KAF-FED SİTESİ ve SEMPOZYUM

05.04.2008

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Bir önceki yazımda ne denli önemsediğimi vurguladığım sempozyumun Kaf-Fed sitesinde yer almaması beni gerçekten hem şaşırtmış hem de üzmüştü. Katkı kabul edilir umudu ile 31 Mart 2008'de, CC'deki köşemde yayımlanan yazımı aynı akşam sayın Behice Yeşilbağ’ın e-mail adresine postaladım. Sayın Yeşilbağ’dan önce, yorumlu yazıları siteye prensip olarak koymadıkları ama yazıyı e-mail grubu ve yayın kuruluna ilettikleri nazik yanıtını aldım. Sevindim, teşekkür ettim.

Sayın Yeşilbağ’dan hemen ertesi günü bir ileti daha aldım. Yetkililer prensiplere rağmen yazının yayımlanmasını uygun görmüşlerdi. Ancak sayın Yeşilbağ, bana yazmakta olduğu olumlu yanıtı bitirmek üzereyken, yazının CC'de yayımlandığını öğreniyor ve çok üzülüyor. Bir başka sitede yayımlanmış bir yazı Kaf-Fed sitesine nasıl yayınlasınlardı... Nerede kalırdı o zaman sitenin özgünlüğü…

Şaşırmıştım elbette ki… Aslında şaşırmamam gerekiyordu… Çünkü daha önce aynı sitenin bir yetkilisi, CC’ye, “kaynak göstererek bile bizim sitemizden alıntı yapamazsınız” ültimatomu çekmişti. (İlgilenenler verilen yanıt ile birlikte ültimatomu CC sayfalarında bulabilirler.)

Aklın zor alacağı bir yaklaşım. Görüşlerini daha çok kişi ile paylaşmak, kamuoyu oluşturmak amacındaki bir örgüt, karşılıksız katkıda bulunan çabası içindeki bir siteyi engelliyordu… Böylesi bir yaklaşım, örgütsel çalışmalar tarihinde sanırım benzeri pek bulunamayacak bir örnekti… Daha sonraki yüz-yüze yaptığımız görüşmelerde, site yetkilileri, yanlış anlaşıldıklarını, yazının amacını aştığını dile getirmişlerdi…

02 Nisan 2008'de Kaf-Fed sitesinde sempozyum haberini görüyorum. Benim özetlememi beğenmediklerine göre daha ayrıntılı, sorunları daha derinlemesine irdeleyen bir haber yorum olabilir umuduyla okuyorum. Çünkü ben yazım çok uzamasın diye önemli olmakla birlikte birçok konuyu yazmamıştım. Ancak heyhat ki ne heyhat. Yorum bir yana metnin haber niteliği bile yoktu.. Konuşma içerikleri, tartışmalar hiç yansıtılmamıştı. Kimileyin olaylar çarpıtılmış, halkın ilgileneceği çok önemli konular hiç yazılmamıştı… Özetle haber yapılmamış, mış gibi yapılmıştı…
İşte, parantez içinde koyu harflerle yazılı değinmelerimi de içeren haber. Dikkatle okuyun lütfen. Tarihimizde bu yılların çok önemli olduğunu, yaşamakta olduğumuz, ileride tarihimizde çok önemli bir yer tutacak bu yılların yeniden, yeniden değerlendirileceğini düşündüğüm için adresini vermekle yetinmiyor haberi köşeme alıyor tarihe not düşme görevimi yapıyorum:

“21. Yüzyılda Yüzü Kafkasya’ya Dönük Olmak” Sempozyumu yapıldı. 02.04.2008

İstanbul Kafkas Kültür Derneği son yıllarda oldukça önemli organizasyonlara imza atıyor. 8-9 Nisan 2006 tarihinde “Kafkasya-Diaspora İlişkisi” konulu, 6 Mayıs 2007 tarihinde “Her yönüyle Çerkes Teavün Cemiyeti” ve ardından 23 Mart 2008 tarihinde düzenlenen “21. Yüzyılda Yüzü Kafkasya’ya Dönük Olmak” sempozyumu önemli konu ve konuşmacılarıyla ses getiren etkinliklerdendi. Bu önemli çalışmalarından dolayı İstanbul Kafkas Kültür derneğimizi tebrik ediyoruz.

23 Mart 2008 tarihinde yapılan “21. Yüzyılda Yüzü Kafkasya’ya Dönük Olmak” sempozyumu İstanbul Kafkas Derneği’nde gerçekleştirildi. Katılım oldukça yüksekti. (Halbuki, çağrılı konuşmacılardan sayın Mehmet Yediç’in öncelikle vurguladığı konulardan biri, katlımın yüksek olmadığı ve yıllardır yüzlerin hemen hiç değişmediğiydi. Sayın Yediç konuşmasında, sempozyuma katılanların sayısının 60 olduğunu söylemişti. Sorduğumda ise tek, tek saydığı katılımcı sayısının 68 olduğu yanıtını aldım. Demek ki federasyon için böylesi önemli bir sempozyuma 68 kişinin katılmış olması başarı idi ya da halk “katılım oldukça yüksek” olduğuna inandırılmalıydı. Eğer öyle ise biraz daha dikkatli olup, katılımın yüksek olmadığının kanıtı fotoğrafı sayfalarına koymamaları gerekmez miydi?) Büyük bir ilgi ile izlenen oturumlarda yurt dışından (anavatandan değil) ve diğer şehirlerden gelen konuşmacılar çok yararlı ve aydınlatıcı bilgiler verdiler. Nalçik’ten gelmesi beklenen Ergun Yıldız’ın son anda gelememesi nedeniyle Kabardey-Balkar Cumhuriyeti hakkında bilgilendirme yapılamadı.

