ZIPLHIHİ TTIS, GUIPŞISİ PSALHE

(Önce bakın, sonra otur. Önce düşün, sonra söyle…)
21.07.2007

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Hatko Schamis-Talebe, adı ile yazan CC'deki yazarımızı artık tanıyorsunuz. Örgütlenme üzerine yazdıklarını sizler de benim gibi ilgiyle okuyorsunuzdur. Ciddiyetle, emek verilerek yazıldığı belli olan yazılara ilişkin görüşlerimi yazmak için serinin son bulmasını bekliyordum. Derken sayın Talebe’nin forumda alay kokan aşağıdaki yazısı yayımlandı. Forumdaki yazıyı yanıtlamak için serinin bitmesini bekleyemedim. Ayrıca, bu günlerde gündemde olan ''Türkiyeli Çerkes Miğferi Giymiş''lere  iyi bir örnek olduğu düşüncesi ile Talebe’yi bu köşeden yanıtlamayı uygun buldum.

 

İşte forumu izleyemeyenlerin de dikkatlerine sunmak istediğim özgün yazı:

 

“Talebe

7/19/2007

Sevgili Shabatnuko,


Bunca işin arasında tutturmuşsun bir "Anavatana Dönüş Günü" diye...


Önce Soçi olimpiyatlarına hazırlanmalıyız mesela. Günlerdir düşünüyorum olimpiyatlarda biz ne yapsak diye. Belki "seleme-haluj" falan satar biraz para kazanırız. Bu biriken parayla da bir müze kurar, kapısına "bir zamanlar burada bu 'haluj'larin alasını yapan bir halk yaşıyordu" diye yazarız.


Amerika'da bu müzelerden çok var. Her yıl binlerce insan ziyaret ediyor buraları. Korkunc para kazanıyorlar. Sonra kültürü yaymaya da yarıyor bunlar. Müzeleri ziyaret edenlerin çocukları Kızılderili giysileri, ok-yay vs. satın alıyor, sokaklarda "Kızılderilicilik" oynuyorlar. Böylece bir sürü insan Kızılderilileri, onların kültürlerini tanıyor.


Bir gün gelecek bizi de tanıyacaklar. Olimpiyatlar bize bu fırsatı veriyor...

 
Sonra 450. yıl kutlamaları var önümüzde. Daha Deli Petro'nun anıtını dikemedik Maykop'a! Gerçekten utanıyorum bu tembelliğimizden?


Az daha unutuyordum: Duymadın mi yoksa? Günlerdir Adigey'i, pardon Güney Rusya'yı, arayıp tarıyoruz. Başkanımıza yaraşır bir dağ bulabilmek için. Adını vereceğiz ya, yakışmalı!


Bunca işin arasında sen çıkmış 1 Ağustos'tan bahsediyorsun.

Aslında 1 Ağustos da yanlış bir tarih. Bu tarihte herkes tatilde. Derneklerimiz, büyüklerimiz... Eee, bunca yıl koşuşturdular, yoruldular; tatili hakkettiler.


Başka bir tarihte olsaydı bak ne biçim anarlardı "Anavatana Dönüş Günü"nü. Talihsizlik işte!

Yeni slogandan da haberin yok herhalde.

"Ya sev, ya dönme". "Ya sev, ya terket" gibi...

Rusya Federasyonunu sev, Yönetimi sev, asimilasyonu sev, DÇB'yi sev, Kaf Fed'i sev... Yoksa dönme!


Sen de tutmuş "Anavatana Dönüş Günü" diyorsun. Sana kolay gelsin!


Saygılar, sevgiler.”


Değerli okuyucular,
 

Bu güne kadar -dolaylı değil- doğrudan anlatımı seçtiğimi sanıyordum. Ama yukarıdaki yazısı arkadaşımızın, söylenenleri, miğferin kurşunları sektirdiği gibi sektirdiğini, hiç üzerine alınmadığını düşündürdü bana. Affınıza sığınarak biraz da kendi üsluplarına yakın bir üslupla, daha açık yazayım.

