Şu hayat ne kadar adil. Neyi veriyorsan onu
alıyorsun. Ne eksik ne de fazla. Bazen, sıkılıp bunaldığımızda,
cahil aklımızla ne kadar da acımasız olduğunu söyleyip dursak da,
kendimize hiç bakmadan her şeyi onun üzerine atsak da, ona karşı
hep nankör olsak da yine de adil. Olması gerektiği gibi…
Bazı şeylerin okulu yok. Yaşayarak öğreniyorsunuz.
Hastanelerde, işaret parmağını ağzına götürüp sus işareti yapan
sarışın hemşireyi hatırlarsınız. Her yerde çıkardı karşımıza.
Evde, okulda, işte onun yüzünü görür olurdum hep.
Çocukluğumdan beri sessiz olmam gerektiği öğretildi hep.
Çok ses çıkarma baban kızar.
Fazla konuşursan öğretmene söylerim, tahtaya adını yazarım.
Sus bakalım. Susmazsan doktor amca sana iğne yapar.
Bastırılmış duygularla yaşadık durduk hayatı.
Şimdilerde bakıyorum da herkes birbirinin sözünü kesiyor.
Birbirlerine avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Onca yıl sessiz
kalmanın dışa vurumu sanırım. Artık herkes konuşuyor ama kimse
birbirini dinlemiyor.
Çevre’nin ne kadar önemli olduğu bilinir Çerkes yaşamında. Diğer
toplumlardan ayrı olarak eğitimi aile değil çevre verir çocuğa.
Bu nedenledir ki toplumsal olaylar son derece önemlidir Çerkesler
için. Toplumun bir araya gelerek yaptığı her şey bir tören havası
içerisinde gerçekleştirilir.
Şimdilerde daha da fazla ayrılır olduk. Artık çocuğumuzu kendimiz
yetiştirmek zorundayız. Sanırım bu nedenle istediğimiz her şeyi
veremez olduk.
Kitaplı Çerkesler çoğalır oldu. Nerde nasıl davranmamız
gerektiğini kitaplardan öğrenir olduk.
Artık eski Çerkesler yok.
Doğru kararlar alıp zamanında uygulayabilen büyüklerde gün
geçtikçe azalmakta.
Sesler giderek kesiliyor. Sessizlik artmakta.
Ama Nartların sesi hala kulağımda.
|