Sempozyumu İstanbul Kafkas Kültür Derneği Başkanı Yaşar Nogay açtı. Ardından Kafkas Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Cihan Candemir de bir açılış konuşması yaptı.

Açılış konuşması için tıklayınız

Başkanlığını Doğan Özden’in yaptığı “Kafkasya’da Yaşayanların Tanıklığında Cumhuriyetler” (Bizce konu seçiminde kapsam çok geniş tutulmuştu. “Kafkasya’da Yaşayanların Tanıklığında Cumhuriyetlerdeki Dönüş Çalışmaları” diye sınırlandırılmalıydı. Nitekim konuşmacılar adına konuştukları cumhuriyetleri her yönü ile değil dönüş çalışmaları yönünden değerlendirmişlerdi. Peki, Kafkasya’nın diğer bölgelerinden kimselerin çağrılmayışı tuhaf değil miydi? Federasyon yayımlamış olduğu “Biz Çerkesler” kitapçığında tanımladığı gibi Kafkasya denince zaten Kuzey Kafkasya anlaşılır görüşünde olsa bile, bu başlığı seçtiklerine göre diğer Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerinden de konuşmacı çağırmaları gerekmez miydi? Bu söylem-eylem uyumsuzluğunu ortadan kaldıracak değişiklik neden yapılmadığını, federasyon adının Adige-Abaza Dernekleri Federasyonu olarak neden değiştirilmediğini anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Şimdiki durumun sürdürülmesinin içtenlikten uzak olmadığının görülmesinin zamanı gelmemiş olabilir mi?) konulu birinci oturumda, Abhazya Milletvekili Soner Gogua Abhazya Cumhuriyeti hakkında geniş bilgiler verdi. (Bu da gerçek dışı. Hemen sonra sıralanan konu başlıkları Abhazya Cumhuriyeti hakkında geniş bilgi verilmediğinin, konuşmanın daha çok dönüş sorunlarına odaklandığının kanıtı değil mi?) Abhazya’ya seyahatin, gezip görme olanaklarının iyi olduğunu, yasal zorlukların bulunmadığını anlatan Gogua, demografik yapının güçlenmesi için dönüş çalışmalarının yoğunlaştırılması gereğini vurguladı. Abhazya'ya dönüş veya yatırım yapma konusunda mevcut imkan ve fırsatların kaçırılmaması gerektiğinin altını çizdi.

Adigey Cumhuriyeti’nden davet edilen Dış İlişkiler Başkanı Aslan Patakov’da (metin Rusça olmadığı halde konuşmacının soyadının Rusça’ya göre yazılması aymazlık değil mi? Adigece konuşma yapan kişi Adigece soyadı ile tanıtılmayı hak etmiyor mu yoksa, ne dersiniz?) Adigece yaptığı konuşmada, Adigey hakkında geniş bilgiler vererek, (tamamen gerçek dışı) bilmediğimiz birçok hususta aydınlatıcı bilgiler verdi. Patakov, dönüş ve yatırım amaçlı yaklaşımların ilgi ile karşılanacağını, yasalar çerçevesinde yapılacak bu yaklaşımların başarılı olmaması için hiçbir sebep olmadığını belirtti.

Türkiye’den Adigey’e yerleşen hemşerilerimizden Mehmet Yedic de önemli açıklamalar yaparak, dönüşte yaşanabilen bazı sıkıntılara değindi, bunların aşılamayacak sorunlar olmadığını anlattı. Dönüşe ilgisizliği eleştirdi. (Tamamen çarpıtma… Mehmet bey dönüşe ilgisizliği değil, kurumlarımızın dönüşe ilgisizliğini eleştirmişti. Bu görüşünü de bugüne kadar dönüş yapmış olanların ve bu yıl başvuru yapanların çoğunun dernekle doğrudan ilişkisi olmadığı örneği ile de desteklemişti. Bu da benim “halkı ikna etme sevdasından önce kendinizi ikna edin” eleştirimle örtüşmüyor mu?)

1. oturumun sonunda soru cevaplar bölümüne geçilerek, katılımcıların merak ettiği konular yanıtlandı. (Katılımcılar geneli hiç ilgilendirmeyen, sadece kendilerinin merak ettiği konularda sorular sormuş, sorularına uygun yalnız kendilerini ilgilendiren yanıtlar almış olmalılar ki habercimiz soru ve yanıtları halkımızla paylaşmak gereğini duymamış.)

