OLMAYANA ERGİ YÖNTEMİ -2

09.09.2006

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Bir önceki yazımda, önündeki engeller sayılarak Anavatana Dönüş karşısındaki tezlerin doğrulanamayacağını belirtmeye çalışmış, sağlıklı sonuç için ilk elde siyasetlerin durumunun karşılaştırılması gereğini dile getirmiştim.

 

Eskilerin anımsayabileceği, yenilerin eski yayınlarımızı okuduklarında görebilecekleri gibi, Türkiye’de çok tartışıldığı, gündemde olduğu dönemde, dönüş karşıtı başlıca dört görüş olduğu söylenebilir: Bunlar;


- Din kardeşliğini ön plana alan İslami görüş,


- Çerkesleri sadece anayasal değil etnik olarak da Türk sayan görüş.


- Türkiye’de sosyalist devrimin gerçekleştirilmesi çabalarına öncelik verilmesi gereğini, devrimden sonra haklarımızı alabileceğimizi, bu sayede ulusal kültürel varlığımızı koruyup geliştirebileceğimizi savunan, Dönüşçülerce “kalışçı” olarak nitelenen görüş.


- Anavatan düşüncesini ret etmediğini söyleyen, ancak dönüş için, Birleşik Bağımsız Kuzey Kafkasya’nın kurulması gerekliliğini, ancak Bağımsız Kafkasya’ya dönülebileceğini dile getiren görüş’ tür.

Şimdi bu görüşlerin dünü ve bugününü, Anavatana Dönüş karşısındaki durumlarını tartışmaya çalışalım:

Ancak; ulusal kültürel değerleri yaşatmayı geliştirmeyi amaç edinmiş kişilerin, bu amaca nasıl ulaşılabileceğinin yollarını arayan grupların, bu amaçla kurulan örgütlerin, internet sitelerinin, ulusal kültürel kaygıları gündemlerine almayan görüşleri tartışmalarının zaman kaybı, enerji kaybı olduğunu düşünüyorum.

 

Bu konunda sizlerin de beni aynı görüşte olduğunuz umuduyla ulusal kültürel kaygısı olmayan ilk iki görüşü, burada tartışmayı gereksiz görüyor,. zaten kısıtlı olan gücümüzün, üretim için, daha yararlı çalışmalar için değerlendirilmesini daha uygun buluyorum.

Peki gerçekleşebilirliği açısından, önlerindeki engeller açısından Anavatana Dönüş ile kalışçı ve bağımsızlıkçı görüşleri irdelesek?... Günümüzde, dünya ölçeğinde bile, sosyalist ekonomileri savunan pek kalmamışken, kültürel hak ve olanakları sağlayacağı var sayılan sosyalist devrimi Türkiye’de gerçekleştirmek Anavatana Dönüş’e göre daha kolay daha, gerçekçi olabilir mi? Yada dernekleri birleştiremeyen kişilerin, yaşamadıkları, yaşamayı düşünmedikleri anavatan cumhuriyetlerini birleştirip bağımsızlıklarına kavuşturmaları, anavatana dönüp halkının kaderini paylaşmaktan daha kolay ve daha gerçekçi olduğu söylenebilir mi? Söylense de inandırıcı olabilir mi?

Halbuki bugün –dönüşçülerin algıladıkları gibi algılandığında, yani anavatanıma döner, halkımın kaderini paylaşırım şeklinde algılandığında- Anavatana Dönüşün gerçekleşme şansının düne göre daha zor olduğunu söyleyebilecek bir kişi bile çıkacağını sanmıyorum. Buna karşın biz altını çizerek diyoruz ki, değişen dünya koşulları ulusal kültürel varlığımızı koruyup geliştirmenin tek yolunun Anavatana Dönüş olduğunu bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Yeni koşullar, Anavatana Dönüşü güçleştirmek bir yana, çok kolaylaştırmıştır.

Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası gelişen olaylar, sadece sosyalist devrimi dağların ötesine atmamış, bağımsızlıkçıların görüşünün de ne kadar gerçekleşemez olduğunu savunucularının da samimi olmadıklarını bütün çıplaklığı ortaya koymuştur. Söylemlerine göre yapılması gerekeni yapmamak da bu görüşte olanları alabildiğine hırçın ve saldırgan yapmıştır. Savımızı biraz açmaya çalışalım

Diasporada yaşayan bir kuzey Kafkasyalının Birleşik Bağımsız Kuzey Kafkasya’nın olabilirliğini düşleyebilmesi için öncelikle Kuzey Kafkasya Halkların diaspora kesiminin bu kesimi temsil eden derneklerin birleşmiş olması gerekmez mi? Böyle bir birlik olmadığını biliyorsunuz. Yine bildiğiniz gibi kimileri bu ayrılığın yenilerde, Sovyetler Birliğinin dağılması ile ortaya çıktığını söyleyip durur. Derneklerin ayrılmasının çok daha eskilere dayandığını gösterir belgeleri görmezden gelir, görüşlerine temel olabilecek kurgulamaları anlatır dururlar.

 

Yine de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra 1950 yılında kurulan ilk derneğimiz Dosteli Yardımlaşma Derneği’nden ilk ayrılma 1952 yılında gerçekleşmiş, dernekten ayrılanlar Kuzey Kafkasya Türk Kültür Derneği’ni kurmuşlardır. Bu dernek Sultan Ahmet’teki Derneğe temel olmuş şimdiki Bağlarbaşı derneğine temel olan Dosteli yardımlaşma derneği de 1953 yılında Kafkas Kültür Derneği adını almıştır.

Bu bilgileri aldığımız, sözünü ettiğimiz yıllarda çıkan “Kafkas” daha sonra “Yeni Kafkas” dergilerinde, daha o yıllarda ne kadar ayrı düşüldüğünün göstergesi bir çok yazı, bir de ayrılığın ne kadar ciddi, köklü olduğunun kanıtı şu karar metnini de bulabilirsiniz:


“Yeni Kafkas Dergisine


İdare Heyetimizin 21 8 1057 tarihli toplantısında alınan ve aşağıda önekleri bulunan kararların, mecmuanızın ilk sayısında neşren ilanını rica ederiz. Saygılarımızla.


Kafkas Kültür Derneği İdare Heyeti


Kararlar


1-) Derneğimizin 1956-57 umumi kongresinin akdinden beri cemiyetimiz menfaatlerini ihlal eden hareketlerde bulunan, bu hareketlerine som vermeleri için idare heyeti marifetiyle müteaddit görüşmeler yapılmasına rağmen yıkıcılıklarında ısrarla, cemiyet mensupları arasına tefrikçi zihniyet sokmağa uğraşan bu arada halen cemiyetimiz gayelerine mazahir olarak çıkmakta bulunan Yeni Kafkas Dergisini baltalamak maksadı ile Birlik Yolu adıyla bir mecmua çıkaran ve bir seneyi mütecaviz bir zamandan beri azalık aidatlarını ödememiş bulunan derneğimiz azasından Turhan Yavuz Marşan ile Şeref Terim’in dernekten ihracına,


2-) İlk sayısında Kafkas Kültür Derneği’nin organı süsünü takınarak intişare başlayan Birlik Yolu mecmuasıyla Cemiyetimizin hiçbir alakasının bulunmadığı keyfiyetinin sayın cemiyet mensuplarına ilanen duyurulmasına,


İdare Heyetimizin 21/8/1957 tarihli toplantısında karar verilmiştir.
Kafkas Kültür Derneği İdare Heyeti”
(Yeni Kafkas Eylül-Ekim 1957 sayfa 14)

İlginç olanı, bu durumu çok iyi bilenlerden kimilerinin de birlikten dem vurmaları, ayrılığı Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası gelişmelere bağlamaları. Doğal ki, Kafkasya’nın Birliği için Türkiye diasporasında ki aktif üyeleri toplamı iki bini bulmayan derneklerin birleşmesi de sorunu çözemeyecek elbette ki. Dahası, Kuzey Kafkasya Halklarının anavatan kesiminin istemesi de bu birleşme için yeterli olmayacak bu coğrafyada yaşayan diğer halkların da desteklerinin alınması gerekecektir. Tüm bunlar gerçekleşir ise Rusya Federasyonu bütünlüğü içerisinde birliği sağlama ihtimali doğacaktır.

Ancak günümüz gerçeği bu söylenenlerden çok uzaktır.


- İnguşlar ana-baba bir kardeşlerinden birlikte iken ayrılmış, Rusya Federasyonu üyesi bir cumhuriyet olarak kalmayı tercih etmişlerdir.


