BİRLEŞİK KAFKASYA DÜŞÜ

24.12.2005

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Anavatanın kesiminin, politik söylem ve en azından kurumların politik söylemi bazında, Türkiye ile Avrupa ülkelerindeki Türkiye kökenliler dışında pek sorunumuz olmadığını bilmem biliyor muydunuz? Örneğin Ürdün, Suriye ya da İsrail’deki kurumlarımızdan hiç biri, tüm Kuzey Kafkasya’nın birleştirilmesi gerekliliği gibi bir talebi dile getirmemiştir.

Çerkes sözcüğünü tüm kuzey Kafkasyalılar olarak tanımlamamıştır. Bu terimin en kapsamlı hali ile Adige ve Abazaları tanımladığının bilincindedirler. Bu konuda anavatandaki sadece Adige, Abaza halkları ile değil diğer kardeş halklarla da görüş birliği vardır. Dolayısı ile DÇB kurulurken mücadele, Çerkes sözcüğü sadece Adigeleri tanımlar diyenlerle, Çerkes, Adige ve Abazaları kapsar görüşünde olanlar arasında geçmiş, Türkiye ve Almanya’daki Çerkes Kültür Merkezi’nin bulunduğu ikinci grubun tezini kabul ettirebilmesi ile DÇB 1991 yılında bir Adige-Abaza derneği olarak kurulmuştur.

Kuzey Kafkasya’nın diğer kardeş halkları da kendilerini bu tanımın içinde görmedikleri için bu güne kadar DÇB üyeliği konusunda bir talepte bulunmamışlardır. DÇB’nin de tüm Kuzey Kafkasya halkalarının üyeliğini sağlamak gibi bir çalışması yoktur. Elbette ki neden kimilerinin dile getirdiği gibi, Adige-Abaza halklarının diğer kardeş halkları, diğer halkaların da Adige-Abazaları  sevmemeleri, düşman saymaları değil, Kuzey-Batı Kafkas halklarının köken birliğidir. Öyle ki, Kuzey Kafkasya halkları dil gruplamasında da, dilleri Adige-Abhaz dil grubunu oluşturur. DÇB’nin bu şekilde örgütlenmesinin çok önemli bir başka nedeni sorunlardaki öncelik farklılığıdır. Bilindiği gibi, anavatanda da azınlıkta olanlar Adige-Abaza halklarıdır. Bu halkların, anavatan kesiminin önceliği, diasporanın dönüşünü sağlamak, diaspora kesiminin önceliği de mümkün olan en kısa sürede en çok sayıda insanın anavatan sağlıklı dönüşünü sağlamaktır. Dönüş, diğer halkların önceliği değildir. Diaspora kesimi dönüşü gündemine alırsa anavatan kesimi çok uzun olmayan bir sürede bunu sağlayabilecektir. Bu süreçte, diasporanın ekonomik katkısı da zorunlu değildir. Adige-Abaza halkları için ise diaspora kesiminin dönüşe ekonomik katkısı zorunludur.

Takdir edersiniz ki, örgütlenmede en sağlıklı, en sonuç alıcı  birliktelikler, öncelikleri, amaçları, bakış açıları aynı olan kişiler, gruplar arasında kurulan birlikteliklerdir. Dolayısı ile diasporada da süreç içerisinde taşların yerli yerine oturması,  gerçekte zaten Adige-Abaza derneklerinin örgütü olan Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun kendi adını alması beklenir.

Bu yaklaşımın ayrılıkçılık olduğu, mikro milliyetçilik olduğu görüşünde olanların, birliği çok sık terennüm edenlerin de,  birlikten yana olmadığını görmezden gelmelerine ya da hiç dile getirmemelerine ne demeli peki? Eğer birliğe gerçekten inanılıyor idiyse, hazır Şamil Vakfı kurulmuşken diğer vakıflar neden kurulur? Federasyon çevresi kendi vakfını kurma aşamasında daha önce kurulmuş olan Alan Vakfı’ndan “Bizler hep kardeşiz, ayrı vakfa gerek yok, gelin birlikte olalım” çağrısını neden almaz? Eğer bu çağrı alınmışsa ayrı bir vakıf kurmakta neden ısrar edilip kurulur?  İşin en tuhaf yönü de bu ayrışmaların tarihi çok öncelere gittiği halde Çeçenlerle ilişkilendirilmesi... Aslında vakıflar bazında kurumlaşma gerçekçi olmuştur. Kurucuların dünya görüşü, ulusal konuya yaklaşımları, soruna getirilen çözüm önerileri farklı olduğu için ayrı, ayrı örgütler kurulmuştur.

