DAHA UYANMAYALIM MI?

16.03.2008

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Forumumuz sayfalarında Kürt sorunu çözümü için birbirimize sitemler etmeye, birbirimizi suçlamaya başladık yine…

Değerli okuyucularımız, amaç uğruna elbette ki kimi gruplarla ittifaklar kurulabilir, birlikte hareket edilebilir ve elbette ki bu ittifakların temelinde de ortak çıkarlar olmalıdır. Mücadelede başarılı olduğunda kimin ne kazanacağı önceden konuşulmalı, tespit edilmelidir. Grupların biri ne yapacağını bilir, programını dayatırken diğeri ne yapacağının bilincinde değilse, gelecek öngörüsü yoksa birliktelik öngörüsü olmayan halk için, bilinçli olan tarafından kullanılmış olmakla sonuçlanır. İnsanlarımız kendi halkının geleceği için değil bir başka halkın geleceği için sıkıntı bedel ödemek durumunda kalabilir.

Sağlıklı birlikteliğin ilk adımı kendimize; ne için, kiminle, nereye kadar birliktelik, sorularını sormamız ve yanıtlarını bulmamız değil midir?

Forumlarımızda böylesi tartışmalar, arkadaşlarımızın karşılıklı suçlamaları başladığında, hemen bir Kürt, bir Ermeni ya da başka halkaların sitelerinde, Çerkes sorununun çözümü konusunda tartışan, Çerkes sorunu için birbirlerini üzen, Kürtlerin, Ermenilerin, ya da başka halkların olup olmadığını düşünürüm...

Ben daha önce de böyle bir olaya şahit olmadım, şimdide başka halklardan gençlerin bizlerin gıyabında, bizim haklarımız için birbirini üzebileceğini düşünemiyorum. Böyle bir tartışmanın yapıldığı bir site varsa adresini iletilirse sevinirim. Gündeme alınsa, bile konu, “ne yapsak ne etsek de Çerkesleri yanımıza alsak ya da Çerkesleri yanımıza alma çabası gerekir mi” bağlamında tartışılıyordur.

Örneğin 12 Eylül öncesi dönemde, önder kadroların azımsanmayacak sayıda Çerkes gençlerinin de bulunduğunu bildiğimiz sol fraksiyonların hangisi programında, Çerkes ulusal sorunun çözümü için bir cümleciğe yer vermişti?

Pekiyi ya bu gün? Federasyon öneren Kürt grupların, hangisinin programında federasyon içerisinde Çerkeslerin nasıl yer alacağına ilişkin bir görüş var ya da bağımsızlık peşinde olanların bu bölgelerdeki Çerkesler için ne düşündüklerini bilenlerimiz var mı?

Peki dönüşe karşı çıkan kendi insanlarımızdan halkımızın sorunlarının nasıl çözüleceğine ilişkin deklere edilmiş yazılmış programı olan var mı? Örneğin daha gelişkin bir demokrasi ile mi yetinilecek, yoksa ''Özerk Bölge'' talebinde mi bulunulacak? Bunu da yeterli görmeyip federatif bir cumhuriyet mi hedeflenecek?

Özer bölge ya da federatif cumhuriyet için hangi il ya da illerin toprakları seçilecek? Çizilen sınırlar dışında kalan Çerkesler bu bölgeye yerleşmeleri için hangi yöntemler kullanılacak? Çerkesler ulus olsun diye, artık özgür ya da federal hadi cumhuriyet sınırlarına yerleşmeye zorlanacak mı? İki milyon nüfusu olan Kosova’nın bağımsızlığı hemen tanındığına göre en az beş milyon olduğu söylenen Çerkeslerin seçecekleri bir bölgede ilan edecekleri bağımsızlığın büyük ülkelerce hemen tanınabileceğini düşünmek çok saflık mı olur?

Bu konuya, CC'deki Dağarcık’ta 10.12.2005 tarihli ve “Bizlerde Gruplaşma” başlıklı yazımda da değinmiş ve şunları yazmıştım:

“…Bu konuda bilinçlendiğim lise yıllarımdan beri; hep üretimi, çabayı, üretime yönelebilecek tartışmayı önemsedim. Site forum sayfalarından özellikle uzak durmaya çalıştım. Üretimle sonuçlanmayacak, birbirimizi geliştirmeyecek, amaca yaklaştırmayacak tartışmaları hep zaman kaybı, enerji kaybı olarak değerlendirdim. Bizlerin boşa harcayacak zamanı olmamalı diye düşünüyorum. Seçtiğimiz her alanda çok çalışarak, çok öğrenerek, en iyi olamaya çalışarak, üreterek ama mutlaka üreterek ayakta kalabileceğimiz inancındayım.

Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kimi kavramların mutlak olmadığını hep sezinledim. Kişi ya da toplumların çıkarı söz konusu olduğunda bu kavramlara farklı yaklaşıldığını hep yaşadım. Bu soyut kavramların somut içeriği, o günlerde geçerli dünya görüşüne, uluslar arası örgütlerde etkili olan ülkelerin çıkarlarına, kişinin, kendi algılayışına, bakış açısına, paradigmasına bağlı olarak hep değişe geldiği de artık bir giz değil. Dolayısıyla, soyut kavramlar, soyut söylemler, hele hamasi söylemlerden çok bunların somutlaştırılmalarını, nasıl somutlaştırılabileceğini önemsedim. Bu yaklaşımımı pekiştiren kanıtları da hep gözler önünde değil mi?

Kendi özelimizde; her zaman, hemen her konuda farklı görüşlerin olmasını çok doğal karşıladım, doğal karşılıyorum. Hiç alışamadığım, hep yadırgadığım, anlaşamayan grupların kişilerin, analaşamadıkları konularda salt polemik düzeyinde kalan tartışmaları neden sürdürdükleridir. Eski dergilerimize bakıldığında bu tartışmaların yeni olmadığını göreceğiz. Anlaşmazlık konularının ön plana çıkarılması, anlaşılabilen konularda üretme sorumluluğunu yüklenmekten kaçmak olarak değerlendirdim hep.
(…)
Çerkesler olarak, tanıdığımız diğer toplumlardan çok farklı, adını koyamadığım bir psikolojimiz olduğundan artık eminim. Örneğin, özellikle yakın geçmişte yaşadığımız, kendi aramızdaki kavgaların nedenleri… Bu kavgalarımızın Çerkes Ulusal Sorunu'na yaklaşım farklılığımızdan (çoğunluk öyle sansak da) kaynakladığını söyleyebilsek de kanıtlayabilir miyiz? Örneğin Çerkes Ethem ile Çerkes Aznavur, Çerkes sorununun konuluş biçimi, çözümü konusunda analaşamadıkları için mi birbirlerini tepelemeye çalıştılar ya da 12 Eylül öncesi, çeşitli kamplarda, fraksiyonlarda yer alan arkadaşlarımızın, bulundukları fraksiyonda yer alış nedenlerinin Çerkes sorununa yaklaşım olmadığını söyleyemez miyiz? Görüş ayrılığı nedeni ile birçok Kürt’ün ayrı kamplarda yer aldığını, birbirleri ile kavga ettiklerini, kimi kavgaların ölümle sonuçlandığını hep gördük yaşadık... Onlarla birlikte Çerkesler de bu kavgalarda yer aldı, öldü, öldürdü. Bir Kürt’ün, Kürt Sorunu'na getirdiği çözüm önerisini doğru bulduğu için, bir fraksiyonda yer alması elbette ki anlaşılır bir davranış. Ölümle, hele sivillerin ölümü ile sonuçlanan olayları hiç kabullenemesek de bu davranışın kendi içinde bir mantığı olduğu söylenebilir. Buna karşın Kürt Sorunu'nun (Çerkes Sorunu değil) çözümü konusunda yaklaşımları farklı olan Çerkeslerin, Çerkes Sorunu'nu hiç dert edinmeyen farklı fraksiyonlarda yer almalarını, -yineliyorum, kavgaya tutuşmalarını, ölmelerini, öldürmelerini- anlayabilmek mümkün mü?

Kendilerini çok bilinçli, çok demokrat, çok insan hakları savunucusu sansalar da kendi halkının sorunlarına, çözüm önerisi getirmeyen bu arkadaşlar için, ulusal bilinci de, demokrasiyi de, insan haklarını da yanlış algılamışlardı diyemez miyiz? Bizlerin de, farklı fraksiyonlarda, partilerde yer alma nedenimizin, yer aldığımız fraksiyonun Çerkes Sorunu'na getirdiği çözüm önerisi olması gerekmez miydi? Bence gerekirdi ve bu doğal olanıydı. Halkın düşünürlerinin, politikacılarının farklı örgütlerde yer aldıran düşünce, Çerkes sorununun algılanışı, soruna önerilen çözüm yolları olmalıydı. Yaşadıklarımız ise elbette ki doğal olmayan bir durumdu.”

Bu kadar deneyimle, doğal olmayan bu anafora kendimizi kaptırmak çok acı olmaz mı? Forumlarda daha çok, üretme, birbirimizi geliştirme çabalarına ağırlık vermemiz gerekmez mi? Ayakta kalmak için seçtiğimiz her alanda çok çalışmak, çok öğrenmek, alanızın en iyisi olamaya çalışmak, üretmek ama mutlaka üretmek gerektiğini anlamamızın zamanı gelmedi mi?

Özetle: Daha uyanmayalım mı?