ETKİ - TEPKİ

14.02.2009

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Tanık olunan olaylara, okunan yazılara, bir soruna ilişkin çözümlemeler, yorumlardan her birimizin aynı derecede etkilenmesi, bu olaylar karşısındaki tepkimizin aynı olması mümkün olabilir mi? Böyle bir sonuç beklemek akıllıca olur mu?

Peki gerçekleşsin istediğimiz şeyler için her birimizin aynı özveride bulunmamız olası mı? Kişilerin, olayı gerçekleştirme sürecinde üstlendikleri görev, bulundukları özveri aynı olabilir mi? Kişilerin bir olaya verecekleri tepki olaya ilgi derecelerine bağlı değil mi? Birileri için sevindirici bir sonuç bir diğer grubu üzemez mi? Birilerinin çok üzülüp birilerinin çok sevindiği olaylara kayıtsız kalan, dahası olay karşısında sevinenlere, üzülenlere şaşıp kalanların sayısı az mı?

Örneğin ülkede demokrasi olsun, ülkede yaşayan herkesin hak ve olanakları eşit olsun isteyen kişilerin, ülkede böyle bir demokrasinin yerleşmesi için üstlendikleri ve yerine getirmekle mutlu oldukları görevler aynı mı? Biri seçimden seçime oylamaya gidip özlediği demokrasiyi ülkeye getireceğine inandığı parti ya da kişiye oy vermeyi yeterli bulurken, her platformda demokrasiyi savunmalarına karşın seçimden seçime oy verme yükümlülüğünü bile yerine getirmeyenler yok mu? Kimileri de özelinde zarar görebilecek olmasına karşın çevresi ile tartışmalara girmiyor mu, yazılar yazmıyor mu, partilerde görev alıp ailesine çoluk çocuğuna ayırabileceği zamanı demokrasi mücadelesine ayırmıyor mu?

Peki demokrasi için yaptıkları, yapabilecekleri, vazgeçebilecekleri şeyleri bu kadar farklı olan kişilerin, tanık oldukları antidemokratik bir harekete verecekleri tepki aynı olabilir mi? Tüm zamanını demokrasi mücadelesine ayıran, tüm enerjisini demokrasi mücadelesi için harcayabilen birinin demokrasi karşıtı söylem ve eylemlere vereceği tepki, demokrasiyi bu denli önemsemeyen birine göre daha büyük tepki vermesi doğal değil mi? Bütün dünyası inanç üzerine kurulu, din üzerine kurulu, din temelli bir toplumsal düzeni amaç edinmiş ve bunun için özverili bir çaba içerisinde bulunan birinin “din afyondur” yaklaşımına verebileceği tepki ile yaşamında dinin yer almadığı birinin vereceği tepki aynı olabilir mi? Oruç tutanlarımız, herkeslerin oruç tutmak zorunda olmadığına inansak da oruç tutanları hiçe sayar şekilde yiyip içenlere aynı şiddette mi tepki gösteririz? Yakın zamana kadar Lenin’e edilen bir küfrü, ana-babasına edilmiş gibi sayanlarımız yok muydu?

Peki daha dün çok doğru bulduğumuz kimi yaklaşımları, bize yanlış görünmeye başladıklarını dile getirmeye başlar başlamaz herkeslerin de bizim gibi algılamasını istemek sağlıklı bir davranış mıdır? İnsanların, bağışlanmış kimi yetenekleri gibi algılama yetenekleri de farklı değil midir?  

Peki, seçimlerde oyunu demokrasiden yana kullanmak gibi birincil bir yükümlülüğü yerine getirmezken, sanal ortamlardaki demokrasi savunuculuğu ne derece inandırıcı olabilir? Dün neler yazılıp neler söylendiğinin eleştirmenin kişisel haklara dokunulmuş gibi algılanması doğru olabilir mi? Dün söylenip yapılanların eleştirilmesi, yeniden değerlendirilmesi, hangi ahlak anlayışına göre: iç çamaşırların ortaya dökülmesidir?

