MİLLET YILDIZLARI

17.12.2005

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

15 Aralık 2005 akşamı biraz erken uymuştum. Türkiye saati ile 01:30'da uyandım. Sitemizde yayımlanacak köşe yazımı yetiştirmem gerekiyordu. Ancak alışkanlık, bilgisayarı açar açmaz ilk yaptığım şey sitemizde gezinmek. Gönderilen yeni yazılar… Forumdaki tartışmalar… Çalışmaya başlamazdan önce mutlaka, adresime gelen ileti olup olmadığını da kontrol ederim.

Ve Çerkes Platformu'na geçilmiş bir ileti. Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun İzzet Aydemir ağabeyimizi kaybettiğimizi haber veren baş sağlığı iletisi…

İzzet Aydemir’in bizler için anlamını anlatabilmek o kadar güç ki… İzzet Aydemir ve Kafkasya Kültürel Dergi.

Kiril Adige alfabesini bana sunduğunda Adana Erkek Lisesi ikinci sınıftaydım. Tek sayfalık, dergi ile birlikte verilen bu alfabenin yardımı ile anadilimde ilk şiiri okuyabilmenin mutluluğunu yaşadım. Onları açtığı yolda, daha sonra başka bir çok mutluluğu…

Çüşha İzzet Aydemir öğretmenimizdi, çalışma arkadaşımızdı, ağabeyimizdi, dostumuzdu, yüreğimizdi, mücadele azmimizdi…

Meydanlardan kaçma hakkımız olmadığını, yürümek, hep yürümek çabası içinde olmak gerektiğini… anlatanımız, kavratanımızdı. Ağabeyimizin ulusal konulardakiler dahil her sıkıntısını paylaşan sevgili eşi de  Sümer ablamız, anamızdı…

Dağarcığımdaki çok şeyi borçlu olduğum İzzet ağabeyi ve KAFKASYA Kültürel Dergi’yi bu haftaki “dağarcık” köşeme, bizlere önder olduğu gibi bugün de gelecekte de önder olabileceğinin kanıtı yazılardan iki örnekle konuk etmek istiyorum. Hele yazıldıkları günler ve Türkiye ortamı göz önüne alındığında yazıların değerinin daha bir büyüyeceği inancı ile…




Milliyetçilik Anlayışı ve Bölücülük Üzerine Uyarmalar
İzzet Aydemir

Kafkasya Kültürel Dergi. Yıl 5 sayı 20 Eylül, Ekim, Kasım 1968

Zaman, zaman kültürel çalışmalarımız hoş karşılamayan, bu yöndeki çabalarımız kendi kişisel çıkarlarıyla ideolojik görüşlerini baltalar nitelikte gören kimselerle, bunları desteklemeğe hazır çevrelerin karşımıza dikildiğini görürüz.

Çerkeslerin bir an önce ele alınmasında büyük bir zorunluluk genel meselelerinde olumlu bir görüşe sahip olmayan bu  bu kişiler, milli benliğin  korunması, bu amaçla da kültürel alanlardaki çalışmaların hızlandırılmasını ön gören hemşerilerimize olumsuz yönde, bozguncu nitelikler telkinlerde bulunmakta, çalışmalarımıza fiilen katılan yada tutumlarıyla bizleri destekleyen aydın ve bilhassa genç kardeşlerimizi (bölücü, yabancı ideolojilere hizmet eden kişiler) olarak tanıtmak istemekle bizzat kendileri birtakım ideolojilere hizmet etmektedirler.

Çerkeslerin milli yöndeki çalışmalarını ana hedefinden ayırmak, bu çalışmaları bazı politik akımlarda, genellikle de, (Pantürkizm, Panislamizm) hamuru içinde eritmek amacını güden bu tip çalışmaları ne yazık ki, hele bazı Kafkaslıların bilerek veya bilmeyerek benimsemeleri üzücüdür. Çok eskilere, derinlere inmektedir kökü bu çalışmaların.

