 

Allah gani gani rahmet eylesin. Reyhanlı’da biz gençleri sürekli yüreklendiren, bizlerin olmadığı ortamlarda bizleri sürekli savunan, Türkiye çapındaki gelişmeleri sğrekli izleyen bir amcamız vardı. Hatko Hasip.

Ylda bir kaç kez Ankara’ya geldiği olurdu. Ankaraya gelişlerinde de bısımı arkadaşı rahmetli dayım Ömer Kanşat. Her gelişinde de mutlaka görüştüğü Hatko Yaşar ağabeyimiz. Ama ilk görüşmeleri hep dayımlarda olurdu. Yaşar ağabeyi arar Hasip amcanın bizde olduğu haberini verirdik. Yaşar ağabey de aynı gün değilse bile ertesi gün mutlaka gelirdi. Epeyce sohbet edeilir ve bir yerlere gidilecekse Yaşar ağabey Hasip amcayı dayımlardan alırdı.

Evet işte böyle  konuyu daha geliştirebilecekler de vardır mutlaka. Ama sanırım özü bu olsa gerek...

Yine nerlere daldık. Halbuki ben birkaç gün önce bir rastlantı sonucu gçrüşüp tanıştığımız Sayın Muzaffer Avcı daha doğrusu Dzıbe Muzaffer’den söz etmek istiyordum.

Acele bir iş için hızla gidiyor ve yolum üzerindeki Dışeps Kafe’nin önünden geçiyorum. Kafe önğnde masada oturan iki bey dikkatimi çekiyor. Daha önce görmüş gibiyim tanıyor gibiyim. Ama kimler nerden ne zaman tanışmıştık?..

Evet işim acele idi ama konuk oldukları, Türkiye’den gelmiş oldukları belli iki beye “hoşgeldiniz” demeden geçemeim. Sadece selamlaşıp hızla yoluma deam ettim.  İşim kısa sürdü dönüşte masalarına oturdum.   Evet tanıdık gibi gelmişti ama Muzefer Bey ile hiç yakından görüşmemiştik. Tanıdık gibi gelmesi daha önce sıkça gördüğüm resimlerinden olsa gerek. İkimiz de biribirimizi gıyaben tanıyorduk....

Yıllar ne çabuk ta geçiyormui... Muzaffer Bey’e giriş yasağı konduğu daha dün gibiydi anımsayacaksınız. Sanalde de kıyametler kopmuştu... Vay nasıl olurdu?  Bu ne biçim demokrasi idi, bu nasıl bir haksız uygulama idi... Evet ahkam kesenler çoktu... Çoktu ama Muzaffer Beyi Muzaffer Bey adına ahkam kesenlerden çok farklı buldum ve çok da sevindim. İlginçtir anavtana diasporaya diaspora insanına bakışımız hemen bire-bir denecek kadar örtüşmüştü... 

Uzun konuşamadık, erken ayrılmak durumundaydım Kendileri de hata bir akrabasını ziyarete gelmişlerdi. Ertesi gün dmneceklerdi. Ama o kısa görüşmede;

Anavatanda kalanların, anavatan bekçilerinin daha büyük travmalar yaşadıklları konusunda görüşlerimiz çakışmıştı.

Diasporanın anavatan kesimine teşekkür borcu olduğu konusunda da... Eğer o azıcık nüfus anavatanda kalmasaydı sanal ortamdaki kuru gürültüye karşın ne gelecek ne de dönecek bir vatanımız olmayacaktı. Dolayısı ile anavatan kesimi teçekkürü hak ediyordu.

Türkiyeli kalemşürleri “deplasman sever futbolculara” benzettiğimi, milliyetçiliklerinin  Tanıl Bora’dan mülhem “gıyabi” olarak nitelenebileceğini...

Bir de daha çok geleceğe bekmek geleceği kurma çabası içinde olmak gerektiğini konuştuk ve bire-bir de anlaştık. Olaylara pozitif bakmak gerektiğini konuştuk.  Giriş yasağı temelsiz bir cezaydı. Bunu hak etmemişti. Ama her ülke benzer hatalar yapabilirdi. Hoşgörü ile yaklaşmak olayları çok zorlamamak gerekirdi. İşte çok uzun sanılan yasaklı günler bitmiş ve anavatanı ziyaret etmişti. Bu arada vize de kalkmıştı hem... Ama zaman çok önemli idi. Zaman doğruyu, yanlışı ortaya koyacaktı. Yanlışı olmayan zamandan da korkmazdı.

Rusya Federasyonu ve Türkiye’nin bölgenin iki güçlü ülkesi önemli ülkesi olduklarını bu ülkeler rağmen gelecek kuramayacağımızı geleceğimizi ancak bu iki ülkenin katkıları ile kurabileceğimizi birlikte söyledik. Yıllardır yazıp durduğumuz köprü olmamız gerektiği, köprü olabileceğimizi de dile getirdi Muzaffer Bey. Hayır bizim yazılarımızdan çıkardığı bir sonuç olarak değerlendirmedim bunu. “Aklın yolu bir” deyişini anımsamanız yeterli... Kuracağımız köprünün her iki ülkeye de ekonomik ticari ve kültürel alanlarda ilişkilerini olumlu etkileyebileceğimizin de altını çizdi Muzaffer Bey.

Evet çok kısa görüşmemize çok şey sığdırabildik. Bu ara da Muzaffer Bey’in sanal  ortamdaki savunucularının kaçının anavatanı ziyaret etmiş olduğunu da düşünmezlik edemedim. Özetle ben, Muzaffer Bey’i görme olanağı bulduğuma, Muzaffer Beyi tanıdığıma çok sevindim. Kalacak zamanı olmadığına da çok üzüldüm.

Bu birbirine dolanık sevinç ve üzüntü duygularını yaşadım. Acele ile çay paralarını bile ödemeden işime koşturdum...

Ama yakın bir gelecekte daha uzun süreli görüşmeler yapabileceğimiz ve konuları daha ayrıntılı irdeleyebileceğimizi umuyor, diliyorum....