450.YIL KUTLAMALARI ve DEPLASMAN FUTBOLCULARI

27.09.2006

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Adigey,  Kabardey Balkar ve Karaçay-Çerkessk cumhuriyetleri, Adigelerin Rusya ile gönüllü birliklerinin 450. yılı kutlamalarına hazırlanıyor. 2007 yılında gerçekleştirilecek kutlamalar konusunda adı geçen cumhuriyet yetkililerinin başvurusu üzerine Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin bir kararname imzalamış bulunuyor. Sivil toplum örgütlerinden kimileri bu girişimi yanlış buluyor, bu yaklaşımı kabul etmediğini, kabul etmeyeceğini açıklıyor, belki de tarihe not düşüyor.

Yöneticilerin, parlamentonun kararlarını, eylemlerini, eleştirmek, protesto gösterilerinde bulunmak, gücü ölçüsünde, halkı yanına alabildiği ölçüde alınan kararların uygulanmasını engelleme amaçlı girişimlerde bulunmak Anavatanda doğup büyümüş, anavatanın kaderini paylaşan her bir kişinin, bu kişilerin oluşturduğu her sivil örgütün en doğal hakkı. Ancak bir nokta çok önemli. Bu kişi ve sivil örgütlerin mücadele alanı anavatan olmalı, bu kişi ve örgütler, anavatan insanın desteğini alma çalışmalarında bulunmalı. Anavatan insanının desteğini alamadığı takdirde, hele güya diaspora destekli  çabaların sonuçsuz kalacağının, taşıma su ile değirmen dönmeyeceğinin bilincinde olmalı.

Diaspora insanı da, anavatan yönetiminin, parlamentosunun, çoğunluk anavatan yaşayanının kararlarına saygı duymayı içine sindirebilmeli, anavatandakilere rağmen anavatan yararına çalışma yapamayacağını, girişimlerde bulunsa bile bunların sonuçsuz kalacağın bilmeli. Halkımızın parçalanmış olduğunu, her parçanın kendi kaderini yaşadığını, ancak aynı coğrafyada yaşayanların aynı kaderi paylaşabileceğini hep göz önünde bulundurmalıdır. Yakın geçmişte yaşadıklarımız, şimdilerde yaşadıklarımız, yardıma çağrıldığı konularda bile, halkımızın farklı coğrafyalarda yaşayan parçalardan birinin, bir diğerine hiç yardım etmediğinin ya da bu yardımın kendi iriliği ile orantılı olmayan saymakla bitmeyecek örneklerini hep anımsamalıdır.

1967 Arap-İsrail savaşından sonra yerlerinden yurtlarından edilen Golanlı Adigeler için yardım toplamaya gelen heyetin, Türkiye’de düğünle ağırlanması ve boş kese, yaralı kalple geri gönderilmesi bu örneklerin sadece biri. Peki bu kardeşlerimizin beklentisi evsiz barksız kalanlar için sadece insani yardım, parasal yardım değil de İsrail işgal güçlerine karşı kendileri ile birlikte savaşmak olsaydı, silah yardımı olsaydı…

Ben, artık RF vatandaşlığını kazanmış olsa da, kesin dönüş yapmış olanların da bu gibi konularda, yani yönetim ve halk çoğunluğunun desteklediği konularda görüş belirtirken daha ihtiyatlı olmasını daha doğru buluyorum. Savaş ve sürgün sonrası sıkıntıları, devrim sıkıntılarını, ikinci dünya savaşı sıkıntılarını yaşayan ve tahayyül edilemeyecek kadar büyük özverilerle ülkemizi bugünlere getiren  anavatan bekçilerinin bizlere göre daha fazla söz sahibi olmasını uygun buluyorum. Barış ortamında geldiği ülkeye geri dönmek için sayısız bahane bulabilen biz dönüşçülerin sorunlu bir ortamda vatan koruma görevini bu göreve alışmış olanlara bırakacağımızdan korkuyor ve tarihsel haklarımızın olmasına, artık anavatanda yaşıyor olmamıza karşın anavatanın gerçek sahibi, gerçek bekçilerinin görüşlerini önemsemeyi,  böyle duyarlı konularda en azından çekimser kalmayı gerekli görüyorum. Benim korktuğum kategoriye girmeyen, her koşulda anavatanın geleceği için mücadele edebileceğine inanan dönüş yapmış arkadaşlarımızın da elbette muhalefet etme hakları var. Ancak bunların da mücadele alanı anavatan olmalı, diaspora sanal ortamı değil diye düşünüyorum. İlk gruba göre diasporayı daha iyi bilmesi gereken bu arkadaşların böyle duyarlı konularda diasporadan medet ummasına da şaşmaktan kendimi alamıyorum.

