ÜZÜNTÜ PAYLAŞMAKLA AZALIR
PAYLAŞILDIKÇA BÜYÜYEN İSE MUTLULUKTUR

18.01.2009

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Kaf- Fed

Bildiğiniz gibi Kaf-Fed DÇB'nin Türkiye Çerkes diasporası nezdindeki temsilcisi. Aynı derneğin üyesi olmak kişileri her konuda aynı düşünür, aynı konuyu önemser yapmadığı gibi. daha dar toplantılarda yapılması gerekli eleştirilerin zaman, zaman kamuoyu önünde taşındığı da olur. Kimileyin bu, kurum organlarında ortak paydanın sağlanamamasından kaynaklanır, ama itici güç hep "halkım için daha iyisini" gerçekleştirebilme sorumluluğudur.

Bu sorumluluk takdir edilesi çalışmaları da kamuoyu önüne getirmeyi gerektirir. Ben de Kaf-Fed’in büyük olasılıkla sizlerin de önemsediği olumlu bulduğu çalışmaların yanında olduğumu, alnan, alınacağı umudumuz olan kimi çalışmalarının heyecanını sizlerle paylaşmak istedim.

Kaf-Fed’in, son dönemdeki, kendi toplumumuzla sınırlı kalmayan ilk büyük çıkışın, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırısı sonucu gösterdiği performans olduğunu düşünüyorum. Bu mutluluğumu daha önce Dağarcık’ta yayımlanan ve şu sözlerle başlayan yazımda sizlerle paylaşmıştım:

“Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırısı ve sonrasında gelişen olayların, Türkiye diasporasındaki etkilerini izlemeye çalışıyorum. Öncekilere göre yaklaşımlarının olumluya doğru geliştiğini görüyor ve mutlu oluyorum. Basın bildirileri olsun, tv programlarına katılan arkadaşlarımızın söyledikleri olsun geçmiş olaylarda sergilediğimiz çağdışçılıktan çok farklı. Örgütlerimizin, Türkiye kamuoyunu, en azından yazarçizerleri olumlu yönde etkileyebildiklerini, tezlerimizi iyi anlatabildiklerini görmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Türkiye kamuoyunun, Kafkasya uzmanı olarak sevgili Hasan Kanbolat ve sayın Mitat Çelikpala’nın görüşlerine değer vermesini coşku ile karşılıyor, bizim toplumun da bu değerlerimizden olabildiğince yararlanacağını umuyorum. Federasyon’un gerçekleri dile getiren, gerçekçi bildirisini önemli bir belge olarak alkışlıyorum.”

Ki, Kaf-Fed’in bu performansı, Rusya Dış İşleri Bakanı sayın Lavrov’un Türkiye ziyareti sırasında Diaspora önderleri ile görüşme sonucunu getirmiş, Kaf-Fed Sayın Bakandan bize göre de yerinde isteklerde bulunmuştur.

Arkasından Kaf-Fed DÇB programı çerçevesinde Rusya Federasyonu Soydaşlar toplantısına katılmıştır. Bu Kaf-Fed için ilk olmakla birlikte DÇB üyesi dernekler için ilk değildi. DÇB üyesi Suriye ve Ürdün dernek temsilcileri Önceki toplantılara da katılmıştı. Kaf-Fed’in bu toplantıya Rusça’yı, Rusya’yı çok iyi bildiğini göz önüne alarak Adige gelini bir Abhaz kızımızı görevlendirmiş olmasını uygun bir seçim olarak değerlendiriyorum. DÇB’nin bu girişimleri ancak özellikle Kaf-Fed’in performansı sonucu, Rusya Federasyonu, diasporamızın önemini daha bir kavramış, isteklerin yerine getirilmesinin sadece diasporanın değil hem Rusya Federasyonu hem de halkımızın yaşadığı diaspora ülkelerinin yararına olduğunu görmeye başlamıştır. Bu yaklaşım birlikte olumlu sonuçları da getirmiş, cumhuriyetlerimizin oturma izni kotası bizlerin kesinlikle dolduramamağı kadar arttırılmıştır. Örneğin Adigey’in kotası, 2009 yılı içi 1850’dir. Ancak daha önemli gösterge Rusya Federasyonu Hükümeti’nin 10 Kasım 2006 de almış olduğu kararnamedir. Bu kararnameye göre Rusya Federasyonu’nun,  dilini, kültürünü koruma ve geliştirme çabalarına katkıda bulunacağı soydaşları yalnız Ruslar değil aynı zamanda Rusya Federasyonu’nda yaşan ve Rus olmayan halkların diasporalarıdır. Nitekim Ekim 2008 de Ürdün’de gerçekleştirilen “Diaspora Adigelerinin Dilini koruyup geliştirmek için neler yapılabilir” konulu konferansın ev sahiplerinden birinin Ürdün’deki RF Büyük Elçisi olması son kararnamede vurgulanan bu yaklaşımın kararname öncesi gerçekleştirilen bir uygulamasıdır.

