Her geçen gün
ülkeler arası ekonomik ilişkiler sıklaşıyor. Bunun yanı sıra
ülkeler güçlerini birleştirmenin yolunu arıyor. Avrupa
ülkeleri bunu başardı. Çünkü, Avrupa Birliği'nin
kurulmasındaki temel neden siyasal olmaktan çok ekonomikti.
Daha da ötesi dün düşman olan ülkeler bile, bugün ekonomik
zorunluluklar nedeniyle işbirliği yapma yolunu seçtiler. En
güzel örneği de Türkiye Rusya arasındaki ilişkiler.
O zaman biz neden Rusya Federasyonu'ndan çıkmak için çaba
gösterelim? Avrupa Birliği'ne girme olasılığımız yok. Her ülke
diğer ülkelerle bir araya gelme çabası içindeyken; var
olan bir birlikten ayrılma düşüncesi ne denli doğru?
Tüm bu değerlendirmeleri Adigey Cumhuriyeti'ni gördükten sonra
daha da sağlıklı yapmak olası.
Artık savaş dönemi bitti. Savaşarak ne ekonomik ne de siyasal
sorunlar çözümlenemiyor. Daha kötüsü savaşa bulaşan darmadağın
oluyor. Hele hele bizim gibi küçük ölçekli ülkeler de durum
daha da kötüleşiyor.
Kavga gürültü ve
tabular arasında bazı dünya gerçeklerini fazlaca ''es''
geçtiğimiz bir gerçek. Temel inançlar üzerinden politika
üretenler için sorun yok. Düşman varsa yapılacak tek şey
silaha sarılmak. Oysa bunun hiçbir yararı olmadığını
Çeçenya'dan da görebiliyoruz.
Aslında mükemmel
bir örnek yakın tarihimizde gerçekleşti. Hepiniz
biliyorsunuzdur; Japonya, Amerika Birleşik Devletleri ile
amansız bir savaşa girdi.
Sonuç?
Atom bombası
üstlerine indiğinde Japonlar bir gerçeği anladılar. Yeterli
silahın yoksa savaşı kazanmanın olasılığı yok.
Pekiyi ne yaptılar?
İnanılmaz bir çabayla ve geleneklerine sarılarak elektronik,
otomotiv ve bilişim alanında devrimler yaptılar. Sonra ne oldu
hepimiz biliyoruz. Amerika gibi otomobil, elektronik ve
bilişim devinin caddeleri Japon otomobilleri ile doldu.
Elektronik ve bilişimde ise bırakınız Amerika'yı tüm dünyada
tek oldular. Kısacası; topla tüfekle yapamadığını ekonomik
güçlenmeyle yaptı Japonlar.
Bir Japon ile bir Çerkes arasındaki farkı ortaya koyduğunuzda
önemli benzerlikler bulduğunuz gibi önemli ayrımları da tespit
edersiniz. Benzerlik; geleneklere bağlılığımızda,
farklılığımız; hala kahramanlığı şehitlikte gazilikte
aramamızda.
Çocuğumuza götürecek ekmeğimiz yok ama kahramanız.
Kahve köşelerinde pinekliyoruz ama kahramanız.
Boğazımıza kadar asimile olmuşuz ama kahramanız.
Kitap, dergi, gazete okumuyoruz ama kahramanız.
Oysa hepsini bir kalemde silmek gerek. Çağı yakalamanın
yolunun ''efelenmek'' yerine, her alanda hızla kendimizi
geliştirmek olduğunu görmeliyiz. Cumhuriyetlerimiz de savaş,
ekonomik kalkınmaya yönelik olmalı. Enerjilerimizi bu yöne
kanalize etmeliyiz. Diasporadaki Çerkesler vatanları için
projeler üretmeli ve bunu yaşama aktarmalıdır. Rusya
Federasyonu gibi dev bir pazarda yapılacak iş mi yok? Yığınla
var. Ancak savaş kışkırtıcıları yüzünden oturulup bunlar
konuşulamıyor.
Adigey'de iş adamlarımız var. Kimi eğlence dünyasında, kimi
eğitim dünyasında, kimi hizmet sektöründe büyük ve kapsamlı
üretimlerde bulunuyorlar. Biri ülkesine gitmiş ve iş kurarak
hem ekonomiye katkıda bulunuyor hem iş istihdamı sağlıyor,
diğeri ''vurun kahramanlarım'' diye gençleri kışkırtıyor.
Şimdi düşünün; hangisi kazanacak? Görünen köy kılavuz ister
mi?
Siz yeterli kalitede mal üretin. Gerisi çorap söküğü gibi
gelir. Japonya bu noktaya nasıl geldi sanıyorsunuz?
SonSöz
Çerkes; üst
geçit varken otobandan geçmeye yeltenmeyendir. (Kuban
|