Özetle halkımızın ayrı coğrafyalarda yaşayan kesimleri, her bir parçanın “kendi kaderini kendisinin tayin etmesi hakkına” saygı göstermeli, bir diğer coğrafyadaki yönetimin, halk çoğunluğunun istediği ölçüde yardıma hazır olmalıdır.

450. yıl kutlamaları nedeni ile yeniden, kendi sahasından çok deplasmanı tercih eden futbolcuların, sanal ortamda açmaları muhtemel tartışmaya katkı olur düşüncesi ile daha önce CC forum sayfalarında yayınlanan bir yazımı anımsatmak istedim.



Necdet Hatam

28 11 2005        CC Forum Sayfasından

Sayın Tsey Volkan,

Tartışılanları, tartışma şeklini, kullanılan tabirleri izleyen birinin, bu sayfanın, sizin tarafınızdan Çeçen mültecilere yardım toplamak amacı ile açılmış olduğuna inanması çok güç. Şablonunuza uymayan, Çeçenler Çerkes değildir ya da kardeşimiz değildir diyen herkesi, Çeçen düşmanı saymanızı da...

Şimdi sizin Türk olmayışınız yada Türk olmadığınızı söylemeniz Türkleri düşman bilmeniz anlamına mı geliyor? Hem tüm Türkler her konuda aynı mı düşünüyor? Peki tüm Adigeler, tüm Çeçenler?

Örneğin Adigey'de Krasnodar'a katılmayı savunan, bunun için gece gündüz çalışan Adige olduğu gibi, Cumhuriyetin statüsünü koruma çalışmalarını destekleyen, sorumluluk alan Ruslar, Kazaklar da var.

Peki savaşa beş kala Çeçenistan’dan ayrılıp Federasyon içinde kalmayı tercih eden İnguşların hepsi mi onursuz? Yine birkaç gün önce parlamento üyelerini seçen Çeçenlerin hepsi mi satılmış?

Değerli Arkadaşlar,

İster ilahi, ister insan düşüncesinin ürünü olsun hiçbir öğreti kişiyi kendisine zarar verecek davranışa zorlamaz. İslam’da Allah, "darda kaldığında beni bile inkar edebilirsin" der. Modern hukuk da, "kişi kendisi aleyhine olacak ifadeye zorlanamaz" der.

Rusya Federasyon'u içerisinde kalanlar "Varsın bağımsız olmayalım, varsın kendi kaderimizi tayin hakkımız olmasın, ölümden başka her şeyin çaresi vardır. Ölenimiz az olsun, sürgünümüz az olsun" diye düşünmüş olamazlar mı? Dahası can tatlı deyip, varsın hayatta kalmak için onursuzluğu (size göre) seçmiş olsalar bile, onlara karışma hakkınız var mı?

Hem ben, insan olarak korkak olamaz mıyım? Korkaklığımın bilincinde olamaz mıyım? Hayatta kalabilmek için onursuzluğu, köleliği tercih edemez miyim? Bunlar da insani duygular değil mi?

Hem birilerini onursuzlukla suçlayan insanların kendilerinin daha onurlu olması gerekmez mi? Diaspora Çerkes'i daha onurlu da, ne pahasına alındığı bilinen kısmi özgürlüklerin mücadelesi verilirken nerelerdeydi acaba? (Kurumlarımız olarak) TC Cumhurbaşkanı, Genel Kurmay Başkanı politikanıza tam ters demeçler verdiğinde neden onurlu bir davranış gösterilmedi? Türkiye'deki kurumlarımız, Avrasya kaçırıldığında (tesadüfen Türkiye'de idim) tepki göstermek için neden TC'nin tavrını bekledi dersiniz? Ki daha sonra gemiyi kaçırmanın bir nefsi müdafaa olduğunu TV. ekranlarına taşıyan büyük adamlarımız da çıktı. TC'nin birinci savaş sırasındaki tutumu ile şimdiki tutumu arasındaki farkı neden irdelemiyorsunuz? Bağımsız Kuzey Kafkasya uğruna ölümü, kan dökmeyi, yurdundan olmayı güya göze alan kahramanlar, Putin'i protesto ettiği için gözaltına alınan dernek başkanına neden sahip çıkmaz? Peki protesto edilen TC'nin bir yetkilisi olsaydı ne olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bence kurumlarımız dernek başkanını kınamak için sıraya gireceklerdi. Çünkü hep yazdığımız gibi milliyetçilik gıyabi olunca çok tatlı oluyor... Değil mi?

