Geçtiğimiz
haftalarda diyalektik anlatımlarla son yaşanan gelişmeleri
tartışmış, Türkiye Kafkas Diasporası’nın üçe bölünmüşlüğünden
bahsetmiştik.
Diaspora toplumların, özellikle de Kafkas diasporasının en önemli
sorunlarından bir tanesi hiç şüphesiz bir olamamak, birlikte
hareket edememektir.
Her grupta, her örgütte, her toplumda farklı görüşler olması
normaldir. Anormal olan farklılıkları paylaşmamak, ortak bir
paydayı kabul etmemektir.
Peki nedir bu ortak payda?
Ortak paydayı belirleyen en önemli unsur bence önceliklerdir.
Ortak bir paydanın olmaması da bu önceliklerin bireylere göre
değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Toplumun geneline yönelik
önceliklerden ziyade bireysel düşünce farklılıklarından
kaynaklanan bireysel önceliklerin baskın olması ortak payda
arayışlarını da sekteye uğratmaktadır.
Buradan her ne olursa olsun tek bir ortak payda olacağı fikri de
çıkartılmamalıdır. Toplumların değişik konularda birden fazla
önceliğinin olması, birden fazla ortak paydayı da beraberinde
getirir. Yani toplumsal sorunların çokluğu, aynı zaman diliminde
bu sorunların çözümü için birden fazla ortak paydalı gruplar
meydana getirir.
Kafkas diasporasının üst ortak paydası ise “Kafkas Kültürü”dür.
Kafkas kültürü temel alınmadan yapılan her türlü girişim ya da
faaliyet beraberinde ayrılmışlığı, bölünmüşlüğü de getirecektir.
Kafkas kültürünün bugün özellikle diasporada yozlaşmışlığı, kendi
karakteri dışında başka karakterlere büründüğü aşikardır. Bunda
suç hiçbir toplumun değil, sadece Kafkas toplumunundur.
Kurulu derneklerin daha doğrusu tüm Kafkas toplumunun bir yıl
içinde yaptığı aşağı yukarı birbirine yakın faaliyetlere bakarsak
bu kültürün nasıl bu güne geldiği sorusuna yeterli bir cevap
olacaktır.
Ocak-Şubat-Mart: Neler yapılabilir toplantıları
Nisan-Mayıs: Anma toplantıları
Haziran-Temmuz: Festivaller ve geceler
Ağustos-Eylül: Tatil, dinlenme
Ekim-Kasım-Aralık: Yeni görevler, yeni seçimler, tanışmalar vs…
365 güne oranladığımızda %1’i bile geçmeyen oturumlar ve
sempozyumlar dışında maalesef kültürel ağırlıklı yapılan çok fazla
bir şey çıkmıyor karşımıza.
Azda olsa üretenin görünmezden gelindiği, kişisel ve dernekler
arası çatışmalar, fikir ayrılıklarının gölgesinde kalan bir
kültür.
Tüm bunların ışığında biz kime güveneceğiz, kimin yanında yer
alacağız sorusu bir kez daha çıkıyor karşımıza.
Cevabı çok basit aslında.
Hiç üretenle üretmeyen bir olur mu… |