AVRUPA PARLAMENTOSU ÇERKES GÜNÜ

19.00.2008

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Kaf-Kur olarak gerçekleştirdiğimiz dernekler arası toplantılardan birinde, yaptığım açış konuşmasında, gelecek kuşakların içinde yaşadığımız çağı “Hızlı Değişim Çağı” adıyla anabileceklerini dile getirmiştim.

Evet başka bir çok konuda olduğu gibi politik konularda da söylenenlerin yapılanların doğru yanlışlığını görebilmek için on yıllar beklemek gerekmiyor artık. Her gün her saat hep birlikte görüyor yaşıyoruz. Tüm bunlara karşın ilginçtir, bizlerdeki “balık hafızası” pek değişmiyor. Yanlış ata oynayanlarımızın hiç biri “yanıldık” demedikleri gibi olayları izleyenlerin bilenlerin hiçbiri de yanılanlara yanılgılarını anımsatmıyorlar. Bu da öngörüleri gerçekleşmeyenlerin yeni konumlarını daha önce de hep savunmuşlarmış gibi kostaklanarak gezinmelerini sağlıyor.

Bense, mutlu sonla biten şu acı olayın, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırısının gerçekleştiği günden beri AP Çerkes Günü kahramanlarını izliyorum. Hani eşsiz danslarımız eşliğinde sorunlarımızın AB’ye anlatılabileceğini umanları... Kuruluşundan beri DÇB’nin kurucu üyesi Avrupa Çerkes Kültür Dernekleri Federasyonu’nu dışlayabileceği sanısı ile, yeni kuruluş Euro Xase’yi destekleyen yine DÇB kurucu üyesi Kaf-Fed’i. Kaf-Fed desteklerse dağları da yıkabileceklerini sananları. Güne ilişkin beklentilerin, yanlış olduğunu dile getirenleri nedeyse ihanetle suçlamaya kalkanları... Olayın çok önemli olmadığını düşünenleri “çıkıntı” olarak niteleyen kendi halinde şairimizi... Eleştirilenleri çok ciddi şekilde korumaya alanları... Nick’le bizlere küfürnameler yazanları... Özellikle de AP Çerkes Günü konuşmasında sürgününün İkinci Dünya Savaşı'nın bir sonucu olduğunu dile getirdiği sanal orama yansıyan sayın milletvekilini... Rusya Federasyonu karşıtı söylemlerle AB’nin desteğini alabilecekleri ham hayalini kuranları... Daha başkalarını...

Gerçekten, düzenledikleri Çerkes Günleri ile, sorunlarımızı Avrupa Parlamentosu’na anlatabildiklerini sanan bu kurumlarımız, bu arkadaşlar neden AB’ye başvurmuyor, neden Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığının tanınmasını istemiyorlar? Halbuki, Rusya Federasyonu ilişkilerini, enerji politikası üzerine inşa eden AB ülkeleri için konjonktür de pek uygun gibi. AB ülkelerinin bir taşla iki kuş vurmaları mümkün görünüyor. Öyle ya, sekiz Ağustos öncesi bizlere vereceği destek RF’nu kızdırabilecekken şimdi böyle bir destek Rusya Federasyonu’nun büyük takdirini kazanacak bu da kendileri için daha uygun koşullarda enerji anlaşmaları yapmalarına kapı açacaktır...

Evet artık çok iyi biliniyor ki Batılı Ülkeler, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımayacak. Dahası elindeki kozları Gürcistan lehine kullanıyor, kullanacak. Gücü oranında RF’nu geri adım atmaya zorladı, zorlayacak genel politikası ile örtüşmeyen konularda bizleri görmezdan geldi, gelecek Yok saydı, sayacak. Aleyhimize eylemlerde bulundu, bulunacak... ... Bizleri de ancak, Rusya Federasyonu’nu karıştırabilme potansiyelimiz ölçüsünde destekleyeceklerdir.

Durum bu iken, Ekim ayında planlanan AP Çerkes gününde, halkımız için bedel ödemeye hazır olanlarımızın AP üyelerine “Çerkesler” adına neler söylemeyi düşündüklerini doğrusu merak etmiyor değilim. Kim bilir politik duruşlarından dolayı belki de AB’yi kutlayacak birlikte dans edeceklerdir. Belki de birlikte, daha önceki Abhazya saldırısında taş üstünde taş bırakmayan, kütüphane, müze gibi kültürel kurumları yağmalayan, Güney Osetya’nın küçük bir kasabasına sivil hedefli saldırı düzenleyen Gürcistan’ı, saldırırken bile “orantılı güç” kullandığı için takdir edecek, Rusya Federasyonu’nu da kullandığı “orantısız güç” için kınayacaklardır.

Kim bilir belki de parlamento nezdinde AB ülkelerini kınayacak, danslarımızın bağımsızlığın tanınmasını kutlama amaçlı olduğunu dile getireceklerdir. Bu kez de iki ay susanların bu sitemlerinde ciddi olduklarına parlamenterleri inandırmak güç olacaktır.

Peki bu aşamada, bağımsız devlet olmak için bedel ödemeye hazır olmalarına karşın, bedel ödeme önceliğini hep anavatandakilere bırakma inceliğini gösterenlerin ne yapmaları gerekir dersiniz?  Çözüm önermeyen salt eleştiri, tarzım olmadığı için, kızıp saldırmalarını göze alarak önerilerde bulunayım:

1- AP Çerkes Günü'ne öncekilerden daha yoğun biçimde katılınır. Dans edilmez. Son olaylara yaklaşımımız anlatılır. “Rusya ile savaşma kahramanlığını” başkalarına bıraktığımız, bizlerin Rusya Federasyonu ile birlikte yürüyeceğimiz, kiminle birlikte olacakları kararının, o coğrafyada yaşayanların hakkı olduğu vurgulanır. Abhazya ve Güney Osetya’yı Gürcistan saldırılarından koruyan ve bağımsızlıklarını destekleyen Rusya Federasyonu’na teşekkür edilir. Tek kutuplu değil, çok kutuplu bir dünyanın AB ülkeleri için de daha yaşanılası olduğunun altı çizilir.

2- İçeriği yukarıda verilen konuşmalara ek olarak danslarımız coşku ile sergilenir. Dansların finalinde elemanların her biri göğüslerinden Abhazya ve Güney Osetya bayrakları ile birlikte bağımsızlıkları tanıyan ülkelerin bayraklarını da çıkartır coşkuyla yükseltirler. Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıyan her ülkenin bayrağını böyle dalgalandırılacağı mesajı verilir.

3- Yukarıdaki önerilerden biri yapılamayacaksa eğer, AP Çerkes Günü’ne gidilmez, protesto edilir AP’ye gönderilecek protesto metni kamuya da açıklanır. Tüm sitelerde bu arada “Bağımsızlık, Demokrasi, Özgürlük ve Birlik için” çıkan bağımsızlık ve demokrasiyi hangi ülke ya da ülkeler, özgürlük ve birliği hangi halk ya da halklar için amaçladıklarını bir türlü açıklatamadığımız “Jineps”te de yayımlanır...

Sanırım daha önemlisi şu “hızlı değişim çağında”, “balık hafızası”na sahip olanlarımızın bu hafızalarını, dünü anımsayan, bugünü unutmayan, bilinçli bir insan hafızası ile değiştirmeleridir. Çünkü “balık hafızası” temeli gelecek kurgusunun sonucu yine hüsran olacaktır. Özetle artık artık ezberler bozulmalı, gerçeklere uyanmalı ve gelecek bu gerçeklerimiz üzerine kurgulanmalıdır.

Bir düşünsek mi, ne dersiniz?