 

Sayın çok bilmiş Talebe,

Sayın çok bilinçli Talebe,

Sayın aslan yürekli Talebe,

Sayın dürüst olmayan Talebe,

Sayın hariçten gazel okumaya çalışan Talebe,

Sayın anavatan bekçileri ile uzaktan alay etmenin, küstahlık olduğunun farkında olmayan Talebe,

Sayın, anavatan kesimini izlemedikleri sitelerde, anlayamadıkları dilde güya eleştirmenin, özünde kişilerin arkasından konuşmanın, saygısızlığın bir üst kademesi olduğunu anlamaz görünen Talebe,

Sayın, uzun zamandır Türkiye’den çok uzakta olmasına karşın hala Türkiyeli Çerkes Çemberi'ni kıramamış Talebe,

Sayın, gözlerini kulaklarını da kapatacak şekilde Türkiyeli Çerkes Miğferi giymiş Talebe…

 

Yukarıya aldığım, yazıdaki alaycı üslubunuzla mı  “kimseyi dışlamayan ulusal programınıza” taraftar kazanacaksınız? Bu üslubunuzla mı devlet kurma amaçlı örgüt kurmanın bunu sanal ortamda tartışmanın ne kadar akıllıca olduğunu anlatabileceksiniz? Söyler misiniz, eski yeni sloganları tezlerinize katkıda bulunacak biçimde çarpıtmayı ne zaman bırakacaksınız?

 

Sayın çok bilmiş Talebe,
 

Şunu bilin ve hiç unutmayın ki, olimpiyatlarda şeleame-haluj satıp para kazanacak olan da, biriken parayla müze kurup kapısına “bir zamanlar burada bu halujların alasını yapan bir halk yaşıyordu” diye yazabilecek olan da, ziyaretçilerin çocuklarına tsıye giydirip lhepeçças oynatabilecekler de, 450. yılı kerhen ya da coşkuyla kutlayacaklar da, Maykop’ta Petro’nun anıtının dikilmesine ses çıkartamayacak ya da dikilmesine katkıda bulunacaklar da, başkanın adını vereceği dağ arayanlar da, eğer varsa “ya sev ya dönme”  ya da “Rusya Federasyonunu sev, Yönetimi sev, asimilasyonu sev, DÇB'yi sev, Kaf Fed'i sev... Yoksa dönme!” diyenler de,  anavatanın sıradan insanı, sarhoşu ayyaşı da, Çerkeslik penceresinden bakıldığında, halkına sizlerden daha yararlıdır.

 

Sizin alaycı bir ifade ile tanımladıklarınızın tümü, bilgileri, görgüleri, yüreklilikleri, bilinç düzeyleri ölçüsünde halkına yararlı olmaya çalışıyor, en azından bir kişi sayılıyorlar anavatanda. Sayıca olsun Adıghelere katkıda bulunuyorlar. Sizler ise bu günlere kadar, bilgi birikiminizi, bilinçliliğinizi, yürekliliğinizi, aklınızı, gücünüzü harcayacak, bizlerin amacı dışında amaçlar buldunuz. Halkımızın sorunlarının çözümü nedense hiç uğraşı alanınız olmadı.

Bu yazdıklarıma belki önce çok kızacak ama adım gibi biliyorum ki geçmişte nerede ne ile uğraştığınızın, emeğinizi, gücünüzü, gençliğinizi nerelerde, nelere harcadığınızın dökümünü yaptığınızda içinizden de olsa bana hak vereceksiniz. Bu günlerde, uğruna çaba göstereceğiniz şey kalmamış olmalı ki; bir anavatanınız olduğunu, mensubu olduğunuz bir halk olduğunu hatırladınız.

 

Hatırladığınızda da sayıları milyonlarla ifade edilen diaspora kesiminin yapamadıklarını yapabilen, (itirazı olan yazılan şiir, yayımlanan kitap, bestelenen müzik, üretilen kültür değerleri, halkı, vatanı için ölebilen Adıghe.. Kosova Adıghelerinin dönüşü için harcanan para konularında iki kesimi karşılaştırabilir) diasporaya, dönülebilecek bir vatan, anavatan hediye eden ve savaş sonrası nüfusları sadece 37 bin günümüzde de 120 bin olabilen kardeşlerinizle alay etmekle başladınız, halkınız için çalışmaya. (!)