Gelelim anavatan kesiminin birlikteliğine.

Kuzey Kafkasya Birliği dendikçe hep “nasıl bir birlikteliğin amaçlandığını” ve bunu hangi güç, hangi mekanizma ile kurmayı düşündüklerini merak ederim. Birlik, Rusya Federasyonu toprak bütünlüğü içerisinde düşünülüyorsa eğer bu birlikteliğin zaten var olduğunu söyleyebiliriz. Cumhuriyetler, kendi aralarında ikili anlaşmalar imzalamıştır. Araştırma enstitüleri, üniversiteler ortak konferanslar düzenlemektedir, halk dansları grupları karşılıklı olarak cumhuriyetlerde gösteriler yapmaktadır. Ayrıca her yıl tüm cumhuriyet ve bölgelerin katıldığı ortak kültürel etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Bunların sonuncusu iki ay kadar önce Krasnodar’da gerçekleştirilmiştir. Bir ay kadar önce  Adige-Abaza tiyatro grupları Maykop’ta seyirci karşısına çıkmış Aralık ayının yirmi ikisinde düzenlenen yeni yıl konserine Kabardey-Balkar’ın ünlü ses sanatçısı Tut Zawır ile Krasnodar Kazak Korosu’nun çok ünlü sanat yönetmeni Zaharçenko’de katılmışlardır.

Birlikten, Rusya Federasyonu içerisinde ayrı bir yönetim birimi amaçlanıyorsa, parlamentolarımızdaki hangi çoğunlukla bu kararın aldırabileceğinin de  düşünülmüş olası gerekir diye düşünüyorum.

Birlikten, Rusya Federasyonu’ndan bağımsız bir birliktelik amaçlanıyorsa, bunun Rusya Federasyonu’nda yaşayan halklara, cumhuriyetlerimiz insanlarına sorulması gerekmez mi? Hangi çoğunluk ve hangi güçle Rusya Federasyonu’ndan bağımsızlığın kazanılabileceği düşünülmektedir? Cumhuriyetlerimizde yaşayan diğer halkların tutumunun ne olabileceği göz önüne alınmış mıdır? Böyle bir amaç ne kadar gerçekçidir? 

Sonuç olarak, diasporanın Kuzey Kafkasya Birliği söylemi;  tüm derneklerdeki üye sayısı iki bini bulmayan, derneklerinin giderlerini zor karşılayan, kendileri birlik kuramamış diaspora kesiminin, bu güne kadar anavatanın bekçiliğini yapmış kardeşlerine rağmen, birlik oluşturabilecekleri düşüdür, diyemez miyiz?  Düşse kime ne, diyebilecekler de çıkacaktır. Evet birilerine zarar vermiyorsa elbet isteyen istediği düşü görebilir. Ancak bu düş ve düşün sürekli dillendirilmesi, vatandaşlık yasasını değiştiriyorsa, oturma izninin alımını zorlaştırıyorsa, vize kolaylığını kaldırıyorsa bütün bunlardan da kendileri değil de halkıyla birlikte olmanın, çocuklarına anadilini öğretmenin, radyosunu dinlemenin, televizyonunu izlemenin mutlu düşünü görenler zarar görüyorsa, dilimizin korunmasını geliştirilmesini zorlaştırıyorsa, en önemlisi her ülkede olduğu gibi Rusya’da da var olan nasyonalistlere malzeme oluyorsa…

Yine de isteyen istediği düşü görebilir denebilir mi? Denirse bu kardeş sevgisi ile, vatan sevgisi ile, insan sevgisi ile bağdaşır mı?

Ne dersiniz?