TEŞEKKÜR...

26.05.2011

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Yazılara epeyce ara vermiş oldum. Hani böyle durumlarda elde olmayan nedenlerle denir ya... Ben de öyle diyeyim izninizle...
Uzunca bir süre Türkiye’de bulundum. Almanya yolcusu idim aslında ama vize randevusunu, Avrupa Çerkes Dernekleri Federasyonu’nun 23 Nisan’daki toplantı tarihinden öncesi alamayınca gidişim aksadı ve daha çok Türkiye’de kaldım.

Böyle seyehatlari profesyonel yazarlar, daha güzel değerlendirebiliyorlar. Daha çok sayıda ve daha çeşitli yazı yazabiliyorlar. Bense yazılabilecek konu bolluğu, katıldığım ve yazılmaya değer olay çokluğu karşısında şaşırıp kaldım. Daha çok yazı bir yana yazılarımı normal süresinde de yazamadım. Üstelik yeniden ısınmam da gerekecek. Sevgili Kuban da yazmaya başladığım ilk günlerdeki gibi zorlamayınca dağarcık da bir hayli gecikti. “Keşke hiç yazmasa” diyenler de vardır mutlaka, ama yazılarım geciktiği için sitem eden dostlar da oldu.

Ancak, gerçekten olaylar o denli birbiri peşisıra ve o denli yoğun ki... Hep koşturmaktan yazmaya sıra gelmiyor inanın.

Epeyce mutluluk yaşadım son aylarda. Bunların en büyüğü de CC deki yazılarımın bir bölümünün kitap olarak yayımlanmış olması. Bu mutluluk nasıl tanımlanır bilmem ki...

Torun sahibi olacak yaştayken, çocuk sahibi olan yaşlı bir babanın mutluluğu ile açıklanabilir belki...

Bu mutluluk mu, acemilik mi, yada ilk kitabı yayınlamış olmanın yoğun heyecanı mı... gerekçe her ne ise de kitabın ilk sayfalarında emeği geçenlere teşekkür edemedim.

Oysaki gün yüzü gören bir kitap hiçbir zaman sadece yazarının değildir. Dahası yazıları bile sadece yazarı yazmamıştır. Daha önce okuduğunuz yazarların, konu üzerinde düşündürenlerin, konuları tartıştığınız kişilerin, özendirenlerin, yazdıklarınızı gözden geçirme gereğini öğretenlerin... hele de yazma ortamı sağlayan yakın çevrenizin, haklarını yediğiniz aile bireylerinin emeği yadsınabilir mi?
Peki “Türkiyeli Çerkes Çemberi”nin yaymcısı Karınca Yayınları ve AMES matbaasının destekleri ve titiz çalışmaları...

Bunların her biri ayrıca teşekkürü hak etmiyor mu?...

Etmez olur mu? Lütfen emeği geçen her biriniz, gecikmiş olmamı affediniz ve gönül dolusu teşekkürümü kabul ediniz.

Sevgili sitemiz CC ve Sevgili Kuban’a olan borcum ise kolay ödenebilecek gibi değil.

Öyle inanıyorum ki, siyasal tarihimizi nesnel bir şekilde değerlendirebilenler, üç kafadar Seauhmann Kuban, Erol Yıldır ve Murat Duman’ın, Kanada’da kurdukları için adı önce CircassianCanada olan, daha sonra CircassianCenter olarak değiştirilen ama asıl CC olarak ünlenen sevgili sitemizin diasporanın daha sağlıklı bir politika belirlemesindeki paynın çok büyük olduğunu görebileceklerdir.

Sevgili Kuban ile tanışmamızı 2004 yılında benim gönül yaram sağlar... Evet günül yaram uydu yayın... Çok uzun yıllardan beri hem anavatan hem de diaspora kesimlerinin sorunlarımızın çözümünde en büyük katkıyı, yirmi dört saat yayın yapan anavatan merkezli uydu yayın yapan bir televizyonun sağlayacağına inanırım. Tarihsel olarak gerçekleşmeyen uluslaşmamızın, gerçekleşmesine izin verilmeyen uluslaşmamızın zihinlerde, ancak bu Tv sayesinde gerçekleşeceğine inanırım. CC ile tanıştığım daha ilk günlerde Bu düşüncemi Kuban’a açtım. Doğal olarak O da çok heyecanlandı. Böyle bir olanağı bulabileceğimiz umuduna kapıldık. 14 mart Adığe Dili Bayramında burada olabilecek şekilde davet ettim. Hemen kabul etme inceliğini gösterdi. Çağrıyı ikiletmedi. Tv müdürü ile görüşmelerimiz umutlarımızı çok büyütmedi ama kırmadı da...

Evet Kuban Bey bir çok paraya ancak hazırlanan böyle bir televizyon projesini üç ay gibi kısa bir zaman diliminde hazırlayıp hiçbir karşılık beklemeden gönderdi. Tv kurma işini istediğimiz gibi ilerletemedik. Daha sonra diasporadan şöyle yüzbinlerce imza toplayabilirsek yöneticilerimize önemsetebileceğimiz umudu ile CC olarak bir imza kampanyası açtık. Kurumlarımıza yazdık destek yazıları dışında bir katkı sağlayamadık.

CC ailesinin her bireyi –ki en az katkısı olan benim- canla başla çalıştığı, festivallerde stand açıldığı halde imzaları önemli bir sayıya ulaştıramadık. İmzanın para olmadığını, ya da imzalamanın borçlanma anlamına gelmediğini halkımıza da hep politika konuşan aydınlarımıza da anlatamadık.

Tv de başarıya ulaşamadıysak ta Kuban Bey’in Maykop ziyareti ile kendisi ve CC ile dostluğumuza temel oldu. CC’ye önce Forum’da başlayan katkılarım Kuban Bey’in ısrarları ile köşe yazılarına dönüştü. Yazılar da kitaba. Uzun sözün kısası kitabın asıl sahibi CC ve teşekkürün büyüğünü hak eden de Seauhmann Kuban..

Peki daha önce hiç mi yazı yazmamıştım. Hayır daha önce de yazılmış yazılarım, yayımladığımız dergi ve gazetelere katkılarım, anadilde yayımlanmış sayısı az olmayan yazılarım vardı. Ama Kuban Bey’in ısrarları olmasaydı bu kadar sürede, hemen her biri dostlarımı bile şikayet ettirecek kadar uzun bu kadar çok sayıda yazı yazamayacağımı başkaları bilmese bile ben kendim çok iyi biliyorum.
Onun için de izninizle teşekkürün aslan payını kitaba girebilecek çok sayıda yazı yazmamı sağlayan Sevgili CC ve Sevgili Kuban’a ayırıyor ve daha uzun yıllar birlikte üretebilmeyi diliyorum...

Çok uzun olmayan bir sürede yeniden görüşmek dileği ile...