Tartışmaya açılan konuların yanlışlığını belgelemek, konuya ilişkin kendi görüşünü belirtmek değil de öğrenen, bilen, bildiklerini tartışmaya açanları “niye biliyorsun” der gibi eleştirmek, böylesi eleştirenlere sessiz kalmak mıdır eleştirinin ahlaklısı? Kuımaxue Muhiddin’in alfabe taslağını ne olduğunu soran sayın “konuk” un, yayımlanan karşılaştırmalı tablo karşısındaki sessizliği hangi ahlak anlayışı ile hoş görülebilir? Peki, kendisinin beğenmediği şey için “beğenilmiyor”, kendi sevmediği şey için “sevilmiyor” yargısını “alçak gönüllülük müdür” sizce de?

‘’Sevgili‘’ diye başlamadığıma, ad da vermediğime göre, beğenilecek bir eleştiri yaptığımı düşünüp, kendimi tebrik edebilirim sanırım. Buraya kadarı anlayana anlamak istediği gibi, “ahlaklı eleştiri” olsun.

Doğru bulduğum tarz ile eleştirmeceyim arkadaşlardan biri yine CC yazanlarımızdan, yıllardan beri tanıştığım, bana sevgisi olduğuna inandığım, -talebe izin verirse- benim de kendisini sevdiğim Mefewud Nartan. Anımsayacaksınız Mefewud’un son köşe yazısı “anavatanı ziyarete bile gelmiyorsunuz” diye sitem eden bizlere, bir göndermeydi. Bir ailenin anavatan ziyaretinin kaç Dolar’a mal olacağının gerçekçi bir hesabını çıkartmış ve bu para ile bir başka tatil kentinde daha güzel tatil yapılabileceği imasında bulunmuştu. “Peki, yazılanlar doğru değil mi? Bunda eleştirilecek ne var” diyebilirsiniz. Gerçekten kişilerin böyle düşünmesi neden doğal olmasın? Kişi bir başka tatil kentini neden anavatan ziyaretine tercih etmesin? Binlerin, on binlerin bu tercihine her gün tanık olmuyor muyuz? Öyleyse?

Yine anımsayacaksınız Nartan daha önceki iki yazısında 450 yıl etkinlikleri bağlamında anavatandakileri eleştirmiş, Soçi Olimpiyatları için Kıyı Boyu Adigelerinden daha çok üzülmüştü. Kimilerinin, sayın Nartan’ın eleştirilerini doğru bulmaları, beğenmeleri ne kadar doğal ise benimde yazıları çelişkili bulmam doğal değil mi?

Peki şimdi ben;


SAMSUN’DAN SAŞE’YE KÜREK ÇEKMEK” yazsının, bana göre yakışık almadığını, daha önceki iki yazı ile bağdaştıramadığımı, “Ölümünde onurlusu vardır” derken, ayakta kalmanın onurlusu yok mudur?” diye sorabilen, eleştirisinde Nazım Hikmet’in,

on yıl,
on beş yıl,

daha da fazlası hattâ
geçirilmez değil,
geçirilir,

kararmasın yeter ki,
sol memenin altındaki cevahir...” dizelerini anımsatan duyarlı arkadaşımızın, Nartan kardeşimizin adını anmadan nasıl anlatabilirim? Yazılarını eleştirdiğim Nartan kardeşimiz kendisinden üçüncü şahıs gibi söz etmeme üzülmez mi acaba? “Necdet ağabey beni tanımıyormuş gibi neden yandan eleştiriyorsun” diye sorarsa ne yanıt verebilirim?

Hem demokrat olmanın birinci koşulu farklılıklara tahammül etmek değil midir? Bizler de CC’yı en demokrat site sandığımıza, kendimizi de en azından demokrat saydığımıza göre, farklı düşünmemize, düşündüğümüzü dile getirişimizdeki üslup farklılığına, birbirimizin kişiliğe değil ama yazılarımızın içeriğine yönelik eleştirilerine tahammül edebilmeli, çok duyarlı konulardaki yazıların olası etki ve tepkilerini göz önüne alabilmeliyiz...

Üzüntüm kimi arkadaşlarımızın bu tahammülü göstermekte zorluk çektiğidir.

Beklentim, umudum ise CC’nın yazarıyla, katılımcısıyla, okuyucusuyla gerçek anlamda daha demokrat olması, daha da çoğalması, büyümesidir...