ÇERKESLİĞİN ÖLÇÜSÜ NEDİR?

28.10.2006

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Sabahları genelde erken uyanırım. Çok uzun süre geçmeden kendimi bilgisayarın önünde bulurum… Önce sevgili sitemi açarım, sonra Yahoo adresimi. Okuduklarımdan beni sevindirenler, üzenler, kızdıranlar olur. Yanıtlanması, üzerine yazı yazılması gerektiğini düşündüğüm kimi yazılar iletileri sıraya koymaya çalışırım. Ama iş yoğunluğu çoğun düşünceleri sırasında gerçekleştirmeye el vermez.

Daha sonra da gazetelere bakarım. Hemen hepsini gözden geçirir kimi köşe yazarlarını mutlaka okumaya çalışırım. İşte bu sabahta benzeri bir yol izledim.

Gazetelerde iki gündür sayın Cem Özdemir var. Avrupa'ya yerleşik Kuzey Kafkasyalı halkların pek azını temsil eden bir kurumun üyeleri ile AP’de Çerkes sorununu danslarla gündeme getiren Cem Özdemir.

Avrupa Parlamenteri Sayın Özdemir; Türkiye-AB ilişkileri konusunda görüşlerini belirtmiş, kendince yol göstermiş… Hemi de AB’nin Türkiye’yi birliğe almak için can attığı ama eğer gerçekleşmezse, Türkiye’nin yanlışlarından dolayı  gerçekleşmeyeceği, yani kabahatin Türkiye’nin olduğu havalarda. İlginçtir Avrupalı Parlamenterlerin daha uyumlu bulduğu AKP başkanı ve başbakan sayın Recep Tayip Erdoğan’ın da istenen tavizler konusunda “artık yeter” dediği, Kıbrıs’ı satmayacakları demeçlerinin gazetelerde yer aldığı gün.

İlişkilerin zayıflamasında AB’nin yanlışlarını, sürekli taviz isteyişini, Batı'nın Türkiye’yi parçalamaya yönelik girişimlerini görmezden gelerek, bilmezden gelerek ya da özellikle gündeme getirmeyerek.

Sadece bu çifte standart tutum bile eleştirilmeye değer ve eleştirilmelidir. Konunun uzmanları onu da yapacaklardır. Benim altını çizmek istediğim konu başka.

Çerkeslerin soykırıma uğradığını, sürüldüklerini, Rusya Federasyonu’na kabul ettirebilmek için Avrupa’da yaşayan Çerkeslerin kendisi ile uyumlu küçük bir bölümünü AP önünde dans ettirme eyleminin öncüsü Sayın Cem Özdemir’in Çerkes ulusal sorununu Avrupa’da bırakmış olması. Çerkes sorununu AP’ye taşıyacak kadar sorunumuzla ilgilendiği izlenimi verilen sayın Cem Özdemir’in Anavatan dahil Çerkeslerin en yoğun olarak bulunduğu Türkiye’de Çerkes sorununu unutmuş olması.

Halbuki AP'de Çerkes Günü yapılmasını sağlayan, sayın Cem Özdemir sorunumuzu gerçekten sorun ediyorsa,  kendisinin de bir Çerkes olduğunu, Çerkeslerin anadili haklarının genişletilmesi gerektiğini vurgulayabilir, soykırım ve sürgün konularında TC’den yardım isteyebilir, buna da Osmanlı Yönetimi’nin sürgünümüzdeki payını gerekçe olarak gösterebilirdi. Ama sorun yapmak değil “mış gibi” yapmak olunca böyle olur.

Sayın Cem Özdemir’in  bu tutumu,  forum sayfalarındaki tartışmada ne kadar haklı olduğumuzun da bir kanıtı değil mi? Bu olay bir de sayın Özdemir’e, “AP’de Çerkes Günü” tartışmalarının çok alevlendiği bir dönemde kendilerine yazmış olduğum ve yanıtsız kalan ekteki mektubumu da  anımsattı:

Sayın Cem Özdemir,
Avrupa Parlamentosu Parlamenteri

Sayın Özdemir,

İzninizle önce kendimi tanıtayım:

Ben Türkiye doğumlu, Türkiye’de eğitim görmüş bir tıp doktoruyum, Radyoloji uzmanıyım. Türkiye’de kaldığım sürece de hep derneklerimizde bulundum. 1992 yılı Mayıs ayında Adigey’e dönüş yaptım. Hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Rusya Federasyonu vatandaşıyım. Halen de dernek çalışmaları içerisindeyim ve DÇB Yönetim Kurulu Üyesi'yim.