- Daha yakınlarda Çeçenistan ile birleşmek istemediklerini bir kez daha deklere etmişlerdir.


- Benzer şekilde Dağıstan yetkilileri de Çeçenistan ile birleşme önerisini kabul etmemişlerdir.


- Osetlerle İnguşlar arasındaki toprak sorunu yakın bir gelecekte çözümlenebilecek gibi görülmemektedir.


- Diasporadan kimileri Rusya Federasyonu’ndan ayrılma gereğini dile getirirken, Güney Osetya Rusya Federasyonu üyesi Kuzey Osetya ile birleşme yolunda adım, adım ilerlemektedir.


- Böylesi bir birleşme için Abhazya’nın de facto bağımsızlığından vazgeçmesi gerekecektir.


- Diğer cumhuriyetlerin de bağımsızlığını savunması Abhazya’ya, Gürcistan’a karşı en büyük hamisi Rusya Federasyonu’nun desteğini kaybettirecektir.


- Yaşanan olaylar, tarih bilinci olmayanlara da bağımsızlık mücadelesinin mahalle bakkalından bir kutu çikolata almak olmadığını anlatabilecek derslerle doludur.


- Bunlara Adigey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkessk cumhuriyetleri, 2007 yılında Rusya ile gönüllü birlikteliğin 450. yılı kutlama hazırlıklarını sürdürmektedir.


- Bölgeyi kontrol etmek isteyen dünya güçleri için, Adigelerin üzerinde oynanacak potansiyel gücü yoktur.


-Günümüzde bağımsızlığın anlam değişmiş, nüfusları on milyonlara varan ülkelerin bile bağımız olmadıkları tartışılır olmuştur.

Peki, tüm bu engellere karşın Birleşik Bağımsız Kafkasya Görüşü özellikle Adigeler için “Anavatanda yaşayanlara, anavatanın gerçek sahiplerine rağmen Anavatandakilerin bağımsızlığını savunmak” anlamına gelmez mi? Daha sayılabilecek engellere karşın bağımsızlıkçı görüşün, Anavatana Dönüş görüşünden daha gerçekçi olduğu söylenebilir mi. Birileri adına değil ise bunu söylemek safdillik olmaz mı?

Kuzey Kafkasya adının kapsamını yeterli bulmayıp, “aslında Kafkasya, Kuzey Kafkasya olarak bilinir” gerekçesi ile Kafkas Derneği adını alanların, Kuzey Kafkas Türk Kültür Derneği Başkanının, “Kafkas Dergisi” mart 1953 üçüncü sayısında yayımlanan, eleştirileri yanıtladığı yazısındaki şu bölüm için ne diyeceklerini de merak etmiyor değilim:

“Kafkas Kültür Derneği isminden de anlaşılacağı üzere Kuzey Kafkasya, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan kültürlerini toplu olarak temsil etmek, bu arada -adı geçen dernek derginizdeki yazılarınızı benimsemekte ise- Kuzey Kafkasya Türkleri ile Çerkesleri ayrı milletler telakki etmek iddiasında görünüyor. Kuzey Kafkasyalılardan başka üç Kafkas milletinin Türkiye’de ve yabancı memleketlerde kendilerine mahsus kültür dernekleri bulunduğuna göre (Kafkas Kültür Derneği) nin bu kadar şumullü (Kapsamlı) bir isim takınmasındaki hikmet anlaşılmamıştır.”

Peki dönüşçülere sıkça sorulan, böylece Anavatana Dönüş’ün mat edildiğine inanılan şu soru akıllıca olabilir mi sizce:


- Bu kadar yıldır döneceğiz, döneceğiz dediniz neden hala dönmediniz?


Bu soru benzer sorularla yanıtlanamaz mı:


- Bu kadar yıl devrim yapacağınızı söyleyip durdunuz neden devrim yapıp haklarınızı almadınız?


- Bu kadar yıldır Birleşik Bağımsız Kafkasya’yı Kuracağınızı söyleyip durdunuz neden kurmadınız?


Değerli arkadaşlar, hangi siyaset savunucularının diğerlerinden daha samimi olduğunu, hangilerinin daha sözünün eri olduğunu da kısmetse haftaya irdelemeye çalışalım.

Buluşmak dileğiyle…