Sakın "Türkiye'de olsaydım sizlerin bu yapmadığınız şeyleri ben nasıl yapardım" demeye getirdiğimi sanmayın. Ben Türkiye'de iken de korkaktım. İlkokul birinci sınıfta iken, konuşmalara Çerkesce sözcük karıştıranlardan alınan 5 KRŞ. cezanın atıldığı kumbarayı, öğretmenimin benim boynuma asmasına itiraz edemedim. Gerçi bunun bir baskı olduğunu büyüklerim de dile getiremedi. Anadil hakkımı savunamadım. Olanaklar sağlanmaz ise verilen hakkın sözde bir hak olduğunu hiç dile getiremedim. Okula, radyoya, tüm kültür hizmetlerine ayrılan parada benim vergi payımın olduğunu bildiğim halde bu haksızlığı haykırmak aklımın köşesinden bile geçmedi. Çünkü ben zaten kokaktım... Belki de korkak Çerkesleri, rahatsız etmek istemeyecek kadar sorumlu...

İnanın bunları Türkiye'de size zararı dokunabilecek girişimlerde bulunmanız için de, sizi kışkırtmak için de yazmıyorum. Ancak bir şeyin altını hep çiziyorum. Lütfen Ziyaret bile etmediğiniz anavatanı rahat bırakın. "Aşk derdi ile hoşem el çek ilacımdan tabip" demişti şair sanırım. Alıştığımız korkaklığımız, ruhsuzluğumuz, Rus işbirlikçiliğimiz ile bizi rahat bırakın lütfen. Hem bu yazdıklarınızın sadece Rusya Federasyonu'ndaki nasyonalistlere malzeme olmaktan öte bir etkisinin de olmayacağını bilin.

Özetle biz bulunduğunuz ülkelerde gösterdiğiniz (ya da göstermediğiniz) kahramanlığa saygı gösteriyoruz, siz de bizim korkaklığımıza saygı gösterin lütfen...

Aslında keşke, bir başka bakış açısı, başka bir paradigma geliştirebilseniz diyorum. Örneğin bizleri, salt vatanımızda yaşayabilmek, havasını solumak, halkımızın kaderini paylaşmak, bilgi ve becerisini halkının yararına sunabilmek için, konuşturulmamayı, baskı görmeyi, ikinci üçüncü sınıf vatandaş sayılmayı, siz kahramanlar tarafından "ruhunu Ruslara satmışlıkla" "Putin köleliği" ile suçlanmayı göze alabilen yiğitler olduğumuzu düşünebilirsiniz. "Bizim göze alamadıklarımızı göze alıyorlar, bizim katlanamayacağımız şeylere katlanıyorlar, kendilerine hakaret ettiğimiz halde bizlere hakaret edemeyebiliyorlar. Bunlar ne onurlu ne sabırlı insanlarmış" demeyi deneyebilirsiniz.

İnanın o zaman insan olmanın, başkasına zarar vermemiş olmanın mutluluğunu duyacak daha bir insan olduğunuzun ayrımında olacaksınız.

Son olarak sayın Volkan, eğer asıl amacınız gerçekten mağdur durumda olan kardeşlerimize yardım toplamak ise yardım etmek isteyeceklerin yardımı nasıl ulaştırabileceklerini anlatın site katılımcılarına. İzni alınmış bir hesap numarası varsa onu da yazabilirsiniz siteye. Politika ile insani yardım sayfalarını ayırın.
Eğer insansak sizin zaaf olarak görebileceğiniz tüm insani duyguların insanca olduğunu gözden uzak tutmayın.

Lütfen...