Adınızı arkadaşlardan, (Batıray Özbek, Harun Bidanuk) hep duyardım. Sizi anavatanda ağırlamak, kendi parlamenterlerimizle tanıştırmak ne güzel olurdu. Davetinizi de Adigey’de,  12 Mart seçimleri sonrası, yeni parlamentonun gündemine aldırmayı planlamıştık. Size ilk iletimi sözünü ettiğim ve gerçekten bizleri mutlu edecek davet çerçevesinde değil de, güzel götüremediğimiz güzel bir girişim öncesi yazmak zorunda kaldığım için üzgünüm…

Sayın Özdemir,

Konuya ilginizin derecesini bilmiyorum. Onun için yazacaklarımın sizi sıkmasından, size “nerden de bulaştım şu işe” dedirtmesinden de korkmuyor değilim. Ancak olay hep sizin sağladığınız olanaklarla gündeme geldiği ve sizin adınızın çevresinde döndüğü için internet ortamındaki açıklamanızı da gördükten sonra yazmazsam bir şeylerin eksik kalabileceği kuşkusuna kapıldım.

İnternet ortamındaki karşılıklı açıklamalar bende, Avrupa Parlamentosu Çerkes Günü’ne ilişkin çeşitli gruplar ve kişiler arasındaki asıl anlaşmazlık konusunun size, gerektiği açıklıkta anlatılmadığı kuşkusunu uyandırdı. Dolayısı ile asıl anlaşmazlığın politik duruştan kaynaklandığını bilmeniz, uygulamada daha titiz olmanızı sağlar, böylece de ilerde daha çok üzülebileceğimiz gelişmelere de engel olabilirsiniz diye düşündüm.

Bizce, gruplar arsındaki asıl anlaşmazlık Çerkes sözcüğünün bilim dünyasının kabul ettiği, Avrupa’nın Çerkeslere ilişkin her kitabında bulabileceğiniz gibi Kuzey Batı Kafkasya’nın otokhton halklarını mı içerdiği ya da bilimsel temeli olmayan şekliyle, tüm Kuzey Kafkasya halklarını mı kapsadığı konusudur. Wuppertal Derneği'ndeki toplantı bu konuda bir konsensüs sağlayamamıştır. Israrla sorulmasına karşın yeterli açıklıkta yanıt alınamadığı için Çerkes’i Kuzey-Batı Kafkasya halkları olarak gören algılayan grup, toplantıdan ayrılmıştır. Bu durumda AP Çerkes Günü'nü, Çerkes sözcüğünün, tüm Kuzey Kafkasya halklarını kapsadığı  görüşünde olanlar düzenleyeceklerdir.

Görüş ayrılıklarına saygı duyduğumuzun, olanak bulan her örgütün böyle bir günü düzenleyebileceği hakkı olduğunun, bu olanağı sağlayanlara halkımızın teşekkür borcu olduğunun altını çiziyor, üzücü gelişmelere, aşağıda sıraladığımız ilkelere uymakla engel olunabileceğini düşünüyoruz.

1) Bu günü düzenleyen örgütler, Çerkes sözcüğünü tüm Kuzey Kafkasya halklarını kapsadığı görüşünde olduklarını açıklamalıdır.

2) Anlaşmazlık konusunun kişisel kaygılar değil, politik duruş farklılığı olduğu vurgulanmalıdır.

3) Yazışmalarda tanıtımda diaspora sözcüğü kullanılmalı, anavatan yönetimlerinin bu işin dışında olduğunun altı çizilmelidir.

4) Federe devlet yapılarının temsil edileceği günün, hazırlığının AP ve cumhuriyet yönetimleri ile yapılacak yazışmalarla olması gerektiğinin bilincinde olunmalıdır.

5) Desteği sağlanabilen muhaceret ülke örgütleri de ayrıca sayılmalıdır.

6) Programda yer alacağını internet sayfalarında okuduğumuz, bayrak sunma seremonisi, her bayrağın hukuki sahibi bir cumhuriyetin olduğu, göz önüne alınmalı ve programdan çıkartılmalıdır.

7) Gösterimi düşünülen Adigey’e ilişin film için, çekim sırasında kamera, salon, materyal olanaklarını sunan Adigey yönetiminin izninin alınması en azından etik bir gerekliliktir.

8)
Katılması istenen diaspora örgütlerine, katkısı beklenen yönetimlerimize yazılacak yazılar ekinde, günün nasıl algılandığı ve program taslağı da bulunmalıdır.

9) AP Çerkes Günü programının  sadece kültürel olacağı belirtilmiş olmakla birlikte, internet ortamındaki, beklentilerin  çok farklı olduğunun göstergesi iletiler görmezden gelinemeyecek düzey ve içerikte olduğu için,  organizasyon komitesi, program içeriğini altını çizerek bir kez daha duyurmalıdır.

Organizasyon kurulunun, çok geniş bir grubun duyarlılıklarını göz önünde tutması konusunda yardımlarınızı diliyor. “AP Çerkes Diasporası Günü”nün başarı ile gerçekleşmesini diliyorum.

Necdet Hatam
Maykop

Eski deyimle kıssadan hisse mi: Bence halkımızın sorunlarını sorun edindiğimiz ölçüde Çerkes'iz...