 

Sanalda devlet merkezli, örgütçü Sayın Talebe;
 

Dönüş yapıp anavatanda yaşama niyeti olmayanlar önceleri sabun yok derlerdi. Sabunumuz da var artık, dünyada satılan her türlü temizlik malzemesi de. Pazarda sebze olmayışını ileri sürdü kimileri. Maydanoz da dahil her türlü sebzemiz var artık. Bulamayacağınız tek tük sebzenin de tohumlarını Mefewıd tedarik eder biliyorsunuz. Camileriniz yok dedi kimileri. Artık hem Maykop’ta hem de hemen her köyde camimiz var. Şimdilerde de çok uzun yıllardır devlet geleneği olan devletlerde de görülebilen (TC. Başbakanı sayın Erdoğan’ın kurtarıldığı balyoz ve hakkında yazılanları bir anımsayın isterseniz) taşkınlıkları parmağınıza dolamaya kalkıyorsunuz. 

 

Halbuki aradığınız şey alay edilecek söylenmemsi gerekirken söylenmiş, yapılmaması gerekirken yapılmış, söylenmesi  gerekirken söylenmemiş, yapılması gerekirken yapılmamış şeyler ise anavatan kadar uzanmanıza hiç gerek olmadığını düşünüyorum. Gerek genelde gerek özelde aradığınızda sayısız örneğini bulabileceğinizi siz de çok iyi biliyorsunuz.

 

Evet,  üretmeyen, üretenlere dil uzatmayı üretim gibi sunan sayın Talebe,
 

Hiç kuşkunuz olmasın gün gelecek daha çağdaş, daha demokratik, daha özenilir, imrenilir bir toplum olacağız. Daha zengin olacağız. Şimdilerde bile bir çok ülkeden daha ileride olan eğitim ve sağlık sistemimiz daha da gelişecek. Başkanlarımıza olan övgümüz de yergimiz de daha çağdaş sınırlar içinde olacak. Evet bunlar ve daha güzel şeyler hep olacak hiç kuşkunuz olmasın.

Yine hiç kuşkunuz olmasın ki; halkını, vatanını sevenleriniz mutlaka anavatana dönecek ya da dönüşe katkıda bulunacak, anavatana dönebilme şansını yakalayamazsa bile yüreği anavatan kesimi ile birlikte atar olacak. İnsanımızın ne denli halkını sevdiği, ne denli halkı için çalıştığı, ne denli halkının sorumluluğunu duyduğu da kişinin, “Anavatana Dönüş” karşısındaki tavrı, dönüşe olan katkısı, anavatan insanına olan saygısı sevgisi ile ölçülür olacak.

 

Acı gerçek, tüm bu değişiklikler aşamasında, tüm bu gelişim sağlanabildiğinde de siz ve siz gibilerin, sadece öz eleştirisini yapabilme yürekliliğini, yanıldığını söyleyebilme dürüstlüğünü gösterebilenleriniz, aramızda olabilecek… Bu yürekliliği, bu dürüstlüğü  gösteremeyenleriniz,  dönüş yapamayacak, aramızda olmaktan da utanacaksınız. Utancınız büyümesin diye, şimdi olduğu gibi anavatan daha az kişi dönsün çabası içinde olacaksınız. Kendi içinize baktığınızda gördüğünüz şeyler şimdi olduğu gibi sizleri mutlu etmeyecek… Bu mutsuzluğunuzu, kendinize olan sevgisizliğinizi başaramadıklarınızı başaranlara yansıtacaksınız. Onlara öfkelendiğiniz, onlara saldırdığınız, onları küçümsediğiniz ölçüde de kendinizi şimdi olduğu gibi olduğunuzdan daha yürekli, daha milliyetçi,  daha bilinçli, daha sorumlu, daha halk sever, daha vatan sever….daha… daha…  göreceksiniz. …

 

Ama ne gam… Hem biliniz ki boşuna tüm bu çabalar… Üçüncü dalga geliyor gümbür, gümbür…

Sizler üçüncü dalganın ayak seslerini duymuyor musunuz yoksa?