Bir asır boyunca izlenen yanlış ve sakat bir sonucu Çerkesler, kendileri için hayati önemi olan “Milli benliği yitirmeme, anavatan Kuzey Kafkasya’da bir araya gelme” idesinden uzaklaştırılmaya çalışılmış, hiç lüzumu yokken bir takım yabancı politik ve ideolojik akımlar içerisine bizzat Çerkes aydınları tarafından zorla ve insafsıza itili verilmişlerdir.  Ancak son zamanlardadır ki boş kafa tasları yerlerini akıl dolu kafalara terk etmeğe başlamıştır. Bugünkü dünya şartlarını göz önünde tutarak şuurlu, bilgili, sistemli bir çalışma dönemine giren hareketlerin yanı sıra, bir saman alevi gibi, arada bir parlayıp sönüveren ve dost alışverişte görsün kabilinden, çeşitli art düşüncelere hizmet eden, etkisiz, can çekişen çabalamaları, klasik, demode olmuş davranışların tekrarı olarak nitelemek yanlış bir hareket olmayacaktır. Tutulacak yol varılacak hedef belirlidir. Bunun dışında kimin tarafından olursa olsun girişilecek her türlü davranışa karşı uyanık olmak zorundayız. Bu uyarmaların yanı sıra bizler ne yaptığını çok iyi bilen idealistler olarak yolumuzda ilerlerken, hala duraklama devresini aşamayan, yersiz bir takım endişeler içerisinde bocalayanlara bir kere daha şu hususları açıklamakta fayda görüyoruz.

Çerkeslerin milli enliklerini korumaları, bu amaçla da kültürel alanlarda çalışmalarda bulunmaları her şeyden önce insan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ışığı ve Türk Anayasası’nın teminatı altındadır.

Bugünkü milliyetçilik anlayışı, kanunları ve yirminci yüzyıl insan hakları ilkelerini bilmezlikten gelenlerin, empoze etmek istedikleri anlayış değildir.

Dünyanın neresinde olursa olsun. Demokratik düzeni kabullenmiş, İnsan Hakları Beyannamesini imzalamış milletlerin hükümetleri, vatandaşlık bağlarıyla o devlete bağlanmış toplumların kültürel alanlardaki çalışmalarını engelleyici tedbirlerin alınmasına göz yumamazlar, bu gibi çalışmalar hiçbir zaman “Bölücülük” şeklinde yorumlanamaz, nitelenemez (!) Eğer yorumlanır ve bu yoldaki çalışmalar kısıtlanırsa bu davranış hukuk dışı bir davranış olur.

Bu durum iyice anlaşıldıktan sonra da Türkiye, Suriye, Ürdün vs de yaşayan Çerkesler, gerek kendi aralarında, gerekse anavatan Kuzey Kafkasya’da yaşayan kardeşleriyle ilişkiler kuracak; dil, tarih, gelenek, görenek, folklor gibi bir milleti ayakta tutacak olan faktörlere sıkıca sarılacaklardır.

Kafkasya Kültürel Dergi, bu amaçla bütün gücü ile çalışmaları ileriye götürmeye  çalışacak ve hemşerilerine yardımcı olacaktır.

Yolumuz engellerle, güçlüklerle doludur. Fakat yenilmeyecek güçlük, aşılmayacak engel yoktur.