Biz öyle umuyoruz ki Rusya Federasyonu Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde Ürdün’de açılmış olan Bilim Kültür Merkezi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nde de açılacağı ve dili kültürü koruma çalışmalarının gelişeceği, dönüş hakkının daha somutlaşacağı ve dokuz yıl yürürlükte kalmasına karşın bir kişinin Türkiye diasporasından bir kişinin bile yararlanmadığı Çifte vatandaşlık hakkının yeniden sağlanacağı yönündedir.  Bölgede kalıcı barışı yürekten isteyen politikacıların, Çerkeslerin bölge barışındaki önemini kavramaya başladığını ve sayılarının da hızla artacağını umuyoruz.

Komşu ülkeler arasındaki bu gelişme umuyoruz ki uzak olmayan bir gelecekte, Türkiye’de Adıge Kültür Haftası, Abaza Kültür Haftası gibi etkinlikleri, Anavatan Cumhuriyetlerinde de Türkiye Çerkes diasporasına da önemli bir yer ayıran Türk Kültür Haftası etkinliklerini getirebilecektir. Bilinmeli ki bu gelişmeler aynı zamanda ulusal sorunun çözümünü ilk günlerden beri dostluk temeli üzerine inşa eden Dönüş Düşüncesi’nin ne denli başarılı olduğunun da kanıtlarıdır.

Kaf-Fed temsilcilerinin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ile görüştükleri Beş Ocak 2008’i, sadece Türkiye Çerkes Diasporası için değil Tüm Dünya Çerkesliği için Tarihi Bir Gün olarak değerlendiriyorum.  Çerkesler vatandaşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde, TC’nin temeli Lozan Barış Antlaşmasına göre her TC vatandaşına tanınan “anadili ile yayın hakkını” devletin kendisine sağlamasını istemiştir.  İsteğin iletiliş biçemi, konuya ilişkin daha önceki yazışmalardan, istenen yayın da, bilmem kaç aydır kimselerin izlemediği yayından çok farklıdır. Evet, Çerkes Halkı olarak,  şanslı bir dönemi yaşadığımızı, bu şanslı dönmede yapılacak çalışmaların getirisinin çok daha belirgin olduğunu ve şanslı dönemde “halkının önderi” konumunda olanların da kendilerini şanslı görmeleri gerektiğini yıllardır vurgularım. Ama şanslı dönmede olmak, atılan adımı, adımı atanları sıradanlaştırmaz, olayın ve gerçekleştiricilerin tarihsel önemini küçültmez. Ben, hem anadilde televizyon. Yayını konusunda, hem de Abhazya’ya ulaşım olanakları konusunda olumlu sonuç alınacağına bu olumlu sonuçların da gelecek kurgumuzda çok önemli bir kavşak olacağına yürekten inanıyorum. Ben, TRT ile Anavatan televizyonları arasında karşılıklı program değişimlerinin, TRT programcılarının yapacağı anavatan röportajlarının, anavatanda halkının kaderini paylaşan dönüşçülerin, her biri dört dil bilen çocukları ile yapılacak röportajların rüyasını görmeye başladım bile. Maykop’ta, Nalçik’te Sohum’da, Gagra’da, Kıyı Boyunda, Çerkessk’de Moskova’da Petersburg’da yaşayan babanız, oğlunuz, kardeşiniz, akrabanız, komşunuzun... TRT televizyonundan sizi selamlayacakları günlere hazırlıklı olun. Ve anavatan televizyonlarında yayımlanacak, diasporamızı anlatan, dernek çalışmalarımızı anlatan TRT yapımı programların izlenme rekorları kıracağını bilin...  Bu gelişmelerin düşleyemediğimiz daha nice güzelliklere gebe olduğunun ve sadece programları izleyenlerin sayısını değil Anavatana Dönüş yapanların sayısını da çok ama çok arttıracağının bilincinde olun...

