''MÜLKÜ TERK İLE DÖNÜŞ ZOR AMA ÇARESİ DEĞİL''

12.08.2006

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Aslında bu konu beni çok yordu. Keşke konuyu bir önceki yazıda bitirebilseydim diyorum… Sizler de yorulmuşsunuzdur. Yine de daha uzun yazılmayı hak ettikleri halde bir iki konuya kısaca değinmek zorunluluğunu duyuyorum.

Bunların biri Anavatana Dönüş konusu: Sayın Candemir bu konuyu da  on beş yıldır hiçbir şey yapılmamış konular arasında şöyle dile getirmiştir: ''Anavatan’a nüfus götürme ana misyonumuz olacaktı ama olamadı. Geri dönüş ve vatandaşlık yasalarının olumsuz hale getirilmesi engellenemedi.''

Eh bu yaklaşıma ''el insaf'' demek gerekir herhalde.

Siz CC okuyucuları, muhaceretteki Kafkaslılara doğrudan ve beklemeksizin vatandaşlık hakkı sunan, çifte vatandaşlığa izin veren Federal yasanın çıkması, bize bu hakkı tanıyan geçici maddenin sürekli olarak yasada kalması için gösterdiği çabaları, bu konuda dönemin Kaf-Der yönetimi ile yazışmalarımızı artık biliyorsunuz. Tüm bunlara karşın Türkiye'de bir tek kişinin vatandaşlık kazanması bir yana usulüne uygun vatandaşlık başvurusu yapmasını sağlayamayanların, DÇB'yi eleştirme hakkı olabilir mi? Eğer özeleştiri yapılacaksa kendi kurumlarından başlanması gerekmez mi?

Peki,

- DÇB'nin örgütlediği gençlik gezilerine iki yıl ''Anavatana gidecek genç bulunmadığı'' gerekçesi ile katılınmadığına,

- Anavatanı tanıtan en az elli saatlik Tv programları için dernekte bir video izleme odası oluşturulmamasına,

- 1999 yılından beri belirlenmiş bulunan sürgün ambleminin 2006 yılına kadar kullanılmamasına,

- Amblemin, Sayın Fahri Huvaj tarafından modifiye edilmesine ve kitap kapaklarında kullanılmasına ses çıkarılmayışına,

- Anavatandan Dönüş Vakfı sorumlusu gelinceye kadar, anavatana dönüşleri sağlanan Kosovalı Adıgheler için ciddi bir yardım yapılmamış olmasına,

… ne demeli?

- Hele yukarıda sözünü ettiğim, dokuz yıl yürürlükte kaldığı halde yararlanılmayan vatandaşlık yasasının değişmesi için özel çaba sarfedildiği kuşkusu uyandıran eylemleri gerçekleştirenlerin, üyesi bulunduğu DÇB ilkelerine aykırı yayınlarda bulunanların, yasanın değiştirilmiş olmasından yakınılmasına… Bu yakınmaların içtenliğine çok kolay inanılabilir mi?

Tv konusu da böyle değil mi? DÇB'nin kanal kiralama konusunda araştırma yaptığını, getireceği mali yükü karşılayamayacağı için Tv'den vazgeçmediği ancak strateji değiştirdiğini, Cumhuriyetlerimiz TV'lerinin uyduya verilebilmesi çabalarının sürdüğünü Kaf-Fed'in bilmemesi anlaşılır bir şey mi yada ''mali yükünü biz üstleniriz'' gibi bir önerileri, hazırlattıkları bir projeleri vardı da ciddiye mi alınmadılar? CC'nin açmış olduğu imza kampanyasına verdikleri desteğin yeterli olduğu söylenebilir mi?

Bu ve daha başka konularda daha çok soru sorulabilir. Buna karşın, bu yazımı kısa tutacağım sözünü verdiğim için soruları yeterli buluyorum. Genel Kurul'da dağıtılan metindeki kimi ters cümlelerin, web sayfasındaki metinden çıkarılmış olmasını, olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum. Dönüş konusunu çok önemsedikleri izlenimini vermeye çalışanların, bu konuda bir şey yapılmadığı eleştirisini getirenlerin, dönemin Devlet Başkanı Sayın Carım'ın, sözü edilen Krasnodar toplantısında  söylediği şu sözlerin alınmayıp, metindeki sözlerin alınmış olmasını da anlamakta güçlük çekiyorum:

''En başta gelen dileğim, bir an önce Anavatan'a dönmenizdir. Yaşantınızı biliyoruz. Biz yasal düzenlemeleri yaptık. RF nezdinde ideal şeklini alması için çaba gösteriyoruz. Yakında Kosova'daki kardeşlerimizi geri getireceğiz. RF'da destek vermektedir. Biliyorum mülkün terki ile dönüş zordur ama çaresiz değildir.'' (Nart Dergisi Mayıs-Haziran 1998)

Ya siz?