SANA ÇUKO

25.11.2008

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Dağarcık köşesindeki son yazımda ''Kafkasfederasyonu.Org''
Kaf-Fed web sayfasının daha iyiye gittiğinden söz etmiş, Moskova’da gerçekleştirilen Rusya Federasyonu Soydaşlar Toplantısı’na katıldıkları, bildiri sundukları haberini de bu iyiye gidişin örneklerinden biri olarak göstermiştim.

Maje’de çıkan sayın Kuban Kural’ın konuyu eleştiren yazısına pek destek gelmeyişine de biraz şaşırmış şöyle değinmiştim:

“Sayın Kuban Kural ile aynı görüşünü paylaşanların hiç olmadığı gibi bir sonuç çıkartacak kadar da iyimser olduğumu sanmayın sakın. Bu görüşte olanların destek vermeyiş nedeni, “biz ne yazarsak yazalım bunları “yanlış” yollarından döndüremeyiz” düşüncesi de olabilir. Ama bu da birkaç yıl öncesine göre olumlu bir değişme değil mi? Çıkarlar örtüştüğü için birlikte olma, aynı yönde yer almanın “ruh satmışlıkla” ilgisi olmadığının anlaşıldığı şeklinde algılanamaz mı? Buna da sevinilmez mi?”

Bu yazımdan sora ise Marje’de konuya ilişkin bir hareketlilik bir hareketlilik. “Hüsn-ü kuruntunuz” diyenler de olabileceğini bilsem de bu hareketliliği yazılarımın dikkatle okunduğuna yorumladım ve sevindim. Sanal ÇUKO üyelerinin sayıları çok olmasa da klavyeleri bayağı kuvvetli imiş. Yazdıkça yazdılar... Aslında güzel yanıtlar da aldılar. Ancak aldıkları yanıtlara verdikleri yandan yanıtlar bence, konuyu hiç anlamak istemediklerinin kanıtı.

İlginçtir, genelde örgütler kendi doğrularını açıklar savunurken, kendi doğrularının benimsenmesi çalışması yaparken bizim “bu örgüt” üyeleri nedense bu yola hiç başvurmazlar. Sadece soru sorarlar. Sorulan sorulara yandan yanıt verirler. Kendi uydurmaları olduğunu unutur, hayal mahsulü görüşlerini yalanlanamaz gerçek belgeler sanırlar. Yetmez bu sanılarının herkeslerce gerçek sanılacağına inanır, “gerçeklerini” çoğunluk halkın hiç önemsemeyişine de şaşar kalırlar.

ÇUKO mu ne?

Elbette ki “Çerkes Ulusal Kurtuluş Ordusu”.

Sakın bu örgüt üyelerini, kendi doğrularını yaymak, amaçlarına ulaşmak için ölmeyi, öldürmeyi, dağlarda yaşamayı, ana-babadan, çocuklarından vazgeçebilmeyi göze alan, alabilen kimi örgüt üyeleri ile karıştırmayın. Adı da amacı da sanaldır bu örgütün. Çok
tehlikeli (!) eylemlerde bulundukları için değil böylesi eylemleri düşledikleri için çoğunluk üyenin haklı olarak adları da saklıdır. Gerçek illegal örgüt üyeler gibi kod adı alırlar tanınmasınlar diye. Bu kod adlarıyla dolaşırlar sanalda...

Ülkeleri Kafkasya’dır. Ancak elbette ki günümüzün gerçek Kafkasya’sı değildir. Düşlerini süsleyen ülke sanal bir Kafkasya, sanal bir anavatandır... Üyelerinin düşledikleri anavatanların birbirlerine benzer tek özellikleri de bilin ki, sadece sanal oluşlarıdır.

Örneğin;

Kafkasya’sının sınırları konusunda,

Çerkeslerin kimler olduğu konusunda,

Kuzey Kafkasya halkalarının hangilerinin otokton hangi halkların sonradan yerleşmiş olduğu konusunda,

Bağımsız Birleşik Kafkasya Kurulduğunda hangi halkaların bugün yaşadıkları yerlerden kovulacakları konusunda,

Hiçbir halk kovulmayacak ve birlikte yaşanacaksa birliğin nasıl sağlanabileceği konusunda,

Her halkın tarihi toprağının kendisine iade edilip edilmeyeceği (Örneğin Osetlerin İnguş topraklarını boşaltmalarının gerekip gerekmeyeceği, Mezdegu’un Kabardey’e verilip verilmeyeceği gibi...) konusunda,

Birliğin Rusya Federasyonu bütünlüğü içerisinde mi yoksa ayrı mı düşünüldüğü konusunda...

Daha sayılabilecek birçok konuda tartıştıklarını anlaşabildiklerini hiç sanmıyorum. Dahası somutu tartışma konusu yapmamalarının nedeni anlaşılamayacaklarının bilincinde olduklarına yoruyorum.

Kurtaracakları ülkenin resmi dilinin ne olması gerektiğini de tartışmazlar anadili çok önemseyen (!) Sanal ÇUKO üyeleri. Çünkü başkalarına gerçekmiş gibi sundukları Kafkasya’nın, kendileri sanal olduğunun bilincindedirler. Dolayısı ile çok farklı diller konuşulmasının, birinin lehine diğerlerinin kendi dillerinden vazgeçmeyecek oluşlarının da hiç önemi yoktur. Olmaz olmaz ama olur da hayalleri (herhangi birinin hayali) gerçekleşirse eğer dil seçimi yine güç olmayacaktır. Çoğunluk halkın kendilerini kurtaranlara hürmeten Sanal ÇUKO’nun anlaşma dilini resmi dil olarak kabul edeceğinden kuşkuları yoktur. Hem 1918'de kurulan cumhuriyet de öyle yapmamış mıydı?

