“AVRUPA PARLAMENTOSU ÇERKES GÜNÜ”NE TAKMAK

30.10.2008

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Biraz eskiler anımsayacaktır ünlü sanatçı sayın Şener Şen’in unutulmaz biçimde beyinlerimize çaktığı musluk -isterseniz armatür diye okuyun- reklamını: ''Taktım Artema'ya''.

Ben de sayın Şen’in Artema’ya taktığı gibi “Avrupa Parlamentosu Çerkes Günü”ne mi taktım dersiniz? Doğrusu, “Çerkes Günü”ne bu ilgimi kimilerinin, benim takıntılarıma bağlayabileceğini bilmiyor değilim. Yine de konunun irdelenmesinde yarar görüyorum.

Okuyanlarınız anımsayacaktır bir önceki “dağarcık”ı da bu “gün”e ayırmış ve yazıya ünlü Adige Ozanı Sayın Tıme Seyın’in şu özlü sözleri ile başlamıştım:

Thamıççağuer zeppesıme   Zavallılığı benimsersen eğer
Qıpfaşşeştım wıpesıme        Beklersen senin için çalışılmasını
Adıghağer mekkuedı           Adigelik biter yok olur
Qıdaferer psekkuedı            Günahı da sana kalır

Bununla da kendimce bu “gün”ü büyük bir başarı görenlerin “zavallılığı benimsemiş“ olabileceklerini sezinletmek istemiştim. Yine aynı yazımda Kaf-Fed sitesinin haberleri çarpıttığı eleştirisini getirmiştim. Bakın o günden bugüne beni doğrulayan neler oldu:

Sayın Cengiz Gül, “Marje” ve “Çerkes Platformu”nda, içeriği, konuyla ilgilenenlerin bilmek öğrenmek istediklerine teğet bile geçmeyen, “Gün”de neler söylendiği, bizler için ne gibi olumlu kararlar alınmasının sağlandığı gibi içerikten çok uzak öyküsünü anlattı. Sayın Gül, ne Avrupa Parlamenterlerine anlatılan sorunlarımızın neler olduğundan söz etmişti ne de AB’den isteklerimizden. Euroxase’ye bol kepçeden teşekkür için Avrupa Parlamentosu'nda kendilerinin Şeşen gösterisi yapması olanağının sağlanmış olmasını yeterli bulmuştu anlaşılan. Özetle, “Gün”ün çok yararlı olduğuna, önemli adımlar atıldığına inanmamız için yazıda, sayın Gül’ün sözlerine güvenmek dışında bir dayanak sunulmamıştı biz konuyla ilgilenenlere.

Bu arada bir önceki yazımda konu ettiğim ve yeniden okumak istediğim haberleri Kaf-Fed sitesinde aradım, ancak bulamadım. “Avrupa Parlamentosu Çerkes Günü”ne ilişkin bu haberlerin site yönetimince arşive alınacak kadar önemsenmemiş olabilir mi diye düşündüm ve şaşa kaldım.

Ancak sitede, içeriğinde “Gün”e ilişkin daha somut verileri bulabileceğimi çağrıştıran, yeni bir haber başlığı vardı:

“Avrupa Parlamentosu'nda "Çerkes Günü" Sonuç Bildirgesi 14Ekim 2008”

Çok sevindim. “Sonuç Bildirisi” bilindiği gibi etkinliğe katılanların üzerinde anlaştıkları asgari müşterekleri kapsar. Demek ki nihayet, Avrupa Parlamenterlerinin konumuza ilişkin görüşlerini, en azından asgari kabullerini okuyabileceğim bir metin yakalamıştım. Ancak o da ne? Başlığın altında AP’nda çekilmiş bayraklı fotoğrafın hemen altında ilk başlıkla taban tabana ters bir başlık daha:
“BASIN AÇIKLAMASI” Metnin sonunda da “AVRUPALI ÇERKESLER FEDERASYONU” İmzası. Anlaşılan olay yine çarpıtılmış, düzenleyiciler görüşlerini, parlamenterlerin de görüşüymüş gibi algılamamızı istemişlerdi.

Yine de beni asıl şaşırtan AP’de çekilen toplu fotoğraf oldu.
 

Demek ki, Avrupalı Çerkesler Federasyonu da DÇB ve DÇB kurucu üyesi Avrupa Çerkes Dernekleri Federasyonu gibi Çerkes’i Adige ve Abhazların ortak adı olarak algılıyordu ki fotoğrafta sadece Abhaz ve Adige bayraklarına yer verilmişti. Buna hem çok sevinmiş hem de çok üzülmüştüm. Evet çok üzülmüştüm. İzleyenler anımsayacaktır, üç yıl öncesi birinci “Çerkes Günü”nün hazırlık aşamasında ayrı düşmemizin asıl nedeni arkadaşların Çerkes sözcüğüne tüm otokton Kuzey Kafkasyalı halkları kapsatması bizlerin de en geniş tanımı ile ancak Adige ve Abhazların kapsatılabileceği görüşünde oluşumuz idi. Adige ve Abhaz halklarının köken birliği yanında sorunlarının da aynı oluşu bu algılamayı gerekli kılıyordu. Bu temel anlaşmazlık noktamıza Avrupalı Çerkesler Federasyonu fotoğraftaki gibi yaklaşsaydı, arkadaşlarımızın üyesi bulundukları federasyondan ayrılmalarına gerek kalmayacak, “Çerkes Günleri”ni Adige Cumhuriyetlerinin de katkıları ile adına yaraşır bir içerikle düzenleyebilecektik.

Çok sevinmemin nedeni de fotoğrafın, yanlıştan dönülebileceğinin ilk belirtisi olarak değerlendirilebileceği umudu...

