ÜÇ ADANA

21.01.2006

                               
Dr. MEŞFEŞŞU Necdet Hatam
                                             
                                             
Liseyi parasız yatılı olarak Adana Erkek Lisesi'nde okudum. 1966-1967 öğretim yılında mezun oldum. Adana Çerkesleri ile tanışamadım o dönem.

Sanırım o yıllarda Adana'daki Çerkes sayısı bu kadar çok değildi, dernek çalışmaları da henüz başlamamıştı.

Adana'ya ikinci kez 1978 de merhaba dedim. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Radyoloji ihtisasına başlamıştım. İzlerin birbirine karıştığı yıllar. Hiç hatırlamak istemeyeceğimiz yıllar.

Anarşi, anarşi, anarşi…

Adana'da anarşinin en yoğun olduğu, sokak ortasında,  göz önünde, insanların öldürüldüğü, yemeklerin, pencere hizasında olmamak için yer sofralarında yendiği kentlerden biri idi…

Artık Adana'da kurulu bir Kafkas Derneği'miz vardır. Kurucu başkanı merhum Hasip Eren’i burada sevgiyle yad ediyorum. Ben de üniversite öğrenciliğimden beri aktif olarak dernekçilik, daha doğrusu halkımızın var olma çabalarına katkıda bulunmaya çalışan biriydim. Ankara Derneği'nin çeşitli yönetim kademelerinde bulunmuştum. Dilimizle kültürümüzle var olmanın tek yolu ''Anavatana Dönüştür'' diyen gruptandım.

Adana'ya henüz yerleşmiş, daha yerlisi olmamışken derneğin genel kurul hazırlık çalışmalarının içinde buldum kendimi. Yine o yıllar; Kafkas derneklerinde dönüşçülerle, kalışçıların dernek yönetimi için mücadele ettikleri yıllardı... “Türkiye'de devrim gerçekleşir bizlere de haklarımız tanınır, sorun da  çözümlenmiş olur“ diyen, ancak bunun somutunun nasıl olabileceğini hiç irdelemeyen, programlarında yer vermeyen ve birbirleri ile pek anlaşamayan sol fraksiyonlardaki Çerkes arkadaşlarımızın “dernek yönetimlerinin dönüşçülere kaptırılmaması“ konusunda anlaşabildiği yıllardı...

Yeni yönetimi oluşturma ön toplantısına ben de çağrılmıştım. Toplantıyı düzenleyenler yönetime seçilecek kişilerin taşıması gereken özelliklerini belirlemişlerdi. İlk sırada yer alan özelliğe de çok şaşırmıştım:

''Diğer bazı derneklerin dönüş siyasetine karşı olmak” Görüşü bu olan arkadaşların; dönüşçü olarak bilindiğim halde beni toplantıya çağırmaları, tartışmalardan sonra birlikte çalışmayı önermelerini ise, Adana Derneği'mizde, demokrasi ve hoşgörünün egemen olduğunun göstergesi olarak algılamış çok da sevinmiştim. Kentte çok yeni olduğum için yönetim kurulunda görev almamıştım. Ancak, karma bir yönetim oluşturulmasına katkıda bulunmuş ve yönetime de elden geldiğince destek olmuştum. Bu anlayışla hem dernek çalışmaları sürdürebilmiş, örneğin Adıghece şarkıların da söylendiği güzel bir gece de düzenlenebilmiş, hem de on iki Eylül öncesi sancılı yıllar, yara almadan atlatılabilmişti.

Ve 14-15 Ocak 2006. Adana'ya üçüncü gelişim. Aktif üyelerimizden Abrekyapşaşe’nin önerisi, katılımcıların isteği, Adana’daki üyelerimizin sahiplenmesi ve Adana Kafkas Derneği'mizin ev sahipliğini üstlenmesi ile sevgili  sitemizin ilk katılımcılar toplantısı gerçekleşti. Benim için çok mutlu bir olaydı. İki gün boyunca gördüklerim, duyduklarım, yaşadıklarımla çok mutlu oldum.

Mutlu  oldum, her katılımcının bakışlarında da aynı mutluluk ışıltılarını gördüğüm için.