Ancak haksızlık etmeyelim. Çoğunluğun üzerinde anlaştıkları konuyu da vurgulayalım: Kendilerini, kurtarmayı düşündükleri anavatanda yaşayan halkların kurtulmayı (!) düşünemeyecek kadar “bilinçsiz, korkak ve onursuz” kardeş halkların en azından büyük bir çoğunluğundan daha bilinçli, daha cesur ve daha onurlu sanmak...

Sıkıldığınızı biliyorum. Çok uzatmamaya çalışacağım ama OÇEB önemli.

OÇEB mi ne?

Elbette ki Onurlu Çerkesler Birliği.

Kafkaslı-Çerkes onurunu çok önemseyen Kafkaslıların, illegal Sanal ÇUKO paralelinde çalışan legal bir örgütü. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi “Onur” ve “Gururu”n tanımı kendilerine özgüdür. Kimin onurlu kimin onursuz olduğunu da kendileri bilirler.

Örneğin;

- Kendi çocuklarına dilini öğretemeyenler, bunun yollarını aramayanlar onursuz değildir.

- Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşına tanıdığı anadili kullanma hakkını kullanmayanlar, bu hakkı yok sayan yasalara karşı çıkamayanlar da onursuz değildir.

- Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti kadrolarının kurmuş olduğu dernekleri, açtıkları anadille eğitim veren okulu kapatan, kadroları dağıtan zihniyete alkış tutanlar da onursuz değildir.

- Daha mürekkebi kurumamış yazılarında “Sürgünde Osmanlı etkisinin azımsanamayacağını” vurgulayanların günümüzde kendi yazılarını yadsıyanlar da onursuz değildir.

- Liste uzatılabilir...

Onursuz olanlar;

- Halkının geleceğini Rusya Federasyonu ile birlikte düşleyenlerdir.

- Dönüşün, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu’nun iyi komşuluk politikalarına katkı olduğunu görebilenler, anavatana dönenlerdir.

- Anavatan sevgisinin anavatandaki sisteme bağlanamayacağı bilinci ile, Sürgünün ilk gününden beri önce Rusya’ya, Sovyetler Birliği’ne şimdilerde de Rusya Federasyonu’na dönüşü savunan, olanak bulduğunda da gerçekleştirenlerdir.

- Halklarımızın geleceği için Rusya Federasyonu vatandaşlığının ne kadar önemli olduğunu bilincinde olanlar, bunu söyleyebilenler, bu vatandaşlığı daha kolay kazanma yolları arayanlardır.

- 450. yıl olgusunun, kutlamalarının tarihimizi inkar etmek olmadığının bilincinde olanlardır. (450. yıl kutlamalarına karşın Rusya-Kafkasya savaşlarında şehit düşenlerin anıtları hala sökülüp atılmamış olması ilginç değil mi?)

Bu liste de uzatılabilir...

Ancak daha uzatmayayım. Bizleri esir gibi görenlerin, salt Rus hayranı olduğumuz için anavatana döndüğümüzü söyleyebilenlerin, onursuz olduğumuzu söyleyebilenlerin çala-klavye yazılarını okudukça dilimin ucuna gelen bir deyimle bitireyim:

“Dinime küfreden bari Müslüman olsa...”



Not:
Bir haber daha geçilmişti geçen haftalar, haberi geçenleri hayal kırıklığına uğratan. Hani bir CIA emeklisi diaspora Kafkaslıları arasında çok sayıda Rusya istihbarat elemanı olduğunu yumurtlamıştı ya... Birileri de kimi platformlarda bu arada CC'da bunların kimler olduğunu sormuşlardı. Bu soru soran arkadaşlar soruların kime sorulması konusunda neden bu kadar bilinçsiz anlamak güç.

Be kardeşim, istihbarat elemanı kendi kendine “ben şu istihbarat örgütünün elemanıyım” der mi?

Halbuki hazır bulmuşken açıklamayı yapana, temel kaynağa sorsanız a.

Örgütler hesabına çalışanların listesini alsanız sonra da açıklasanız a...

Bence tüm merak edilen soruları yanıtlayabilecek bu adamın peşini bırakmayalım.

- Böyle bir demeç verdiğine göre aramızdaki Rus İstihbarat elemanlarını mutlaka biliyordur.

- CIA emeklisi olduğu için aramızdaki CIA elemanlarını bilmediği de söylenemez.

- Eh MİT’in CIA’den gizlisi saklısı olmadığına göre aramızdaki MİT’çileri de açıklayabilir.

- Bu sayın emekli eli değmişken, lütfeder de yukarıdakilerin yanında, bu kadar yıldan sonra CIA’nin neden Çerkesleri, Çerkes dilini, Çerkeslerin soykırımını anımsadığını, yıllardır uyku hali süren Radyo Liberti’nin sesinin neden daha gür çıkmaya başladığını ve Kafkasya’da faaliyet gösteren kendi istihbarat elemanlarının listesini açıklayıverirse halkımıza da çok büyük bir hizmette bulunmuş olur.

Emin olun ben çok mutlu olurum...

Peki siz?