Son söyleyeceklerimi baştan yazayım:
Bir; CC her ne kadar parasız, pulsuz, gönüllülük esasına göre üretim
yapsa da profesyonel bir yayıncılık anlayışına sahiptir. Bunun en önemli kanıtı,
aylardır CC'nin yönetimini bir başka büyüğümüzün ya da arkadaşımızın almasını
ısrarla söylememdir sanıyorum. Bu düşüncemde bir değişiklik de olmamıştır.
İki; thamadem HAPİ Cevdet benim gözümde çok değerli bir insandır, şimdi
de öyle. Onu eleştirmem, ona değer vermediğim anlamına gelmez. Ancak kastı aşan
tümceler kullanmışsam bu benim ayıbımdır, thamademizin değerini düşürmez.
Üç; CC yazarları bu güne dek istedikleri konuda istediklerini yazmakta
özgür oldular. Sanıyorum benden sonra yönetime gelecek olan da aynı prensibi
devam ettirecektir. Zaten ettirmek zorundadır da. Yoksa CC, CC olmaz. Başka bir
şey olur. Bu nedenle de benim herhangi bir yazarımız ya da katılımcımızı
eleştirmem, ''onu CC'de istemiyorum'' gibi algılanamaz. Zaten böyle bir şey
yapmaya kalkarsam bu haddimi aşmak olur. Herkes şundan emin olsun ki haddimi
biliyorum.
Bunları yazarken değerli yazarımız Ergün Yıldız beyden son günlerin konusuna
ilişkin makalesi geldi. Benim dile getirmekte acze düştüğüm konuları son derece
güzel dile getirmiş.
Kabardey Balkarya Cumhuriyeti'ndeki (KBC) iktidar çekişmesine ilişkin bu güne
dek diaspora sitelerinde bir haber gördünüz mü? Cumhurbaşkanının altını oymak
için ''toplum önderlerini'' yanlış kulvara sokanlar hakkında iki satır bir yerde
okudunuz mu?
Elbette hayır.
İşte burada benim ortaya koyduğum değerlendirme thamadem HAPİ Cevdet ve bu
konuda aynı düşüncede olanlara iyi bir yanıt olmuyor mu?
Toplum liderleri, bulundukları yerin sorumluluğunu bilmelidir. Yoksa birçok
insanı kendisiyle birlikte kuyunun dibine çeker. Giyimiyle, kuşamıyla, toplum
içindeki davranışıyla, soğukkanlılığıyla, olaylara damarlarında kurşun hızıyla
kan dolaşan genç tepkisi koymayan karakteriyle örnek olmalıdır.
Bir toplum lideri düşünün ki, diasporada; üzerinde askeri komando elbisesi,
başında kalpakla tanınıyor. (Ki, çoğu insanımızca yurtsever olarak
görülmektedir, doğrudur da, bir itirazımız olmaz.) Ancak, bu toplum lideri ne denli yurtsever olursa olsun, ne
denli iyi niyetli olursa olsun toplumun lideri olabilir mi? Olmaya aday olsa
başarılı olur mu? Bir diğeri; ağzını açtığında kan, gözyaşı ve şiddet dökülsün.
Bu toplum bu denli zavallı mı? Kendilerine önder diye bu denli skalası düşük
insanları mı seçiyor? Bu soruların tümüne ancak KBC ve Adigey Cumhuriyeti'nde yaşayan Adige halkı
yanıt verebilir, bence veriyor da. Görmek isteyen görüyor.
Değerli thamadem, istatistiksel veriler konusunda son derece başarılı çalışmalar
yapıyor. Ondan rica edelim, bu toplum önderlerinin arkasından giden insan sayısı
kaçtır, bunu bir araştırsın. (Yani bu derneklere üye olan kişi sayısını; örneğin
Adigey'deki Çerkes Kongresi'nin üye sayısı resmi olarak kaçtır?) Sonra da gerek KBC, gerek Adigey Cumhuriyeti'ndeki
Adige sayısı kaçtır? Toplum önderi olarak halktan kaç insan yanlarında yer
alıyor? Bunları görmekte yarar var sanıyorum.