Beşinci Yıla Girerken
İzzet Aydemir

Kafkasya Kültürel Dergi. Yıl 5 sayı 19 Haziran, Temmuz, Ağustos 1968

Dergimiz 19. sayısıyla, beşinci yayın yılına girmektedir. Bundan önceki sayılarımızda belirttiğimiz gibi beş yıllık yayın sürecinde kültür alanında yapmak istediğimiz işler, teker, teker ele alınmış, okuyucularımız, Çerkesler hakkında yeni ve çekici pek çok yazıyı sütunlarımızda izlemişlerdir. Bu yayınlar arsında Çerkeslerin milli kültür meseleleri ile milli benliklerinin korunması konularında pek çok makaleler yayınlanmıştır. Telif yazılar diye adlandıracağımız bu konularda bizlere, bilhassa yardımlarını esirgememiş ve karşılaşılan bir çok güçlüklerde bizleri, desteklemiş olan kıymetli büyüklerimizi, Kuzey Kafkasya’dan getirilen  pek çok kitap ve dergilerden yorulmadan, usanmadan devamlı surette çeviriler yapan genç kardeşlerimizi şükranla anmayı, bir borç biliriz. Artık şu anda Türkiye’de Çerkesce okuyup yazmayı öğrenmiş bir gençlik gurubumuz, anavatan kuzey Kafkasya ile kendi anadili ile haberleşebilmekte, oradan gelen eserleri okuyup yazabilmektedir. Bütün bu çalışmalar istikbale güvenle bakmamızı gerektirir. Çerkesce okuyup yazabilen bu kadro, ilerde genişleyecek ve dergimizin, “milli kültürümüzün korunması ve yaşatılması” yolundaki çabalarına büyük yardımcı olacaktır. Bunun dışında Ürdün, Suriye, İsrail, Amerika, Almanya gibi yabancı ülkelerde yerleşmiş kardeşlerimizle de sıkı ilişkiler kurulmuş, Kafkasya Dergisi artık beynelmilel bir kimlik kazanma yoluna girmiştir.

Bütün bu iyi niyetli ve azimli çalışmalarımızın yanı sıra daha önceleri de belirttiğimiz gibi bu çalışmalarımızı çekemeyen, Kafkaslılığın dışında kendi kişisel ön planda tutan çeşitli art düşüncelerle bizleri yolumuzdan çevirmek isteyen kimseler de olmuştur. Bu tip kötü niyetli kimselerin bize karşı olan tutumlar herkesçe bilinmektedir.

Bu iftiralar, nerden ve kimden gelirse gelsin, Kafkasya Dergisi ideal edindiği yoldan dönmeyecek, yoluna aynı azim ve irade ile devam edecektir.

Çünkü artık görünen köy kılavuz istememektedir. Bu yolda kimin ne yaptığı, kimlerin nasıl çalıştığı meydandadır.



Alıntıları, ''yıllarca önce İzzet ağabey için yazılmış olmalı'' dedirten 22. sayıdaki Kafkasya imzalı yazı ile noktalayalım:


Millet Yıldızları

Kafkasya
Mart, Nisan, Mayıs  1969

“İki türlü yıldız vardır” diyor Çerkes şairi. Birincisi herkesin bildiği gökteki yıldızlar. Bulutlu havalarda, güneşin olduğu zamanlarda kaybolan, arada sırada meydana çıkan, görünmeleri gibi, kayboluşları da tesadüflere bağlı olan yıldızlar. Sayıları çoktur bunların… Sıcak yaz akşamlarında mavi gökyüzündeki muhteşem görünümleriyle insanlarda heyecan uyandırırlar. Ancak karanlığın içinde varlıklarını iyice hissettirdikleri içindir ki dikkati çekerler. Bütün bunlara rağmen onların varlıkları, “Göklerin süsü” olmaktan ileri geçemez.

Diğer yıldızlara gelince, bunlar da “millet yıldızları”dır. Ne gökyüzünün süsüdürler, ne de sayıları milyonlarcadır. Arada bir parlayıp sönüvermezler. Ne bulutlar, ne fırtına, ne yağmur, hatta ne de güneş, millet yıldızlarına etkide bulunamazlar. Onların parlaklıkları günden güne arttığı gibi, hiçbir zaman gözden kaybolmazlar. Diğer yıldızlardan çok büyük farklar gösterirler. Onların ışıkları yalnız vatanlarını aydınlatır, ışıklarıyla yalnız vatanlarına yol gösterirler. Çok azdır sayıları millet yıldızlarını ve çok zordur millet yıldızı olabilmek. Hiçbir esinti, milletin verdiği değerden başka hiçbir mükafat onları etkileyemez. Onlar yalnız, ama yalnız “vatan ve millet”leri için ışıldarlar. Işıklarının başkaları için yansıması, yansısa bile onları aydınlatması mümkün değildir.

Evet az, çok azdır millet yıldızlarımız ama hiç de yok değildir.

Millet yıldızlarımızın çoğalması en büyük dileğimizdir.”



Evet sevgili ağabey, evet sevgili dost, evet sevgili öğretmenim…

Çok az Milletimiz Yıldızları'ndan biri de sensin

Rahat Uyu…