İşte böylesi umut ve duygularla, dönemi analiz edebilen, dönemin sunduğu olanakları görebilen, gerekli girişimlerde bulunabilen kurumu Kaf-Fed Başkanı sayın Cihan Candemir şahsında kutluyor,  başarıların devamını diliyorum.



Kafkas Diasporası Ödülleri:

Önce izninizle, sitenin eski adının. “Uzunyayla”nın çok daha sıcak, çok daha Çerkes olduğunun altını çizeyim. Bırakın Türkiye Çerkes diasporasını Türkiye’yi az-çok tanıyan tüm dünya Çerkeslerin de Uzunyayla dendiğinde, belki en çok Çerkes’in yaşamadığı ama dilin en yoğun yaşandığı bir bölge akla gelirken, bu güzelim adı daha kozmopolit bir ada çevirmek hiç uygun düşmemiş.  “Kafkas Dernekleri Federasyonu”nun, ne olduğu daha bir kendini anlatan “Adıge-Abaza Dernekleri Federasyonu” adını alması gerektiği halkımız arasında yoğun bir şekilde tartışılır ve destek görürken, neti, karmaşık ile değiştirmek gelecek kurgumuza, sorumluluk bilincimize uzak düşmüş.  Ayrıca arkadaşların hep diasporada kalacaklarını ya da anavatana döner dönmez halkına hizmeti diasporada bırakacaklarına inanamıyorum... Öyle olunca da Anavatanda da taşınabilecek ve diasporada kalmışlara hizmet sunabilecek “Uzunyayla” adından vazgeçilmesini kabullenemiyorum.  Bu güzel hizmeti veren arkadaşların, yanlıştan dönme yiğitliğini gösterebileceğini umuyorum.



Ödüllere gelince...

İlk elde bunu gelenek haline getirmiş olan “uzunyayla com.”u kutluyorum. CC’da olduğu gibi belki başka sitelerde ödüller tartışma konusu, eleştiri konusu olmuştur. Günümüze kadar tartışma konusu olmamış belki de hiçbir seçmenin olmadığı bilinci ile eleştirilerin olağan karşılanacağı, ancak hepten de gözardı edilmeyeceğini umuyorum. Ödüle hak kazananların her birini yakından tanımadığım için her biri hakkında görüş belirtemiyorum. Ancak Onur Ödülüne layık görülenleri ayakta alkışlıyorum. Sayın Yaşar Kemal’in Nobel almış kadar olmasa da çok sevineceğine inanıyorum. Çocukları ile birlikte büyüdüğü, ekmeğini suyunu paylaştığı, saygı duyduğu ve de destan romanlarında önemli yer verdiği, Çerkes halkı tarafından anlaşılmış olmak, bu büyük yazarı mutlu edecektir. Altını çizmek gerekir ki bu seçim aynı zamanda halkımız için bir kadirbililik göstergesidir.

Hele sevgili Kuşha Doğan kardeşimizin bu ödülü, hak etmediğini kim söyleyebilir. “Mıçaseme pasep- belki geç, erken değil”.  Birileri öyle sansa da toplumsal gelecek, matematik fizik kuralları gibi duygu içermeyen ilkelerle kurulamaz. Duygudur toplusal yapının temeli, sevgidir, karşılıklı anlayıştır, anadilinle bir şiir bir wored, ğıbze duyduğunda boğazın, göğsün derinliklerinden gelen yumruk gibi bir şeyle tıkanmasıdır.  Söyler misiniz Doğan ve arkadaşları hangimize bu duyguları yaşatmamıştır. Hele bir de Anavatan tv.lerinde, konser salonlarında Doğanın ünlendirdiği wordleri ğıbzeleri dinlemek...  Bugün ğıbzeleri anavatana ulaşan diasporanın gün gelecek ğıbzelerini izleyerek anavatanı bulacakları umudunu tazelemek, bu duyguları yaşamak, yaşamak, yaşamak...

Özetle halkına hizmet edenleri ödüllendirebilen  “Uzunyayla Com”’ gerçek adıyla bin yaşasın, uzak olmayan bir gelecekte anavatandan diasporaya seslensin. Site anavatanda Uzunyaylalılar yöresine dönüşsün...