Başka bir soru akla takılmıyor değil. Bu toplum önderleri eğer bu denli korkulacak
güçte halkı yanlarına çekebiliyorlarsa ise neden siyasi bir parti kurmuyorlar?
Sevgili thamadem ''halkı demokrasi'' kurtarır, dedi. Siyasi parti kurarak
parlamentoya girip, siyasi mücadeleyi parlamentoda yapmak demokratik bir
davranış değil midir? Bu güne dek bu ''toplum liderlerine'' diasporadan bir kişi
bu soruları sormuş mudur? Buna siz de dahilsiniz değerli thamadem.
Oturma izni konusunda yanlış örnek verdiğiniz için konuyu toparlamak zor olacak.
Kızılcahamam ile Van Türkiye Cumhuriyeti'nin iki yerleşim birimidir. Aralarında
50 günlük mesafe de olsa aynı yasalar geçerlidir. Maykop'ta isterseniz yürüme
mesafesinde olsun. Yasaları Rusya Federasyonu yasalarıdır. Benim vurgulamak
istediğim budur. O nedenle ''yasasını bilmiyordum'' deyip karalama yapmayı hala
yanlış buluyorum.
Değerli thamadeden benim beklediğim şudur: Bir çoğumuzu yaya bırakacak bilgi ve
deneyime sahip bir büyüğümüz olarak, bir konuda bir sorun görüyorsa, bu bilgi ve
deneyimlerini çözüm aramaya yönelik kullanmalıdır. En azından benim beklentim
budur. Yoksa, ''o niye böyle, bu niye şöyle'' türü eleştiriyi sokaktaki adam da
yapıyor. Benim thamademden ''sokaktaki adam gibi davransın'' beklentim nasıl olsun? Ancak böyle yapmaya devam
edince -daha önceki makalemin en başında da belirttiğim gibi- şaşırıyorum.
Televizyon konusu son derece uzun. Değerli thamademe Ürdün'deki Adige gençlerin
ortaya çıkardıkları televizyon yayını örneğini onun için vermiştim.
Anlatamamışım. Televizyon işi amatörce yapılacak bir iş değildir. Yapılırsa da
hayal kırıklığı yaşatır. Nitekim yaşatıyor da. Daha iyi anlaşılması için basit
bir örnek vereyim. İki gösteri var, biri harika bir konser salonunda yapılıyor.
Diğeri bir okulun müsamere salonunda. Konser salonunda yapılan gösteride müzik
var, dans var, illüzyon var, kısa skeçler var, yarışmalar var. Rengarenk
dekorlar var. Ancak kullanılan dil Rusça. Müsamere salonunda da sadece thamademiz
Necdet Hatam mükemmel Adigece'siyle tahta bir panonun önünde, flüoresan
lambalarının altında şiirler okuyor, bir başka thamademiz tarihten anekdotlar
anlatıyor. Bir pşinavo da harika şarkılar çalıyor. İnsanlar hangisini izlemeye
gider? Televizyon işte böyle bir şeydir.
Kaynak ne olursa olsun bir televizyonun izlenebilirliliğini sağlayan şey o
televizyonun özel olmasıdır. İşte TRT. Devletten aldığı paranın haddi hesabı
yok. Özel televizyonlardan neden hep çok çok geride izlenme oranları açısından?
Çünkü para kazanma derdi yok. Para zaten var. Televizyon para kazanmak zorunda.
İster 100 bin kişiye ister 500 milyon kişiye hitap etsin, fark etmez. Para
kazanmak zorunda olduğu için zaten izlenir oluyor. Bunlar çok teknik konular.
Sıkılmadım derseniz daha ayrıntılı olarak başka bir başlıkta anlatırım.
Kısacası; bir televizyon ''Adigece yayın yapsın da kimse izlemese de olur''
mantığıyla televizyon açılmaz.
Yalnız şunu söyleyerek bitireyim; siz parayı bulun yeterli. Ben televizyonun
işinde nasıl para kazanılacağını biliyorum.
Kralım Pşımaf diyor ki: Dayım bana masal anlatıyor. Ben artık 12
yaşımdayım, bana masal değil gerçek olayları anlatması gerekmiyor mu?
SonSöz: Çerkes, merkeze kendini koyup, dünya
benim etrafımda dönüyor, demeyendir. (Kuban)
|