“ÇERKES HAKLARI İNSİTATİFİ” Mİ?..

19.03.2011

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Bilincinde ya da değil her insan olayları, kendi penceresinden görür, kendi paradigmasına göre değerlendirir. Ben de 12 mart yürüyüşünü, her olayı, her etkinliği ya da her sessiz kalışı değerlendirdiğim paradigmam ile dönüş paradigması ile değerlendirdim. Etkinlik öncesi, etkinliği desteklediğimi ve niçin desteklediğimi de açıkça yazdım.

Evet 12 Mart yürüyüşünü ve benzeri etkinlikleri Çerkes kimliği taşıma konusunda samimi olanların, anadili gerçekten yaşatmak isteyenlerin, mutlaka ama mutlaka yönlerini anavatana dönecekleri ve anavtana dönüşü önceleyeceklerinden adım gibi emin olduğum için destekledim. Benzer etkinlikleri bundan sonra da destekleyeceğim.

Ancak bu, insiyatifin olaya yaklaşımını ve tüm söylemlerini desteklediğim anlamına gelmediği gibi, etkinlği tüm benliğimle desteklemiş olmam da “Çerkes Hakları İnsiyatifi”nin yanlışlarını görmezden gelmeyi gerektirmemeli.

Ayrıca yanlışlıklar da geçiştirilemeyecek kadar önemsiz değil...

En büyük yanlış, yakın geçmişte eleştirmek zorunda kaldığımız “Demokrasi İçin Çerkes Girişimi”nin yaptığı yanlışlık. DİÇEG ciler de kendi aralarında bile politik görüş benzerliği olmadığı halde, oyu ve onayını almadıkları Çerkes halkı adına konuşmaya kalkmışlardı. Ama bir saman alevi gibi parlayıp sönmüşlerdi.

Başarılı olmuş görevleri sona ermiş gibi köşelerine çekilmiş olmaları, herşeyi irdelemeye meraklı çeşitli platform üyelerinin bile olayı hiç sorgulamamsı da ilginç değil mi?

Benzer yanlışlığı temsil yetki ve yetenekleri olmadığı halde, yıllardan beri AP Çerkes Günlerini düzenleyen arkadaşlar da yineleyip durmaktadır.

Yanılgı, Çerkes olsun olmasın her bireyin Çerkes haklarını savunma yetkisi varken bugün, hiçbir birey ya da örgütümüzün Çerkesler adına konuşma hakkı olmayışının anlaşılmak istenmemesinden kaynaklanmaktadır.

Oysa ki Sayın İsmail Beşikçi, Kürt olmamasına karşın Kürt haklarını savunmuştur. Ancak savunduğu fikirlerden dolayı yirmi yıla yakın hüküm giymiş olması bile ona Kürtler adına konuşma hakkı vermemiştir, vermeyecektir.

Bir kez daha altını çizersek; Telepler benzeşse de Çerkesler adına talepte bulunmakla Çerkesler için talepte bulunmak karıştırlmaması gereken birbirinden çok farklı iki yaklaşımdır. Dileyen her bireyin grubun kurumun Çerkes haklarını savunması, Çerkesler için talepte bulunması hakkı vardır. Ancak günümüzde Çerkes halkının onayını almış bir yapı olmadığı için Etkinliklerin Çerkesler adına yapılıyor görüntüsü verilmesi yanlıştır. Çerkes halkının kimi bireylerini desteklemedikleri etkinlikler için bedel ödemek durumunda bırakılması da ihtimal dışı değildir ve azından haksızlıktır. Hiç kuşkunuz olmasın yakın gelecekte “Çerkes halkının asıl temsilcileri bizleriz” diyenler yine olabilecek, ancak yetkileri kendilerinden menkul olduğu için halk içinde etkili olmayacaklardır.

Peki kimse kimse adına konuşamaz mı?

Bireyler, örgütler ilkelerini belirler, açklar bu ilkeleri benimseyen ve destekleyenlerin adına da konuşur, onları temsil ederler...

Bir başka yanlışlık taleplerin, Çerkes gelecek kurgusunun bir aşaması gibi değil kendisi gibi savunulmuş olmasıdır. Anadil öğretimi radyo-televizyon araç değil de sanki amaçtır. Bu hak sağlandığında Çerkes sorunu çözümlenmiş olacaktır.

Yani, “Çerkes Hakları İnsiyatifi” adı çok kapsamlı bir içeriği düşündürken, talebin anadilde anadili öğretimi ve anadilde Tv hak ve olanakları ile sınırlandırılmamalıydı. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarının tanınması, Abhazya’ya doğrudan gemi ve uçak seferlerinin başlatılması, Rusya Federasyonu ile vizlerin kaldırılması ile yetinilmeyip “çifte vatandaşlığın” gündeme getirilmesi, İsrail vatandaşlarına tanınan ayrıcalığın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için de istenmesi daha az önemli haklar değildi.

Çerkes tanımında bile farklı düşünen grupların, yürüyüşe katlımı arttırmak için olsa gerek, birbirlerinin yanlışlarını görmezden, duymazdan gelmeleri de ancak samimi olmamak ilkesiz olmakla açıklanabilecek bir eksiklikti. Oysa ki, Çerkes tanımı ve gelecek kurguları birbirlerinden çok farklı kişiler, gruplar, bu farklılıkları birbirlerinden saklamadan da anadili öğretimi, anadilde radyo ve tv için ortak eylemde bulunabilirlerdi. Bu asgari müştereğimiz denir ve bu da her birey, grup için daha ilkeli bir tavır olurdu.

Peki “Çerkes Hakları İnsiyatifi”i adı içindeki Çerkes sözcüğünün kapsamının açıklanmamış olmasına ne demeli? Oysa ki son günlerdeki en önemli gündem maddelerinden biriydi bu konu. Çeşitli site yazarları içerisinde en büyük görüş ayrılıklarından biriydi. Bizce insiyatif adına konuşanlardan her birinin “Çerkes Karaçaylar dahil tüm Kuzey Kafkasya halkları anlamınadır” yaklaşımını benimser görüntü vermesindense, herbirinin Çerkesten ne anladığının altını çizip, “anadili hakkı için bir araya geldik, birlikte savunuyoruz” gibi bir tutum göstermeleri daha doğru olacaktı. Bu yaklaşım sular durulup her biri kendi kulvarına döndüğünde de savunulabilecek bir yaklaşım olacaktı.

Ancak Dönüş paradigması Kimliği ile dili kültürü ile Çerkes kalabilen birinin, dilini kaybetmeyen, dilini yeniden bulan birinin, bu değelerin amcak anavatanda yaşatılabileceğini anlayacağına ve de anvatanımızdan ilelebed uzak kalamayacağına inanır.

Dolayısı ile eksik yada yanlışlıkların hiç biri etkinliğin verdiği mutluluğu azaltmayacaktır... Etkinlik geleceğe olan umudumuzu büyütmüştür... Dahası bu coşku bu mutluluk bu umut süreç işerisinde etkinliğe katılan katılmayan halkımızın her biryini sarıp sarmalayacaktır...
Paylaşıldıça da tıpkı atasözümüzün dediği gibi büyüyecek, büyüyecek ve gün gelecek, bu kez kıramadığı Türkiyeli Çerkes Çemberini bir gün mutlaka kıracaktır...

İşte asıl o zaman kültürümüzü geleceğe taşıyabilmenin sağlıklı adımları somutlaşacak, Anavatana Dönüş adımları sıklaşacak büyüyecektir...

Biline ki artık, Dönüşten söz edilmemesi de Dönüşü engelleyemeyecektir...