Uzmanlar, çocukluk yıllarında oynanan
oyunların insanın kişiliğinin gelişmesinde büyük rol oynadığını
söylerler.
Gelişim Psikologları kişinin geçirmiş olduğu gelişim evrelerini 6
aşamada incelerler. Bebeklik ve ilk Çocukluk (0-6 yaş),
Orta
Çocukluk (6-12 yaş), Ergenlik (12-18 yaş), Genç
Yetişkinlik (18-30
yaş), Yetişkinlik ve Yaşlılık.
Çocukların zihinsel gelişiminin üçte ikisi, sinir sisteminin
gelişiminin yaklaşık olarak beşte dördü ve temel kişilik
özellikleri ilk beş yıl içerisinde tamamlanır. Bu nedenle Okul
Öncesi Dönem olarak ta adlandırılan Bebeklik ve İlk Çocukluk
dönemindeki kazanımları ileriki dönemlerde sağlıklı gelişim için
oldukça önemlidir.
Tüm bu bilimsel açıklamaların ışığında uzmanlar çocukların bu
dönemleri için özel olarak oyunlar geliştirmekte özellikle ana
okul çağında grupla birlikte gerçekleştirilen oyun saatleri
düzenlenmektedirler.
Şöyle biraz gerilere, çocukluk yıllarımıza gidelim isterseniz.
Bizim zamanımızda birçok oyun oynanırdı. Şimdiki oyunlara göre
biraz basitti, belki de materyaller biraz ilkeldi ama şimdi
üzerinde düşününce ne kadar etkili olduğunu daha iyi anlıyorum.
Diğer oyunlara göre iki oyun daha revaçtaydı; Evcilik ve
Doktorculuk. Kızlar genelde evcilik oynamak ister, erkekler ise
doktorculuğu biraz daha fazla tercih ederlerdi. Futbolun fazlaca
yaygınlaşması ve futbola olan ilginin artmasıyla erkek çocukların
büyük bir çoğunluğu futbola yöneldiler.
Evcilik oyunu, aile kurumunun kutsallığının çocuklara aşılanmış
şekliydi. Basitti belki ama oldukça etkili bir yöntemdi. Ne olursa
olsun ailene sahip çık mesajını veriyordu.
Doktorlukta o çağın en gözde mesleğiydi. Doktorların yaptıkları iş
kutsaldı. Hayat kurtarıyor, dertlere derman oluyorlardı. Zaten çok
fazla da yoktu doktor. Özellikle küçük yerlerde. Bu nedenle en
gözde ve özenilecek bir meslekti.
Ancak verdiği mesaj biraz ters tepmişti. “Benim oğlum/kızım
büyüyünce doktor olacak amcası” denmeye başlanmıştı. Öyle
öğretmenlik, memurluk çok önemli değildi. Zira az çok okuyan o
yıllarda öğretmende olabiliyordu, memurda.
Bu nedenle olsa gerek diğer meslekleri küçümsedik hep.
- Oğlunuz ne iş yapıyor?
- Tamirci…
- Olmaz! Bizim tamirciye verecek kızımız yok.
Diyalogları sıklıkla konuşulmaya başlanıyordu. Özellikle bu iki
oyun ve türevleri üzerine kurulmaya başlandı yaşantılar yıllarca.
Diğer mesleklerinde kutsal olduğu, onlarında alın teri ile çalışıp
kazandığı ikinci plana atıldı hep, görmezden gelinildi.
Sonraları topçu, popçu olacak benim oğlum/kızım denmeye başlandı.
Oysa kişiliği daha da geliştirici, yöneticiliğe, yönetimciliğe
özendirici hiçbir oyun oynanmadı. Sonra öğrendik ki batıda bu tür
oyunlar oynanıyormuş. Hani Intertoy’un şimdilerde Türkiye
piyasasında da oynanan Emlakçı, Borsacı, Milyoner vb. ticareti,
yönetimciliği geliştirici Monopoly oyunları.
Evet, biz yöneticiliği öğrenemedik. Öğretemedik. Bilinir ki
Çerkesler hitap gücü yüksek, toplum içinde utangaç olmayan
girişken insanlardır. En azından bakın çevrenizdeki Çerkes
yaşlılarına bu konuda hiç yazılı eğitim almamalarına rağmen en iyi
hatipten daha iyi konuşurlar.
Ancak daha öncede söylemiştim şimdi de söylüyorum. İyi bir Çerkes
olabilirsiniz, anadilinizi ve Çerkes kültürünün tüm özelliklerini
çok iyi bilebilirsiniz. Ancak bu hiçbir zaman sizin iyi bir
yönetici olabileceğiniz anlamına gelmez.
Benim yöneticim, bir yöneticinin taşıması gerekli tüm şartları
kendinde bulundurmalı.
Benim yöneticimin hedefi olmalı. Yönetime gelmeden belirlemeli bu
hedefini. Kararlı ve emin bir şekilde ilerlemeli hedefine. Kara
düzen hareket etmemeli.
Benim yöneticim, tuttuğunu koparmalı. Gerektiğinde masaya
yumruğunu vurabilmeli. Sayılmalı, saydırmalı. Mülki idari
amirlerinin yanına bir randevuyla gidebilmeli. Sözü geçmeli.
İlişkileri kuvvetli olmalı.
Benim yöneticim, kendi gücünü, kurumunun gücünü bilmeli.
Yöneticisi olduğu kurumun çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde
görmeli.
Benim yöneticim, emrivakiyle değil kendi isteğiyle seçilmeli.
İstemeli. Plan yapmalı. Palanlı çalışmalı.
Benim yöneticim, beraber çalışacağı yönetim kurulu üyelerini iyi
tanımalı. Onların düşüncelerini, hedeflerini, amaçlarını iyi
bilmeli. Tanımadığı sadece merhabalaştığı kişilerle istikrarlı
çalışılamayacağını bilmeli.
Benim yöneticim, üretmeli. Hazıra konmamalı. Yeni hedefler,
amaçlar araştırmalı. Bilgilenmeli. Bilgilendirmeli.
Benim yöneticim, bir sözüyle tüm üyelerini yönlendirebilmeli.
Onların isteklerini bilebilmeli. Gece gündüz çalışmalı.
Benim yöneticim ben değil, biz
olmalı... |