ÇERKES GÜNÜ

25.02.2006

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             

Bildiğiniz gibi bu hafta, Adigece konusunda neler yapılması gerektiği, neler yapılabildiği konusunu sürdürme planımız vardı. Ancak AP Çerkes Günü, gelip gündeme oturdu. Sanal ortamda duyurular, destek iletileri, düzenleyicilerin programın kültür içerikli olduğunu söylemelerine karşın, farklı beklenti içinde olanların söyledikleri.

Bu haftaki yazımı izninizle, bu güne ilişkin bir destek iletisi ve bu iletiye verdiğimiz yanıta ayırdım.



22 Şubat 2006  Marje’den

“Sevgili Kardeşlerim...

Sevgili ağabeyimiz Çetin Öner, "Çerkeslik, insanlıktır!" demişti, Cumhuriyet Gazetesi'ni yanıtlayan basın açıklamasında...

Bizce de, aynen öyledir...

Bir Çerkes olabilsek, yetecek.... bize de, Dünya'ya da!..

"Keşke"leri sevmem ama... ah bir Çerkes olabilsek!



"Çıkıntı"lar her daim oldu... olacak!

Bizler işimize bakalım...

Bağımsız Demokratik Özgür Kafkasya Mücadelesi'ne bir tuğla kırıntısı bırakanı... gözlerinden... yüreğinden öpüyorum... 

Sağ olun... var olun... bir eksik olmayın her daim, bin fazla olun!

Çerkes Günü'nü, Avrupa Çalışma Grubu'nu ve emeği geçen tüm kardeşlerimizi kutluyorum!

Narçiçeği Kardeşlik ve Dostlukla...

E. AÇIYBA”



Sevgili Acıyba va AP'deki Çerkes Günü ile Bağımsız Demokratik Kafkasya’ya bir adım daha atmayı düşünenlere...

Değerli arkadaşlar, kimileriniz Bağımsız Birleşik Kafkasya'yı, kimileriniz de Bağımsız Demokratik Kafkasya’yı kurma çabası içinde olduğunu dile getirebilir. Bunu gerekliliğine inanabilir, gerçekleşebileceğini de düşleyebilir.

Ancak, Çerkeslik insanlık ise eğer ve de demokrat, bağımsız bir Kafkasya kurmayı amaçladığınızı söylüyorsanız;  önce kendinizin, örgütünüzün demokrat olması gerekmez mi? Bunun da ilk koşulu sizlerden dilekte bulunmamış anavatan kesimi adına konuşmamak değil mi? Hele anavatan kesiminin, en azıdan -kesin bildiğim için söylüyorum- Adige grubunun amaçlamadığı “bağımsızlığı” terennüm etmemek değil mi?

Kurumsallaşmanın, demokrat olmanın, insan olmanın en önemli niteliklerinden biri olsa gerek danışmak. Bir Adige atasözü “Danışacak kimse bulamazsan eğer, kalpağını önüne oturt ona danış” der. Ancak “Çerkes Günü’ne ilişkin sanal ortama sunulan yazılardan, Çerkeslerin anavatan kesimine, henüz danışılmadığı, yönetimlerin henüz olurunun alınmadığı anlaşılmaktadır... Diğer diaspora ülkeleri derneklerinin desteğinin alınıp alınmadığı da meçhulümüzdür. Bunlara  karşın,  Çerkes Günü düzenleyicileri ile görüş ayrılığı içinde olan “kişisel egoları ile Çerkes toplumunun işbirliği gayretlerini baltalayan ve toplumumuza yanlış bilgiler aktaran kişiler…”in,  “dar görüşlülerin”, “saçma düşüncede olanların”, “çıkıntıların” varlığı artık kimsenin meçhulü değildir.

Bu durumda, diasporanın en kitlesel  örgütü olan Kaf-Fed ile desteklediği Avrupa Çalışma Grubu’nun, kendileri ile görüş ayrılığı içinde olan kişi ve grupları, “şudur, budur”, diye karalama kolaycılığını bırakıp, AP’deki Çerkes Günü etkinliklerine anavatan kesiminin katılıp katılmayacaklarını, katılmayacaklarını deklere eden dernek ve kişilerin katılmama nedenlerini, program kültürel olmakla birlikte Çerkes Gününü, ”Bağımsız Demokratik Özgür Kafkasya Mücadelesi'ne bir tuğla kırıntısı bırakmak” olarak algılayıp algılamadıklarını, açıklamaları gerekmektedir.

Anavatandaki yönetimler katılmıyor, ancak tüm diaspora ülkeleri katılıyorsa  “AP Çerkes Diasporası Günü” olarak adlandırılmalı, ancak diğer diaspora ülkelerinden de katılmayanlar varsa katılan örgütlerin adları sayılmalıdır.

Çerkesler arasındaki görüş ayrılıkları da kimseleri şaşırtmamalıdır. Diğer halkların bireylerinde, bireylerin kurduğu örgütlerde görüş ayrılıkları olduğu, hep olageldiği gibi bizler arasında da görüş ayrılığı gayet doğaldır.

Doğal olmayan, kavram karışıklığıdır. Tüm Çerkeslerin her konuda anlaşması gerektiği gibi bir beklentiye girmektir. Yaşadıkları ülkelerde, ulusal anlamda sadece “Yok Olmak” özgürlüğü olan diaspora Çerkeslerinin; var olmak için dönüş yapabileceği anavatanı, bugünlere kadar koruyan kardeşlerini hiçe sayan, sorumsuz söylemler geliştirmek, yazılar yazmaktır… gibi… gibi…

Bize göre bilinçli, sorumlu diasporik Çerkes anavatanın, kendisinden istediğini yapandır. Anavatanına saygı duyan, anavatanını sevendir. Sevgi de sanıldığı gibi soyut bir kavram değildir, ölçülebilir bir büyüklüktür. Sevginin büyüklüğü, sevilen için bulunulabilen fedakarlıktır.

Diasporik Çerkeslerden beklentimiz de; anavatan bekçilerine zarar verebilecek şeyler söylememe, yazılar yazmama, eylemlerde bulunmama fedakarlığını gösterebilecek kadar anavatanlarını, anavatan bekçilerini sevmeleridir.