MEVSİMLİK ULUSALCILARA

12.08.2007

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Dergi sayfalarında bize ilişkin hamasi yazıları okuduğumda, sitelerin forum sayfalarında, gençlerimizin, kendileri dışında nerdeyse herkesi karalayan güya eleştirilerine göz gezdirdiğimde, geçmişte de benzer yazılar yazılmış olduğunu anımsarım. Hemen arakasından da düşünürüm. Gençlerin biri çıksa diasporik yaşamımızdaki tüm yayınlarımızı incelese, yazıları derlese…

Sonra da bu yazıları, yazanların yaşamları ile bir karşılaştırsa…

Gençliklerinde milliyetçiliklerine toz kondurmayanların acaba kaçı orta yaşlılıklarında da bu söylemlerini sürdürebilmiştir. Hele, yaşamlarını yazdıklarına paralel düzenleyebilenler, düzenleme  çabası gösterenler acaba kaçta kaçtır.  Bunların acaba kaçı uğruna bir bedel ödemeyeceği şeyleri yazdığı, söylediği, başkalarını karaladığı için pişmanlık duymuştur, pişmanlık duymaktadır.

Allah uzun ömür versin,sağlığı yerinde olanlardan, ulusal çabaları izleyenlerin sayısı acaba ne kadardır. Peki bunların kaçta kaçı, günümüz kahramanlarına bakıp, bakıp “Zamanında bizler de neler söylemiş, neler yazmıştık. Nasıl gerçekleştirilebileceğini hiç düşünmeden halkımız için ne güzel şeyler amaçlamıştık. Gün gelir sizler de durulursunuz.  Güzel amaçları yazma söyleme ile güzel amaçları gerçekleştirme çabasının kişiye yüklediği sorumlulukların birbirine ne denli uzak olduğunu anlarsınız. Anlamak istemezseniz gerçeklere öyle bir toslayış toslarsınız ki şaşar kalırsınız. Toslamanın şiddeti ile de unutursunuz bizler gibi, daha önce neler söylediğinizi, neler yazdığınızı, kavgalarınızı, karalamalarınızı… unutursunuz” diye düşünmüştür, düşünür.

İnanıyorum böyle bir yapıt, çok düşündürücü, çok yol gösterici, çok yararlı olacaktır…

Geçmişte ulusal kahramanlık gösterilerinde bulunup bugün köşelerine çekilenlerin, bugünkü ruh halleri ancak inceleme ile ortaya konabilecekken iken, böyleleri için ne söylenebileceğini Hatko Güşan yıllarca önce Yamçı’da söylemiştir.


NERELERDESİNİZ?

Mutluluk diye…
Ulusunuzun mutsuzluğunu

Saplayabilir misiniz

Bir hançer gibi

Göğsünüze…

 

Mutluluk diye…

Bir Uzunyayla garibinin

Çaresizliğini

Islatabilir misiniz

Göz yaşlarınızla…

 

Mutluluk diye …

Vatan

Koskoca bir hasret olup

Düğümlenir mi gırtlağınıza…

 

Mutluluk diye…

Yüreğinizi elinize alıp

Halkımızın “ulaşılmazlığına” doğru

Yola

Çıkabilir misiniz…

 

Mutluluk diye…

Parfümlü elinizi

Uzatabilir misiniz

Toprak çatlağı

Ellere…

 

Yanılgım

Mutluluğum olacak

Ama

Zannediyorum

Yapamazsınız…

 

Mutluluk diye…

Sevginizi

BİR BUÇUK MİLYON

Parçaya bölüp

Dağıtabilir misiniz…

 

Çıkamazsınız

“mutlu”

Köstebek karanlığınızdan

Yiğit, yürek aydınlığına…

 

Yüreğiniz küçücük sizin

“Mutluluğunuz” ufacık

Bir gümüş çerçeve kadar

Yedi göbek saymak kadar

“Mutluluğunuz” ufacık…

 

Çocuğunuz küçücük sizin

Biberon ve lüksle aldatılan.

On sekiz sene sonra, inanınız

Lanet okuyup küfredecek fısıltıyla

Duyacaksınız…

 

Daha dündü: Gözdeydiniz

Daha dündü: Gözlerinize bakılırdı

Daha dündü: Çareydiniz

Daha dündü: Başrollerdeydiniz

NERELERDESİNİZ?…