Öğleden sonraki “Diasporada Dönüşün Temel Dinamikleri” konulu II. oturumun başkanlığını Atay Ceyişakar yaptı. Bu oturumda ilk konuşmayı Kaf-Fed Eğitim ve Teşkilatlanma Sekreteri Şamil Jane yaptı. Jane, dönüş konusunda istatistiki sonuçları sunarak, dönüşün iç ve dış dinamiklerine değindi.

Diaspora aydınının sorumluluğu ve somut öneriler başlığı altında konuşma yapan Fahri Huvaj’da diaspora kavramını sorguladı. Biz Türkiye’deki Çerkesler diaspora niteliği taşıyor muyuz? Diaspora olabilmek için anayurtla ne kadar bağlantı içerisindeyiz konularına değindi. Aydın kimdir, aydınlarımız neler yapmalı sorularına yanıtlar verdi.

İstanbul Dostluk Kulübü yönetim kurulu üyelerinden Tuba Kobaş’da “Diasporada İş Örgütlerimizin ve Düşünce Kuruluşlarımızın Dönüş Sürecine Katkısı” konusunda Şamil Jane’nin sunumu ile de örtüşen bilgilendirmeler yaptı. Güçlü diasporanın dönüşe etkisi, dönüş için yapılması gerekenler konularına değindi. (Öğleden sonraki oturuma ilişkin değinmeleri daha önce yazmıştım. Anımsatmayı yersiz buluyor ancak istenir ve gerekli görülürse ayrıntıları somut örnekler, belgeler ışığında uygun görecekleri yer, uygun görecekleri zaman ve en geniş katılımla tartışmaya açık olduğum açık çekimi de yineliyorum.)
1. Oturumun sonunda da geçilen soru cevap bölümünün ardından sempozyum sona erdi. (İşte, sorular ve yanıtları yani katılımcıları kale almayan, önemsemeyen, yalnız kendilerini önemseyen zihniyet bir kez daha karşımızda. Ne denir bilmem ki?...)

Peki, böylesine olumlu bir sempozyum haberinin, olumlu hiçbir sonuç alınmadan bitmiş olduğu izlenimi verecek şekilde bitirilmesine ne dersiniz? “Madem yüzme bilmezdin neden çıktın ağaca” gibi olmadı mı biraz. Halbuki sempozyumu önemli kılan, daha olumlu gelişmelerin ilk adımı olacağı umudumu bir önceki yazımda şöyle vurgulamıştım: “Oylama yapılmadı ise de, çok uzak olmayan bir gelecekte, her birimizin olanakları ölçüsünde katkıda bulunacağı bir Dönüş Programı oluşturulmak amacı ile daha geniş katılımlı bir arama toplantısı yapılması kararında birleşildi. Umuyorum ki bu sempozyum ilerde dönüş yapan yanında yapmayanı, diaspora ile birlikte anavatanı, bir gün dönebilmeyi düşünenle hiç dönmeyecek olanı, özetle her birimizin katkılarını üretime dönüştürecek böylesi bir program oluşturulmasını önemli bir kavşağı olarak tarihimizdeki yerini alacaktır”

Dahası sayın Doğan Özden’in çağrısı ile, sayın Şamil Jane, sayın Aytek Kurmel ve benim, bu kapsam ve içerikli toplantı için görüş alışverişi amaçlı ilk görüşme de yapılmış, daha sağlıklı sonuç için yazışmanın daha uygun olduğunda görüş birliğine varılmıştı.

Sempozyumda güzel konuşması ve kararlı duruşunu alkışladığımız sayın Cihan Candemir’in olayımızın ruhunu kavramamış birinin kaleminden çıkmış olduğu izlenimi veren bu haberi yeterli bulabileceğini sanmıyorum. Konuşmaların kitaplaştırılacak olması, Nart Dergi’sinde de yayımlanacak oluşunu alkışlıyorum. Ancak federasyonumuz yetkilileri gerçekten objektif ise ve gerçekten kamuoyu oluşturmak istiyorlarsa, daha sonraki benzer toplantılara daha çok kişi gelmesini önemsiyorlarsa hem bu sempozyumla birlikte daha önceki toplantılarda konuşulanları, hem de soru-cevaplar da dahil olmak üzere tüm konuşulanları en kısa sürede Federasyon Sitesi'nde yayınlamalı, bununla yetinmeyip yayınlanması ricası ile tüm sitelerimize de göndermelidirler..

Federasyonumuz, kimlerin ne konuştuğunu bilme ve kimlerin yaşamlarının konuştukları ile uyumlu olduğunu, kimlerin konuştuklarına tamamen ters eylemlerde bulunduğunu gözlemleme, irdeleme hakkını halkımızdan esirgememelidir. Derneklerimizdeki kan kaybı durması, birbirimizi çoğaltarak büyümemiz için bunun zorunlu olduğuna inanıyor, eğer öncelik verirse Kafkas Federasyonu’muzun bunu başarabilecek donanımı ve olanakları olduğunu biliyorum.