DİNLEMEK VE SORMAK İSTERDİM…

26.04.2009

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Kafkasfederasyonu.org sitesinden öğrendiğimize göre 29 Nisan 2009’da “Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir, eşi Pia Castro ve Avrupalı Çerkesler Federasyonu Genel Başkanı Admiral Daşdemir Kafkas Dernekleri Federasyonu ve Ankara Kafkas Derneği'ni ziyaret edeceklerdir.” Uygulanacak program da şu:

“Saat 19.00 – 20.00: Alt kat kış bahçesi salonunda konuklarımıza Çerkes yemeklerinden oluşacak akşam yemeği.

Saat 20.00 – 21.30: Orta kat salonda konferans ve soru cevap. Konferansta Cem Özdemir Türkiye’deki insan hakları ve kültürel haklar konusundaki görüşlerini ve başta Abhazya’nın bağımsızlığı olmak üzere Kafkasya hakkındaki düşüncelerini anlatacaktır.

Saat 21.30 – 23.00: Üst kat salonda Folklor gösterisi ve mahalli düğün.”



Bu haber ve program karşısında sizler neler düşündünüz bilemem, ancak ben programda “AP Çerkes Günü”, sayın Cem ve genelde Batı’nın sorunumuza daha doğrusu kendi Kafkasya sorununa yaklaşımları konusunda ne kadar haklı olduğumun ipuçlarını bulduğumu düşündüm.

Programda bize ters gelen ilk şey konuların ele alınacak biçemi. Demek ki, sayın Cem konuyu, söyledikleri ses getirebilecek bir Çerkes siyasetçi, dahası bir Çerkes düşünür gibi değil herhangi bir düşünür gibi tartışacak. “Türkiye’deki insan hakları ve kültürel haklar konusundaki görüşlerini”, benzerlerini hemen her gün gazetelerde onlarcasını bulabileceğimiz genel çerçevede anlatacak. İnsan Hakları ve Kültürel Haklar çerçevesinde Türkiye’de Çerkeslerin durumuna ilişkin görüş belirtmeyecek. Çerkeslerin Türkiye’deki haklarının yeterli olup olmadığını sorgulamayacak. Yeterli bulmuyorsa yapılabilecekler konusunda görüş belirtmeyecek. Çerkeslerin kültürel hakları konusunda eş başkanı olduğu partinin yaklaşımını anlatmayacak. Bir dönem üyeliğini yaptığı Avrupa Parlamentosu’nda bu konuda neler yaptığı ve ne gibi ilerlemeler sağlanabildiği konularına değinmeyecek. Günümüzde başkanı olduğu partinin konuyu gündemine alması için yaptığı çalışmaları örneklemeyecek.

Gerçekte, salt düşünürle bir siyasetçiyi, bir eylem adamını ayıran nokta da bu değil mi? Düşünür, engellemelere karşın, bedel ödemeyi de göze alarak düşüncelerini dile getirebildiğinde sorumluluğunu yerine getirmiş sayılabilirken, görüşlerinin hayat bulması konusunda çaba göstermeyen siyasetçinin dile getirdiği görüşler konusunda samimi olduğu söylenebilir mi?

Ulusal kültürel konularımızda söylemleri ile eylemleri çelişenlerimizin sayısı, bizlerde sayılamayacak kadar çok olduğu için sayın Cem’in bu tutumunu önemsemeyebilirdik, cümle, “başta Abhazya’nın bağımsızlığı olmak üzere Kafkasya hakkındaki düşüncelerini anlatacaktır.” bölümü ile sürmeseydi.  İlk akla gelen soru neden “başta Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıkları” değil de sadece “Abhazya’nın bağımsızlığı”. Yine bu konuda sadece görüş belirtmeyip, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden yana olduğunu açıklayıp duran AB’nin, Güney Osetya ve Abhazya bağımsızlıklarını tanınması için yaptığı çalışmaları sağlanan ilerlemeleri anlatması daha ilginç olmaz mıydı?

Anımsayacaksınız daha önceki yazılarımda da sayın Cem’in sorunlarımızı biz Çerkeslerin çıkarlarını ön plana alan bir Çerkes yaklaşımı ile değil Batı’nın çıkarlarını ön planda tutanların yaklaşımı ile değerlendirdiğini dile getirmiştim. Paradigmamızın farklılığını sayın Cem gibilerin paradigması anlaşılmadığında çelişir gibi duran uyumlu davranışlarının anlaşılamayacağını dile getirmiş,sitemizde;

http://circassiancanada.com/tr/yorum/nh/118_zavalliligi.htm http://circassiancanada.com/tr/yorum/nh/119_avrupa.htm
adreslerinde bulabileceğiniz bu yazılarımın ikincisini şöyle noktalamıştım:


“Sonuç mu?

