...................
...................
YÖNETİmCİLİK

08.04.2006

ELBEG Murat Duman
...................
...................

Uzmanlar, çocukluk yıllarında oynanan oyunların insanın kişiliğinin gelişmesinde büyük rol oynadığını söylerler.

Gelişim Psikologları kişinin geçirmiş olduğu gelişim evrelerini 6 aşamada incelerler. Bebeklik ve ilk Çocukluk (0-6 yaş),
Orta Çocukluk (6-12 yaş), Ergenlik (12-18 yaş), Genç
Yetişkinlik (18-30 yaş), Yetişkinlik ve Yaşlılık.

Çocukların zihinsel gelişiminin üçte ikisi, sinir sisteminin gelişiminin yaklaşık olarak beşte dördü ve temel kişilik özellikleri ilk beş yıl içerisinde tamamlanır. Bu nedenle Okul Öncesi Dönem olarak ta adlandırılan Bebeklik ve İlk Çocukluk dönemindeki kazanımları ileriki dönemlerde sağlıklı gelişim için oldukça önemlidir.

Tüm bu bilimsel açıklamaların ışığında uzmanlar çocukların bu dönemleri için özel olarak oyunlar geliştirmekte özellikle ana okul çağında grupla birlikte gerçekleştirilen oyun saatleri düzenlenmektedirler.



Şöyle biraz gerilere, çocukluk yıllarımıza gidelim isterseniz.

Bizim zamanımızda birçok oyun oynanırdı. Şimdiki oyunlara göre biraz basitti, belki de materyaller biraz ilkeldi ama şimdi üzerinde düşününce ne kadar etkili olduğunu daha iyi anlıyorum. Diğer oyunlara göre iki oyun daha revaçtaydı; Evcilik ve Doktorculuk. Kızlar genelde evcilik oynamak ister, erkekler ise doktorculuğu biraz daha fazla tercih ederlerdi. Futbolun fazlaca yaygınlaşması ve futbola olan ilginin artmasıyla erkek çocukların büyük bir çoğunluğu futbola yöneldiler.

Evcilik oyunu, aile kurumunun kutsallığının çocuklara aşılanmış şekliydi. Basitti belki ama oldukça etkili bir yöntemdi. Ne olursa olsun ailene sahip çık mesajını veriyordu.

Doktorlukta o çağın en gözde mesleğiydi. Doktorların yaptıkları iş kutsaldı. Hayat kurtarıyor, dertlere derman oluyorlardı. Zaten çok fazla da yoktu doktor. Özellikle küçük yerlerde. Bu nedenle en gözde ve özenilecek bir meslekti.

Ancak verdiği mesaj biraz ters tepmişti. “Benim oğlum/kızım büyüyünce doktor olacak amcası” denmeye başlanmıştı. Öyle öğretmenlik, memurluk çok önemli değildi. Zira az çok okuyan o yıllarda öğretmende olabiliyordu, memurda.

Bu nedenle olsa gerek diğer meslekleri küçümsedik hep.

- Oğlunuz ne iş yapıyor?
- Tamirci…
- Olmaz! Bizim tamirciye verecek kızımız yok.

Diyalogları sıklıkla konuşulmaya başlanıyordu. Özellikle bu iki oyun ve türevleri üzerine kurulmaya başlandı yaşantılar yıllarca. Diğer mesleklerinde kutsal olduğu, onlarında alın teri ile çalışıp kazandığı ikinci plana atıldı hep, görmezden gelinildi.

Sonraları topçu, popçu olacak benim oğlum/kızım denmeye başlandı.

Oysa kişiliği daha da geliştirici, yöneticiliğe, yönetimciliğe özendirici hiçbir oyun oynanmadı. Sonra öğrendik ki batıda bu tür oyunlar oynanıyormuş. Hani Intertoy’un şimdilerde Türkiye piyasasında da oynanan Emlakçı, Borsacı, Milyoner vb. ticareti, yönetimciliği geliştirici Monopoly oyunları.



Evet, biz yöneticiliği öğrenemedik. Öğretemedik. Bilinir ki Çerkesler hitap gücü yüksek, toplum içinde utangaç olmayan girişken insanlardır. En azından bakın çevrenizdeki Çerkes yaşlılarına bu konuda hiç yazılı eğitim almamalarına rağmen en iyi hatipten daha iyi konuşurlar.

Ancak daha öncede söylemiştim şimdi de söylüyorum. İyi bir Çerkes olabilirsiniz, anadilinizi ve Çerkes kültürünün tüm özelliklerini çok iyi bilebilirsiniz. Ancak bu hiçbir zaman sizin iyi bir yönetici olabileceğiniz anlamına gelmez.

Benim yöneticim, bir yöneticinin taşıması gerekli tüm şartları kendinde bulundurmalı.

Benim yöneticimin hedefi olmalı. Yönetime gelmeden belirlemeli bu hedefini. Kararlı ve emin bir şekilde ilerlemeli hedefine. Kara düzen hareket etmemeli.

Benim yöneticim, tuttuğunu koparmalı. Gerektiğinde masaya yumruğunu vurabilmeli. Sayılmalı, saydırmalı. Mülki idari amirlerinin yanına bir randevuyla gidebilmeli. Sözü geçmeli. İlişkileri kuvvetli olmalı.

Benim yöneticim, kendi gücünü, kurumunun gücünü bilmeli. Yöneticisi olduğu kurumun çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde görmeli.

Benim yöneticim, emrivakiyle değil kendi isteğiyle seçilmeli. İstemeli. Plan yapmalı. Palanlı çalışmalı.

Benim yöneticim, beraber çalışacağı yönetim kurulu üyelerini iyi tanımalı. Onların düşüncelerini, hedeflerini, amaçlarını iyi bilmeli. Tanımadığı sadece merhabalaştığı kişilerle istikrarlı çalışılamayacağını bilmeli.

Benim yöneticim, üretmeli. Hazıra konmamalı. Yeni hedefler, amaçlar araştırmalı. Bilgilenmeli. Bilgilendirmeli.

Benim yöneticim, bir sözüyle tüm üyelerini yönlendirebilmeli. Onların isteklerini bilebilmeli. Gece gündüz çalışmalı.

Benim yöneticim ben değil, biz olmalı...