Mutlu oldum; Adana Çerkesleri, baraj gölü kıyısında  bir dernek merkezi, bir villa edinmeyi başarabildikleri, toplumumuza armağan edebildikleri için.

Mutlu oldum; AB’nden proje bazında destek alan ve ilk çalışmayı yapan Adana Kafkas Derneği'mizin, diğer tüm sivil toplum kuruluşlarına örnek olabilecek çalışmalarına tanık olduğum için. Doğu Akdeniz Çerkesleri adlı çalışmayı gördüğüm için, Ankara'daki gençlik yıllarında bir şeyler olacağı belli olan sevgili kardeşimiz Erol Yıldır ile yıllar sonra yeniden görüşebildiğim için.

Mutlu oldum; derneğimizin, 21 Mayıslarda, sürgünün yıldönümlerinde açmış oldukları resim sergisini, dört yıldır kesintiye uğramadan sürdürebildikleri, sergilere katılan resimlerin kataloglarını yayımlayabildikleri için.

Mutlu oldum; tatil nedeni ile üniversite gençliği çoğunluğunun, Adana’da olmamasına karşın, salon hep dolu olduğu ve uzun sayılabilecek toplantı süresince salon boşalmadığı için.

Mutlu oldum; yıllarca önce, yönetimde yer alacak kişilerin, dönüşe karşı olması gerektiğinin tartışıldığı Adana Derneği'mizin ev sahipliğinde yapılan toplantıda, ana gündem maddelerinden biri ''Anavatana Dönüş'' olduğu için. Dönüşün ''gerekliliği'' değil ''nasılı'' tartışılabildiği için.

Mutlu oldum; toplantı öncesi Proje Koordinatörü Hakan Demir ve genç arkadaşımız Mahmut Dinç'in dernek çalışmalarına ilişkin güzel sunusu için.

Beni en çok mutlu eden de tüm bu güzelliklerin, bu örnek çalışmaların temeli olduğuna inandığım, hemşerilerimiz arasındaki sevgiye, anlayışa dayalı  sağlıklı ilişki idi. Bu sağlıklı ilişki sonucudur ki, bir gün içinde derneğin tüm başkanlarını bir arda görebildik. Aramızdan zamansız ayrılanları da hizmetleri ile yad edebildik. Üzülerek söyleyeyim ki, toplumumuzda çok az gördüğümüz bir özellikti bu. Halbuki ne güzel olurdu tüm derneklerimizde de böyle olabilseydi. Örneğin, eğitim salonuna adı verilen eski dernek başkanlarımızdan sayın Mehmet Doğruca’nın genç başkanımıza hepimizin önünde. “Dernek Başkanı'mız sensin. Thamademiz de sensin. Yerin de thamadenin yeridir” diyebilmesi ne güzeldi.

Ne güzeldi, genç başkanımızın konumuna göre davranmakla birlikte kendisinden yaşça büyük olanlara, eski başkanlara da saygıda kusur etmemesi, havaya girmemesi. Demek ki, Adana Derneği'mizin mayasında sadece demokrasi ve hoşgörü değil kadirbilirlik de vardı. Sanırım bu da xabzemizin çağdaş
yorumu idi. Mehmet Doğruca, Selehattin Aktaş, Meksan Yağmur, Bülent Atçı dernek başkanı gibi sorumluluk üstlenmeleri, başkan sorulduğunda da genç başkanımız Yalçın Tokuç'u öne çıkarmaları ne güzeldi. Sorumluluğun, yönetimde görevde olmakla sınırlı olmadığını ne güzel örneklemişlerdi bu
ağabeylerimiz, arkadaşlarımız.

Hem ne kadar düzgün ne kadar ağırbaşlı ne kadar da neşeliydi toplantı sonrası cegu. Gençlerimiz ne güzel oynuyorlardı oyunlarımızı. Sevgili kızımız Rahşan’ın dinletileri ne kadar doyumsuzdu.

Özetle Adana Kafkas Kültür Derneği, tüm derneklerimize örnek olması gereken çağdaş çalışmaları ile içtenliği ile olayımızı sahiplenmesi ile özellikle de kuşaklar arsı kadirbilirlik ve hoşgörü ile bizleri mutlu etti
.
Emeği geçen herkese binlerce teşekkür… Sevgi… Saygı…