Derken CC ana sayfasında sevgili Azmi’nin, Azmi Berberoğlu’nun olaya ilişkin iyimser değerlendirmesini okudum. Sayın Berberoğlu ile önce CC'da tanışmış, sonra da Abhazya’da Dünya Abhaz Abazin Birliği’nin düzenlemiş olduğu “Bağımsızlığı Destek Mitingi”nde konferans salonunda, yemekte yan yana oturmuştuk. Frekanslarımız tutmuştu. Birbirimize saygı duyduk. Ancak üzülerek söyleyeyim ki, sevgili Azmi’nin iyimser yazısı da kafalardaki soruların yanıtı değildi.

Soruların kimileri mi?

- Bu günlerin gerçek formatı nedir. AP programında nasıl yer alır?
- Çerkeslerin sorunları olarak sunulan sorunlar nelerdir?
- Çerkesler adına AP’nda ne gibi isteklerde bulunulmuştur?
- Abhazya’nın öncelikleri ile Adigelerin öncelikleri nasıl vurgulanmıştır?
- İki halk aynı gün birlikte bayrak dalgalandırabildiğine, birbirlerinin bayrağını taşıyabildiğine göre ve bir araya gelinmişken Abhazya yetkililerine Abhazya Vatandaşlık Yasası’nın ne denli yanlış olduğu en kısa sürede Adigeleri de kapsar şekilde düzeltilmesi gerektiği anlatılmış mıdır?

...gibi, gibi.

Beni tanıyanlar, yazılarımı izleyenler, DÇB Genel Sekreteri olarak UNPO üyeliği yazışmalarını yapmış olmama, o yıllardaki başkanımız sayın Şhalaxhue Abu ile birlikte örgütün Estonya’daki bölgesel toplantısına katılmış olmama ve tüm bu umutvar “Çerkes Günü” anlatımlara karşın AP’na da AB’ne de pek güvenmediğimi, “Günlerin” çok ciddiye alınmaması görüşünde olduğumu bilirler. Kakasfaderasyonu.org sitesinden aldığımız aşağıdaki haber de bu konularda ne denli haklı olduğumu kanıtlar sanırım.



AB Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını tanımıyor
16 Ekim 2008

  Avrupa Komisyonu Başkanı "Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıkları kabul edilemez" dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso; Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili ile görüşmesinden sonra yapmış olduğu açıklamada, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının kabul edilemez olduğunu belirtti.

Jose Manuel Barroso "Bizler 1 Eylül tarihindeki pozisyonumuzu koruyoruz. Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıkları kabul edilemez. Biz bu bölgeleri Gürcistan'ın ayrılmaz parçası olarak görüyoruz." dedi.

Jose Manuel Barroso "Avrupa Birliği, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını tanımadığı gibi Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün bir parçası olarak görüyor" vurgulamasında bulundu.

Kaynak:
www.regnum.ru 
www.abhazyam.com



Sonuç mu?

Bizce batının bizlere verdiği önem, Rusya Federasyonu’nu karıştırabilme potansiyel gücümüzle doğru orantılıdır. Paradigması bu olan Batı. Paradigması farklı olanların ya da Batı’nın neyi niçin yaptığının bilincinde olmayanların anlamakta zorlanacakları eylem ve söylemlerde bulunur.

Batı, anavatan Adigelerinin nihai amacının “Rusya Federasyonu ile birlikte daha özgür bir yaşam” olduğunu bildiği için anavatan Adigelerinin gıyabında güya onların sorunlarını tartışır. “Gün”e de Rusya karşıtı oldukları bilinen diaspora Adigelerini konuşmacı olarak çağırır.

Güney Osetya için öncelikleri elbette ki Cumhuriyet’in Gürcistan içinde kalmasını sağlamaktır. Ancak bunun pek mümkün görünmediği için Kuzey Osetya ile birleşmesini yani Rusya Federasyonu’na katılmasını uygun görür. Çünkü etkileyebildiklerinde, iki Osetyayı kapsayan Alan Cumhuriyeti üzerinden Rusya Federasyonu’nu rahatsız edebilme olasılığı Küçücük Güney Osetya üzerinden rahatsız edebilme olasılığından çok daha büyüktür.

Abhazya için öncelikleri de Abhazya’nın, taraflara kabul ettirilebilecek bir statü ile Gürcistan içinde kalmasını sağlamaktır. Ancak tren kaçmıştır. O halde şimdi aslolan Abhazya’nın Rusya Federasyonu etki alanından kurtarılmasıdır. Bunun da kanıtı Adige dilini ne ölçüde bildiği kuşkulu, sayın Obama’nın Kafkasya danışmanı John Colarusso’nun Kaf-Fed sitesinden aldığımız ve bir önceki yazımda aktardığımız sözleridir.

İşte olaylar bu paradigma ile irdelenmediği sürece “Çerkes Günü”ne bilim dünyasının Çerkes bildiği Adigelerin değil de kendilerini Çerkes saymayan ve Abhaz soy adı almayan Adigelere, Abhazya vatandaşı olabilme kolaylığı sağlamayan Abhaz yetkililerin çağrılmış ve özel görüşmeler yapılmış olmasının nedeni bir türlü anlaşılamayacaktır...

Olayları, bir başkasının çıkar gözlüğü ile değil de kendi halkımızın çıkar gölüğü ile görebilenlerin hızla arttığı umudumuzu yineleyelim ve yazıyı sevgili Kuban’a özenti bir son sözle, “zavallılığı benimseyenler”e uyarı anlamında bir Adige atasözü ile noktalayalım:


Son söz: İki kez aynı kuyuya düşen kişi kördür.