Bizce batının bizlere verdiği önem, Rusya Federasyonu’nu karıştırabilme potansiyel gücümüzle doğru orantılıdır. Paradigması bu olan Batı. Paradigması farklı olanların ya da Batı’nın neyi niçin yaptığının bilincinde olmayanların anlamakta zorlanacakları eylem ve söylemlerde bulunur.

Batı, anavatan Adigelerinin nihai amacının “Rusya Federasyonu ile birlikte daha özgür bir yaşam” olduğunu bildiği için anavatan Adigelerinin gıyabında, güya onların sorunlarını tartışır. “Gün”e de Rusya karşıtı oldukları bilinen diaspora Adigelerini konuşmacı olarak çağırır.

Güney Osetya için öncelikleri elbette ki Cumhuriyet’in Gürcistan içinde kalmasını sağlamaktır. Ancak bu, pek mümkün görünmediği için Kuzey Osetya ile birleşmesini yani Rusya Federasyonu’na katılmasını uygun görür. Çünkü etkileyebildiklerinde, iki Osetya’yı kapsayan Alan Cumhuriyeti üzerinden Rusya Federasyonu’nu rahatsız edebilme olasılığı Küçücük Güney Osetya üzerinden rahatsız edebilme olasılığından çok daha büyüktür.

Abhazya için öncelikleri de Abhazya’nın, taraflara kabul ettirilebilecek bir statü ile Gürcistan içinde kalmasını sağlamaktır. Ancak tren kaçmıştır. O halde şimdi aslolan Abhazya’nın Rusya Federasyonu etki alanından kurtarılmasıdır. Bunun da kanıtı Adige dilini ne ölçüde bildiği kuşkulu, sayın Obama’nın Kafkasya danışmanı John Colarusso’nun Kaf-Fed sitesinden aldığımız ve bir önceki yazımda aktardığımız sözleridir.


“Programın konuşmacılarından olan Kanada McMaster Üniversitesi Antoloji ve Dil Bilimleri Departmanı'ndan John Colarusso, Çerkeslerin geçmişinden ve dil yapısından bahsederek, Çerkeslerin toplumsal yapıları hakkında bilgiler verdi. Çerkeslerin özelliklerini maddeler halinde dile getiren John Colarusso, Çerkes toplumsal yapılarında yaşlıların ve kadınların çok önemli roller oynadığına dikkat çekerek, kadınların kan davalarını başörtülerini ve şallarını yere atarak durdurabildiklerini ifade etti. John Colarusso, "Çerkes toplumu eğlenmeyi ve oynamasını çok sever. Bunun yanında Çerkesler çok misafirperverdirler ve misafirin zenginliğine ve fakirliğine bakılmadan karınları doyurulur ve güvenlikleri sağlanır. Bunun yanında Çerkes toplumunda sütkardeşliği anlayışı ise oldukça yaygındır. (Alıntı içinde alıntı Necdet)"

İşte olaylar bu paradigma ile irdelenmediği sürece “Çerkes Günü”ne bilim dünyasının Çerkes bildiği Adigelerin değil de kendilerini Çerkes saymayan ve Abhaz soy adı almayan Adigelere, Abhazya vatandaşı olabilme kolaylığı sağlamayan Abhaz yetkililerin çağrılmış ve özel görüşmeler yapılmış olmasının nedeni bir türlü anlaşılamayacaktır...

Olayları, bir başkasının çıkar gözlüğü ile değil de kendi halkımızın çıkar gözlüğü ile görebilenlerin hızla arttığı umudumuzu yineleyelim ve yazıyı sevgili Kuban’a özenti bir son sözle, “zavallılığı benimseyenler”e uyarı anlamında bir Adige atasözü ile noktalayalım:


Son söz:
İki kez aynı kuyuya düşen kişi kördür.

Özetle; sayın Cem’i dernekte dinlemeyi, kendilerine yanıtlarını gerçekten merak ettiğim, sizlerin de duymak isteyeceğinizden emin olduğum daha birçok soruyu sormak isterdim.

Toplantıya katılma olanağı bulabilecek arkadaşlarımızın, kendi adlarına yada bizlerin adına bu soruları soracakları beklentisi de safdillik olmaz diye düşünüyorum.

Ne dersiniz?